- Yahudilerle ilişkilerde genel bilgiler

Adsense kodları


Yahudilerle ilişkilerde genel bilgiler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 16 May 2011, 10:23 am GMT +0200
2- Yahudilerle ilişkiler

a- Genel Bilgiler


Mekke döneminde nâzil olan âyetlerde bir bütün olarak Ehl-i Kitap'tan,[420] İbrahim ve Mûsâ'nın sahîfelerinden,[421] ayrıca bazı âyetlerde de özellikle İsrâiloğullarından bahsedilmesinden[422]hareketle o dönemde Mekke'de bazı Yahudilerin bulunduğu ve ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Bazı Yahudilerin Medine'den Mekke'ye geldikleri ve buranın halkı ile bazı ilişkiler kurdukları da ihtimal dahilindedir. Hatta Ukâz Panayırı'nda ticârî mallarını satmak üzere Mekke'ye gelenlerin bulunduğu bilinmektedir. Bu dönemde genel olarak Ehl-i Kitap, Müslümanlara karşı olumlu tavır içinde bulunuyordu.

Bunun dışında Mekke müşriklerinin Yahudilerle ilişki içinde oldukları da bilinmektedir. Nitekim Mekke döneminde müşrikler, Nadr b. Hâris ve Ukbe b. Ebû Muayt'ı Medine'de bulunan Yahudi bilginlerine Hz. Muhammed (s.a.s.) hakkında akıl danışmak üzere gönderirler. Yahudiler de bu heyet üyelerine Hz. Muhammed (s.a.s.)'e üç şey, Ashâb-ı Kehf, Zülkarneyn ve ruh hakkında soru sormalarını, eğer bunları bilirse Peygamber olduğunu, yoksa Peygamber olmadığını söylerler. Heyet Mekke'ye geldikten sonra müşrikler Hz. Peygamber'e bu soruları sorarlar. Peygamberimiz soruları cevaplamak için bir gün mühlet ister. Ancak kendisine on beş gün sonra bu sorulara açıklık getiren vahiy nâzil olur.[423]

Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiğinde şehir halkının yarısı kadarı Yahudilerden oluşuyordu. Peygamberlikten önce Yahudiler, Evs ve Hazrec'e, yakın bir zamanda gelecek olan Peygambere tabi olup Araplara karşı kendisinden yardım isteyeceklerini söylüyorlar ve düşmanlarını bu şekilde tehdit ediyorlardı.[424] Hicret esnasında bir Yahudi üç katlı bir evin damına çıkarak ufukta Medine'ye doğru gelen bir kafile görünce bunların beklenen misafirler olduğunu bağırarak ilan etmiştir. Hicretten sonraki günlerde Peygamberimiz Yahudilere hoşgörülü davranmış, Medine Sözleşmesi'nde onları ümmetin bir parçası olarak kabul etmiş ve antlaşmaya dahil etmiştir. Onun bu olumlu tutumu karşısında daha hicretin birinci yılında Kaynukâ’ Yahudilerinden Abdullah b. Selâm, ailesiyle birlikte Müslüman olmuştur. Daha sonraları çeşitli zamanlarda İslâm'a giren Yahudiler de mevcuttur.

Peygamberimiz Yahudilerle uyum içinde yaşama çerçevesinde Ehl-i Kitab'ı ve bu meyanda Yahudileri, Kur'an'ın emriyle "Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın" şeklinde aralarında ortak olan bir söze (kelime) çağırmıştır.[425] Kendisine ilâhî emir gelmeyen konularda onlara muvafakat etmeyi yeğlemiştir. Başlangıçta namazlarda onların kıblesi olan Beytü’l-Makdis’e yönelmiştir. Müslümanların onların kestiklerini yemelerine ve iffetli kadınlarıyla evlenmelerine müsade etmiştir. Benî İsrâil kıssalarını anlatmış ve bunları anlatmada sakınca görmemiştir. Yahudi cenazelerine saygı gösterip ayağa kalkmıştır. Müşriklere girmeyi yasakladığı mescide Ehl-i Kitap olarak Yahudilerin girmesine müsaade etmiştir.

