- Vahyin Başlangıcı

Adsense kodları


Vahyin Başlangıcı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Hadice
Mon 30 May 2011, 12:28 pm GMT +0200
Vahyin Başlangıcı

196) Hz. Aişe şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (s.a.v.) vahiy, uyku­da sadık rüyayla başlamıştır. O, hiçbir rüya görmezdi ki, sabahın ay­dınlığı gibi açıkça çıkmasın. Sonra ona yalnızlık sevdirildi. Hıra mağarasına gelir, orada sayısı belli günlerin gecelerinde ibadetle meşgul olurdu. Oraya giderken azığını da yanında götürürdü. Azığı tükenince Hadîce'nin yanma döner, bir o kadar zaman için daha azık alır giderdi.

Nihayet Hakkın emri ona mağaradayken geldi. Rasûlüllah (s.a.v.) kendisi anlatır: Melek mağaranın içinde onun yanma gelip:

- Oku, dedi.

- "Ben okuma bilmem" dedim.

Beni tutup takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra serbest bıraktı ve tekrar:

- Oku, dedi. Ben de:

- Ben okuma bilmem, dedim.

Beni, ikinci defa tutup takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra da beni serbest bıraktı ve:

- Oku, dedi. Ben de:

- Ben okuma bilmem, dedim.

Beni tutup üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra ser­best bırakıp:

- Yaratan Rabbinin adiyle oku! diye başlayarak, Alak suresinin başındaki beş ayeti okudu.

Rasûlüllah (s.a.v.) titreyerek Hadîce'nin yanma geldi ve:

- "Beni sarıp örtün. Beni sarıp örtün" dedi.

Korkusu gidinceye kadar onu sarıp örttüler. Daha sonra: "Hadice! Bana ne oluyor?" deyip, başından geçenleri ona anlattı ve şunu ilâve etti: "Kendim hakkında korktum" dedi.

Hadice, Rasûlüllah'a (s.a.v.):

-  "Bu, senin için olamaz. Vallahi, Allah seni asla utandırmaz. Çünkü sen akrabayı gözetirsin, Doğruyu konuşursun. Zayıf ve acizlerin işlerini yüklenirsin. Misafiri ağırlarsın ve hak yolunda karşılaştıkları musibetler anında insanlara yardım edersin, dedi.

Daha sonra Hadice onu, amcasının oğlu Varaka İbn Nevfel'e gö­türdü. Varaka, cahiliye devrinde hıristiyanhğa girmiş ve arapça yazı yazabilirdi. Çok yaşlanmış ve gökleri kör olmuştu Hadiee Varâka'ya; = Amca oğlu! Kardeşinin oğlu ne söylüyor, dinle, dedi. Varaka; = Kardeşim! Ne görüyorsun^ diye sordu,

Rayûlüllah (g.a.v.) olanları ona anlattı, Varaka; Bu, Musa'ya (a. indirilen Namustur. Keşke, e «aman genç olsaydım, Keşke, geni dundan çıkardıklarında sağ olsaydım, dedi.

Rasûlüllalı(s.a.v.):

- "Onlar, beni çıkaracaklar mı?" dedi, Varaka:

= Evet, Senin gibi, birşey getirmiş bir kimse yoktur ki, düşmanlığa ve işkenceye uğramasın, Eğer, genin davet günlerine yetişirsem, sana, çok yardım ederini;

Çok geçmeden Varaka vefat etti.

Vahiy bir sûre kesildi. Rasûlüllah (ö.a.v.) buna çok üzüldü, Öyle ki, bir kaç defa, dağların tepesinden kendini atmaya gitti»

Peygamber her defa kendini atmak için bir dağ tepesine geldiğin­de, Cebrail O'na görünüp;

- Muhattımed! Sen gerçekten Allah'ın Rasûlüsünî diyordu. Böylece, onun içi rahatlıyor ve geri dönüyordu.

Vahiy uzun süre gelmeyince, yine aynısı oldu. O, bir dağın tanı zirvesindeyken5 Cebrail ona tekrar görünüp aynı sözü söyledi: [11]

197) Cabir îbn Abdillah anlatmıştır*

Rasûlullah'ın (s.a.v.) fetret-i vahiyden (vahyin kesilmesinden) bahsederken şöyle dediğini duydum:

Ben bir gün yürürken birdenbire gökyüzünden bir ses işittim, Ba= şınu kaldırdim. Bir de ne göreyim Hira'da bana gelen melek gökle yer arasındaki bir kürsî üzerine oturmuş halde. Korkumdan olduğum yere çöktüm, Daha sonra dönüp: Beni örtün, dedim. Beni örttüler. Bunun ü= gerine Allah Teâlâ; "Ey örtüye bürünen...11 ayetlerini indirdi. [12]

