- Vahiy Kesintisi´nin Süresi

Adsense kodları


Vahiy Kesintisi´nin Süresi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
cennetgulu
Mon 14 December 2009, 02:58 pm GMT +0200
Vahiy Kesintisi´nin Süresi


Vahyin kesinti süresi hususunda çeşitli rivayetler nakledil miştir. Bazı rivayetlere göre bu süre uzun, bazılarına göre de kısa olmuştur. "Mevahibü´l-Ledünniye" adlı eserde anlatıldığı na göre, kesinti süresi üç yıl kadar devam etmiştir. Şüphesiz bu, çok uzun bir süre olup kabul edilmesi imkansızdır. Her ne kadar bazı siyer kitaplarında böyle denilmiş olsa da, bunu ka bul etmemiz mümkün değildir. Çünkü bu kesintinin uzun süre devam etmesi, zorluk ve sıkıntı içinde bulunan gözleri dağların zirvesine diken, kendini o zirvelerden aşağılara atmak isteyen ve bu intiharı defalarca deneyen Peygamber efendimizin duru muyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca Cenab-ı Allah, alemlere rah met olarak seçtiği bir kimseyi tedirginlik ve ıstırap içinde ya şatmaya, bu tedirginliğini uzun süre devam ettirmeye müsaade etmeyecek kadar yücedir. Onu bu uzun süre içinde gayesiz ve başıboş bir halde bırakmaya izin vermesi düşünülemez. Ayrıca böylesine önemli bir işin hazırlık süresi bu kadar uzun süre mez. Belki de Cebrail ile yapılan iki buluşma arasındaki süre nin çok uzun olması, Peygamber efendimizin risaleti unutması na sebep olabilirdi. Asli kaynaklarla hadisler, vahiy kesintisi nin bu kadar uzun sürdüğünü bildirmemektedirler. Ne Buhari, ne de îbn îshak, vahyin kesintisinin bu kadar uzun sürdüğünü söylememektedirler. Süheyli, vahiy kesintisinin iki buçuk yıl devam ettiğini söylemiştir, tki yıl devanı ettiğini söyleyenler de vardır. Fakat bunun yanısıra vahiy kesintisinin üç gün ile kırk gün arasında olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. Rivayete göre îbn îshak, vahiy kesintisinin üç ya da iki yıl olduğunu söy leyenlerin sözlerinin, vehimden başka bir şey olmadığını kesin ifadelerle bildirmiştir. Vahiy kesintisinin üç yıl devam ettiğini söyleyenler, îmam Ahmed´in tarihine dayanmaktadırlar. Ya-kub bin Süfyan´ın, Şabi´den rivayet ettiğine göre, o şöyle de­miştir: "Peygamber efendimiz kırk yaşındayken vahiy kesildi. Uç yıl müddetle israfil kendisine gidip geldi. Ona kelimeyi öğ retiyordu."

Bu rivayetin, şüpheyi gerektiren sebepleri ortadan kaldıra cak kadar güçlü olmadığı düşüncesindeyiz.

1- Rivayette anlatıldığına göre, vahyin kesildiği bu süre için de İsrafil, Peygamber efendimize gelerek ona kelimeleri öğret mekteydi. Fakat bu sabit değildir. Bilakis sabit olan görüşe gö re o, semanın nurunu ilk elde ettiği zamanda Ruhü´l Kudüs olan Cibril-i Emin ile irtibata geçmiştir.

2- Şa´bi, Tabiilerdendir. Bn ifadeleri kendisine nakleden sa-habinin adını zikretmemiştir. Kaldı ki, bu hususu ravilerden bir çoğu inkar etmişlerdir. Vakidi´nin söylediğine göre, Peygamber efendimiz, Cebrail´den başka bir melekle buluşma-mıştır.

