sumeyye
Thu 4 March 2010, 02:10 pm GMT +0200
Yahudilerin Peygamberimiz Aleyhisselamı Zehirlemeye Kalkışmaları
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hayber´i fethedip dinlenmekte bulunduğu sırada, Sellâm b. Mişkem´in karısı Zeyneb:
"Muhammed davar etinin neresini, hangi yerini yemeyi en çok sever?" diye sormuştu.
"Kol, kürek etini yemeyi çok sever!" denildi.[378]
Zeyneb, Merhab´ın da kızkardeşi idi.[379]
Zeyneb, Yahudilerle görüşüp konuştu.
Bir davar kızartılıp hepsinin zehirlenmesi hususunda söz birliği ettiler.[380]
Zeyneb, hemen dişi keçisinin yanına vardı. Onu kesti. Kızarttı, kebap yaptı.
Vakit geçirmeden, öldürücü zehirle zehirlemeye kalktı.[381]
Kebabın her yerine zehir sürdü. Kol ve küreklerini ise, daha çok zehirledi.
Akşam olunca, Peygamberimiz Aleyhisselamın akşam namazını kıldıktan sonra konak yerine dönüp oturduğu sırada, Zeyneb geldi ve Peygamberimiz Aleyhisselama:
"Ey Ebu´l-Kasım! Bunu sana hediye ediyorum!" dedi.[382]
Peygamberimiz Aleyhisselam; hediye edilen şeyi yer, sadaka olarak verilen şeyi yemezdi.[383]
Kendisine ev halkından başkası yiyecek birşey getirdiklerinde sorar, eğer hediye olduğu söylenirse onu yer, "Sadakadır!" denilirse ashabına "Siz yiyiniz!" buyurur, kendisi ondan hiç yemezdi.[384]
Zeyneb, getirdiği keçi kebabını Peygamberimiz Aleyhisselamın[385] ve ashabından orada bulunan ların önüne koydu.[386]
Bişr b. Berâ1 b. Ma´rur da, orada bulunan sahabiler arasında idi.[387]
Peygamberimiz Aleyhisselam, davar kebabının kolundan bir parça koparıp ağzına aldı, fakat, onu yutmayarak hemen dışarı attı.
Bişr b. Berâ1 b. Ma´rur da, Peygamberimiz Aleyhisselamınki gibi bir parça koparıp ağzına aldı.
Fakat, o, ağzına aldığı et parçasını çiğneyip yuttu.[388]
Peygamberimiz Aleyhisselamın ağzına aldığı etin kürek eti olduğu da rivayet edilir.[389]
Peygamberimiz Aleyhisselam, ağzına aldığı et parçasını ağzından hemen dışarı çıkarmakla beraber, sahabilerine de:
"Ellerinizi kebaptan çekiniz![390]
Şu kürek eti, zehirlenmiş olduğunu bana haber verdi!" buyurmuştu.[391]
Bişr b. Berâ1, zehirlendikten bir yıl sonra, bu yüzden vefat etti.
Yüce Allah ondan razı olsun!
Peygamberimiz Aleyhisselam ise, bu hadiseden sonra, üç yıl daha yaşadı.[392]
Peygamberimiz Aleyhisselam, ağzına alıp çıkardığı zehirli etin tesirinden kurtulmak için, iki omuzu-nun arasından kan aldırdı.[393]
Bişr b. Berâ´nın annesi der ki:
"Resûlullah Aleyhisselam vefatıyla sonuçlanan hastalığa tutulduğu zaman, yanına varmıştım. Kendisi, humma nöbeti geçiriyordu.
Alınlarına elimle dokundum ve:
´Yâ Rasûlallah! Seni hiç kimsenin tutulmadığı hummaya tutulmuş gördüm!?´ dedim.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Bize verilecek ecir ve mükâfat kat kat olduğu gibi, ibtilâlar da bize böyle kat kat olur!´ buyurdu ve:
´Halk, benim hastalığıma ne diyor?´ diye sordu.
