- Vadil Kura gazası

Adsense kodları


Vadil Kura gazası

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 5 July 2011, 03:21 pm GMT +0200

C) VADİ'L-KURA GAZASI

 
1_ Vâdi'1-Kurâ Gazası:

 

Allah Rasûlü (s.a.) Hayber'den Vâdi'l-Kurâ'ya gitti. Orada yahudi bir topluluk bulunuyordu. Onlara araplardan da bir cemaat katılmıştı. Ashab konakladığında, yahudiler ashabı ok atışıyla karşıladılar. Ashab harp niza­mında değildi. Neticede Allah Rasûlü'nün kölesi Mid'am öldürüldü. Ashab, "Cennet ona mübarek olsun" demeye başlayınca, Hz. Peygamber (s.a.): "Ha­yır öyle değil! Canım elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, Hayber günü, taksim edilmeyen ganimetten aldığı kadife kazak, üzerinde alev alev yanmak­tadır." buyurdu. Ashab bunu duyduğu esnada bir adam Hz. Peygamberce (s.a.) bir veya iki papuç tasması getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.aJ): "Ateşten bir papuç tasması veya ateşten iki papuç tasması!" buyurdu. [791]

Hz. Peygamber (s.a.) ashabını savaş düzenine koyarak onları saf saf dizdi. Sancağını Sa'd b. Ubâde'ye verdi. Hubab b. Münzir, Sehl b. Huneyf ve Ab-bâd b. Bişr'e de birer bayrak verdi. Sonra yahudileri İslâm'a davet etti ye onlara, eğer müslüman olurlarsa mallarını muhafaza edip kanlarını koruya­caklarını ve mükâfatlarının da Allah'a ait olacağını bildirdi. Yahudiler bü teklifi kabul etmeyerek, içlerinden birisi çarpışmak için ileri atıldı. Ona kar^ı Zübeyr b. Avvâm ileri çıkıp onu öldürdü. Sonra bir başkası daha ileri atıla . Zübeyr b. Avvâm onu da öldürdü. Sonra bir başkası daha ileri atıldı; Bu  ona karşı Hz. Ali b. Ebî Tâlib (r.a) ileri çıkarak onu öldürdü. Bu şekilde devam ede ede onlardan on bir kişi öldürüldü. Onlardan her biri öldürüldü­ğünde Allah Rasûlü (s.a.) geride kalanları İslâm'a davet ediyordu. O gün na­maz vakti girince Allah Rasûlü (s.a.) ashabına namaz kıldırıyor, sonra dönüp onları yeniden İslâm'a, Allah'a ve Rasûlü'ne inanmaya davet ediyordu. On­lar yine bunu kabul etmeyince, Allah Rasûlü (sa.) kendileriyle, akşam olup, sabahlaymcaya kadar harp etti. Güneş henüz bir mızrak boyu yükselmemişti ki, ellerinde olan şeyleri Allah Rasûlü'ne (s.a.) teslim ettiler. Allah Rasûlü (s.a.) Vâdi'l-Kurâ'yı zorla fethetmiş ve Allah Teâlâ onların mallarını kendi­sine ganimet olarak nasib etmiştir. Müslümanlar savaş neticesinde, birçok ev eşyası ve mal elde etmiştir. Allah Rasûlü (s.a.) Vâdi'l-Kur'â'da dört gün ikâ­met etmiş ve elde ettiği şeyleri ashabı arasında orada iken taksim etmişti. Arazi ve hurmalıkları yahudilerin