ezelinur
Thu 25 February 2010, 06:11 pm GMT +0200
Vekâlet bağlayıcı olmayan akidierdendir. Çünkü bu akid, müvekkil tarafından izin verme, vekil tarafından da fayda sunmaktır. Bu şahısların her ikisi de akdi devam ettirme hususunda mecburiyet altında değildirler. Vekil ile müvekkilden her biri, diledikleri anda vekâlet akdini feshedebilirler. Vekilin kendini vekâletten azletmesi sahih olduğu gibi, müvekkilin de onu azletmesi sahih olur. Mezheblerin buna ilişkin geniş açıklamaları aşağıya alınmıştır.
45) Hanefîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidierdendir. Yalnız üç yerde vekâlet akdi bağlayıcı olur. Yani vekil, bu üç durumda kendini vekâletten azledemez. Çünkü bu durumlarda iş sadece vekil ile müvekkilini değil, başkalarının haklarım da ilgilendirmektedir. Davalaşma vekâleti bölümünde de bahsi yapılan bu üç husus şunlardır:
a- Rehineyi satma vekâleti. Adamın biri, borcuna karşılık olarak alacaklısının yanma bir malı rehin bırakır, sonra da bu borcunu kapatmak amacıyla rehindeki malını satması için bir şahsı vekil tâyin ederse, bu vekâlet bağlayıcı olur. Alacaklının bu vekâletle ilintili hakkı bulunduğu için, ne vekil kendini vekâletten azledebilir, ne de müvekkil onu vekâletten azledebilir. Alacaklı, rehindeki malın satılıp kendi hakkının Ödenmesini ister. Yine bu cümleden olarak bir kişi, borçlunun huzurunda, alacağını tahsil etmesi için bir başkasını vekil tâyin ederse, vekilin artık kendini azletmesi caiz olmaz. Ancak borçlu bunu bilirse, caiz olur. Çünkü borçlunun da hakkı bu vekâletle ilintilidir.
b- Hak taleb edenin isteği üzerine, hakkı ödemekle yükümlü oîamn yokluğunda kendisiyle davalaşmak üzere birisini vekil tâyin etmek. Meselâ; adamın birinin bir başkası nezdinde alacağı bulunur, sonra borçlu uzak bir memlekete gitmek ister, bu arada alacaklı da, yokluğu esnasında borç talebi için kendisiyle davalaşması için bir vekil tâyin etmesini isterse, alacaklının bu isteği üzerine borçlu da bir kimseyi vekil tâyin ederse, bu vekil azledile-mez. Zîrâ vekil, hazırda bulunmayan borçlunun yerine geçmiştir. Alacaklı, bu vekilden başkasından borç ödeme talebinde bulunamaz. Vekil azledilirse onun hakkı zâyî olur. Borçlu hazırda olur da gâibte olmazsa, bu vekâlet bağlayıcı olmaz. Çünkü alacaklıyla borçlu, yüzyüze gelip davalaşma imkânım bulabilirler. Vekil tâyini alacaklının talebi üzerine olmazsa, yine bu vekâlet bağlayıcı olmaz. Çünkü bu durumda alacaklı, borcu tahsil hususunda vekil ile davalaşma hakkına sahip olmaz.
c- Müvekkilin gaipte olmasıyla birlikte, bir eşyayı başkasına teslim etmek üzere vekil tâyin edilen kimse, bu eşyayı sahibine teslim etmek mecburiyetindedir. Davalaşma vekaleti bahsinde de anlatıldığı gibi, bu kişinin kendini vekâletten azletmesi caiz olmaz.
a-b-c şıklarında sözü edilen vekâletler bağlayıcıdırlar. Diğer vekâletler bağlayıcı değildirler. Müvekkil ile vekilden her biri, (dilediklerinde) vekâlet akdini feshedebilirler. Ancak biri feshederken, diğerinin de bundan haberdar edilmesi gerekir. Vekil, kendini vekâletten azlederken bunu bir yazı ile veya bir elçi aracılığıyla müvekkile bildirmelidir. Yalnız elçinin de mümeyyiz olması şarttır. Adaletli veya adaletsiz, büyük veya küçük, kendisini doğrulayan veya yalanlayan biri olması bu hükmü değiştirmez. Vekil, kendini azlettiğinde bunu bir yazı veya bir elçi aracılığıyla müvekkile haber verebileceği gibi, kendisi sözlü olarak da bildirebilir. Bütün bu anlattıklarımız, vekilin ücretsiz vekâlet yapması durumunda söz konusudur. Ama ücretle vekâlet yapmaktaysa, şartına göre muamelede bulunur. Bazı durumlarda azlin, karşı tarafça bilinmesi gerekmez.
