sumeyye
Thu 22 September 2011, 03:33 pm GMT +0200
"Ve Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti..."
Öğretmen tahtaya "su" yazar ve sınıfa dönerek sorar:
-Bu nedir?
Öğrenciler:
-Su, diye cevap verirler.
Öğretmen:
-Bu su mu? deyince; öğrenciler bir iki saniye duraksarlar ve:
-Hayır diye atılırlar. Bu kez öğretmen:
-Peki, bu nedir? diye sorar. Kimi kelime der, kimi isim...
-Sembol yani, diye tamamlar öğretmen. Şu bildiğimiz akıcı sıvının sembolü… Biz o maddeyi bir sesle sembolleştirmişiz; ‘su’ sesiyle” der, dudaklarını uzatıp harflerin üzerine basarak. O sesi de bu sembolle yazı diline aktarmışız.
Sonra sınıfa:
-Sizinle bir oyun oynayalım mı? der. Öğrencilerin gözleri parlar oyun deyince. Hep birlikte:
-Evet, derler.
Peki, konsantre olacaksınız. Hazır olunca ben bir kelime söyleyeceğim, siz o kelimeyi hayal edeceksiniz. Sonra bir kelime daha söyleyeceğim, o kelimeyi de önceki hayalinize ekleyeceksiniz. Sonrakileri de aynı şekilde yapacaksınız. Hazır mıyız?
-Evet!
Öğretmen sınıftakilerin konsantre olmalarını bekler. Hazır olduklarını görünce, 2-3 saniye aralıklarla kelimeleri sıralar:
-Toprak. -Gökyüzü. -Dağ. -Güneş.
-Ağaç. -Çiçek. -Kelebek.
...
Sonra sınıfa sorar:
-Kafanızda bir manzara oluştu mu? Cevap “oluştu” olur. Öğretmen:
-Peki, bu kelimelerden birini çekip alsak manzaranız eksik olur mu? Yine “evet” diye cevaplarlar.
-Şimdi dikkatlice dinleyin der, öğretmen sözün tam burasında ve sakin ama etkili bir ses tonuyla şunları söyler öğrencilerin gözlerinin içine bakarak:
-Bildiğiniz kelimeler kavramlar kadardır anlam dünyanız; bildiğiniz kelimeler kavramlar kadardır duygu dünyanız, fikir dünyanız. Ne kadar kelime, kavram, isim bilirseniz; o kadar geniş olur ufkunuz…
Ve ekler:
-Şimdi düşünün bakalım şu ayetin anlamını:
"Ve Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti..."
ALINTI