hafiza aise
Tue 27 September 2011, 12:05 pm GMT +0200
MÜJDELERİN EN GÜZELİNİ EN GÜZELDEN ALDI ÜMMÜ EYMEN (R.A)
Aralık 2009 51.SAYI
GEL, HALA BEKLER MEDİNE
İlk yolculuğu Allah Rasulü’nün (s.a.v)
Ve annesiyle de ilk ve son yolculuğu
Bilir mi bu topraklara yine gelecek
Yorgun gelecek
Ayrılırken bir kez bakıp doğduğu topraklara “Şu dünyada en sevdiğim yer sensin Mekke. Fakat çocukların bana burada rahat vermediler” diyecek ve gelecek,
Annesini son kez gördüğü bu topraklara
Hz. Peygamber, Amine ve Ümmü Eymen birliktedirler Medine’de
Amine bilmez şimdi,
Ümmü Eymen bilmez, Hz. Peygamber (s.a.v) bilmez.
Bir gün bu toprağın insanları diyecekler
“Ey Peygamber, şehrinin insanları seni üzüyorsa biz sevindirelim
Seni hor görüyorlarsa biz sana sahip çıkalım
Getirdiğin hakkı kabul etmiyorlarsa gel o hakkı birlikte tutup kaldıralım
Birlikte doğrulayalım
Doğrun doğrumuz olsun.
Toprağımız toprağın
Gel…”
O gün gelecek ve bu şehir, bu topraklar “hoş geldin” diyecek
Toprak bilmiyor şimdi şehir bilmiyor
Biliyor birileri
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler onu (Peygamberi) kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyleyken içlerinden bir kısmı hakikati bile bile gizlerler.”
(Bakara, 146)
Medine’deyken Ümmü Eymen’in (r.a) yanına Yahudi alimlerinden iki kişi geldiler. Muhammed’i (s.a.v) görmek istediler. Ümmü Eymen (r.a) getirdi. Yahudiler çocuğu uzun uzun incelediler. Ve Ümmü Eymen’e (r.a) şöyle dediler:
“Bu çocuk gelmesi beklenen son peygamberdir. Bu şehir de onun hicret edeceği yerdir. Bu şehirde büyük hadiseler vuku bulacak,
savaşlar olacaktır.”
Toprak da duydu şimdi seninle ey Ümmü Eymen
Medine sokakları duydu
İnsanlar uykudayken şehir duydu
Şimdiden bekler Medine
Şimdiden sonra hep bekler Medine…
Birileri kendi bildiklerini kendilerinden bile gizlese ne var?
Ancak kendi dünyalarını karartırlar
Ancak kendi gözlerini yumarlar
Ve bu güneşin doğmasına engel değil
Güneşin aydınlatmasına engel değil
Medine’nin beklemesine engel değil…
BİR ÖMÜR, BİN ÖMÜR
Üç kişi çıkmıştınız
İki kişi döndünüz
Fakat omuzlarında
şimdi sanki dünya
Omuzlarında geçmiş
Omuzlarında gelecek
Omuzlarında zaman
Getirdin Abdulmuttalip’e,
dedesine teslim ettin
Annesinin emanetini
Zamanın emanetini
Fakat bırakmadın
Hep yanında oldun
Hep hizmetinde oldun
Bir ömür, bin ömür hizmetinde oldun
HANGİ ŞEHİR YAKINDIR ŞİMDİ?