1- Adamın biri, bir başkasını vekil tâyin eder, ama vekilin bundan haberi yoksa, müvekkil ona bilgi vermeksizin kendisini azledebilir.
2- Nikâh, talâk ve itak (köle azadı) için vekil tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeden kendini vekâletten azledebilir.
3- Müvekkilin bütün mallarını satmak üzere tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeden kendini vekâletten azledebilir.
4- Gayr-ı muayyen bir şeyi satın almak üzere vekil tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeksizin kendini vekâletten azledebilir. Bu dört maddede sözü edilen vekillerin, kendilerim vekâletten azledebilmeleri için, müvekkillerine bilgi verme şartının aranmayışı, bu azillerden kendisine bilgi verilmediği için müvekkile herhangi bir zararın ulaşmamasından ötürüdür. Ama vekilin, kendisine bilgi vermeksizin kendini vekâletten azletmesi durumunda müvekkile bir zarar ulaşacaksa, ona bilgi vermeden kendini azletmesi sahih olmaz. Meselâ; bir kişi, pazarda fiyatların yüksek olduğu bir zamanda malım satmak üzere bir kimseyi vekil tâyin eder. Vekil de müvekkiline bilgi vermeksizin kendini vekâletten azlederse, müvekkil de vekile güvendiği için pazara inip malım satmamış olur. Bu durumda vekilin, müvekkile bilgi vermeksizin, kendini vekâletten azletmesi caiz olmaz.
Bazı durumlarda hiç kimse tarafından azledilmediği halde vekil, kendiliğinden azledilmiş olur:
1- Vekâlet konusu olan işin sona ermesi. Meselâ bir kişi, alacağım tahsil etmek üzere bir başkasını vekil tâyin eder ve o da bu alacağı tahsil edip teslim alırsa, teslim almış olmakla, vekilliği sona vermiş olur.
2- Vekil ile müvekkilden birinin ölmesi veya müftâbih görüşe göre bir ay müddetle sürekli olarak delirmesi durumunda, vekâlet sona ermiş olur.
3- Mürted bir kişi, bir başkasını kendine vekil tâyin eder.sonra da dâr-i harbe geçer veya öldürülürse, vekili onun sırf dâr-ı harbe geçmesi, ya da öldürülmesiyle otomatikman azledilmiş olur. Ama bu mürted tekrar İslâm´a dönerse, vekâlet geçerli olur.
Bağlayıcı olan vekâlet, taraflardan birinin ölümü, ya da delirmesi halinde iki şeyle bâtıl olur:
a- Hasmm talebi üzerine, davalaşmak için verilen vekâlet.
b- Müvekkil gâyibte olmakla birlikte, bir eşyayı başkasına teslim etmek üzere verilen vekâlet. Rehindeki malın satılması için başkasına verilen vekâlet, bu gibi durumlardan ötürü bâtıl olmaz.
Mâlikîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Vekil ile müvekkilden her biri, diledikleri anda vekâlet akdini feshedebilirler. Yalnız üç durum bundan müstesnadır.
1- Davalaşmak üzere başkasına vekâlet vermek. Vekilin kendini azletmesi sahih olmadığı gibi, hasımla birlikte üç celseye katıldıktan sonra müvekkil tarafından azledilmesi de sahih olmaz. Nitekim bu, davalaşma vekâleti bahsinde de anlatılmıştı. Bu durumda; müvekkilin, onu icar şeklinde bir bedel karşılığında vekil tâyin etmiş olmasıyla, ücretsiz olarak vekil tâyin etmiş olması arasında bir fark yoktur. Bu hususta ihtilâf vukûbulmamıştır.
