- Vasiyet Edecek Bir Şey Bulamayan Kimse

Adsense kodları


Vasiyet Edecek Bir Şey Bulamayan Kimse

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 25 November 2011, 07:48 pm GMT +0200
5- Vasiyet Edecek Bir Şey Bulamayan Kimsenin, Vasi­yeti Terk Etmesi


1490- Talha b. Musarrıf tan rivayet edilmiştir: “Abdullah b. Ebi Evfâ'ya:

“Resulullah (s.a.v.) bir şey vasiyet etti mi?” diye sordum. O da:

“Hayır, bir şey vasiyet etmedi” diye cevap verdi. Ona:

“O halde müslümanlara vasiyet etmek niçin farz oldu yada neden vasi­yet etmekle emrolundular?” diye sordu. O da:

“Resulullah (s.a.v.), Yüce Allah'ın Kitab'ın sarılmayı vasiyet etti” diye ce­vap verdi. [780]

Açıklama:

Abdullah b. Ebi Evfâ burada Resulullah (s.a.v.)'in, bir sonraki hadiste de belirtileceği üzere, para ve hayvan namına bir vasiyet etmediğini kastetmektedir. Yoksa 1582 nolu hadis­te de geleceği üzere, müşrikleri Arap yarımadasından çıkarılmasını, gelen heyetlere ikramda bulunulmasını ve Müslim, Cihâd 21 (1767); Ebu Dâvud, Haraç 27-28 (3029)'de de geçtiği üzere Arap yarımadasında iki dinîn bir arada kalmayacağı ve Yahudilerin Arap yarımadasın­dan çıkarılmasını vasiyet etmiştir.

1491- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.) dinar, dirhem, koyun ve deve namına hiçbir şey bı­rakmadı ve hiçbir şeyi de vasiyet etmedi.”[781]

Açıklama:

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vefatı sırasındandaki vasiyeti malum olup Hz. Âişe bu vasiyet­leri o sırada duymamış olabilir.

1492- Esved'den rivayet edilmiştir:

“Günün birinde Aişe'nin yanında, Ali'nin, Peygamber (s.a.v.)'in vasisi olduğu­nu söylediler. Bunun üzerine Aişe:

“Peygamber (s.a.v.) ona ne zaman vasiyet etmiş ki? Çünkü Peygamber (s.a.v.) benim göğsüme veya kucağıma dayanmıştı. Bir tas istedi, derken ku­cağıma düşüverdi. Onun öldüğünü bile anlayamadım. Bu haldeyken ona na­sıl vasiyette bulunmuş olabilir?” dedi. [782]

Açıklama:

Bu hadiste, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vefat ederken geride hiç bir deve ve koyun bı­rakmadığı ifade edilirken, bazı kaynaklarda geride yirmi sağmal deve, yedi sağmal koyun, dokuz da sağmal keçi bıraktığı açıklanmakta ise de, bu rivayetler ile konumuzu teşkil eden hadis arasında bir çelişki bulunduğu iddia edilmez. Çünkü bu hayvanlar, Resulullah (s.a.v.)'in özel malı olmayıp zekat malı idiler. Bu sebeple bunlar, Ashabı sufffa gibi fakir sahabilere aitti ve onları bu sahabiler otlatıp sütünü içerlerdi.

Resulullah (s.a.v.)'in, Hayber ve Fedek'teki arazilerine gelince, onlan daha hayatta iken müslümanlar için sadaka olarak bağışlamıştı.

1493- Saîd b. Cübeyr'den rivayet edilmiştir: “Abdullah İbn Abbâs:

“Ah o Perşembe günü var ya, Perşembe günü” deyip sonra da ağladı. Öyle ki gözyaşları yerdeki çakıl taşlarını ıslattı. Bunun üzerine ben ona:

“Ey Abdullah İbn Abbâs! Nedir o bu Perşembe günü?” diye sordum. O da:

“Resulullah (s.a.v.)'in hastalığı Perşembe günü şiddetlenmişti. Derken:

“Benden sonra sapmamanız için bana bir yazı malzemesi getirin de size bir yazı yazdırayım” buyurdu.

Bunun üzerine orada bulunanlar yazı malzemesi getirip getirmeme hususunda birbirleriyle tartıştılar. Derken Resulullah:

“Bir Peygamberin yanında tartışma uygun düşmez” buyurdu. Tartışanların bazısı:

“Resulullah (s.a.v.)'e ne oluyor? Rahatsızlığından dolayı kendinden geçip sa­yıklıyor mu? “Kendisine sorun?” dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Beni rahat bırakın. Benim içinde bulunduğum durum daha hayrlıdır. Size üç sev vasiyet ediyorum:

1- Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın!

2- Gelen heyetlere benim yaptığım gibi ikramda bulunun!”

Hadisin ravisi Saîd b. Cübeyr:

“Abdullah İbn Abbâs üçüncüsünde sustu yada söyledi de ben unuttum” dedi. [783]

Açıklama:

İmam Malik ile İmam Şafiî, bu hadisi delil getirerek kafirlerin Arap yarımadasından çı­karılmasının vacip olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre akafirlerin Hicaz'a yerleşip yaşama­larına İzin verilmez. Hicaz ile kastedilen; Mekke, Medine ve Yemame'dir.