198) Hz. Aişe (r.a.) şöyle anlatmıştır; Hadiee Varaka'ya, kendisine Cebrail'in zikredildiğim söyleyince: Sebbuh Sebbuh! Putlara tapılan bü yerde Cebrail zikredileniez. Cebrail Allah'ın kendisiyle peygamberleri arasındaki emmidir. Onu, Cebrail'i gördüğü yere götür. Cebrail ona ge­lince, başını aç. Eğer o, Allah tarafmdansa, Muhammet! onu göremez Haâiee kendisi anlatır; Ben başımı açınca» Cebrail kayboldu ve Pey-ganıber (g.a.v.) onu göremedi, Hadice dönüp bunu Varaka'ya haber ver­di. Bunun ürerine Varaka1 Öna gelen Namusu ekber'dir. israil oğulları §au çoeuklawna aııeak para karşılığında öğretirler;

Daha sonra Varaka, daveti beklemeye başladı. [13]

199) Hadice şöyle anlatmıştır; Hadiee, Rasûlullah'a (g.a.v.):

= Amcanını oğlu! Şu, saha geleni (meleği) geldiği gaman, bana ha= ber"verebilir misin? dedi. Peygamber (s,a.v.)s

- "Evet11 dedi. Hadiee:

<■ öyleyse bana haber ver, dedi. Hadice kendisi anlatmaktadır; Bir gün ben önün yanmdayken Cebrail geldi. Peygamber:

* Hadice t Şu bana gelen (melek) şimdi yine geldi. Ben;

- Kalkj dizimin üzerine otur, dedim.

Rasûluİlah (S.a.v,) dizimin üzerine oturdu. Ben: Onü gorüynrmu= sun? dedim. Rasûluİlah fs.a.v.);

- "Evet" dedi. Beni •

= Kalk, sol dizimin üzerine ötür, dedim. O da sol dizimin üzerine oturdu. "Şimdi görüyor musun?" dedim,

• "Evet" diye cevap verdi. Başörtümü çıkardım ve;

- Onu görüyor musun? dedim. Peygamber (s.a.v.): = "Hayırj göremiyorum" diye cevap verdi. Ben de:

- Vallahi, bu, yüee bir melektir. Şeytan değildir. [14]

200) Hz. Aişe anlatmıştır:

Ragûlullah (s.a.v.), Hıra'da bir ay itikâfa çekilme adağında bulun= muştu. Bu, Ramazan ayına tesadüf etm.is.ti Peygamber (s.a.v.) bir geee çıktı ve: Es-Selamu aleyke sözünü duydu. Rasûluİlah (s.a.v.) bu konuda şöyle der:

"Birden bire> bunun ein olduğunu zannettim. Hızla gelip Hadi= ce'nin yanına girdim. Hadice beni bir örtüyle örttükten sonra; Neyin var? diye- sordu- Ona, olanları anlattım. Hadıde de: Müjdeler olsun, çünkü selâm hayır demektir, dedi,

Daha sonra tekrar çıktım. Cebrail'in güneşin üzerinde durduğunu gördüm. Bir kanadı doğuda, bir kanadı da batıdaydı. Ondan korkup he­men geldim. Bir de baktım ki o, kapıyla benim aramda. Benimle konu­şunca, ona alıştım. Daha sonra bana, buluşmak için bir saat verdi. Ka­rarlaştırılan saatte ben geldim. O gecikince dönmeyi düşündüm. Ben o haldeyken Mîkaîl ufku kapattı. Cebrail indi. Beni ensemin üzerine (sırt üstü) yatırdı. Kalbimin üstüne gelen yeri yardı ve kalbimi çıkardı. Kal­bimden çıkarmak istediğini çıkardı. Onu, altın bir leğenin içinde, zem­zem suyuyla yıkadı. Sonra onu yerine koydu. Yaranın yerini sarıp bağladı. Bundan sonra sırtıma mühür vurdu. Rabbinin adiyle oku, dedi. Karşılaştığım bütün taş ve ağaçlar bana: Es-Selamu aleyke ya Rasû-lellah! demeğe başladılar. Nihayet Hadice'nin yanma geldim. O da: Es-Selâmu aleyke ya Rasûlellah! dedi" [15]

201) Ubeyd'den rivayet edilmiştir:

Cebrail gelinceye kadar, Allah'ın, Rasûlüne (s.a.v.) Peygamberliği göndermesinin başlangıcı nasıl oldu?

Ubeyd şöyle cevap verdi: Rasûlullah (s.a.v.) her yıl, bir ay Hıra'da itikafa girerdi. Bu, Cahiliye devrinde Kureyş'in tahannüs ettiği (ibadet ettiği) şeylerdendi.