2- Vekâlet, icar şeklinde bir bedel karşılığında verilmiş olur. Şöyle ki: Müvekkil,onu belli bir ücret karşılığında belli bir işi yapmak üzere vekil tâyin etmiş olur. Ya da belli olmayan bir ücret karşılığında belli bir zaman çalışmak üzere vekil tâyin etmiş olur. Birincinin örneği şudur: Müvekkil, belli develerini satmak ve sattıktan sonra beş bin lira ücret vermek üzere bir kişiyi vekil tâyin eder ve belli bir zaman sınırlaması da yapmaz. İkincinin Örneği de şudur: Müvekkil, bu develeri satmak için, beş gün süreyle pazarda müşteriye arzetmek, -develer satılsın satılmasın beş günden sonra da kendisine iki bin lira ücret vermek üzere birisini vekil tâyin eder. Müvekkilin iş ve zamanı belirlemesi sahih olmaz. Meselâ vekile: "Bu eşyaları beş gün içinde şu kadar fiyatla sat. Satamazsan ücret hak etmezsin." demesi sahih olmaz. Zîrâ, karelerde iş ve zamanın belirlenmesi, akdi fâsid kılar.
3- İcar akdi, peşkeş şeklinde (cu´l) bir bedel karşılığında yapılmış olur. Şöyle ki: Bir kişi, kendisine bir peşkeş verme karşılığında, başkasmdaki alacağını tahsil etmesi üzerine birisini vekil tâyin ederse, vekile, borcunun miktarını açıklaması şarttır. Ya da borçlu olan şahsın kim olduğunu açıklaması şarttır. Peşkeşte, bu iki şeyin açıklanması şart değildir. Borç miktarını ve borçlu şahsı açıkladığı takdirde bu, peşkeş değil de icar olur.
Bu iki durum hakkında görüş ayrılığına düşülmüştür. Bâzıları derler ki; icar şeklinde veya peşkeş1 şeklinde bir bedel karşılığında da olsa, herhangi bir bedel karşılığında olmasa da, her halükârda vekâlet akdi bağlayıcı değildir. Bazıları da vekâletin bağlayıcı bir akid olduğunu söylemişlerdir. Sonra eğer vekâlet akdi icar şeklinde yapmışsa, sırf akdin yapılması ile hem vekili, hem de müvekkili bağlar. Eğer vekâlet akdi peşkeş şeklinde yapılmışsa, vekilin işe koyulmasıyla, müvekkili bağlar. Ama vekili bağlamaz. O, dilediği takdirde vekâlet akdini feshedebilir.
Vekil, müvekkilinin ölümüyle azledilmiş olur. Çünkü vekil, özellikle mal konusunda müvekkilin nyâibidir. Müvekkil ölünce, mali mirasçılarına intikal eder. Böyle olunca daynaibi, malında tasarrufta bulunamaz. Haberi olmasa da vekil, müvekkilinin ölümü nedeniyle azledilmiş olur mu? Yoksa azledilmiş olması için, müvekkilin ölümünden haberdar olması gerekir mi? Bu hususta ihtilâf vardır. Kuvvetli görüşe göre müvekkilin ölümünü öğrenmeden azledilmiş olmaz. Ölümünü öğrenmeden önce bir tasarrufta bulunursa, tasarrufu geçerli olur.
Müvekkil, vekilini azlederse, bir kavle göre sırf azletmesiyle azledilmiş olur. Bir kavle göre vekil, bu azlin vukuunu öğrenmeden azledilmiş sayılmaz. Azledildiğini öğrenmeden yaptığı tasarruflar, birinci kavle göre geçerli olmaz; ikinci kavle göre geçerli olur.
Şâfiîler dediicr ki: Peşkeş şeklinde olsa bile vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Ancak iki durum bundan istisna edilmiştir:
1- Vekilin vekâletten çıkması sonucunda müvekkilin malında bir zayiat veya bozulma meydana gelecek ise, bu durumda vekâlet akdi bağlayıcı olur. Vekil, azle müsâid olmaz azledilemez.
