saniyenur
Tue 31 July 2012, 03:01 am GMT +0200
Veraset
Amr b. Şuayb'dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Öldüren kimseye mirasdan bir şey yoktur." (Neseî ve Darekutnî). Beyhakî, Câbir'den şu sözleri naklediyor: Câbir; "Bir adam, mirasçısı olacağı adamı veya kadını kasden veya hataen öldürürse, o adam onlardan miras alamaz. Ve hangi kadın bir adamı veya kadını kasden yahut hataen öldürürse ona da onlardan miras yoktur. Eğer öldürme kasden yapılmışsa kısas lâzım gelir; ancak ölenin yakınları affederlerse o başka. Yakınları affetseler bile ona ölenin ne diyetinden ne de malından bir şey verilmez..."
İbni Büreyde'den, o da babasından işitmiş olarak rivayet edildiğine göre Peygamber cedde(nine)ye yanında anne olmadığı zaman altıda bir vermiştir (Ebu Davud ve Neseî).
Yine Büreyde, Huzaa'lı bir adamın öldüğünü ve malınm Rasulullah'a getirildiğini, O'nun da ölenin vârisi veya bazı yakınlarını bulmak için emir verdiğini, ancak hiç kimsenin bulunamaması üzerine Rasulullah'in; "Onu Huzaa'nm en yaşlı adamına verin!" buyurduğunu rivayet etmiştir (Ebu Davud).
Hz. Ali, "vasiyetten veya borçtan arta kalan" âyetini (4:12) nakledin, demiştir. Rasulullah, borcun vasiyetten önce ödenmesi gerektiğine ve aynı anadan doğan çocukların birbirlerine mirasçı olacaklarına, fakat bir babadan ve değişik annelerden olan çocukların birbirlerine mirasçı olamayacaklarına hükmetmiştir. Bir kişi, ana-baba bir erkek kardeşinden miras alabilir, fakat baba bir, ana ayrı erkek kardeşinden miras alamaz (Tirmizî ve îbni Mâce).
Dârimî'nin değişik bir rivayetinde şöyle denmiştir. "Aynı anadan olma erkek kardeşler birbirlerine mirasçı olabilirler, fakat aym baba, ayrı analardan olanlar birbirlerine mirasçı olamazlar."
Câbir şöyle rivayet etmiştir: Sa'd b. Rebi'nin hanımı iki kızını Rasulullah'e getirdi ve "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Bu kızlar Sa'd b. Rebi'nin kızlarıdır. Babaları Uhud'da seninle beraberken şehid düşmüştür. Amcaları mallarını aldı ve onlara hiçbir şey bırakmadı. Bunları nikâh da etmemiştir; kızlarıma miras düşer mi?" diye sordu. Rasulullah; "Biraz sabrediniz, elbette ALLAH hükmünü verecektir" buyurdu. Rasulullah, miras ayeti vahyolunduğunda kızların amcasına; "Sa'd'ın iki kızına 2/3'ünü ve annelerine 1/8'ini ver, kalanı senindir" buyurdu (Ahmed, Tirmizî, Ebu Davud ve İbni Mâce).
Huzeyl b. Şurahbil şöyle rivayet etmiştir: Birinin 'kızı, oğlunun kızı ve kızkardeşinin' veraset meselesi Ebu Musa'ya sorulmuştu. O da şöyle cevapladı: "Kız yansını, kızkardeş de diğer yansını alır. İbni Mesud'a gidin, onun da benim görüşüme katıldığına şahit olacaksınız." Bu mesele İbni Mesud'a aktanldığmda o şöyle dedi: "Eğer buna katılırsam hata etmiş ve doğru yoldan sapmışlardan olacağım. Ben bu meselede Muhammed'in yaptığı gibi karar vereceğim; Kızı yansını alır, oğlunun kızı 1/6'sını alır ki bu 2/3 yapar. Kalan da kız-kardeşe gider." Meseleyi danışmakta olanlar tekrar Ebu Musa'ya vanp İbni Mesud'un söylediklerini aktarırlar. Ebu Musa "O âlim kişi aranızda olduğu müddetçe bana sormayın." dedi (Buharî).
İmran b. Husayn'dan rivayet olunduğuna göre Peygamber'a bir adam gelmiş, ve "El-hak benim oğlumun oğlu vefat etti. Bana onun mirasından ne var?" dedi. Rasulullah; "Sana altıda bir var." buyurdu. Adam dönüp giderken, onu çağırarak; "Sana bir altıda bir daha var" buyurdular. Adam dönüp giderken (onu tekrar) çağırarak; "Son altıda bir, sana fazladan bir rızıktır." buyurdular (Ahmed, Tirmizî ve Ebu Davud).
