- Yanlış Mesai Yanlış Meslek

Adsense kodları


Yanlış Mesai Yanlış Meslek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Fri 15 July 2011, 12:19 pm GMT +0200
Tencere



Temmuz 2010 139.SAYI


Serhat ALBAMYA kaleme aldı, TENCERE bölümünde yayınlandı.

Yanlış Mesai Yanlış Meslek

Önünden geçtiğim elektrikçinin camekânına astığı yazı dikkatimi çekti: “Işın Elektrik - Taze Süt Bulunur”.

Süt ve elektrik arasında bağlantı kurmaya çalışsam da beceremedim, sonra aklıma dükkan sahibinin Türk filmlerindeki meşhur “pişman”lardan biri olabileceği aklıma geldi.

Meşhur pişmanları tanırsınız; kendisinden bir iş yapması istendiğinde, titreyen nasır tutmuş ellerine bakarak “Bu ellerle mi!” diye haykırırlar. İşte bu pişman insanlar, vakti zamanında yaptıkları yanlış seçimlerle ya da anne-babaların baskısı gibi sebeplerle hep binmek istedikleri treni kaçırmış, sahip olmak istedikleri hayatları bir türlü yaşayamamış, bir türlü sahip olmak istedikleri mesleklerle uğraşamamışlardır.

Belki bu elektrikçi de senelerdir ineklerinden sağdığı sütle sokak sokak dolaşıp süt satma hayali kurmuştur. Fakat kaderin sert rüzgârı onu ampullerin, kapalı devrelerin ve fiber kabloların arasına sürüklemiştir. O da çiftçilik hevesini her gün bir kaç litre süt satarak, bilgisayarda sanal çiftlik oyunları oynayarak  gideriyordur. Olamaz mı? Olabilir.
Dikkat ederseniz etrafımızda bu elektrikçi abi gibi bir sürü “pişman” var. Bu insanlara mesleklerini sorduğunuzda derin bir iç çekerek; “Manifaturacıyım, ama hep ressam olmak istemişimdir. Ortaokulda bir Türkiye haritası çizerdim, öğretmenim hayran kalırdı!” gibi şeyler söylerler. Kendi işlerinden memnun değillerdir, bıkmışlardır. Biraz dinleyecek olursanız hikâyeleri muhtemelen şöyle devam eder: “Ben hep güzel sanatlara gitmek istemişimdir ama babam tutturdu işletme okuyacaksın diye. Ne yapalım, mecbur olur dedik, boyun eğdik. Şimdiki aklım olsa kendi bildiğimi yapardım.”

Uğraştığı işi ya da okulunu sevmeyen, aklı hep başka tezgâhlarda, başka sıralarda olan insanlar her yerde. Elbette bu memlekete elektrikçi de lazım, duvarcı da, mobilyacı da... Ama severek yapmayınca ne kendine hayrı var, ne müşterisine. Herkes bunun farkında fakat kimse mecburen uğraştığı, sevmediği mesleğini bırakıp hayallerindeki işin peşine düşmeye cesaret edemiyor.

Ben de düşündüm taşındım, bu soruna bir çözüm buldum. Şimdi bu sayfalardan mesleğini sevmeyen insanlara sesleniyorum. Yetmiş iki milyon sesimi duysun.

Sen, maaşından memnun olmayan son ütücü! Sen, “ben bu işin adamı değilim, yazar olmalıyım” diyen dişçi! Sen, akşam paydos saatini iple çeken, hesap kitap yapmaktan kafası karışan muhasebeci. Ve sen, öğlen sıcağında tavuk döneri dilimleyen, aslında hep dondurmacı olmak isteyen dönerci! Size sesleniyorum. İşte sizi hayallerinizdeki mesleğe kavuşturacak müjdem, işte insanlık tarihinin gidişine yön verecek fikrim, açıklıyorum: “Meslek Takas Merkezleri” Kısaca MTM.