İmam Azam'a göre, zimmi olan gayri müslimlerin Mescid-i Harâm'a girmelerinde bir sakınca yoktur. Çünkü Peygamber (s.a.v.), Sakif heyetini kendi mescidinde misafir etmişti; halbuki bunlar kâfir idiler. Tevbe: 9/29. ayeti;

“Müşriklerin, müslümanları kendi hükümleri altına alarak istilâ suretiyle Mescid-İ Harâm'a giremeyecekleri” şeklinde yorumlanmıştır. Çün­kü daha önce Mescid-i Harama onlar bakarlardı. Mekke'nin fethinden sonra böyle bir şey kalmadı yada âyet, müşriklerin cahiliyyet devrinde olduğu gibi Kabe'yi çml çıplak tavaf etme­lerine müsaade edilmemesi gerektiği şeklinde yorumlanır.

1494- Abdullah İbn Abbâs (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“İçlerinde Ömer İbnu'l-Hattâb'ın da olduğu bazı kimseler, Resulullah (s.a.v.)'in ölüm hali geldiğinde onun evinde bulunuyorlardı. Resulullah (s.a.v.):

“Gelin size bir şey yazı yazdır ayımda ondan sonra sapmaya siiniz!” bu­yurdu. Bunun üzerine Ömer:

“Gerçekten Resulullah (s.a.v.)'in hastalığı arttı. Yanımızda Kur'an var. Bize Allah'ın Kitab'ı yeter” dedi.

Derken evde bulunan kimseler görüş ayrılığına düşüp birbirleriyle tartıştılar. Bunlardan bazısı:

“Getirin, Resulullah (s.a.v.) size kendisinden sonra sapmayacağınız bir yazı yazdırsın!” diyordu. Bazısı da, Ömer'in dediğini söylüyordu.

Netice de, Resulullah (s.a.v.)'in yanında gürültü ve anlaşmazlığı artırınca, Resu­lullah (s.a.v.), onlara:

“Yanımdan) kalkın” buyurdu. [784]

Açıklama:

Resulullah (s.a.v.)'in ölüm döşeğinde iken ne yazdırmak istediği alimler arasında ihtilaf­lıdır. Bazıları, belirli bir şahsa hilafeti vasiyet etmek ve bu suretle meydana gelecek fitne ve fesatların önünü almak istediğini söylemiş; bir takımlan önemli hükümleri kısaca yazdırıp açıklamak istediğini, çünkü nass vârid olmuş bir delil hususunda ancak böylelikle birleşip tartışma ortadan kalkacağını ifâde etmişlerdir. Demek oluyor ki, Peygamber (s.a.v.) önce bu düşündüklerini yazdırmak istemiş yada bu cihet kendisine vahyolunmuş, sonra yazdırmama­nın daha uygun olduğu kanaatine varmış veya yine vahiy gelerek ilk emir yürürlükten kaldı­rılmıştır.

Hz. Ömer'in bu mesele hakkındaki sözü kelâm alimler tarafından ittifakla onun faziletine ve derin anlayışına delil sayılmıştır. Çünkü Ömer (r.a), Peygamber (s.a.v.)'in müslümanlar için katlanılması güç, terk edildiği takdirde cezayı gerektiren bazı şeyler yazdıracağından, nass sabit olan bu deliller karşısında içtihada da gerek kalmayacağından endişe ederek:

“Bize, Allah'ın Kitab'ı yeter” demişti. Çünkü Yüce Allah,

“Biz bu kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık” [785] ayeti ile

“Bugün dininizi kemale erdirdim” [786] buyurmuştu. Hz. Ömer, bunlardan, İlahî dinin tamam olduğunu, bu ümmetin sapıklıktan uzak olduğunu anlamıştı. [787]


[780] Buharı, Vesâyâ 1, Meğâzt 83, Fezâilu'l-Kur'an 18; Tirmizî, Vesâyâ 4, 2119; Nesâî, Vesâyâ 2; İbn Mâce, Vesâyâ 1, 2696; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/354, 355, 381.

[781] Ebu Dâvud, Vesaya 1, 2863; Nesâî, Vesaya 2; İbn Mâce, Vesaya 1, 2695; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/44.

[782] Buharı, Vesâyâ 1; Meğâzî 83; Nesâî, Vesaya 2; İbn Mâce, Cenaiz 64, 1626; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/32.

[783] Buhârî, Cihad 175, Cizye 6, Meğâzî 83; Ebu Dâvud, Haraç 27-28, 3029; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/222.

[784] Bııhârî, İlm 39, Meğâzî 83, Merdâ 17, Nisam 26; Ahtned b. Hanbel, Müsned, 1/336.

[785] En'am: 6/38.

[786] Maide: 5/3.

[787] B.k.z: A. Davudoğlu, Müslim Şerhi, 8/195-196.