Rasûlullah (s.a.v.), her yılın bir ayında itikâfa girer, yanına gelen yoksulları doyururdu. Rasûlullah (s.a.v.), o aydaki itikaftan çıkınca ilk yaptığı şey, evine girmeden önce Kabe'ye gidip onu, yedi defa veya ya­pabildiği kadar tavaf etmek ve evine dönmekti. Öyleki Allah'ın Pey­gamberlik vermeyi dilediği ay -ki o ay Ramazan ayıydı- ve onu Peygam­ber olarak gönderdiği sene gelince, ailesiyle birlikte, itikâfa gittiği gibi Hira'ya gitti. Yine Allah'ın peygamberlik vereceği gece olunca da, Allah tarafından ona Cebrail geldi.

İbni îshak şöyle rivayet eder: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Cebrail, ben uyurken içinde bir kitap bulunan bir bohçayla, bana gelip: Oku dedi. Ben: Neyi okuyayım? dedim. Beni sıktı öyle ki öleceğimi zannettim. Bunu (oku sözünü) üç defa söyledikten sonra beni serbest bıraktı. Yine: Oku, dedi. Ben de: Neyi okuyayım? dedim. Bunu sadece, onun tekrar sıkmasından kurtulmak için söylüyordum. O da: "Yaratan Rabbinin adiyle oku" dedi  [16]

202) İbnu'1-Bera şöyle anlattı:

Allah Teâlâ Muhammed'e kırk yaşındayken Peygamberlik verdi. Cebrail ona, cumartesi ve pazar günü geldi. Ramazan'ın onyedisinde pazartesi günü, Hıra mağarasında ona Peygamberlik geldi. Bu, Kur'-an'ın indiği ilk yerdir. Alak suresinin şu ayetleri orada inmişti: "Yaratan Rabbinin adiyle oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku ve öğren! insana bilmediklerini Öğreten ve kalemle yazdıran Rabbîn ekremdir (en cömerttir). Daha sonra Cebrail, yeri ökçesiyle eşti. Oradan bir su kay­nadı. Rasûlullah'a (s.a.v.) abdest almayı ve iki rekat namaz kılmayı öğ­retti. [17]


[11] Buharı, Sahih, I/3; VI/âO2( 215,216, Müslim, Sahih, kıtabu'l-îman, 3â, nö:  ggg; İmam  Âhm§d,  Müshed*   111/377,  VI/2S3;  Böyhâkî,  Sühen,  VII/51;  İX/6;  Ebu  Nuaym, D§lâılu'fı-Nubuwe, I/69, Tarîhu Isbehah, H/311; Ebü ÂVafiS, Musned, î/111, 112; Beyhâkî, S@laı!u'h-Nubü\A/6,11/135,136, Suyutî^DufhU'l-Metıfeür V1/56B, Irâkî.îâhhieu'l-lhya, Ill/Ö&;lbft Haegr, Kâtı'ş-Şafî, s. 178; Ibn Hacer, Fgthul-Bârî, i/22, VIİI/175, 729

[12] Buharı, SâHıh, I/4, İV/141, Vl/201, 2Ö2, VIII/51, Musİım, Sahîh, Kıtabu'l-fman, 255, Ebü Avane, Musried, 1/112, Beyhakî, D&lâılu'n-NubuW6, 11/138, Tırmizî, Suneh, t&fsîrU

lggifj Ahffied ibn Hanbel, Musn^d, HI/&2S; M Haeef, F&thu'i-âarî, W-, Suyuiî, r, Vl/366; el-Hmdît Kengü'l-Ummal, 971 â, 32158.

[13] §kz. İbri Hlşsm, H/238, B&yh&kî, Delâılu'n-Nubuvve, Iİ/14B, 149.

[14] Öeyhakî, öglâılü'fi-Nubuvs/ö, H/152, Ebu Nuayffl, Delâllu'n-Nübutfve, S  172, 174; Ibfi Kg&ır. el-Biöâyg ve'n-Nıhâye, IH/1 S; Suyutî, Ğamiu'l-Kebir, 11/721.

[15] Ebu Nuaym, en-Nubuvve, I/69; İbn Hacer, Metalıbu'l-Alıye, 4273; Suyutî, Dur-ru'l-Mensur, VI/369.

[16] Ibn Hışam, Sıretu'n-Nebevıyye, I/252, 253; İbn Sa'd, Tabakatu'l-Kubra 1/157; Beyhakî, Delaılu'n-Nubuvve, 11/147. Ayet, Alak Suresinin İlk ayetidir.

[17] Abdurrahman İbnü’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 137-141.