hafiza aise
Sun 1 May 2011, 06:10 pm GMT +0200
Ve Bedir ...
o gün için Bedir, yolların kesiştiği bir yerdi ve burada Araplar, belli mevsimlerde bir araya gelip panayır kurarlardı. Kısaca Bedir, Mekke'nin de Medine'nin de yabancısı olmadığı bir yerdi.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashab-ı kirarn Bedir'e geldiklerinde günlerden cuma idi. O akşamı burada geçirecekler ve savaş da, ertesi gün burada cereyan edecekti. 34
Savaş, istihbarat demekti ve Efendimiz de, karşı tarafın durumuyla ilgili bilgi toplamaya azami dikkat ediyordu. Bu sebeple o günün akşamında, Hz. Ali, Hz. Zübeyr İbn Avvam, Besbes İbn Amr ve Sa'd İbn Ebi Vakkôs'ı yeniden Bedir'e göndererek keşif yapmalarını istedi. Akşamın karanlığında yola çıkan grup, Bedir kuyularının başına geldiğinde, burada müşriklerin gönderdiği Eslem ve Arid adında iki kişiyle karşılaştı.
Aslında onlar da, haber ve bilgi avına çıkmışlardı. ilk sıcak temastı bu ve aralarında geçen hafif bir tartışmanın ardından mü'minIer, onları esir alarak Efendimiz'in huzuruna getirdiler. Huzura getirildiklerinde, Efendiler Efendisi namaz kılıyordu. Namazını bitirinceye kadar ashab, etrafında toplandıkları adamları sıkıştırdı. Adamlar:
- Bizler, Kureyş için su almaya gelmiştik, diyorlardı, fakat ashab tatmin olmamıştı. Onların, Ebu Süfyan'ın kervanından ayrılıp da geldiklerini düşünüyorlardı. Onun için, şiddet ve tazyikin dozunu artırarak sıkıştırmaya devam ediyorlardı. Nihayet, adamlar da kurtuluşu, talep edilen istikamette konuşmakta görmüş ve Ebu Süfyan' ın ulakları olduklarını söylemişlerdi.
Bu arada Efendimiz, rükü ve seedesini tamamlayıp selam vermişti. Ashabına döndü ve şunları söyledi:
- Adamlar size doğruyu söyleyince sıkıştırıp dövüyor, yalan beyanda bulununca da onları bırakıyorsunuz! Adamlar doğru söylüyor; vallahi de onlar, Kureyş'in adamları.
Ardından da, Eslem ve Arid'ı karşısına alarak sordu:
34 Bugünün, cuma olduğuna dair de rivayet vardır. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat, 2/21; İbn Abdilberr, İstiab, 1/43. Her ne kadar Bedir'in pazartesi günü cereyan ettiğine dair bir rivayet olsa da buna pek itibar edilmemiştir. Bkz. İbn Sa'd, Tabakat. 2/21)
- Kureyş nerede?
- Şu gördüğün tepenin arkasında, diye cevapladılar.
- Peki, onlar ne kadar?
- çok.
- Sayıları kaç?
- Bilmiyoruz.
- Günde kaç deve kesiyorlar?
- Bir gün dokuz, bir gün on.
Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), ashabına
döndü ve:
- Onlar, dokuz yüz ile bin kişi arasında, buyurdu.sf Bir sorusu daha vardı:
- Peki, onlar arasında Kureyş'in ileri gelenlerinden kimler var? Eslem ve Arid; gelenler arasında, Rebia'nın oğulları Utbe ve
Şeybe, Ebu'l-Bahteri, Hakim İbn Hizôm, Nevjel İbn Huveylid, Amr İbn Hişôm (Ebu Cehil), Ümeyye İbn HaleJ, Hacoac'ın iki oğlu Nebilı ve Münebbih, Süheyl İbn Amr ve Amr İbn Abdivüd gibi isimleri sayacaklardı.
Bunları dinledikten sonra Allah Resülii'nün dudaklarından şu cümle dökülüverdi:
- İşte, şüphesiz ki Mekke, bugün sizin önünüze ciğerparelerini sunmuş bulunuyor!