Bu açıklamalardan sonra, özetle deriz ki: Vahyin kesinti sü resini, miktarı ne olursa olsun, yıl olarak belirlemek makul ve makbul değildir. Bu rivayetin sahih senedi de yoktur. Şu halde bu iddiaların nakli bir dayanağı bulunmamaktadır. Ancak bi zim görüşümüze göre, bu kesinti süresinin aylarla ifade edilme si gerekir. Belki de bu kesinti süresi, ileride de işaret edeceği miz gibi, beş ay ve bir kaç gün kadar olmuştur.

Buraya kadar Peygamber efendimize gelen ilk vahyi ve Ceb rail´le yaptığı ilk buluşmayı anlattık. Bu buluşmada Cenab-ı Allah, Abdullah oğlu Muhammed (sav)´e nur yağdırdı. Fakat işi bu noktada bırakmayacak, bundan sonra da onun tebliğ görevi ne nasıl başladığını, davet yükünü nasıl omuzladığını, bu yolda nasıl cihad ettiğini açıklamaya çalışacağız. Bunları açıklama dan önce alimlerin bu hususta değindikleri üç şeyi ele alacağız:

1- Peygamber efendimize vahyin ilk geldiği ay Ramazan ayı mıydı? Siyer kitaplarında anlatıldığına göre bizim tercih ettiği miz ve karar kıldığımız görüşe göre, vahyin başlangıcı Rama zan ayında olmutur. Onun temiz siretini de bu doğrultuda yaz dık. Bundan başka alimlerin farklı görüşler belirttiği bir husu su iyice aydınlatmaya gitmeden ve gerçek görüşü ortaya çıkar madan, bu konuyu bırakmayı uygun görmedik. Bazı rivayetlere göre, vahyin başlangıcı Rebiul-evvel ayında, diğer bazı rivayet lere göre ise Recep ayında olmuştur. Şu halde sarih gerçeğin çevresindeki şüpheleri gidermemiz zorunlu hale gelmiştir.

2- Kur´an-ı Kerim´in nazil olan ilk ayeti, şu aşağıdakilerden hangisidir?

"Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı ataktan (kan pıhtı sı biçimini alan embriyodan) yarattı." "Ey elbisesine bürünen, kalk uyar."

3- Peygamber efendimizin muhatap olduğu vahiy çeşitleri nelerdir?




Peygamber Efendimize Vahyin Başladığı Ay


Îmam İbn Kayyım´ın, "Zadü´l-Mead" adlı eserinde şöyle denmektedir:

"Peygamber efendimiz kırk yaşını tamamlayınca, üzerine nübüvvet nurları yağdı ve çevresini aydınlattı. Cenab-ı Allah onu risaletiyle yüceltip ikrama mazhar kıldı. Yaratıklarına elçi olarak gönderdi. Ona özel ikramda bulundu. Kendisiyle kulları arasında onu güvenilir bir kimse yaptı." Peygamber efendimi zin risalet görevini aldığı hususunda farklı görüşler ileri sürül müştür. Bazılarına göre Fil olayının kırk birinci yılının Rebiül-evvel ayının sekizinde Peygamber efendimiz risalet görevini al mıştır. Çoğu ulema bu görüştedir. Bazılarına göre ise risalet gö revini Ramazan ayında almıştır. Bu görüşte olanlar şu ayet-i kerimeyi delil olarak ileri sürmektedirler:

´´Ramazan ayı -kî insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olarak-Kur´an o ay da İndirilmiştir." (Bakara: 185)

Bu görüşte olanlar derler ki: Cenab-ı Allah Ramazan ayının Kadir gecesinde Peygamber efendimizi risalet göreviyle şeref lendirmiş ve bu gecede Kur´an-ı Kerim´i, Beyt-i Izzet´e indirmiş tir. Bundan sonra yirmi üç yıllık bir süre içinde olaylara ve ha­diselere uygun olarak onu peyderpey Peygamber efendimize in zal etmiştir.