2- Vekâlet icar lafzıyla olup, gerekli şartlan tamamlamış ise bağlayıcı olur.
Bu iki durum dışında, vekil ile müvekkilden her biri vekilin tasarrufta bulunmasından sonra dahî, diledikleri anda vekâlet akdini feshedebilir. Fesih, sözlü olur. Feshettim veya iptal ettim demek gibi. Ya da vekilin: "Kendimi azlettim" veya "vekâletini sana geri verdim" ya da "vekâletini kaldırdım" demesi gibi. Vekil, sırf azledilmiş olmakla azledilmiş olur mu? Yoksa azil haberi kendisine tebliğ edildikten sonra mı azledilmiş olur? Cevap: Azledildiğini öğrendikten sonra azledilmiş sayılır. Azl haberi kendisine ulaştırılmadan tasarrufta bulunursa, tasarufu geçerli olur. Vekil veya müvekkilin ölmesi, ya da delirmesi veya bayılması sebebiyle vekâlet feshe uğrar. Nikâh vekâletini almış olan vekil de, fâsıklık halinin meydana gelmesiyle de nikâh vekâleti feshe uğrar. Nikâh vekâletini almış olan kişi zina eder, hırsızlık yapar veya fâsıklığını gerektiren bir cürüm işlerse vekâleti düşer. Çünkü; nikâh için vekil kılınan kişinin, âdil olması şarttır.
Müvekkilin mülkiyeti, tasarrufta bulunmak için başkasına vekâlet verdiği mahalden zail olursa da vekâlet düşer. Meselâ bir kişi evini, hayvanını ve yiyecek maddesini satması için bir şahsı vekil tâyin eder, sonra da bu malını kendisi satar veya vakfederse, vekâlet feshe uğrar. Yine aynı şekilde bir kişi, evini satması için bir şahsı vekil tâyin eder, sonra da bu evini başkasına icara verirse vekâlet feshe uğrar.
Hanbelîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Vekil ile müvekkilden her biri, dilediklerinde vekâlet akdini feshedebilirler. Vekil ile müvekkilden birinin ölümü veya sürekli delirmesi, ya da sefihlik nedeniyle kısıtlılık altına alınması durumunda, vekâlet akdi kendiliğinden bâtıl olur. Çünkü bu gibi durumlarda bulunan kişi, tasarruf ehliyetini yitirir, vekil olması veya başkasına vekâlet vermesi sahih olmaz. İkisinden birinde, adaletin şart olduğu konularda fâsıklık hali meydana gelirse, yine vekâlet kendiliğinden bâtıl olur. Sözgelimi adamın biri, bir başkasına: "Falan kimseye, falan kadını sana zevce olarak verdim" diyesin diye kızımı falan adama zevce olarak verip evlendirmen için seni vekil tâyin ettim" diyerek nikâh icabında bulunmak üzere vekâlet verir. Sonra da müvekkil, fâsıklığı-nı gerekli kılacak bir günah işlerse vekili azledilmiş olur. Aynı şekilde vekil de böyle bir günah işlemekle vekillikten azledilmiş olur. Ama nikâh kabulü
hususunda bir kişi, başkasına "falan kadının nikâhım oğlum için.. veya benim için kabul etmek üzere seni vekil tâyin ettim" diyerek vekâlet verirse, müvekkilin fâsık olmasıyla vekâlet bâtıl olmaz.
Müvekkilin irtidad etmesiyle de vekâlet bâtıl olur. Çünkü mürted, kendi malında tasarrufta bulunmaktan men edilmiştir. Vekâlet konusuna ters düşmediği takdirde, vekilin irtidad etmesi dolayısıyla vekâlet bâtıl olmaz. Adamın biri, kendi karısını boşamak üzere bir başkasını vekil tâyin ettikten sonra kendi karısının yanına giderek onunla cinsel ilişkide bulunursa, vekâlet bâtıl olur. Çünkü cinsel ilişkide bulunması, karısına rağbet ettiğine delâlet eder.
