- Üzüm salkımı ve Addas

Adsense kodları


Üzüm salkımı ve Addas

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 5 May 2011, 10:45 am GMT +0200
Üzüm Salkımı ve Addas

Efendimiz'in namaz kılıp dua edişini uzaktan seyreden iki kişi vardı; bunlar, aleyhte komplo kurmada çoğu zaman ön

yım el-Cevzi, Zadü'l-Mead, 3/28 420 Halebi, Sire, 2/57, 58

safta yer alan Rebia'nın iki oğlu Utbe ve Şeybe idi. Ancak o gün Allah Resülü'ne reva görülenler karşısında Utbe ve Şeybe bile insafa gelmişlerdi, bu kadarı da olmaz dercesine, başın­dan bu yana Resül-ü Kibriya'yı seyrediyorlardı. Nihayet yan­lanna, köleleri Addas'ı çağırdı ve:

- Şu üzümlerden bir parça topla ve şu tabağa koy da ora­da duran adama götür de yesin, diyerek, salkımlan Efendiler Efendisi'ne götürmesini söylediler.

Addas, denilenleri yerine getirmek için kalktı ve topladığı üzüm salkımlannı alıp Efendimiz'in yanına geldi. Daha sonra da:

- Buyurun, yiyin, diye ikram etti. Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), çok tabii olarak, üzümlere elini uzatırken, 'Bis­millahirrahmanirrahim' demiş ve ardından yemeye başlamış­tı. O'nun bu sözünü duyan Addas, olduğu yerde donakalmıştı; zira bu sözü, buralarda bilip söyleyen kimseye rastlamamıştı. Önce Allah Resülü'nü iyice süzdü ve ardından da:

- Allah'a yemin olsun ki bu sözleri, bu beldelerde söyle­yen kimse yoktur, dedi.

Onun bu sözleri ve sıcak yaklaşımı, Efendimiz'in de dikkatini çekmişti. Belli ki Addas, boş değildi; en azından 'bismillah'ın ne demek olduğunu biliyor veya bu muhtevadaki bir bilgiye ulaşma arzusu duyuyordu. Onun için Habib-i Zişan Hazretleri:

- Sen nerelisin, hangi dine mensupsun ey Addas, diye sordu.

- Ninovalı ve Hristiyan'ım, diyordu. Bu ismi duyunca Al­lah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern):

- Salih kardeşim Yunus İbn Metta'rıın memleketi, diye iç geçirdi. Gözleri dört açılmıştı Addas'nı ve hemen sordu:

- Sen, Yunus İbn Metta'yı nereden biliyorsun? ValIahi de

ben Ninova'dan aynıalı onu bilip tanıyan on adama bile rast­lamadım! Sen İbn Metta'yı nereden öğrendin? Halbuki Sen, gördüğüm kadarıyla okuma-yazma da bilmiyorsun ve ümmi bir kavmin içinde neş'et etmişsin!

- O, benim kardeşimdir; o da bir nebi idi, Ben de bir Nebi'yim!

Bunun ötesinde sorulacak başka bir soru olamazdı ve işin burasında Addas, önce Efendimiz'in ayaklarına kapandı; belli ki buna muktedir olamayacaktı. Ardından ellerinden öpmek istedi, doyasıya ... Sonra da, mübarek başından öptü, defalar­ca ... Günün bütün sıkıntısını unutturacak bir neticeydi bu ... Bir insan daha gelmişti ya, dünya bomba olup patlasa ne öne­mi vardı?

Ancak beri tarafta, köleleri Addas'ın el-ayak öpmesini gö­ren Utbe ve Şeybe yine eski hüviyetlerine geri dönmüş, bu­lundukları yerde homurdanmaya başlamışlardı. Kölelerini, iyilik olsun diye göndermişlerdi; ama şimdi o tutmuş bir de Muhammed'in el ve ayaklarına kapanıyor; bel büküp huzu­runda el pençe divan duruyordu. Birisi diğerine dönecek ve:

- Görüyor musun, senin köleni de yoldan çıkardı, diye­cekti.

Nihayet, Addas yanlarına gelince ona da çıkışacaklar ve: - Sana ne oldu da o adamın el ve ayaklarını öptün, diye­ceklerdi. Addas, çok sakindi:

- Ey efendim! Yeryüzünde bu adamdan daha hayırlı kim­se yoktur; O'nun bana söylediklerini ancak bir Nebi haber ve­rebilir, dedi.

- Yazıklar olsun sana ey Addasl Sakın ola ki o adam, seni kendi dininden alıkoyınasın; çünkü senin dinin ondan daha hayırlıdır.w diyorlardı.

421 Bkz. İbnHişam, Sire, 2/268, 269