- Verdiği sözü hep tutan Peygamber

Adsense kodları


Verdiği sözü hep tutan Peygamber

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 18 August 2011, 01:17 am GMT +0200
VERDİĞİ SÖZÜ HEP TUTAN PEYGAMBER; HZ. MUHAMMED (S.A.V)

Ekim 2010 61.SAYI

Yeryüzünde akşam ezanı okunur okunmaz gökyüzünde yıldızlar belirdi. Bazı geceler Aydede, gökyüzünde dolaşır yıldızları ziyaret ederdi. Aydede, yıldızları ziyaret ederken yolda Tonton Yıldız’ı gördü. Onu dün gece de aynı yerde beklerken bulmuştu. Bu durum Aydede’nin dikkatini çekti.

Aydede Tonton Yıldız’a; “Birini mi bekliyorsun?” diye sordu.
Tonton Yıldız; “İki gündür arkadaşım Kırmızı Kanatlı yıldızı bekliyorum. Burada buluşacaktık ama hala gelmedi” dedi.
Aydede, elini çenesine koydu ve bir müddet düşündükten sonra;
“Hı, gelmediyse bir sebebi olmalı.” dedi.

Aydede, Kırmızı Kanatlı yıldızı aradı. Onu kardeşleriyle birlikte oyun oynarken buldu. Yanına çağırıp; “Yolda Tonton yıldızı gördüm, onunla randevulaşmışsın ama gitmemişsin. O hala seni bekliyor” dedi. Kırmızı kanatlı yıldız o kadar utandı ki bütün vücudu kıpkırmızı oldu. Usulca, “Unuttum” dedi.

Aydede; “Evet, unutmuş olmalısın. Yoksa verdiğin sözde durman gerektiğini biliyorsun değil mi?” dedi ve ardından da Peygamberimiz’in (s.a.v) sözüne olan sadakati hakkında şunları anlattı:  “Peygamberimiz bu konuda da bize en güzel şekilde örnek olmuş, dostunu da düşmanını da ayırt etmemiştir. Her ne pahasına olursa olsun, verdiği sözde durmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v), ticaret yaptığı bir şahısla, ödemesini yapacağı gün ve yer hakkında sözleşir. O gün gelir, ama adam verdiği sözü unutur. Tam üç gün sonra adamın aklına gelir. Hemen söz verdiği yere gider. Bir de bakar ki Efendimiz (s.a.v) hala orada kendisini beklemektedir.”

Kırmız Kanatlı Yıldız, bunları dinledikten sonra; hemen Tonton Yıldız’ı buldu ve ondan özür diledi.

FIKRA

HEP BİR AĞIZDAN KONUŞMAYIN
Sultan IV. Murat Han Bağdat seferi sırasında kurduğu divanda müzakereler devam ediyordu. Herkes düşüncesini söylemekte iken, o sırada dışarıda ahırların birindeki eşekler de anırmaya başlar. Bunu üzerine padişah;
“Hep bir ağızdan konuşmayın, zira dışarıda zırlayan ile içeride dırlayanı fark edemiyoruz” der.

BİLMECELER

1- Hangi bağda üzüm yetişmez?           
2-Hangi karnede sıfır olmaz?               
3-Hangi kanun insanları yargılamaz?           
4- En neşeli çiçek hangisidir?                       

UÇAN HALI
DERTLİ DOLAP’IN ŞEHRİNDE


Eren ve Enise televizyon seyrediyordu. Kanalları gezerken kulaklarına hoş bir ilahi çalındı ve durdular. Bu; Yunus Emre’nin “Dertli Dolap” isimli ilahisiydi. Aynı zamanda da ekranda koca bir nehir ve nehrin üzerine kurulu dolaplar vardı. Eren Enise’ye; “Bu ilahi çok hoşuma gitti, sen daha önce dinlemiş miydin?” diye sordu. Enise de “Hayır, dinlemedim ama bir hikayesi olduğuna eminim, Uçan Halı’ya sormaya ne dersin?” diye cevap verdi. Ardından da hemen Uçan Halı’yı çağırarak ”Dertli Dolap’ı” sordular.

Uçan Halı onlara; “Bu ilahinin hikayesini yerinde dinlemeye ne dersiniz?” dedi ve hemen yola çıktılar. Suriye sınırları içinde bulunan Hama adlı şehre vardıklarında Uçan Halı anlatmaya başladı: “Hama’nın tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar dayanıyor. Bu şehrin ortasından Asi Nehri geçiyor. Asi Nehri’nin üzerinde bulunan su dolaplarının en az 1500 yıllık ömrü var. Bu dolaplardan birinin adı ‘Ya Muhammed...’ Ya Muhammed adlı dolabın hikayesi oldukça ilginç… Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle anlatıyor: Asi Nehri, üzerine birçok dolap kurulur, bu dolaplardan biri ne yapıldıysa bir türlü döndürülemez. Dolaba, ‘Hz. Adem’i seversen dön, Ulu’l azm peygamberi seversen dön…’ denir. Dolap, bir adım yerinden oynamaz. En sonunda ‘Son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) hakkı için dön!’ denince dolap birdenbire dönmeye başlar. Adı da, ‘Ya Muhammed’ dolabı olur. Bu dolaplar o devirde şehrin su ihtiyacını karşılar, tarım için de kullanılır. Şimdilerde herhangi bir işlevi bulunmuyor. Yalnızca turistik amaçla birkaç tanesi ayakta tutulmaya çalışılıyor.”

Eren ve Enise bu güzel hikayenin ardından hemen Dertli Dolap ilahisini mırıldanmaya başladılar: “Benim adım dertli dolap / Suyum akar yalap yalap / Böyle emreylemiş Çalap / Derdim vardır inilerim…” Bu güzel ilahi eşliğinde de şehrin birçok yerini gezdiler.

Sevgili arkadaşlar! Burada bulunan, Asi Nehri’nin de bir hikayesi var ki en az üzerinde kurulan su dolapları kadar ilginç. Merak edenler Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinden bilgi edinebilirler. Keyifle okuyacağınızı umuyorum.

Kadriye BAYRAKTAR