Müvekkilinin ölümü veya azledümesiyle vekil, azledilişinden haberdar olmasa bile vekâletten azledilmiş olur. Elinde bulunan müvekkile ait mallar da artık emânet sayılır. Kendi tasarrufu olmaksızın bu mallar telef olursa, bedelini tazmin etmekle yükümlü olmaz. Ama tasarrufta bulunduğu mal, telef olursa, bedelini tazmin etmekle yükümlü olur.
45) Hanefîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidierdendir. Yalnız üç yerde vekâlet akdi bağlayıcı olur. Yani vekil, bu üç durumda kendini vekâletten azledemez. Çünkü bu durumlarda iş sadece vekil ile müvekkilini değil, başkalarının haklarım da ilgilendirmektedir. Davalaşma vekâleti bölümünde de bahsi yapılan bu üç husus şunlardır:
a- Rehineyi satma vekâleti. Adamın biri, borcuna karşılık olarak alacaklısının yanma bir malı rehin bırakır, sonra da bu borcunu kapatmak amacıyla rehindeki malını satması için bir şahsı vekil tâyin ederse, bu vekâlet bağlayıcı olur. Alacaklının bu vekâletle ilintili hakkı bulunduğu için, ne vekil kendini vekâletten azledebilir, ne de müvekkil onu vekâletten azledebilir. Alacaklı, rehindeki malın satılıp kendi hakkının Ödenmesini ister. Yine bu cümleden olarak bir kişi, borçlunun huzurunda, alacağını tahsil etmesi için bir başkasını vekil tâyin ederse, vekilin artık kendini azletmesi caiz olmaz. Ancak borçlu bunu bilirse, caiz olur. Çünkü borçlunun da hakkı bu vekâletle ilintilidir.
b- Hak taleb edenin isteği üzerine, hakkı ödemekle yükümlü oîamn yokluğunda kendisiyle davalaşmak üzere birisini vekil tâyin etmek. Meselâ; adamın birinin bir başkası nezdinde alacağı bulunur, sonra borçlu uzak bir memlekete gitmek ister, bu arada alacaklı da, yokluğu esnasında borç talebi için kendisiyle davalaşması için bir vekil tâyin etmesini isterse, alacaklının bu isteği üzerine borçlu da bir kimseyi vekil tâyin ederse, bu vekil azledile-mez. Zîrâ vekil, hazırda bulunmayan borçlunun yerine geçmiştir. Alacaklı, bu vekilden başkasından borç ödeme talebinde bulunamaz. Vekil azledilirse onun hakkı zâyî olur. Borçlu hazırda olur da gâibte olmazsa, bu vekâlet bağlayıcı olmaz. Çünkü alacaklıyla borçlu, yüzyüze gelip davalaşma imkânım bulabilirler. Vekil tâyini alacaklının talebi üzerine olmazsa, yine bu vekâlet bağlayıcı olmaz. Çünkü bu durumda alacaklı, borcu tahsil hususunda vekil ile davalaşma hakkına sahip olmaz.
c- Müvekkilin gaipte olmasıyla birlikte, bir eşyayı başkasına teslim etmek üzere vekil tâyin edilen kimse, bu eşyayı sahibine teslim etmek mecburiyetindedir. Davalaşma vekaleti bahsinde de anlatıldığı gibi, bu kişinin kendini vekâletten azletmesi caiz olmaz.
a-b-c şıklarında sözü edilen vekâletler bağlayıcıdırlar. Diğer vekâletler bağlayıcı değildirler. Müvekkil ile vekilden her biri, (dilediklerinde) vekâlet akdini feshedebilirler. Ancak biri feshederken, diğerinin de bundan haberdar edilmesi gerekir. Vekil, kendini vekâletten azlederken bunu bir yazı ile veya bir elçi aracılığıyla müvekkile bildirmelidir. Yalnız elçinin de mümeyyiz olması şarttır. Adaletli veya adaletsiz, büyük veya küçük, kendisini doğrulayan veya yalanlayan biri olması bu hükmü değiştirmez. Vekil, kendini azlettiğinde bunu bir yazı veya bir elçi aracılığıyla müvekkile haber verebileceği gibi, kendisi sözlü olarak da bildirebilir. Bütün bu anlattıklarımız, vekilin ücretsiz vekâlet yapması durumunda söz konusudur. Ama ücretle vekâlet yapmaktaysa, şartına göre muamelede bulunur. Bazı durumlarda azlin, karşı tarafça bilinmesi gerekmez.