Bu hâdisenin ayrıntısı şöyledir: Ölen kimse geride iki kızı ile bu suali soran dedesini bırakmıştır. Şu halde iki kıza mirasın üçte ikisi verilecektir. Geriye bir 1/3 kalır. Peygamber suali sorana 1/6 hissesi olmak hesabiyle vermiştir. Çünkü burada onun hissesi 1/6'dır. öteki altıda biri kendisine birden bire vermemiş; dönüp giderken arkadan çağırarak vermiştir. Zira iki altıda biri beraberce verseydi, hissesinin bu olduğunu zannederdi. Son defa verdiği 1/6 ise, erkek tarafından akraba olduğundandır. Hz. Ebu Bekr'e bir nine gelerek bir maldan kendisine ne kadar bir pay düştüğünü sormuş, o da ALLAH'ın Kitabında ve Rasûlü'nün sünnetinde onun için bir şey belirtilmediğini, fakat kendisi mevzuyu diğer insanlardan soruşturana kadar evine gitmesini söyledi. Hz. Ebu Bekr mevzuyu araştırdığında Mugîre b. Şube, Rasûlullah'ın bir nineye 1/6 verirken yanında bulunduğunu söyledi. Ebu Bekr, o sırada yanlarında bir başkasının bulunup bulunmadığını sorunca Muhammed b. Mesleme'nin de orada olduğu anlaşıldı. O da Mugîre'nin söylediğinin aynısını söyledi. Böylece Ebu Bekr bunu o nineye uyguladı. (Mâlik, Ahmed, Tirmizî, Ebu Davud, Darimî ve İbni Mace).
İbni Mesud, Peygamber'in, oğlu henüz hayatta iken bir nineye 1/6 pay verdiğini ve 1/6 pay verilen ilk ninenin de bu olduğunu rivayet etmiştir (Tirmizî ve Darimî). Dahhak b. Sufyân, Eşyam ed-Dibab'ın diyetine karısının da vâris olarak katılmasını Peygamber'in kendisine emrettiğini rivayet etmiştir (Tirmizî ve Ebu Davud).
İbni Abbas'dan naklen: "Bir adam azâd etmiş olduğu genç kölesinden başka vâris bırakmadan öldü. Bu durumda Rasûlullah o adamın malını köleye verdi." (Ebu Davud, Tirmizî ve ibni Mace). Rasûlullah'in, ölen bir babaya atfedilen ve mirasçıların da bunu kabul ettiği, Ölenin sahibi bulunduğu cariyesi ile ilişkisi sonucu doğan çocuğun mirasçılar arasına dâhil edilmesi yolunda karar verdiği de rivayet edilmiştir. Fakat çocuk daha önceden bölünmüş olan maldan bir hisse alamaz; sadece henüz bölünmemiş olan mirastan hissesini alır. Ancak çocuğun kendisine atfedildiği baba onu reddederse, çocuk vârisler arasına dâhil edilmez. Şayet çocuk cariyeden olma ve babanın kabullenmediği bir çocuksa veya babanın hür bir kadınla kurduğu gayri meşru ilişkiden olmuşsa, çocuğun atfedildiği kişi babalık iddiasında bulunsa bile mirasçılar arasına dâhil edilmez. Çünkü annesi köle de olsa, hür de olsa o bir zina mahsulüdür (Ebu Davud).
Rasûlullah, aşağıda gösterildiği gibi belli bazı konularda da hüküm vermiştir: "Ben, mü'minlere kendilerinden daha yakınım; borcunu ödemeye yetecek kadar mal bırakmadan ölen ve borç bırakan kimsenin borcu bana aittir, eğer mal bırakırsa o da varislerine aittir." Bir diğer rivayette; "Bir kişi borç ve maişet-siz bir çocuk bırakırsa, meseleyi bana getirin. Çünkü ben onun hamişiyim." Yine bir başka rivayette; "Bir kimse mal bırakırsa, o mal varislerine gitsin; ve eğer bir kimse ardında gelirsiz kimseler bırakırsa onlar bana gelsin." (Buharî ve Müslim).
Rasûlullah şöyle de buyurmuştur: "Ben her mü'mine kendinden daha yakınım. Eğer bir kişi borç ya da muhtaç bir aile bırakırsa ondan ben sorumlu olacağım. Şayet mal bırakırsa o vârislerine gider. Ben, kimsesizlerin hamişiyim. Sahip olduğu malı muhafaza ederim ve onu yükümlülüklerinden kurtarırım." (Ebu Davud).
Rasûlullah'in bir hizmetkârı biraz mal bırakarak vefat etti. Fakat hiçbir yakım yoktu. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: "Bıraktıklarını onun köyünden bir adama veriniz." (Ebu Davud ve Tirmizî). Bir başka hadiste Peygamber şöyle buyurmuştur: "Miras almaya hakkı olan kişi, azatlı kölesinin malından miras alabilir." (Tirmizî). Câbir, Peygamber'den işitmiş olarak şöyle rivayet etmektedir: Rasûlullah; "Doğan çocuk ağladı mı, mirasçı olur" buyurmuşlardır (Ebu Davud). Doğan çocuğun ağlamasından, çocuğun diri doğması kastedilmektedir.