- Yasak vakitlerde kılınamayan namazlar

Adsense kodları


Yasak vakitlerde kılınamayan namazlar

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 30 January 2011, 03:27 pm GMT +0200
2. Yasak Vakitlerde Kılınamayan Namazlar:



Ulema, bu vakitlerde kılınması caiz olmayan namazların hangileri ol­duğunda ihtilâf etmişlerdir. îmam Ebû Hanife ile tabi'leri: "Bu vakitlerde, -ister farzın kazası, ister sünnet, ister nafile olsun- hiçbir namaz caiz değildir. Ancak eğer kişi, o günün ikindi namazını unutmuş ise gün batarken bile kıla­bilir", demişlerdir. îmam Mâlik ile îmam Şâfıi ise bu vakitlerde farzı kaza et­menin cevazında müttefiktirler.

İmam Şâfıi "Bu vakitlerde kılınamayan namazlar sadece sebepsiz olan nafile namazlardır. Cenaze namazı gibi olan namazlar kılanabilir", demiştir, îmam Mâlik de; ikindi ve sabah namazlarından sonra sünnet kılabilmede îmam Şâfıi ile beraber ise de Tahiyyetü'l-Mescid gibi sebepli olan sünnet na­mazları kılabilme görüşünde, ondan ayrılmaktadır. Çünkü İmam Şâfıi sabah ve ikindi namazlarından sonra bunları caiz görmekte ise de îmam Mâlik caiz görmemektedir. İmam Mâlik, gün doğarken ve batarken sünnet kılmanın bir kere caiz olduğunu, bir kere olmadığını söylemiştir. Süfyan Sevrî de, Sünnet ile nafile namazları arasında ayırım yapmayarak «bu vakitlerde kılınması caiz olmayan namazlar farzın dışında kalan bütün namazlardır» demiştir.

Bu ihtilâflardan,

1- Farzın kazası dahil, bütün namazları,

2- Sünnet olsun nafile olsun, farzın dışında kalan namazları,

3- Yalnız nafile namazları bu vakitlerde kılmanın caiz olmadığı görüş­leri olmak üzere üç görüş ortaya çıkmaktadır.
îmam Mâlik'in, gün batarken cenaze namazının da kılınamayacağına dair rivayet olunan görüşünü de he­saba katarsak görüşlerin sayısı dört olur ki biri de, sabah ve ikindi namazla­rından sonra yalnız nafile namazlann, gün doğarken veya batarken de hem sünnet, hem nafile namazlann caiz olmadığı görüşü olur.

Bu ihtilâfların sebebi, bu mevzuda varid olan hadislerdeki -birbirle­riyle çelişen- umumlan te'lif etmede ihtilâf etmeleridir. Çünkü Rasululahın«Biriniz herhangi bir namazı unuttuğunda onu hatırladığı zaman kaza etsin» [56]

hadisindeki umumdan, hangi vakitte olursa olsun unutulan namazı kılmanın caiz olduğu anlaşılmaktadır.

«Rasûlullah (s.a.s) bu Va­kitlerde namaz kılmaktan nehyetti» gibi nehye dair hadislerden ise -farz, sünnet, nafile- bütün namazlann bu vakitlerde caiz olmadığı anlaşılmakta­dır. Eğer bu iki hadisi zahir olan umum mânâlannda bırakırsak, ya zaman ya da namazın ismi bakımından birbirleriyle çelişmiş olurlar. Bunun için, bu iki umumdan birinin murad olmadığını söylemek lazımdır. «Zamanın umûmu, murad değildir» diyenler, «Bu vakitlerde hiçbir namaz caiz değildir» demiş­lerdir.

Hadisteki «Kaza etsin» nassından, farz namazı anlayıp farzın kazasını, kılınması nehyedüen namazın umumundan istisna edenler ise, farzın dışında kalan namazlan bu vakitlerde kılmayı caiz görmemişlerdir. îmanı Mâlik, farz namazın müstesna olduğuna dair bu görüşünü

«Kim gün batmadan ikindi namazının bir rek'atına yetişirse, ikindi na­mazına yetişmiş olur» hadisine dayanarak tercih etmiştir. Küfe fukahası da, bu hadise dayanarak farz namazlardan günün ikindi­sini istisna etmişlerdir. Fakat sabah namazı hakkında da aynı nass bulunduğu için günün sabah namazını da istisna edip: «Sabah namazının birrek'atını gün doğmadan yetiştiren kimse, nehyedilen vakte girdiği için namazı fasit­tir. Akşam namazının bir rek'atım gün batmadan yetiştiren kimse ise, caiz olan vakte girdiği için, namazı sahihtir» şeklinde indî bir görüşte bulunma­malı idiler.

Farz namazlann müstesna olmadığını söyleyen Küfe fukahası ise: «Ne bundan, ne de sabah namazı hakkındaki hadisten, farz namazın kazasının, bu vakitlerde kılınması nehyedilen namazdan müstesna olduğu anlaşılmaz. 21-ra gün batmadan bir rek'atı yetiştiriler: günün ikindi namazı kaza değil, eda­dır. Bu durumda olan sabah namazıda eğer fasit olmasaydı o da edâ olurdu» diyebilirler. Şu halde aradaki bu ihtilâf, istisna mahiyetini taşıyan lafızdan umum mu, yoksa husus mu murad olduğunda ihtilâf etmekten doğmuştur. Çünkü, bu iki hadiste geçen İKİNDİ ve SABAH NAMAZI lafızlarından, nasb ifade edilen yalnız ikindi ve sabah namazlarını anlayanlara göre bu lafızlar, kendisinden husus murad olan has lâfızlar kabilindendir. Yalnız ikin­di ve sabah namazlannı anlamayıp bütün farz namazlan anlayanlara göre de, kendisinden umum murad olan hâs lafızlar kabilindendirler. Durum böyle olunca, bu hususta farz namazlann müstesna olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Nasıl ki -emir hadislerinde nasb ifade edilen farz namazlann, nehiy hadislerinde varid olan âmin namazdan istisna edilmesinden başka- nehiy hadislerinde varid olan has vakitlerin, emir hadislerindeki âmm olan zaman­dan müstesna olduğuna dair ne kesin, ne de kesin olmayan bir delil yoktur. Bu açık bir şeydir. Zira, her birinde bir hâs ve bir âmm lafız bulunan iki hadi­sin birbirleriyle çeliştikleri zaman -elde bir delil bulunmadıkça- birini diğe­rine üstün kılmak gerekmez. Yani bu hadisteki hâs'ı ötekisindeki âmm'dan veya ondaki hâs'ı bundaki âmm'dan istisna etme yoluna gidilmez. [57]



[56] Buhârî, Mevâkitü's-Salât, 9/37, no: 597; Müslim, Mesâcid, 5/55, no: 684.

 

[57] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 1/237-239.