Halk:
´Resûlullahtaki hastalıkzâtülcenptir diyorlar1 dedim.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Allah bana o hastalığı musallat etmiş değildir. Bu, ancak, şeytanın bir telkini ve vesvesesidir!´ buyurdu.[394]
´Yâ Rasûlallah! Sen bu hastalığın neden ileri geldiğini sanıyorsun? Ben, oğlumun ölümünün, ancak Hayber´de yemiş olduğu zehirli davar kebabından ileri geldiğini sanıyorum!´ dedim.
Resûlullah Aleyhisselam:
´Ey Ümmü Bişr! Ben de bu hastalığımın ancak ondan ileri geldiğini sanıyorum![395]
Hayber´de onunla birlikte tatmış olduğum zehirli etin acısından, şu anda kalb damarımın koptuğunu duymaktayım![396]
Zaman zaman onun ağrısını ve sızısını duyuyorum!´ buyurdu."[397]
Hz. Âişe de; Peygamberimiz Aleyhisselamın vefatıyla sonuçlanan hastalığı sırasında, Peygamberimiz Aleyhisselamın:
"Ey Âişe! Hayber´de tatmış olduğum zehirli etin sancısını zaman zaman duyuyorum!
Şu anda, kalbimin damarının koptuğunu duymaktayım!" buyurduğunu bildirir.[398]
Enes b. Malik de:
"Resûlullah Aleyhisselamın küçük dili üzerinde bu zehrin izini görür dururdum!" demiştir.[399]
Peygamberimiz Aleyhisselam; bu zehirlenme yüzünden şehit olarak vefat etmiş, kendisini peygam berlikle şereflendiren Yüce Allah, şehitlikle de şereflendirmiştir.[400]
[378] İbn İshak, İ bn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, Taberî, Târih, c. 3, s. 95.
[379] İmam Muhammed, Siyeru´l-kebfr, c. 4, s. 1 421, E bu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 673.
[380] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 1 81.
[381] Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 181 .
[382] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677.
[383] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 677, E bu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174.
[384] Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s. 338.
[385] İbn İshak, İ bn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 181.
[386] Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 181 .
[387] İbn İshak, İ bn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Kastalânf, Mevâhib, t 1. s. 181.
[388] İbn İshak, İ bn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Taberî, Târih, c. 3, s. 95, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre, s. 214.
[389] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, E bu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 174.
[390] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, E bu Dâvud, Sünen, c.4, s. 174, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 210, Heysemi, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 153.
[391] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 352, Vâkıdî, Megâzî, ç. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Taberî, Târih, c. 3,
s.95, İbn Hazm, Cevâmiu´s-Sîre,s. 214, İbn Esîr,Kâmil, c. 2, s. 221, İbn Haldun, Târih, c.2,ks. 2, s. 39, Heysemî,Meonau´z-zevâid,
c. 6, s. 398, 399, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 210, Kastalânf, Mevâhibü´l-ledünniye, c. 1, s. 181.
[392] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 155, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 310, Heysemî, Mecmau´z-zevâid, c. 6, s. 153, 154.
[393] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 678, Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 209.
[394] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa´d, Tabakâtü´l-kübrâ, c. 8, s. 314.
[395] Ebu Dâvud, Sünen, c. 4, s. 175, Hâkim, Müstedrek, c. 3, s. 21 9, Süheylf, Ravdu´l-ünüf, c. 6, s. 572.
[396] İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 353, Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa´d, Tabak ât, c. 8, s. 314, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâyeve´n-nihâye, c. 4, s. 210.
[397] Vâkıdî, Megâzî, c. 2, s. 679, İbn Sa´d, Tabakât, c. 8, s. 314, İbn Kayyım , Zâdu´l-mead, c. 2, s. 155.
[398] Bu hân , Sahih, c. 5, s. 1 37.
[399] Müslim, Sahih, c.4, s. 1721.
[400] İbn İshak, İbn Hişam , Sîre, c. 3, s. 353, Taberî, Târih, c. 3, s. 95, İbn Esîr, Kâmil, c. 2, s. 222, İbn Kayyım, Zâdu´l-mead, c. 2, s. 155, Ebu´l-Fidâ, el-Bidâye ve´n-nihâye, c. 4, s. 210, 211.
M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Köksal Yayıncılık: 6/93-96.