- Yarım hurma ile bir nefescik can ile

Adsense kodları


Yarım hurma ile bir nefescik can ile

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 26 April 2010, 01:07 pm GMT +0200

*YARIM Hurma ile.. Bir Nefesçik CAN ile*


İLK EZANIN DOKUSUNDAKİ FEDAKARLIK

Hayata gözlerimizi açtığımızda kulağımıza fısıldanan ezan sesi, dokusunda 14 asırlık bir fedakarlık destanını taşır. Çoğu zaman bir miras gibi devraldığımız İslam'ın, asırları aşan hayat seyrinde, Allah'ın lütfuna dua olan nice bin fedakarlık vardır. Allah Rasülü (s.a.v)nün mübarek hayatları ile İslam'ın kaderine giren fedakarlık çığırı, O'nun güzide dostlarınca da destansı örneklerle yaşanmış, sonraki nesillere burcu burcu bir şehadet esintisi halinde uzanmış... Ve Allah Rasülü'nün tebliğ ettiği din, bütün berraklığı ile, bu şehid kanlarının kutlu bir rayihası gibi gönüllerimize dolmuş.
Biz müslümansak, bize İslam'ı taşıyan, "kelimetü'l-ulya Yüce Kelime" uğruna şehadeti ve fedakarlığı bir gönül tutkusu halinde yaşayan 14 asrın mü'minlerine borçlu olmalıyız.



14. ASRI SÜRÜKLEYECEK BİR TEK SAHABİ

Allah Rasülü'nün güzel dostlarına... Bilal'in, Habbab'ın, Sümeyye'nin, Ammar'ın Yasir'in, Ebü Bekir'in, Mus'ab'ın, AIi'nin, Hamza'nın... Bunların yaptıkları fedakarlıkların hangisini anlatabiliriz? Bir tek Mus'ab'ın fedakarlığı lütfü ilahiye ma'kus olması bakımından eminiz, 14 asrı sürükleyebilirdi. Bıyıkları henüz terlemiş bir delikanlı iken Medine'ye gelen ve Allah Rasülü'nün tebliğ emrini yerine getirmeye çalışan Mus'ab... Ve bir kaç yıl sonra Uhud'da Peygamber çevresinde, Allah rızası için pervane olurken şehid düşen Mus'ab... Mus'ab'ın fedakarlığında tartılmaya hangimizin cesareti yeter? Habbab (r.a.) adeta ağlıyor: "Bazılarımız, diyor İslam'ın şevketli günlerini göremedi." Örnek olarak Mus'ab'ı gösteriyor. "Uhud'da şehid oldu, Mus'ab " diyor. Oysa Mus'ab, şehadete uçarken nasıl da mutlu olmalıdır. Allah Rasülü öyle buyuruyor nitekim:
"Cennete giren hiçbir kimse yoktur ki, bütün dünyaya malik olacak olsa dahi tekrar dünyaya dönmeyi arzu etsin. Yalnız şehitlerdir ki, kendilerine yapılan hürmet ve cömertliği, yahud şehitliğin faziletini gördüklerinden dolayı, dünyaya dönüp de tekrar on defa şehid olmayı arzu ederler."
Mus'ab onlardan biridir. Hamza (r.a.) onlardan biridir. Ammar, Yasir, Sümeyye (r.anhüm) onlardandır.



UFUKLARA CANLARIYLA SINIRTAŞI DİKENLER

14 asır boyunca bu Peygamber dostlarını, bir yıldız gibi gönlünde taşıyarak şehadete uçanlar.. Ellerinde İslam'ın kutlu bayrağı, burç burç dolaşanlar... Kanlarını, canlarını, alın terlerini, göz nurlarını ufuklara saçanlar... Her ufukta, şehid kanlarıyla İslam'ın bir sınır taşını dikenler... İşte onlardır İslam'ın ezanını bizim kulaklarımıza ulaştıranlar... Alimler, zakirler, dervişlerdir... Allah dostlarıdır. Kıtaları İslam'ın münbit toprakları haline getirmek için terleriyle, gözyaşlarıyla sulayanlardır. Arzın en ücra köşelerine kol kol dalıp karanlığa ışık salanlardır... Adım Adım rahmet taşıyanlardır. Hidayetle nurlandırılmışlardır.