“Meslek Takas Merkezleri de nedir?” dediğinizi duyar gibiyim, hemen anlatayım. Bu merkezlerde işini sevmeyen ve hep doktor olmak isteyen bir kasap, işini sevmeyen ve hep kasap olmak isteyen bir doktorla her yıl bir haftalığına mesleğini değişebilecek ve senelerdir bekleyen merakını giderip hevesini alabilecek. Böylelikle kimsenin gözü kimsenin işinde olmayacak ve artık kimse “Aaaah, ben aslında beyin cerrahı olacak adammışım, ama n’apalım kaderde duvar örmek varmış!” demeyecek. Böylelikle işini seven, ekmek teknesinin kıymetini anlamış, haline şükreden huzurlu bir toplum oluşacak... Nasıl çözüm ama?

(Bu arada aranızda bir eczacı ya da itfaiyeci varsa bir haftalığına mesleklerimizi takas edebiliriz.)

Bir Gezginin Günlüğü - 12

Saatler ilerleyince hava serinledi. Namaz kılmak için köye inenler üçer beşer geri dönüyordu. Kimisi eline çekirdek almış, muhabbet ede ede bağ evine yaklaşıyordu. Kimisi de köyden dönen bir traktörün kasasına oturmuş, yürüyerek gidenlere el sallıyordu.

Traktör aşağıdaki yolu dönüp bağ evinin yanındaki boşlukta durdu. Motorun sesi susunca günlerdir kafamdaki sorunun cevabını verecek kişi traktörün kasasından indi. Yanında bir arkadaşıyla yaklaşıp Sedat’la konuşmaya başladı. Beni işaret ederek bir şeyler söylüyordu. Konuşup selam verdikten sonra içeri doğru yürürlerken Sedat müjdeli haberi verdi: “Gözün aydın motorunun tamiri bir iki güne bitiyormuş. Daha uzun sürer sanıyorduk ama erkenden bitecek gibiymiş. Ufak ufak hazırlanmaya başlarsın artık...”

Bu haberi duyunca nedense tahmin ettiğimden daha az sevindim. Birden fark ettim ki mecburen uğradığım bu köyde kalmak beni hiç sıkmamış. Aksine hem birbirine çok benzeyen hem de çok farklı bir sürü insan tanımıştım. Yaşları, meslekleri, giyimleri, konuşmaları birbirinden çok farklı olan ama Sedat’ın demesine göre “güzel bir noktada buluşan bir sürü farklı insan...” Gece, Sedat’ın ne demek istediğini düşünürken uyumuşum.Ertesi sabah beni Tacettin uyandırdı. Kahvaltı için bir şeyler hazırlamış, eliyle yer sofrasını işaret ediyordu. Teşekkür edip kalktım. Çeşmelerin başı ayaklarındaki çamurları temizleyen insanlarla doluydu. Güle oynaya temizleniyorlardı. Sedat’ın nerede olduğunu sorduğumda köyü işaret ettiler. Ne zaman geleceğini bilmediğim için içeri geçip kahvaltımı bitirdim. Geceleri yerde yatan insanlar yüzünden tıklım tıklım olan bu oda gündüzleri de tam tersine bomboş oluyordu. “Ne yapsam da vakit geçirsem..” diye düşünürken aklıma köyden aldığım turkuaz renkli kitap geldi. Çantamdan çıkarıp kapağına baktım. Bir sayfa iki sayfa derken kitaba dalmışım. Zaman zaman anlamadığım yerler olsa da okumaya devam ettim. Zaman geçti anlamamışım. Kapıdan giren Sedat’ın sesiyle kendime geldim “Vay! Arifler Yolunun Edepleri’ne de başlamışsın!” diyordu. Yüzünde yine aynı şaşkın ifade vardı, ben daha cevap vermeye kalmadan “İlk gün hizmet, ikinci gün Merkad, şimdi de Arifler yolunun Edepleri! Bana kalırsa senin motor tamir olsa da bu köyden biraz zor gidersin sen!” diyerek gülmeye başladı.

(Devam edecek)