Hz. Peygamber’in bütün bu iyi tutumlarına rağmen Yahudiler Müslümanları İslâm’dan döndürmek için çeşitli faaliyetler içine girmişler, zaman zaman Kur’an-ı Kerim’i alaya almışlar, onu inkar etmişlerdir. Hidayete erenlerin kendileri olduğunu, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de ancak kendilerine tâbi olması halinde hidayete ereceğini, Hz. Peygamber’in “Ben İbrahim milletindenim” demesi üzerine onun Yahudi olduğunu ve Üzeyr’in Allah’ın oğlu olduğunu iddia etmişlerdir. Hz. Peygamber’in gökten bir kitap indirmesini ve Allah’ın kendileriyle konuşmasını istemişlerdir. Müslümanların varlığını, iktidar sahibi olmalarını, güçlü bir topluluk haline gelmelerini bir türlü hazmedememişlerdir.

Yahudilerin Hz. Peygamber’le alay ettikleri de oluyordu. Zeyd b. Lusayt adındaki Yahudi, onun devesi kaybolduğunda “Muhammed gökten haber aldığını iddia ediyor, fakat devesinin nerede olduğunu bilmiyor” şeklinde sözler sarfetmiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz "Vallahi ben ancak Allah'ın bildirdiğini bilirim..." [426] demiştir. Yahudiler Evs ve Hazrec’e eski düşmanlıklarını hatırlatarak Müslümanlar arasında huzursuzluk çıkarmak istemişlerdir. [427]Münafıklarla dayanışma içine girmişler ve onlara cesaret vermişlerdir. Nitekim Yahudilerin Medine'den çıkarılmalarıyla münafıklar güçlerini büyük ölçüde kaybetmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin Hz. Peygamber'e sorularını, söz ve davranışlarını ifade eden ve onlara cevap mahiyetinde nâzil olmuş pekçok âyet-i kerîme mevcuttur.

Kur’an-ı Kerim, Benî İsrâil’in âhiret karşısında dünyayı satın aldıklarını, kitaplarını tahrif ettiklerini, Allah’ın ayetlerini az bir pahaya sattıklarını, kendilerine kutsal kılınan Cumartesi yasağını çiğnediklerini, yalana kulak verip haram yediklerini, peygamberlerini yalanlayıp onları öldürdüklerini, hakkı inkâr ettiklerini, kendilerinin Allah'ın dost ve oğulları olduklarını iddia ettiklerini, insanları cimriliğe teşvik ettiklerini, inananlara karşı en şiddetli düşman olduklarını... çeşitli yerlerde ortaya koymuştur. Yahudiler Kur’an-ı Kerim’in bu tavrı karşısında büsbütün hiddetlenmişler ve düşmanlıklarını artırmışlardır. Bütün bu sebeblerle Yahudilerle Müslümanlar arasında bir dizi mücadele yaşanmıştır. Burada belirtmek gerekir ki, bütün bu genel olumsuz havaya rağmen, Yahudilerle Müslümanlar arasında meydana gelen sıcak çatışmalardan herbirinin, Müslümanlar açısından ayrıca ciddi ve haklı sebepleri vardır. Üstelik Hz. Peygamber, Yahudilerle yapılan antlaşmanın bozulmaması için her türlü çabayı da sarfetmiştir.


420. Müddessir Sûresi 31; Ankebût Sûresi 46 .

421. A'lâ Sûresi, 18-19.

422. Şuarâ Sûresi 192-197; Ahkâf Sûresi 10.

423. İbn Hişâm, I, 300 vd.

424. İbn Hişâm, I, 547.

425. Âl-i İmrân Sûresi 64.

426. İbn Hişâm, I, 527; Taberî, III, 106.

427. İbn Hişâm, I, 555.