seymanur K
Sat 20 August 2011, 12:00 pm GMT +0200
Yasaklamanın Fesadı Gerektirdiği Ve Gerektirmediği Durumlar
Dinin yasakladığı fiil ve tasarruflarda şu durumlar söz konusudur:
Birinci Durum: Bir şeyin, rükünlerindeki veya şartlarındaki bir sakatlık sebebiyle nehy edilmesi.
Çöplük ve mezbahada namaz kılmanın yasaklanması, Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde orucun yasaklanması, ihramlının evlenme ve evlendirmesinin yasaklanması, garar satışının ve teslim alınmayan malın satışının yasaklanması, tazmin mükellefiyetinin yüklenilmediği şeyden kâr elde etmenin, yasaklanması, çiçeği açmayan meyvenin satımının yasaklanması, hür bir insanın satılmasının yasaklanması, erkek hayvanın dölünün ve dişi hayvanın rahmindeki ceninin satımının yasaklanması gibi durumlar buna örnek olarak verilebilir. Tüm bu yasaklar, yasaklanan şeyin fasit olduğuna hamledilir.
ikinci Durum: Bir şeyin, ona bitişen bir mefsedet sebebiyle yasaklanması: Bunun çeşitli örnekleri vardır:
1- Gasp edilen su ile abdest alınması. Burada yasak doğrudan abdestle ilgili olmayıp, suyun gaspedilmesi ile ilgilidir. Çok sıcak veya soğuk olup insanın camnı kaybetmesine yol açabilecek bir su ile abdest almak da yasaklanmıştır. Burada da yasak doğrudan abdestle ilgili değil/ ona bitişen ölüm korkusu sebebiyledir.
2- Gasp edilen bir evde namaz kılmanın yasaklanması. Burada yasak doğrudan namaz ile ilgili değildir. Çünkü namaz doğrudan yasaklanması uygun olmayan büyük bir maslahattır. Hatta namazın maslahatından daha düşük seviyedeki maslahatların yasaklanması bile doğru değildir. Burada söz konusu yasaklamada amaç, namaza bitişen gasp eylemidir. Yasak, lafız olarak namazla ilgili olmakla birlikte anlam açısından hakikatte gasp fiili ile ilgilidir. Bu örfî bir mecazdır. Buna örnek olarak insanların dilinde çokça duyulan "Seni burada görmeyeyim" sözü ile âyette geçen: "Ancak müslümanlar olarak can verin"[24] ifadelerini zikredebiliriz. Bu ayette yasak, lafız açısından ölümle ilgili olmakla birlikte hakikatte ölüme bitişen inkâr ile ilgilidir. Şu ayet de buna örnektir: "Şeytan sizi Allah'ın yolundan döndürmesin"[25] Bu ayette yasak lafzen, şeytanın saptırmasına yönelik olsa da hakikatte mükelleflere yöneliktir.
3- Satım akdinin rükünleri ve şartlan yerine tam olarak geldiği halde Cuma ezanı vaktinde satım akdinin yasaklanması. Bu yasak doğrudan satım akdi ile ilgili olmayıp. Cuma namazına gitmeksizin oturmak ve başka şeylerle meşgul olmakla ilgilidir.
4- Şartları ve rükünleri yerine geldiği halde bir kimsenin satım akdi üzerine bir başkasının akit yapmasının yasaklanması. Hakikatte yasak satım akdi ile ilgili değil, akde bitişen başkasına zarar verme fiili ile ilgilidir.
Neceş satışı, pazarlık üzerine pazarlık yapmak, başkasının istediği kızı istemek gibi fiillere yönelik yasaklar da bu türdendir. Çünkü bu yasaklar, akitten ayrılabilen yasaklardır.
5- Şehirlinin köylü adına satış yapmasının yasaklanması doğrudan satım akdi ile ilgili değil, insanlara zarar vermekle ilgilidir.
Üçüncü Durum: ilk İki Durum Arasında Kalan Durumlar.
Şek gününde ve teşrik günlerinde oruç tutmak, mekruh vakitlerde namaz kılmak. Bu meselede görüş ayrılığı vardır. Bu görüş ayrılığı yasağın bizzat fiille mi yoksa fiile bitişen durumla mı ilgili olduğunu belirleme konusundaki farklılığa dayanmaktadır.
Dördüncü Durum: Bir akdin şartlar ve rükünlerdeki bir sakatlık sebebiyle mi yoksa akde bitişen bir durum sebebiyle mi yasaklandığının bilinmediği durumlar.
Yasakla ilgili lafzın hakikate hamledilmesi sebebiyle bu durumlar da akdin fesadını gerektirir. Örneğin hem alıcı hem de satıcının ölçeği ile ölçülme-dikçe gıda maddesinin satımının yasaklanması.
Beşinci Durum: İbadetteki bir faziletin ortadan kalkması sebebiyle bir şeyin yasaklanması.
Bu tür bir yasak fesadı gerektirmez. Örneğin büyük ve küçük tuvaleti gelen bir kişinin bu halde iken namaz kılması yasaklanmıştır. Bu şekilde namaz kılmak, huşuyu dağıttığı için yasaklanmıştır. Huşu kasten terkedilse de zaten namaz sahih olur.
Hakimin şiddetli öfke ve acı halinde hüküm vermesinin yasaklanması ise hüküm konusunda ihtiyat göstermek içindir. Bununla birlikte hakimin verdiği hüküm, şartları ve rükünleriyle gerçekleştiğinde, maksatları gerçekleştiği için geçerli olur.
[24] Bakara, 132
[25] Zulıruf, 62