Bu kelimelerden´açıkça anlaşıldığına göre, Peygamber efen dimiz, alimlerin çoğunluğuna göre, Fil olayının kırkbirinci yı lında risaletle görevlendirilmiştir. Tarihçilerin birleştikleri gö rüşe göre, Peygamber efendimiz Fil yılında doğmuştur. Buna göre o, kırkbir yaşına vardıktan sonra risaletle görevlendiril miştir. Ama îbn Kayyım´ın da dediği gibi, nübüvvet nurları, Peygamber efendimizin kırkbir yaşından Önce zuhur etmiştir. Böyle olunca da nübüvvetin nurları, Peygamber efendimizin ri saletle görevlendirilmesinden bir kaç ay önce zuhur etmiş olu yor. Çünkü Ibn Kayyım´ın sözleri açıkça şunu ifade ediyor. Nü büvvetin nurları kırk yaşında Peygamber efendimizde zuhur etmiştir. Bu nurlar, kırk yaşından sonra bir yıl geçince zuhur etmiştir, denilemez.

Cumhuru ulemanın ittifak ettikleri görüşe göre Peygamber efendimiz, Fil olayının kırkıncı yılında, Ramazan ayının 27. ge cesinde nisaletle görevlendirilmiştir. Tercihe şayan olan kuv vetli görüş budur. Bazılarına göre Ramazan-ı Şerifin yedinci gecesinde, diğer bazılarına göre ise 24. gecesinde risaletle görevlendirilmiştir.

Bizler, nakledilen bu rivayetler arasında şöyle bir telif sağla yabiliriz:

Peygamber efendimize vahyin ilk gelişi, Fil olayının kırkıncı yılının 24 Ramazanında olmuştur. Ancak tebliğ göreviyle mü kellef kılınması, aynı yılın Rebiu´l-evvel ayının 8. günündedir. Şu halde iki olay arasındaki zaman farkı, beş ay ve birkaç gün kadardır. Bu aylar da Şevval, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Rebiu´l-evvel aylarıdır. Bu süre, vahyin kesiliş süresinin ne ka dar olduğu hususunda da bizi aydınlatmaktadır. Vahyin kesil mesi Peygamber efendimize çok ağır gelmişti. "Mevahibü´1-Le-dünniye" şerhinde buna işaret yoluyla şöyle değinilmektedir:

"Bu iki nakil, yani Peygamber efendimizin Ramazan´da risa-letle görevlendirildiğini ifade eden nakille, Rebiu´l-evvel ayında risaletle görevlendirildiğini ifade eden nakil arasında, Aişe (r.a)´mn rivayet ettiği hadis vasıtasıyla uyum sağlayabiliriz: "Peygamber efendimize gelen ilk vahiy, sadık rüya şeklinde ol muştur. Yani Peygamber efendimiz Rebiü´l-evvel ayında sadık rüya görerek risaletle görevlendirilmiş sonra da Cebrail, Ra mazan ayında yanına gelmiştir." [1]

"Mevahib" adlı eserin sahibi, "Fethü´l-Bariwde tbn Hacer´den bu telifi nakletmiştir. Ancak biz aslında bağdaş-tırmaya muva fakat etmekteyiz. Ancak sadık rüyanın Fil olayının kırk birinci yılında görüldüğü fikrine katılmıyoruz. Yine onun görüşüne gö re Cebrail, Fil olayının 41. yılında Ramazan ayında Peygamber efendimize gelmiştir. Evet bu görüşünde biz "Mevahib" adlı eserin sahibine katılmıyoruz. Çünkü Cebrail´in, Ramazan ayın da Peygamber efendimizin yanına geldiğini söyleyenlere göre, o, bu esnada 41 yaşında değil, 40 yaşındaydı. Yani o zaman, Fil olayının 41. yılı değil, 40. yılı olmalıdır. îki rivayet arasında tam bir uyum sağlayabilmek için şöyle diyoruz: Fil olayının 40. yılının Ramazan ayında, Peygamber efendimiz sadık rüya gör müş ve risalet görevini üstlenmişti. Bu sadık rüyadan sonra Cebrail ile karşılaşmıştı. Peygamber efendimiz rüyada gördü ğünü anlatmış ve daha sonra baş gözü ile Cebrail´i görerek bu rüyası doğrulanmıştı. Bundan sonra da vahye ara verilmiş, bu kesinti esnasında Peygamber efendimiz çok huzursuz olmuştu. Kur´an-ı Kerim ayetleri kendisine gelmez olmuştu. îşte bu da, kesinti süresi hakkında bize bir fikir vermektedir. Böylece ara larında çelişki görülen rivayetler arasında uzlaşma sağlanmak tadır.