İSLAM BİR ADANIŞ MEKTEBİ

İslam, bir teslim oluş, adanış mektebidir. Onun ilk öğretmeni, ilahi umdeler çerçevesinde "güzide" öğrencilerini, bütün varlıklarıyla "Allah'a adanma" duygusu içinde terbiye eder. İnşa eder. İmar eder. Çünkü adanış, fedakarlık sonudur. İmandaki coşkunun, sevgideki hesapsızlığın bir sonucu. Onun için Kur'an'da: "Siz iman ettik deyivermekle cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?" diye sorulur. İmanda bir kıvam arar Kur'an... Sevgide bir kıvam arar. Allah Rasülü "Beni kendi nefsinizden, çoluk çocuğunuzdan daha çok sevmedikçe'' diye bir ölçü koyar ortaya... İlk anda Hazreti Ömer'in hayret ettiği bir ölçüdür bu...
Oysa işin kanuniyeti budur. Can nasıl verilecektir? Mal nasıl verilecektir? Onun için insanını, önce ruhen imar eder. Sevgileri, bağlılıkları öncelik sırasına koyar. Babalar, oğullar, kardeşler, eşler, akrabalar, sahip olunan mallar, durgunluğundan endişe edilen ticaret ve görkemli evler... Allah'tan, Peygamberden ve Allah yolundan cihaddan daha sevgili olmayacak.



ALLAH'A AİT OLMA ŞUURU...

İnsanın kendi nefsi bile, Allah ve Rasülünün sevgisinin önüne geçmeyecek... Geçmeyecek ki, nefis, Allah ve Rasülünün sevgisi, uğrunda kendini feda edebilsin.
Korku, açlık, mal, can ve ürüne gelen musibetler onu tedirgin etmeyecek. Her musibet karşısında sabrına, "Biz Allah'a aitiz. Allah'a döneceğiz." umdesi güç verecek. Mü'min, bütün varlığı ile Allah'a ait olma şuurunu ruh dokusu halinde özümleyecek. Malın da, canın da mutlak hakiminin Allah Teala olduğunu, kendisinin, bu iki imkana sadece, belirli bir süre için nezaret ettiğini ve her ikisini ancak yine onların gerçek sahibince belirlenen çerçevede değerlendirmekle yükümlü olduğunu unutmayacak. Kendisinden istendiğinde, ne kadar isteniyorsa vermekte tereddüt etmeyecek. Malın infakı isteniyorsa, infak ederken tereddüt etmeyecek. "Can"ın istendiği yerde, cana bunu teklif etmekte, tereddüte kapılmayacak. Malın da, canın da, insanın mutlak tasarrufunun dışında "mevhibeler" olduğunu hatırdan çıkarmayacak.
Mü 'mîn malın "infakı"nın istendiği yerde malı vermekte, "Can "ın istendiği yerde cana bunu teklif etmekte tereddüt etmeyecek. Mal da can da, insanın mutlak tasarrufunun dışında "ilahî mevhîbe'lerdir, çünkü...



TEREDDÜT İNANÇTAKİ GEDİĞİN İŞARETİ

Kendisini, bu alanlarda tereddüte düşürecek şeylerin, inançta önemli bir zaaftan ileri geldiğini düşünecek. Candan fedakarlıkta tereddüt söz konuşu ise, bunun, cana mutlak hakimiyet ve hiç ölmeyecekmiş gibi ömre mutlak tasarruf zannından ileri geldiğini bilecek. Maldan tasarrufta tereddüt varsa, bunun, malın tükenivereceği endişesi ve malı sırf kendi marifeti ile temin etmiş olduğu kanaatinden doğduğunu düşünecek. Kendisini yeniden "Biz Allah'a aitiz. O'na döneceğiz." vahyi ilahisi karşısında tahlile tabi tutacak. Allah dostlarının sevgide arınmaya gösterdikleri özen bundandır. Kalbi, Allah sevgisi dışındaki şeylerden arındırmak, her şeyin Allah sevgisi etrafında bir mana kazanması olayı.. Canın da, malın da muhasebesi bu çerçevede yapılacaktır.



