saniyenur
Fri 25 November 2011, 07:50 pm GMT +0200
4- Vakıf
1489- Abdullah İbn Ömer (r.a)'tan rivayet edilmiştir:
“Ömer, Hayber'de bir arazi elde etmişti. Günün birinde bu arazi hakkında görüşünü almak için Peygamber (s.a.v.)'e gelip ona:
“Ey Allah'ın resulü! Ben, Hayber'de öyle bir mülk elde ettim ki, şu ana kadar böyle güzel bir mülk benim elime asla geçmemişti. Bu mülk hususunda bana ne buyurursunuz?” dedi. Peygamber (s.a.v.):
“Dilersen aslını vakıf yap onu sadaka vermiş olursun” buyurdu.
“Bunun üzerine Ömer oranın; “Aslı satılmaz, satın alınmaz, miras olmaz, bağış yapılmaz” diye vakıf yaptı.
Ömer, burayı; fakirlere, akrabalara, kölelere, Allah yolunda bulunanlara, yolda kalmışlara, darda kalmışlara sadaka olarak harcandı. Bu malın işini üstelenen kimsenin, -mal sahibi olmaya kalkışmamak suretiyle- yemesi veya arkadaşına yedirmesinde bir sakınca yoktu. [777]
Açıklama:
Vakıf kelimesi, sözlükte; hapsetmek anlamındadır. Bundan dolayı mahşerde insanların hesap vermeleri için hapsedildikleri yere “Mevkif” denilmiştir. Çoğulu, “Evkaf”tır. Terim olara ise; bir mülkün menfaatini insanlara tahsis edip aslını Allah'ın mülkü hükmünde olmak üzere, mülk edinme yada edindirmeden alıkoymaktır.
Vakfedilen malın; alışverişe, hibeye ve mirasa konu olamayacağı hususunda itifak vardır. Çünkü vakıfta asıl olan, belli bir süreyle sınırlandmlmanın olmamasıdır.
Mülkünün bir kısmını yada tamamını vakfetmek isteyen kişi; vakfedeceği şeyin mahiyetini, ne için vakfettiğini ve nasıl kullanılması gerektiğini kesinlikle beyan etmelidir.
Esasen vakıf olayı; yüce Allah'a iman ve hesap gününe hazırlanma şuuruyla yakından alakalıdır. Çünkü Kur'an'da;
“Siz sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcaymeaya kadar asla iyiliğe ermiş olamazsınız. Her ne înfak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir” [778] buyurulmaktadır. Bu ayetinden inmesinden sonra sahabüer, sevdiği mallan infak etme hususunda yarışa girmişlerdir. Yine Resulullah (s.a.v.)'in, Medine'de bulunan ve kendi özel mülkü olan “Fedek Arazİsi”ni, fakir müminlerin ihtiyaçlarının karşılanması için vakfettiği bilinmektedir. [779]
[777] Buharı. Şurût 19, Vesâyâ 22, 28; Ebu Dâvud, Vesâyâ 13, 2878; Tirmizî, Ahkâm 36, 1375; Nesaî, İhbâs 2, 3; İbn Mâce, Sadâkat 4, 2396, 2397; Ahmed b. Hanbcl, Müsned, 2/114.
[778] Al-i İmrân: 3/92.
[779] B.kz. Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, 2/459461 Ölçü Yayınları, İstanbul 1985.