Kuran-ı Kerim´in İlk Ayetleri

Az önce anlattığımız ve siyer ravilerinin üzerinde birleştikle ri görüşe göre, Cebrail, Abdullah oğlu Muhammed (sav)´e sadık rüyada göründükten sonra vahiy getirerek hitapta bulunmuş ve"oku" demişti. Muhammed (sav) de: "Ben okuyamam" ceva bını vermişti. Sonra Cebrail, Rabbinin şu buyruğunu kendisine telkin etmişti:

"Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktân (kan pıhtı sı biçimini alan embriyodan) yarattı. Oku, Rabbin en büyük ke rem sahibidir. O (insana) kalemle (yazmayı) öğretti, insana bil mediğini Öğretti." (Alak: 1-5)

Kur´an-ı Kerim´in Ramazan ayında nazil olmaya başladığı görüşünde düşünce birliği vardır. Nitekim Yüce Allah şöyle bu yurmuştur:

"Ramazan ayı ki, insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayıcı olarak Kur´an o ay da İndirilmiştir." (Bakara: 185)

Bunlar üzerinde tartışma olmayan gerçeklerdir. Fakat şüp he götürmeyen bu gerçeklere muhalif bazı ifadeleri taşıyan ri vayetler görülmektedir. Aslında aralarında çelişki olmadığını açıklamamız için, çelişkili görünen rivayetlerin bazısını naklet meyi uygun gördük:

Buhari ve Müslim´in "Sahih´lerinde, Yahya bin Ebi Kesir´in şöyle dediği rivayet edilmektedir: Ebu Seleme bin Abdurrah-man´a, Kur´an-ı Kerim´in ilk nazil olan ayetinin hangisi olduğu nu sorduğumda bana: "Ey elbisesine bürünen" (Muddesir -4) ayeti olduğunu söyledi. Bense; aRabbinin adıyla oku" (Alak Suresi) oldu ğunu söyledim. Bunun üzerine bana, Peygamber (sav) efendi mizin şu sözlerini nakletti:

"Bir ay müddetle Hira mağarasında itikafa girdim. îtikafı-mı tamamladığımda, dağdan inerken vadinin ortalarından geçmekteydim. Bir ses duydum, Önüme arkama baktım. Sağı ma ve soluma baktım, bir şey göremedim. Sonra göğe baktım.

Gökte Arşın üzerinde, havada onu (Cebrail´i) gördüfn. Beni bir titreme aldı. Hemen Hatice´ye gittim. Beni örtmelerini istedim. Bunun üzerine, "Ey elbisesine bürünen, kalk , uyar. Rabbini tekbir et, elbiseni temizle" ayetleri nazil oldu."

Bir başka rivayette bu ayetlerin, ilk nazil olan ayetler olma dıklarına işaret edilmektedir. Ayrıca bu rivayette, görünen Cebrail´in, vahyin ilk gelişinde görünen Ruhü´l-Kudüs olduğu na delil teşkil eden bir ifade de yoktur. Şüphesiz ki, bu vahyin ilk olarak Hıra mağarasında geddiğini ve orada: "Yaratan Rab-binin adıyla oku" ayetinin nazil olduğunu ifade etmektedir. Sonra Cebrail, Ebu Seleme´nin vehmettiği gibi, "Ey elbisesine bürünen" ayeti kerimesini getirirken, ilk defa değil, ikinci defa gelmiş oluyor. İlk defa gelişinde, "Yaratan Rabbinin adıyla oku" ayetini getirmişti.