KULLUK TERCİHİ

Allah Rasulü buyuruyor:
"Altına, gümüşe, kumaşa, abaya kul olanlar helak oldu..."
Buhari'nin Sahih'inde yer alan bu hadisi şerif, aslında, Allah Rasülü'nün, öğrencileri üzerinde yürüttüğü ruhî imar gayretinin önemli bir parçasını ortaya koymaktadır. Bir yanda "İnna Lillah... Allah için var olmak, Allah'a bütün varlığı adamak...Bütün varlığı ile Allah'a ait olmak.." şuuru, öte yanda, paranın, pulun, abanın, kumaşın, yani dünya malının kulu olmak.. Eşyanın kulu olmak. Kendi ürettiğine tapar hale gelmek.. İki ruh hali, birbiriyle çok yakından alakalıdır. "Allah için yaşama, var olma" şuurundan uzaklaştıkça, insan, farklı putlar bulmakta gecikmeyecektir. Bunlar, insanı çevreleyen her şeydir. Daha cana varmadan, tercih zorunda kalınan bir yığın dünya işi ile ilahî buyruk arasında zor tercihler yapılır. Ve bunların her birinde kulluk tercihi vardır: Günlük ticarette işlerimizi neye göre yapıyoruz? Daha çok kazanamama durumu söz konuşu ise faizi içimize sindirmek için kendimizi, inançlarımızı unutma noktasında zorluyor muyuz? "İşte yeni bir kulluk alanı... "Altın, gümüş ve çok kazanma tutkusu, ilahî buyruğun önüne geçiriliverdi: İşte fedakarlık buradadır. Hatta buradaki, artık vecibe haline gelen bir fedakarlıktır. Bu, küçük fedakarlıklardan cana kadar uzanır. Allah Rasülü: "Kur'an senin lehine veya aleyhine hüccettir. Herkes sabahleyin işine gücüne çıkar da kendisini satar. Ya kazanır, ya kaybeder." buyuruyor. Bu satışın terazisi "İnna lillah" inancıdır. Eğer kendimizi, gün boyu Kur'an hüccetine danışarak satarsak kazanacağız. Abaya, kumaşa, altına, gümüşe vurursak kaybedeceğiz.
O ne güzel sahabidir. Elinde bir avuç hurması var. Karşıda düşman görünmüş. Allah Rasülü buyuruyor:
''Genişliği yer ve gökler kadar olan Cennet'i kazanmak için harbe hazır olun.''
Sahabi okunu sadağından çıkarıyor ve ağzına bir hurma alıyor. Sonra Allah Rasülüne dönüp: "Eğer bu hurmaları yiyip bitirinceye kadar yaşarsam bu uzun bir hayattır." diye sesleniyor. Elinde kalan hurmaları bir kenara bırakıp, savaşa başlayor. Savaş sonunda şehidler arasında ensardan Umeyr b. el Hemmam'ın adı da sayılıyor.
İşte tercihlerin, varlığı İslam'a adamış bir sahabi nezdindeki yeri. Zamanın, hayatın, yiyeceğin ve canın, İslamca bir fedakarlık terazisindeki değeri... Cihada şehadete, fedakarlığa çağıran bir ortam söz konuşu ise, orada geçen her saniye geç bir zamandır. Orada öncelik, İslam'ın çağrısınındır.



ZOR MÜSLÜMANLIK - KOLAY MÜSLÜMANLIK

Allah Rasülü "Yarım hurma ile dahi olsa ateşten korununuz."
buyuruyor. Belki Hazreti Osman gibi, verilen bütün kâr tekliflerini geri çevirip, büyük bir kervanı, Kur'an'ın hüccetine alan imza sonucu bire yediyüz kârlılıkla "Allah'a adamak" zor bir müslümanlık. Ama bir hurma bedelini Allah rızasına adamayı her birimiz, kolay bir müslümanlık olarak yapabiliriz.
Belki Umeyr b. el Hemmam'ın, şehadete zaman kaybetmeksizin atılışı zor bir müslümanlık... Dünya ile bu kadar bitirilmemiş hesabımız varken ve can pazarını hiç düşünmüyorken, nasıl hesapsız bir şehadet tutkusunu, tereddütsüz bir can feda duygusunu yaşayabiliriz. Zor bir müslümanlık. Ama, her saniye birkaç kere alıp verdiğimiz nefeslerden azıcık bir kısmını, onun asıl sahibine tahsis edebiliriz. Azıcık da olsa Allah için nefes alıp verebilir, Allah için yaşayabiliriz.
Bir can ve mal muhasebesi yapmak gerekli. Cebimizdeki para ile, oturup konuşmalıyız. Onun hiç olmazsa bir hurma kadarını kurtarıp, Allah rızasına sarfetmenin yollarını bulmalıyız. Cebimizdeki parayı buna ikna etmeli, kendimizi buna ikna etmeliyiz.
Alıp verdiğimiz nefesle bir konuşmalıyız. Bir güne sığan milyonlarca nefes alışverişten ne kadarının Allah için Allah yolunda, Allah'a adanmış olarak doğup öldüğünü kantara vurmalıyız. "Biz Allah içiniz" mealindeki ayetin bizleri ne kadar kapsadığını ölçüp biçmeliyiz. Canımızla, malımızla.

Ahmed Maraşlı