ezelinur
Fri 26 February 2010, 07:26 pm GMT +0200
1- Üç mezheb, aynı mülketmeyi ifâde eden satma, satın alma, sadaka, mülketme, kılma (verme) gibi lâfızlarla yapılan nikâh akdinin sahih olmayacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Örneğin, "şu kadar mehir karşılığında kızımı sana sadaka olarak verdim" veya "onu senin için kıldım" veya "onu sana mülkettim" gibi. Sulh ve karz akid-leri de bu açıdan aynı hükme tabidirler. "Benden alacaklısı bulunduğun bin dolar üzerine, kızımı vererek seninle sulh yaptım" gibi sözlerin söylenmesi gibi. Hanefîler, üç mezhebe muhalefet ederek anılan lâfızlarla yapılan nikâh ^akdinin sahih olacağını söylemişlerdir. Şâfiî-lerle Hanbelîler, e-Vlenme akdinin ancak inkâh ve tezvîc masdarlarından türeyen bir lâfızla yapılması halinde sahih olabileceği, hîbe lafzıyla yapılan nikâh akdinin sahih olamayacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Mâlikîler bu hükümde onlara muhalefet ederek, mehirle birlikte söylenmesi halinde, hîbe lafzıyla yapılan nikâh akdinin sahih olabileceğini söylemişlerdir. Örneğin velînin: "Şu kadar mehir karşılığında kızımı sana hîbe ettim" veya damat adayının: "Şu kadar mehir karşılığında kızını bana hîbe et" demeleri gibi.
2- Nikâh akdinin şakayla da gerçekleşeceği hususunda bütün mezhebler ittifak etmişlerdir. Adamın biri, bir başkasına, ´kızımı seninle evlendirdim" der, diğeri "kabul ettim" diye cevap verirse ve bunu söylerken ikisi de gülmekte iseler, nikâh akdi gerçekleşir. Tıpkı talâk ve azâd etme gibi. Bunlar da, şakayla olsalar bile gerçekleşirler.
Üç mezheb, zorlanma durumunda yapılan nikâh akdinin gerçekleşmeyeceği hususunda İttifak etmişlerdir. Meselâ adamın biri şer´-an bilinen zorlama yöntemlerinden biriyle, "falan kadını kendime zevce olarak kabul ettim" demeye zorlanırsa, yapılan nikâh akdi gerçekleşmez. Hanefîler buna muhalefet ederek, bu durumda yapılan zorlamanın, nikâh akdinin gerçekleşmesine engel olmayacağını söylemişlerdir. Hanefîler´e göre kadın, kocayı kendisiyle evlenmeye zor-larsa, gerdekten önce mehir alma hakkına sahip olmaz. Kocası gerdeğe girip de kendisiyle cinsel ilişkide bulunursa, kadın mehr-i misil alma hakkına sahip olur. Açıkça görüldüğü gibi burada kastedilen zorlama, açıklaması üç mezhebe göre ileride verilecek olan veliyy-i mücbirin zorlaması değildir.
3- İcâb ile kabulün aynı mecliste yapılmasının zorunlu olduğu hususunda bütün mezhebler ittifak etmişlerdir. Velî, "kızımı seninle evlendirdim" der ve damat adayının (ya da vekilinin) "kabul ettim" demesinden önce akid meclisi dağılır; daha sonra bir başka yerde "kabul ettim" derse, nikâh akdi sahih olmaz.
Kabulle ilgili sözün icâbtan hemen sonra söylenmesinin şart olup olmadığı hususunda mezhebler ihtilâf etmişlerdir. Hanefîlerle Han-belîler, meclisin örfen devam etmesi halinde bu fevriyetin şart olmadığı hususunda ittifak halindedirler. Ama akdi yapanların, örfen meclisin dağılmış olduğuna işaret eden bir işle meşgul olmaları halinde, bilâhare yapılan kabulle akdedilen nikâh sahih olmaz. Şâfiî-lerle Mâlikîler fevriyeti (kabulün icâbtan hemen sonra yapılmasını) şart koşmuş, örfe göre fevriyeti haleldar etmeyecek az bir fasılayı müsamahayla karşılamışlardır.
4- Üç mezheb, kabulün icâbtan önceye alınmasının sahih olacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Damat adayı, "şu kadar mehir karşılığında, kızın falanla evlenmeyi kabul ettim" der, kızın velîsi de, "onu seninle evlendirdim" derse, nikâh akdi sahih olur. Aynı şekilde damat adayı, "kızını benimle evlendir" der, velîsi de "seninle evlendirdim" derse, damat adayı bundan sonra "kabul ettim" deme-se bile nikâh akdi sahih olur. Çünkü "kızını benimle evlendir" demesi, "onunla evlenmeyi kabul ettim" demek anlamına gelir. Ancak Hanefîler derler kk´lster koca, ister kadın tarafından söylenmiş olsun, önce söylenen söze icâb denir. Hanbelîler ise bu hususta diğer üç mezhebe muhalefet etmişler ve önce velînin veya vekilinin "falan Şadını sana nikahladım" veya "...seninle evlendirdim" demesi; koca veya vekilinin de "kabul ettim" veya "razı oldum" demesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Kabulün icâbtan öne alınması halinde akdedilen nikâh, Hanbelîlere göre sahih olmaz.
5- Üç mezheb, "kabui ettim" veya "razı oldum" demenin kabul için yeterli olacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Sonra eğer evlenen kendisi İse, "kabul ettim" veya "razı oldum" sözünün baş tarafına "kendim için..."; evlenen müvekkili ise "müvekkilim için..."; evlenen oğlu ise, "oğlum için..." kaydını koymalıdır. Şâfiîler buna muhalefet ederek, kabulde nikâh veya tezvic lâfzının açıkça telaffuz edilmesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Bu sözleri açıkça söylemeyip niyette tutmak, nikâh akdinin sıhhati açısından yeterli olmaz. Şâfiîlere qöre mutlaka "o kadınla evlenmeyi..." veya "onu nikâhlamayı kabul ettim" demek gerekir.
6- Bütün mezhebler, zamanla kayıtlı nikâhın batı! olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Damat adayı, velîye, "şu kadariık mehir karşılığında kızını iki haftalığına veya bir aylığına benimle evlendir" der ve velî de evlendirirse, bu nikâh bâtıl olur. Ama damat, bu nikâh akdine dayanarak gerdeğe girerse, ortada bir akid şüphesi bulunduğu için, kendisine had tatbik edilmez.
2- Nikâh akdinin şakayla da gerçekleşeceği hususunda bütün mezhebler ittifak etmişlerdir. Adamın biri, bir başkasına, ´kızımı seninle evlendirdim" der, diğeri "kabul ettim" diye cevap verirse ve bunu söylerken ikisi de gülmekte iseler, nikâh akdi gerçekleşir. Tıpkı talâk ve azâd etme gibi. Bunlar da, şakayla olsalar bile gerçekleşirler.
Üç mezheb, zorlanma durumunda yapılan nikâh akdinin gerçekleşmeyeceği hususunda İttifak etmişlerdir. Meselâ adamın biri şer´-an bilinen zorlama yöntemlerinden biriyle, "falan kadını kendime zevce olarak kabul ettim" demeye zorlanırsa, yapılan nikâh akdi gerçekleşmez. Hanefîler buna muhalefet ederek, bu durumda yapılan zorlamanın, nikâh akdinin gerçekleşmesine engel olmayacağını söylemişlerdir. Hanefîler´e göre kadın, kocayı kendisiyle evlenmeye zor-larsa, gerdekten önce mehir alma hakkına sahip olmaz. Kocası gerdeğe girip de kendisiyle cinsel ilişkide bulunursa, kadın mehr-i misil alma hakkına sahip olur. Açıkça görüldüğü gibi burada kastedilen zorlama, açıklaması üç mezhebe göre ileride verilecek olan veliyy-i mücbirin zorlaması değildir.