Dikkatli bir bakış bize, Kur´an-ı Kerim´in ilk nazil olan aye tinin "Yaratan Rabbinin adıyla oku..." ayeti olduğunu açıklar. Nitekim şüphe götürmeyen gerçek de budur. Fakat vahyin ke silmesi beş ay ve birkaç gün devam etmiş, bundan sonra: "Ey elbisesine bürünen! Kalk, uyar" ayet-i kerimesi nazil olmuştur. Vardığımız kesin hükme göre vahyin kesilişi, Fil olayının kır kıncı yılının Ramazan ayında, "Yaratan Rabbinin adıyla oku" ayetinin nüzulünden sonra başlamış ve bu kesinti dönemi, Fil olayının kırk birinci yılma kadar devam etmiştir.

Düşünen ve hakikati gören kimse için bu rivayetler arasında herhangi bir çelişki yoktur. Kur´an-ı Kerim´in nazil olan ilk ayetinde tebliğ emri yoktur.. Aksine bu ayette, Ruhü´l-Kudüs´le buluşma ve Kur´an-ı Kerim´in mevcudiyetini bildirme, onun ilk maksadı olan halkı eğitme, hakkı açıklama amacı vardır. Al lah´ın kitabının Kur´an olduğu, Kur´an´m O´nun adıyla okundu ğu ve zikrinin onunla bilindiği gerçeği açıklanmıştır. Tebliğ gö revini ifa etme mükellefiyeti ise: "Ey elbisesine bürünen! Kalk, uyar ve Rabbini tekbir et" ayetiyle ifade edilmiştir. Ibn Kesir de buna işaret etmiştir. Buhari, Abdurrahman bin Ebi Sele-me´den nakledilen rivayet hakkında şöyle demiştir: "Bu, Cebra il´in daha önce birinci defa Peygambere vahiy getirmiş olduğu na ve "Yaratan Rabbinin adıyla oku" ayetini indirdiğine engel teşkil etmemektedir. Bu ayeti getirdikten sonra Cebrail, yine Peygamber efendimizle karşılaşmış ve ona şu ayetleri getirmiş tir: "Ey elbisesine bürünen! Kalk, uyar. Rabbini tekbir et (Onun büyüklüğünü an) Elbiseni temizle. Pislikten (Allah´a eş tutmak, puta tapmak gibi çirkin şeylerden) kaçın." (Muddessir 1-5)

Bu ayetlerin nüzulünden sonra vahiy gelmeye devam etti. Ortaya çıkan şartlara ve olaylara göre peyderpey inmeye başla dı. Artık Resulullah (sav) da risalet görevini mükemmel bir şe kilde yerine getirmeye başladı. Büyük bir azimle yakın ve uzak herkesi, hürleri ve köleleri Allah´a davet etti. Aklı başında asil ve mutlu kimseler ona iman ettiler. Zorba ve inatçı kimselerse buna karşı çıktılar.



--------------------------------------------------------------------------------


[1] Şerhu Mevahibu´l-Ledunnıye, c 1, s 207.

mevlüde06
Wed 16 December 2015, 06:26 pm GMT +0200
Bu konudada kesin bir bilgi olmayip yine bir yildan daha kisa bir sure icerdigini de gormus odluk.Allah razi olsun paylasim icim

ceren
Wed 16 December 2015, 06:56 pm GMT +0200
Aleykumselam.Rabbim razi olsun bilgilerden. Sumeyye abla....

Sevgi.
Sat 26 December 2020, 04:42 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim