GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 02:27 am GMT +0200
UMRE
Hanefi ve Maliki mezheplerine göre, ömürde bir sefer umre yapmak sünnettir.
Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ömürde bir sefer umre yapmak vaciptir. Hanefi mezhebine mensup bazı ulemalar da vacip olduğu görüşündedir.
Hanefi mezhebine göre umrenin hükmü tavaftır. Bir kimse bu tavafta en az dört şavt yapmaz ise o kimsenin umresi fasid olur.
Dört şavtını yada tamamını yapmış ise o kimsenin umresi fasid olmaz. Şafii ve Hanbeli mezheblerine göre bir kimse tahallülden evvel cima yaparsa o kimsenin umresi fasid olur.
Şafii mezhebine göre tıraş yada kısaltma rükun olduğu için, dolayısıyla tahallül traş yada kısaltma ile hasıl olur.
Bir kimse umreyi fasid ederse, ittifakla o umreyi kaza yapması vaciptir. Hanefi ve Hanbeli mezheblerine göre umresini fasid eden kimseye bir koyun kurban vaciptir.
İmam-ı Şafii de bir kavlinde böyle söylemiştir. Fakat şafii mezhebine göre bir deve kurban etmesi gerekir.
UMRENİN FARZLARI
İhram (şarttır)
Tavaf (rükündur)
İmam-ı Şafii’ye göre umrenin rükunları beş tanedir;
1-İhram
2-Tavaf
3-Sa’y
4-Traş ya da kısaltma
5-Tertip
İmam-ı Azama göre ihram şarttır. Diğer üç mezhebe göre ihram rükundur.
İhramın keyfiyyeti aynı haccın keyfiyyeti gibidir. Yalnız başlangıçta umreye niyet edilir.
Haccın ihramında ne yasak ise umrenin ihramında da yasaktır. Umrenin mikatı bütün senedir.
Fakat Ramazan ayında yapmak sünnettir.
Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Ramazanda yapılan bir umre sanki bir hac gibidir.” (İbn Mace)
Arefe günü ve sonraki dört gün umre yapmak tahrimen mekruhtur. Hatta bazı Hanefi mezhebine mensub ulemalar bir kurban kesmek vacip olur demişlerdir.
UMRE İHRAMININ MEKAN MİKATI
İhrama Ten’im’de girmek efdaldir. Fakat İmam-ı Şafii’ye göre Cu’rane daha efdaldir.
Bundan sonra Ten’im gelir. Bütün ulemaların ittifakıyla umre de tavaf rükundur.
UMRE’nin VACİPLERİ
İmam-ı Azama göre umre’nin vacipleri iki tanedir;
1-Sa’y
2-Tıraş yada kısaltma
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’Yİ ZİYARET
Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“İrtihalimden sonra beni ziyaret eden, sağlığımda ziyaret etmiş gibidir.” (Taberani)
Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Vaziyeti müsait olup da beni ziyarete gelmeyen bana eziyet etmiş olur.” (ibn-i Adiyy)
Hz. Peygamber (a.s.v) efendimizi ziyareti kasdeden kimse, yolda bol bol salavât getirmelidir.
Medine-i Münevvere’nin duvar ve ağaçlarını gördüğü zaman şöyle dua etmelidir.
Manası:
“Allah’ım! Burası Resulünün haremidir, sen bu harem sayesinde beni cehennem ateşinden koru, azabından ve hesabının çetinliğinden koru.”
Medine’ye girdiği zaman Hz. Peygamber (a.s.v)’in şehri olduğunu düşünerek tevazu ve saygı ile şehre girilmelidir.
Medine’ye Girerken de şu duayı okumalıdır;
Manası:
“Allah’ın yüce ismi ile, Resulullah (s.a.v)‘in sünneti üzere Rabbim beni dahil ettiğin bu kutsal beldeye esenlik ve hoşnutlukla koy, çıkaracağın yerden selametle çıkar, bana yüce katından destekleyici kuvvet ihsan ele.”
Medine şehrini gördüğün zaman, Allah-u Zülcelal’in Resulüne ayırdığı ve Hz. Peygamber (a.s.v)’in hicret ettiği bir şehir olduğunu, ilahi emirlerin ve Peygamberimizin bir çok sünnetlerinin burada meşru olduğunu, vefat edinceye kadar buradan düşman ile harb edip İslam dinini ilan ettiğini, sonra kendisinin ve kendisinden sonra hilafet vazifesini ifa eden iki dostunun yani Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (R.Anhüma)’in burada bulunduğunu hatırla.
Sonra Hz. Peygamber (a.s.v)’in buralarda gezdiğini düşünerek o nisbette huşu ve huzur içinde yürü. Hz. Peygamber (a.s.v)’in kalbine Allah-u Zülcelal’in verdiği büyük ilim ve marifeti ve Habibinin adını yücelterek kendi İsm-i şerifiyle bile andığını, konuşurken yüksek sesle de olsa Hz. Peygamber (a.s.v)’e hürmetsizlik edenin amelini mahvettiğini düşün.
Sonra, O’nu görüp, sözünü dinleyen ve O’nunla konuşan Ashab-ı kiramına Allah-u Zülcelal’in büyük lütuflarını düşün. Onu ve Ashabını göremediğine üzüntü duy.
Sonra dünya da görmek şerefine nail olamadığın gibi ahirette de görememek tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşün ve bu korkuyu hisset!
Hz. Peygamber (a.s.v)’in mescidine vardığın zaman, buranın aslında bir arsa iken, Allah-u Zülcelal’in burasını Habibine ilk ve en üstün müslümanlara mescid olarak seçtiğini, ölü ve diri nice makbul müslümanların burada toplanıp namaz kıldıklarını düşün.
Buraya girmekle beraber Allah-u Zülcelal’in seni de bağışlayacağını kuvvetle ümit et, huşu ve hürmet ile bu mescide gir.
Minber ile Ravzanın arasında namaz kılmaya gayret et
Çünkü mescid genişletilmeden önce Hz. Peygamber (a.s.v) burada namaz kılardı. Namazlarını burada kılmaya gayret et. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:,
“Kabrim ile minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havuzun üzerindedir.” (Buhari, Müslim)
Hanefi ve Maliki mezheplerine göre, ömürde bir sefer umre yapmak sünnettir.
Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre ömürde bir sefer umre yapmak vaciptir. Hanefi mezhebine mensup bazı ulemalar da vacip olduğu görüşündedir.
Hanefi mezhebine göre umrenin hükmü tavaftır. Bir kimse bu tavafta en az dört şavt yapmaz ise o kimsenin umresi fasid olur.
Dört şavtını yada tamamını yapmış ise o kimsenin umresi fasid olmaz. Şafii ve Hanbeli mezheblerine göre bir kimse tahallülden evvel cima yaparsa o kimsenin umresi fasid olur.
Şafii mezhebine göre tıraş yada kısaltma rükun olduğu için, dolayısıyla tahallül traş yada kısaltma ile hasıl olur.
Bir kimse umreyi fasid ederse, ittifakla o umreyi kaza yapması vaciptir. Hanefi ve Hanbeli mezheblerine göre umresini fasid eden kimseye bir koyun kurban vaciptir.
İmam-ı Şafii de bir kavlinde böyle söylemiştir. Fakat şafii mezhebine göre bir deve kurban etmesi gerekir.
UMRENİN FARZLARI
İhram (şarttır)
Tavaf (rükündur)
İmam-ı Şafii’ye göre umrenin rükunları beş tanedir;
1-İhram
2-Tavaf
3-Sa’y
4-Traş ya da kısaltma
5-Tertip
İmam-ı Azama göre ihram şarttır. Diğer üç mezhebe göre ihram rükundur.
İhramın keyfiyyeti aynı haccın keyfiyyeti gibidir. Yalnız başlangıçta umreye niyet edilir.
Haccın ihramında ne yasak ise umrenin ihramında da yasaktır. Umrenin mikatı bütün senedir.
Fakat Ramazan ayında yapmak sünnettir.
Nitekim Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Ramazanda yapılan bir umre sanki bir hac gibidir.” (İbn Mace)
Arefe günü ve sonraki dört gün umre yapmak tahrimen mekruhtur. Hatta bazı Hanefi mezhebine mensub ulemalar bir kurban kesmek vacip olur demişlerdir.
UMRE İHRAMININ MEKAN MİKATI
İhrama Ten’im’de girmek efdaldir. Fakat İmam-ı Şafii’ye göre Cu’rane daha efdaldir.
Bundan sonra Ten’im gelir. Bütün ulemaların ittifakıyla umre de tavaf rükundur.
UMRE’nin VACİPLERİ
İmam-ı Azama göre umre’nin vacipleri iki tanedir;
1-Sa’y
2-Tıraş yada kısaltma
MEDİNE-İ MÜNEVVERE’Yİ ZİYARET
Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“İrtihalimden sonra beni ziyaret eden, sağlığımda ziyaret etmiş gibidir.” (Taberani)
Hz. Peygamber (a.s.v) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Vaziyeti müsait olup da beni ziyarete gelmeyen bana eziyet etmiş olur.” (ibn-i Adiyy)
Hz. Peygamber (a.s.v) efendimizi ziyareti kasdeden kimse, yolda bol bol salavât getirmelidir.
Medine-i Münevvere’nin duvar ve ağaçlarını gördüğü zaman şöyle dua etmelidir.
Manası:
“Allah’ım! Burası Resulünün haremidir, sen bu harem sayesinde beni cehennem ateşinden koru, azabından ve hesabının çetinliğinden koru.”
Medine’ye girdiği zaman Hz. Peygamber (a.s.v)’in şehri olduğunu düşünerek tevazu ve saygı ile şehre girilmelidir.
Medine’ye Girerken de şu duayı okumalıdır;
Manası:
“Allah’ın yüce ismi ile, Resulullah (s.a.v)‘in sünneti üzere Rabbim beni dahil ettiğin bu kutsal beldeye esenlik ve hoşnutlukla koy, çıkaracağın yerden selametle çıkar, bana yüce katından destekleyici kuvvet ihsan ele.”
Medine şehrini gördüğün zaman, Allah-u Zülcelal’in Resulüne ayırdığı ve Hz. Peygamber (a.s.v)’in hicret ettiği bir şehir olduğunu, ilahi emirlerin ve Peygamberimizin bir çok sünnetlerinin burada meşru olduğunu, vefat edinceye kadar buradan düşman ile harb edip İslam dinini ilan ettiğini, sonra kendisinin ve kendisinden sonra hilafet vazifesini ifa eden iki dostunun yani Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (R.Anhüma)’in burada bulunduğunu hatırla.
Sonra Hz. Peygamber (a.s.v)’in buralarda gezdiğini düşünerek o nisbette huşu ve huzur içinde yürü. Hz. Peygamber (a.s.v)’in kalbine Allah-u Zülcelal’in verdiği büyük ilim ve marifeti ve Habibinin adını yücelterek kendi İsm-i şerifiyle bile andığını, konuşurken yüksek sesle de olsa Hz. Peygamber (a.s.v)’e hürmetsizlik edenin amelini mahvettiğini düşün.
Sonra, O’nu görüp, sözünü dinleyen ve O’nunla konuşan Ashab-ı kiramına Allah-u Zülcelal’in büyük lütuflarını düşün. Onu ve Ashabını göremediğine üzüntü duy.
Sonra dünya da görmek şerefine nail olamadığın gibi ahirette de görememek tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşün ve bu korkuyu hisset!
Hz. Peygamber (a.s.v)’in mescidine vardığın zaman, buranın aslında bir arsa iken, Allah-u Zülcelal’in burasını Habibine ilk ve en üstün müslümanlara mescid olarak seçtiğini, ölü ve diri nice makbul müslümanların burada toplanıp namaz kıldıklarını düşün.
Buraya girmekle beraber Allah-u Zülcelal’in seni de bağışlayacağını kuvvetle ümit et, huşu ve hürmet ile bu mescide gir.
Minber ile Ravzanın arasında namaz kılmaya gayret et
Çünkü mescid genişletilmeden önce Hz. Peygamber (a.s.v) burada namaz kılardı. Namazlarını burada kılmaya gayret et. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:,
“Kabrim ile minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havuzun üzerindedir.” (Buhari, Müslim)