ellerinde bırakarak, bunları işletmek üzere on­larla anlaşma yapmıştır. Allah Rasülü'nün (s.a.) Hayber, Fedek ve Vâdi'l-Kurâ halklarıyla uzlaşma yaptığı haberi, Teymâ yahudilerine ulaşınca Allah Rasûlü'yle (s.a.) anlaşma yaparak» mallarıyla beraber orada ikamet etmiş­lerdir. Hz. Ömer (r.a) hilâfete geçince, Hayber ve Fedek yahudilerini sürmüş, fakat Teymâ ve Vâdi'1-Kurâ halkını sürmemiştir. Çünkü, Teymâ ve Vâdi'l-Kurâ, Şam topraklarına dahildi... Hz. Ömer, Vâdi'l-Kurâ'nın berisinden Me­dine'ye kadar olan bölgeyi Hicaz bölgesi, bunun gerisinde kalan bölgeyi de Şam toprakları olarak kabul etmiştir. [792] Allah Rasûlü (s.a.) dönerek Medi­ne'ye gitmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.) yolun bir kısmını katetmiş, bütün gece yürümüş­tü. Yolun bir yerine gelince onları uyku bastırmış, uyuma ve istirahat için konaklamışlardı. Allah Rasûlü (s.a.) Bilâl'e: "Sen bu gece bizim için bek-'Ie!" dedi. Bilâl, kendisine takdir edildiği kadar (nafile) namaz kıldı, Allah Rasûlü (s.a.) ve ashabı uyudular. Tan yerinin ağarması yaklaşınca Bilâl, tan-yerine doğru yönelerek devesine yaslandı. Fakat devesine yaslanmış bir vazi­yette iken Bilâl'in gözlerine uyku galebe çaldı. Güneş yüzlerine vuruncaya kadar ne Hz. Peygamber (s.a.), ne Bilâl, ne de ashabtan herhangi biri uyanabildi. Neticede içlerinden ilk uyanan Allah Rasûlü (s.a.) oldu; telaşa kapılarak: "Ey Bilâl!" diye seslendi. Bilâl: "Ey Allah'ın Rasûlü! Anam babam sana feda olsun. Senin nefsini tutan, benimkini de tuttu." diye karşılık verdi. Develeri­ni bir miktar yürüterek, bu vadiden çıktılar. Sonra Allah Rasûlü (s.a.): "Bu, içinde şeytan bulunan bir vadidir." buyurdu. O vadiyi geçince ashaba, inip abdest almalarını emretti. Sonra sabah namazının sünnetini kıldı. Sonra Bi-lâl'e emrederek, namaz için kamet getirmesini istedi ve ashaba sabah namazını kıldırdı. Sonra onlara yönelip, korkularını görünce şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Allah ruhlarımızı almıştı. Eğer dileseydi onu bize, bundan başka bir vakitte de geri verirdi. İçinizden biri namazını uyuyarak geçirir yahut na? mazını unutur, sonra hatırlarsa, geçirdiği namazı, vaktinde kıldığı gibi kıl­sın." Sonra Allah Rasûlü (s.a.) Hz. Ebu Bekir'e yönelerek: "Şeytan, ayakta namaz kılar Vaziyetteyken Bilâl'e gelmiş, onu yan üstü yatırmış, ninniler söyr leyip hafif hafif vurularak çocuğun uyutulduğu gibi onu uyutmaya çalışmış ve nihayet o da uyumuştur." dedi. Sonra Hz. Peygamber (s.a.) Bilâl'ı rarak, Ebu Bekir'e anlattığı şeyi ona da anlatmıştır.[793]

Bir rivayete göre, bu hâdise Hudeybiye'den dönüşlerinde vuku tur. Başka bir rivayete göre ise, Tebük seferinden dönüşlerinde olmuştur. Uyuf yarak sabah namazını geçirme hâdisesini, İmrân b. Husayn rivayet etmiş, fakat zamanını belirtmemiş [794] ve hangi gazvede gerçekleştiği hakkında hiçbir şey söylememiştir. Aynı şekilde bu hâdiseyi Ebu Katâde de nakletmiştir. Her iki si de, uzun bir kıssa içinde bunu rivayet etmişlerdir.[795]

İmam Mâlik, Zeyd b. Eslem'den, bu olayın Mekke yolunda olduğun rivayet etmiştir. Bu rivayet mürseldir. [796]

Şu'be'nin, Cami' b. Şeddâd -Abdurrahman b. Ebu Alkame senediyle rih vayetine göre Abdullah b. Mes'ûd diyor ki: "Allah Rasûlü'yle (s.a.) beraL ber, Hudeybiye zamanında geldik. Hz. Peygamber (s.a.): "Kim bizi bekler? buyurdu. Bunun üzerine Bilâl: "Ben beklerim dedi"... İbn Mes'ûd kıssanın devamını anlatmıştır. [797]

Fakat râviler bu kıssa hakkında çelişkiye düşmüşlerdir. Abdurrahman b. Mehdî, Şu'be-Câmi kanalıyla: "Bu kıssada nöbetçi İbn Mes'ûd idi." de­miştir. Gunder ise Câmi'den naklederek, bekçinin Bilâl olduğunu söylemiş­tir. Bu kıssanın tarihi hakkındaki rivayet de <, ilişkilidir. Mu'temir b. Süleyman1, Şu'be -Cami' kanalıyla: "Bu olay, Tebük seferinde olmuştur" diye rivayet etmiş, diğerleri ise yine Câmi'den; bu olayın Hudeybiye'den dönüşlerinde ol­duğunu söylemişlerdir. Bu da rivayette bir yanılgı olduğunu ortaya kor. Züh-rî'nin Saîd'den rivayet ettiği haber böyle bir şeyden salimdir.  Başarıya laştırmak Allah'tandır. [798]

 
2— Bu Gazadaki Fıkhı Hükümler:              

 

1—(Bir kimse, bir namazı uyuyarak veya unutarak geçirirse bu namazın

vakti, uyandığı veya hatırladığı zamandır.           

2— Revâtib sünnetler (farzlardan önce veya sonra kılınan sünnetler) de arzlar gibi kaza edilir. Allah Rasûlü (s.a.), sabah namazının sünnetini de far-zıyla beraber kaza etmiştir. Öğle namazının sadece sünnetini tek olarak kaza etmiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) tavrı, revatib sünnetleri de farzlarla birlik­te kaza etmekti.

3— Kaçırılan namazlar için de, ezan okunup kamet getirileceği. Çünkü bu kıssanın bazı rivayetlerinde Allah Rasûlü (s.a.) Bilâl1 e, namaz için ezan okumasını, bazı rivayetlerinde ise ezan okuyup kamet getirmesini emretmiş­tir. Bunu Ebu Davud rivayet etmiştir.

4—  Kaçırılan namazların da cemaatle kılınabileceği.

5— Kaçırılan namazların, Allah Rasûlü'nün (s.a.): "Hatırladığı zaman kılsın" emrinden dolayı hemen kaza edilmesi gerekir. Hz. Peygamber'in (s.a.), namazı istirahat için konakladıkları yerden biraz sonraya ertelemesi, oranın şeytanın bulunduğu bir yer olmasından ötürüdür. Böylece oradan daha ha­yırlı bir yere gitmiştir. Bu ise, kaza hususunda acele etmeyi kaçırma sayıl­maz. Çünkü onlar namaz ve onun durumuyla meşgul idiler.

6— Özellikle tuvalet ve hamam gibi şeytanın mekân tuttuğu yerlerde na­maz kılmaktan kaçınmaya tenbih vardır. Çünkü bu yerler, şeytanın sığındığı ve ikâmet ettiği yerlerdir. Hz. Peygamber (s.a.), namazı bu vadide kaza etme hususunda acele etmeyi terk ettiğinde: "Orada şeytan vardır" demiştir. Pe­ki, ya şeytanın sığınağı ve barınağı olan yerler hakkında ne düşünülür? [799]


[791] İmam Mâlik, 2/459; Buharî, 83/33; Müslim, 115; Ebu Davud, 2711; Nesâî, 7/24l

[792] Taberi, 3/91; îbn Kestr, 3/412, 413; îbn Seyyidinnâs, 2/143; Şerhu'l-Mevâhibi Ledü-niyye, 2/247, 249.

[793] Bu hadis, Ebu Hureyre'nin müsned rivayetiyle Zeyd b. Eslem'in mürsel rivayeti birleşti­rilerek (müleffak) rivayet edilmiştir. Mâlik, İ/13,14; Müslim, 680; Ebu Davud, 435, 436; Tirmizî 3162, Nesâî, 1/295, 297; İbn Mâce, 697: Ebu Hureyre'den. Mâlik, 1/14, 15: Zeyd b. Eslem'den. İbn Abdilber: "Hadis' Muvatta râvilerinin ittifakıyla mürseldir" demiştir.                                                                                                                     

[794] Buharî, 61/25; Müslim, 682; Ebu Davud, 443.

[795] Buharı, 9/35; Müslim, 681; Ebu Davud, 437, 438.                                     

[796] Muvatta. 1/14, 15.                                                                               

[797] Ahmed b. Hanbel, 1/386, 464; Ebu Davud, 447. Râvileri sikadır.         

[798] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/399-402.

[799] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/402.