3- İcâb ile kabulün aynı mecliste yapılmasının zorunlu olduğu hususunda bütün mezhebler ittifak etmişlerdir. Velî, "kızımı seninle evlendirdim" der ve damat adayının (ya da vekilinin) "kabul ettim" demesinden önce akid meclisi dağılır; daha sonra bir başka yerde "kabul ettim" derse, nikâh akdi sahih olmaz.
Kabulle ilgili sözün icâbtan hemen sonra söylenmesinin şart olup olmadığı hususunda mezhebler ihtilâf etmişlerdir. Hanefîlerle Han-belîler, meclisin örfen devam etmesi halinde bu fevriyetin şart olmadığı hususunda ittifak halindedirler. Ama akdi yapanların, örfen meclisin dağılmış olduğuna işaret eden bir işle meşgul olmaları halinde, bilâhare yapılan kabulle akdedilen nikâh sahih olmaz. Şâfiî-lerle Mâlikîler fevriyeti (kabulün icâbtan hemen sonra yapılmasını) şart koşmuş, örfe göre fevriyeti haleldar etmeyecek az bir fasılayı müsamahayla karşılamışlardır.
4- Üç mezheb, kabulün icâbtan önceye alınmasının sahih olacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Damat adayı, "şu kadar mehir karşılığında, kızın falanla evlenmeyi kabul ettim" der, kızın velîsi de, "onu seninle evlendirdim" derse, nikâh akdi sahih olur. Aynı şekilde damat adayı, "kızını benimle evlendir" der, velîsi de "seninle evlendirdim" derse, damat adayı bundan sonra "kabul ettim" deme-se bile nikâh akdi sahih olur. Çünkü "kızını benimle evlendir" demesi, "onunla evlenmeyi kabul ettim" demek anlamına gelir. Ancak Hanefîler derler kk´lster koca, ister kadın tarafından söylenmiş olsun, önce söylenen söze icâb denir. Hanbelîler ise bu hususta diğer üç mezhebe muhalefet etmişler ve önce velînin veya vekilinin "falan Şadını sana nikahladım" veya "...seninle evlendirdim" demesi; koca veya vekilinin de "kabul ettim" veya "razı oldum" demesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Kabulün icâbtan öne alınması halinde akdedilen nikâh, Hanbelîlere göre sahih olmaz.
5- Üç mezheb, "kabui ettim" veya "razı oldum" demenin kabul için yeterli olacağı hususunda ittifak etmişlerdir. Sonra eğer evlenen kendisi İse, "kabul ettim" veya "razı oldum" sözünün baş tarafına "kendim için..."; evlenen müvekkili ise "müvekkilim için..."; evlenen oğlu ise, "oğlum için..." kaydını koymalıdır. Şâfiîler buna muhalefet ederek, kabulde nikâh veya tezvic lâfzının açıkça telaffuz edilmesinin gerekli olduğunu söylemişlerdir. Bu sözleri açıkça söylemeyip niyette tutmak, nikâh akdinin sıhhati açısından yeterli olmaz. Şâfiîlere qöre mutlaka "o kadınla evlenmeyi..." veya "onu nikâhlamayı kabul ettim" demek gerekir.
6- Bütün mezhebler, zamanla kayıtlı nikâhın batı! olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Damat adayı, velîye, "şu kadariık mehir karşılığında kızını iki haftalığına veya bir aylığına benimle evlendir" der ve velî de evlendirirse, bu nikâh bâtıl olur. Ama damat, bu nikâh akdine dayanarak gerdeğe girerse, ortada bir akid şüphesi bulunduğu için, kendisine had tatbik edilmez.