1- Adamın biri, bir başkasını vekil tâyin eder, ama vekilin bundan haberi yoksa, müvekkil ona bilgi vermeksizin kendisini azledebilir.
2- Nikâh, talâk ve itak (köle azadı) için vekil tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeden kendini vekâletten azledebilir.
3- Müvekkilin bütün mallarını satmak üzere tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeden kendini vekâletten azledebilir.
4- Gayr-ı muayyen bir şeyi satın almak üzere vekil tâyin edilen kişi, müvekkiline bilgi vermeksizin kendini vekâletten azledebilir. Bu dört maddede sözü edilen vekillerin, kendilerim vekâletten azledebilmeleri için, müvekkillerine bilgi verme şartının aranmayışı, bu azillerden kendisine bilgi verilmediği için müvekkile herhangi bir zararın ulaşmamasından ötürüdür. Ama vekilin, kendisine bilgi vermeksizin kendini vekâletten azletmesi durumunda müvekkile bir zarar ulaşacaksa, ona bilgi vermeden kendini azletmesi sahih olmaz. Meselâ; bir kişi, pazarda fiyatların yüksek olduğu bir zamanda malım satmak üzere bir kimseyi vekil tâyin eder. Vekil de müvekkiline bilgi vermeksizin kendini vekâletten azlederse, müvekkil de vekile güvendiği için pazara inip malım satmamış olur. Bu durumda vekilin, müvekkile bilgi vermeksizin, kendini vekâletten azletmesi caiz olmaz.
Bazı durumlarda hiç kimse tarafından azledilmediği halde vekil, kendiliğinden azledilmiş olur:
1- Vekâlet konusu olan işin sona ermesi. Meselâ bir kişi, alacağım tahsil etmek üzere bir başkasını vekil tâyin eder ve o da bu alacağı tahsil edip teslim alırsa, teslim almış olmakla, vekilliği sona vermiş olur.
2- Vekil ile müvekkilden birinin ölmesi veya müftâbih görüşe göre bir ay müddetle sürekli olarak delirmesi durumunda, vekâlet sona ermiş olur.
3- Mürted bir kişi, bir başkasını kendine vekil tâyin eder.sonra da dâr-i harbe geçer veya öldürülürse, vekili onun sırf dâr-ı harbe geçmesi, ya da öldürülmesiyle otomatikman azledilmiş olur. Ama bu mürted tekrar İslâm´a dönerse, vekâlet geçerli olur.
Bağlayıcı olan vekâlet, taraflardan birinin ölümü, ya da delirmesi halinde iki şeyle bâtıl olur:
a- Hasmm talebi üzerine, davalaşmak için verilen vekâlet.
b- Müvekkil gâyibte olmakla birlikte, bir eşyayı başkasına teslim etmek üzere verilen vekâlet. Rehindeki malın satılması için başkasına verilen vekâlet, bu gibi durumlardan ötürü bâtıl olmaz.
Mâlikîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Vekil ile müvekkilden her biri, diledikleri anda vekâlet akdini feshedebilirler. Yalnız üç durum bundan müstesnadır.
1- Davalaşmak üzere başkasına vekâlet vermek. Vekilin kendini azletmesi sahih olmadığı gibi, hasımla birlikte üç celseye katıldıktan sonra müvekkil tarafından azledilmesi de sahih olmaz. Nitekim bu, davalaşma vekâleti bahsinde de anlatılmıştı. Bu durumda; müvekkilin, onu icar şeklinde bir bedel karşılığında vekil tâyin etmiş olmasıyla, ücretsiz olarak vekil tâyin etmiş olması arasında bir fark yoktur. Bu hususta ihtilâf vukûbulmamıştır.
2- Vekâlet, icar şeklinde bir bedel karşılığında verilmiş olur. Şöyle ki: Müvekkil,onu belli bir ücret karşılığında belli bir işi yapmak üzere vekil tâyin etmiş olur. Ya da belli olmayan bir ücret karşılığında belli bir zaman çalışmak üzere vekil tâyin etmiş olur. Birincinin örneği şudur: Müvekkil, belli develerini satmak ve sattıktan sonra beş bin lira ücret vermek üzere bir kişiyi vekil tâyin eder ve belli bir zaman sınırlaması da yapmaz. İkincinin Örneği de şudur: Müvekkil, bu develeri satmak için, beş gün süreyle pazarda müşteriye arzetmek, -develer satılsın satılmasın beş günden sonra da kendisine iki bin lira ücret vermek üzere birisini vekil tâyin eder. Müvekkilin iş ve zamanı belirlemesi sahih olmaz. Meselâ vekile: "Bu eşyaları beş gün içinde şu kadar fiyatla sat. Satamazsan ücret hak etmezsin." demesi sahih olmaz. Zîrâ, karelerde iş ve zamanın belirlenmesi, akdi fâsid kılar.
3- İcar akdi, peşkeş şeklinde (cu´l) bir bedel karşılığında yapılmış olur. Şöyle ki: Bir kişi, kendisine bir peşkeş verme karşılığında, başkasmdaki alacağını tahsil etmesi üzerine birisini vekil tâyin ederse, vekile, borcunun miktarını açıklaması şarttır. Ya da borçlu olan şahsın kim olduğunu açıklaması şarttır. Peşkeşte, bu iki şeyin açıklanması şart değildir. Borç miktarını ve borçlu şahsı açıkladığı takdirde bu, peşkeş değil de icar olur.
Bu iki durum hakkında görüş ayrılığına düşülmüştür. Bâzıları derler ki; icar şeklinde veya peşkeş1 şeklinde bir bedel karşılığında da olsa, herhangi bir bedel karşılığında olmasa da, her halükârda vekâlet akdi bağlayıcı değildir. Bazıları da vekâletin bağlayıcı bir akid olduğunu söylemişlerdir. Sonra eğer vekâlet akdi icar şeklinde yapmışsa, sırf akdin yapılması ile hem vekili, hem de müvekkili bağlar. Eğer vekâlet akdi peşkeş şeklinde yapılmışsa, vekilin işe koyulmasıyla, müvekkili bağlar. Ama vekili bağlamaz. O, dilediği takdirde vekâlet akdini feshedebilir.
Vekil, müvekkilinin ölümüyle azledilmiş olur. Çünkü vekil, özellikle mal konusunda müvekkilin nyâibidir. Müvekkil ölünce, mali mirasçılarına intikal eder. Böyle olunca daynaibi, malında tasarrufta bulunamaz. Haberi olmasa da vekil, müvekkilinin ölümü nedeniyle azledilmiş olur mu? Yoksa azledilmiş olması için, müvekkilin ölümünden haberdar olması gerekir mi? Bu hususta ihtilâf vardır. Kuvvetli görüşe göre müvekkilin ölümünü öğrenmeden azledilmiş olmaz. Ölümünü öğrenmeden önce bir tasarrufta bulunursa, tasarrufu geçerli olur.
Müvekkil, vekilini azlederse, bir kavle göre sırf azletmesiyle azledilmiş olur. Bir kavle göre vekil, bu azlin vukuunu öğrenmeden azledilmiş sayılmaz. Azledildiğini öğrenmeden yaptığı tasarruflar, birinci kavle göre geçerli olmaz; ikinci kavle göre geçerli olur.
Şâfiîler dediicr ki: Peşkeş şeklinde olsa bile vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Ancak iki durum bundan istisna edilmiştir:
1- Vekilin vekâletten çıkması sonucunda müvekkilin malında bir zayiat veya bozulma meydana gelecek ise, bu durumda vekâlet akdi bağlayıcı olur. Vekil, azle müsâid olmaz azledilemez.
2- Vekâlet icar lafzıyla olup, gerekli şartlan tamamlamış ise bağlayıcı olur.
Bu iki durum dışında, vekil ile müvekkilden her biri vekilin tasarrufta bulunmasından sonra dahî, diledikleri anda vekâlet akdini feshedebilir. Fesih, sözlü olur. Feshettim veya iptal ettim demek gibi. Ya da vekilin: "Kendimi azlettim" veya "vekâletini sana geri verdim" ya da "vekâletini kaldırdım" demesi gibi. Vekil, sırf azledilmiş olmakla azledilmiş olur mu? Yoksa azil haberi kendisine tebliğ edildikten sonra mı azledilmiş olur? Cevap: Azledildiğini öğrendikten sonra azledilmiş sayılır. Azl haberi kendisine ulaştırılmadan tasarrufta bulunursa, tasarufu geçerli olur. Vekil veya müvekkilin ölmesi, ya da delirmesi veya bayılması sebebiyle vekâlet feshe uğrar. Nikâh vekâletini almış olan vekil de, fâsıklık halinin meydana gelmesiyle de nikâh vekâleti feshe uğrar. Nikâh vekâletini almış olan kişi zina eder, hırsızlık yapar veya fâsıklığını gerektiren bir cürüm işlerse vekâleti düşer. Çünkü; nikâh için vekil kılınan kişinin, âdil olması şarttır.
Müvekkilin mülkiyeti, tasarrufta bulunmak için başkasına vekâlet verdiği mahalden zail olursa da vekâlet düşer. Meselâ bir kişi evini, hayvanını ve yiyecek maddesini satması için bir şahsı vekil tâyin eder, sonra da bu malını kendisi satar veya vakfederse, vekâlet feshe uğrar. Yine aynı şekilde bir kişi, evini satması için bir şahsı vekil tâyin eder, sonra da bu evini başkasına icara verirse vekâlet feshe uğrar.
Hanbelîler dediler ki: Vekâlet, bağlayıcı olmayan akidlerdendir. Vekil ile müvekkilden her biri, dilediklerinde vekâlet akdini feshedebilirler. Vekil ile müvekkilden birinin ölümü veya sürekli delirmesi, ya da sefihlik nedeniyle kısıtlılık altına alınması durumunda, vekâlet akdi kendiliğinden bâtıl olur. Çünkü bu gibi durumlarda bulunan kişi, tasarruf ehliyetini yitirir, vekil olması veya başkasına vekâlet vermesi sahih olmaz. İkisinden birinde, adaletin şart olduğu konularda fâsıklık hali meydana gelirse, yine vekâlet kendiliğinden bâtıl olur. Sözgelimi adamın biri, bir başkasına: "Falan kimseye, falan kadını sana zevce olarak verdim" diyesin diye kızımı falan adama zevce olarak verip evlendirmen için seni vekil tâyin ettim" diyerek nikâh icabında bulunmak üzere vekâlet verir. Sonra da müvekkil, fâsıklığı-nı gerekli kılacak bir günah işlerse vekili azledilmiş olur. Aynı şekilde vekil de böyle bir günah işlemekle vekillikten azledilmiş olur. Ama nikâh kabulü
hususunda bir kişi, başkasına "falan kadının nikâhım oğlum için.. veya benim için kabul etmek üzere seni vekil tâyin ettim" diyerek vekâlet verirse, müvekkilin fâsık olmasıyla vekâlet bâtıl olmaz.
Müvekkilin irtidad etmesiyle de vekâlet bâtıl olur. Çünkü mürted, kendi malında tasarrufta bulunmaktan men edilmiştir. Vekâlet konusuna ters düşmediği takdirde, vekilin irtidad etmesi dolayısıyla vekâlet bâtıl olmaz. Adamın biri, kendi karısını boşamak üzere bir başkasını vekil tâyin ettikten sonra kendi karısının yanına giderek onunla cinsel ilişkide bulunursa, vekâlet bâtıl olur. Çünkü cinsel ilişkide bulunması, karısına rağbet ettiğine delâlet eder.
Müvekkilinin ölümü veya azledümesiyle vekil, azledilişinden haberdar olmasa bile vekâletten azledilmiş olur. Elinde bulunan müvekkile ait mallar da artık emânet sayılır. Kendi tasarrufu olmaksızın bu mallar telef olursa, bedelini tazmin etmekle yükümlü olmaz. Ama tasarrufta bulunduğu mal, telef olursa, bedelini tazmin etmekle yükümlü olur.