Zordu ilk Müslümanlardan olmak
Güzeldi
Bir yolculuk bekliyordu Müslümanları
Bir şehir bekliyordu
Uzaklarda bir şehir
Sana uzak olmayan bir şehirdir
orası ey Ümmü Eymen
Habeşistan
Senin şehrin, senin toprakların
Ama uzak sana
Mekke’den daha uzak
Şimdi adım adım uzaklaştığın Mekke’den daha uzak
Belki bir kez gittiğin Medine’den daha uzak
Mekke, bir gün kucağına aldığın çocuğun şimdi sokaklarında “Allah bir” dediği; Medine bir gün o emaneti “Allah bir” diyerek karşılayacak şehir
Habeşistan seni bekleyen şehir
Yürü Ümmü Eymen seni bekleyen şehre, şehrine, Habeşistan’a
İçinde bin Mekke’yle bin Medine’yle yürü
HÜKMÜ KALKAR YERİN VE GÖĞÜN
Ve bir gün yine hicret yollarındaydın
Bir şehre hicret ediyordun ki müjdesini yıllar önce almıştın
Şimdi muhacirdin işte o şehrin yollarında
Yol çetin, uzadıkça uzar
Yol, özlem uzadıkça uzar
Hasret arttıkça zorlaşır, ağırlaşır
Henüz Revhada’sın
Otuz altı mil var Medine’ye
Kaç otuz altı gelir şimdi o yol
Bir günlük yol olsa bin yıl gelir
Bir damlacık suyun kalmış
Bilirsin ki Allah var
Bu yolda düşersen de
Şehre ulaşırsan da
Ve göklerden bir ip sarkar
Ucunda bir kova
İçinde su
Sulardan daha berrak
Şerbetlerden daha tatlı
İçersin, içersin
Bir ömür içer, bin ömür içersin
Diyorsun ki “bir daha susamadım”
Suyun sahibi yetişince suyun hükmü mü kalır,
Gönül suya erişince susuzluğun hükmü mü kalır?
O EN VEFALI
“Annemden sonra
annem” dedi sana
Unutmadı
Bir gün kendini ellerinde buluverdiği elleri unutmadı
Bin bir güçlükle Mekke’ye kendini getiren yolları, o yollardaki yoldaşını unutmadı
“Vefa duygusu imandandır” dedi
İmanını kalbine vefayla yazdı
Sen de sevdin öyle bir sevişle
İmanı yazdın kalbine
öyle bir yazışla
O zor günde hani adı Uhud olan, hani yiğitlerin düştüğü, Rasulullah’ın (s.a.v) kanının toprağa düştüğü o günde sen de yanındaydın ol Rasul’ün (s.a.v)
Yaralılara su taşırdın
Hani bir ara karışmıştı ortalık
Denilmişti “Allah Rasulü öldü!”
Meydan toz duman
Dağılmıştı Müslümanlar
O Müslümanlara dedin ki, “Burada iğ var. Bari onu al da iplik bük. Kılıcını da getir bana, kadınlarla çarpışayım”
Yüreğinden yürek vermiştin yüreksiz kalanlara
Güç vermiştin güçsüz kalanlara
Hatırlatmıştın unutanlara
SENİ TERCİH EDEN EY PEYGAMBERİM…
“Cennetlik bir hanımla evlenmek isteyen Ümmü Eymen’le evlensin.”
Eşi Ubeyd bin Zeyd, Huneyn Seferi’nde şehit olmuştu
Artık bir şehit eşiydi
Ümmü Eymen (r.a)
Ve bugün cennetle böyle müjdeleniyordu.
BİZİMLESİN, BUNU DUYDUĞUMUZ HER ANDA
Bir gün Ebu Bekir Ömer’e
(Allah onlardan razı olsun)
gelerek şöyle dedi:
“Haydi, gel Ümmü Eymen’e gidelim. Rasulullah onu nasıl ziyaret ediyorsa biz de öyle
ziyaret edelim.”
Vardılar Ümmü Eymen’e (r.a)
Ümmü Eymen (r.a) ağlamaya başladı. Ebu Bekir (r.a)
ile Ömer (r.a) sordular:
“Niçin ağlıyorsun ey Rasulullah’ın annesi. Bilmez misin Allah nezdindeki makamı Rasulullah için daha hayırlıdır.”
Ümmü Eymen (r.a) şöyle dedi:
“Ben onun için Allah yanındaki yerin daha hayırlı olduğunu biliyorum. Lakin ben şunun için ağlıyorum. Göklerden vahiy kesildi.”
Göklerden vahiy kesildi
Yeni bir vahiy gelmez artık
Lakin vefa iner hala
Dostluk iner
Hicret iner üzerimize
Bir insan vefa gösterse bir başka insana, vefa imandandır diye
O vefalıydı diye
Peygamberimiz dolaşır aramızda
Ve vahiy yazılır tekrar tekrar toprağımıza
Vahiy iner
tekrar tekrar üzerimize.
Elvida ÜNLÜ