sidretül münteha
Wed 11 May 2011, 03:50 pm GMT +0200
ULÜMU'L KUR'ÂN ÇALIŞMALARIYLA İLGİLİ ÖNERİLERİMİZ:
İlim dünyasının 19. asırdan itibaren bir çok dallarda büyük gelişme kaydettiği kuşkusuzdur. Özellikle beşerî ilimlerdeki gelişmeler mücavir alan sayılabilecek dinî ilimleri de hissedilir derecede şöyle veya böyle etkilemiştir. Fazla hızını kaybetmeyen bu ilmî gelişmeler, insanî anlayış ve kavrayışlardaki yeni yaklaşımların ve değişik değerlendirmelerin var olmasındaki motivasyon sürecini hızlandırmaktadır. İlimlerin ayrışması da bu paralelde hız kazanmıştır. Bir ilmin birden çok alt dallara ayrıldığını görmekteyiz. Hatta daha evvel ya hiç bilinmeyen veya fazla tanınmayan bir çok ilim disiplinin ortaya çıktığını veya tanınır hale geldiğini sevinerek müşahade etmekteyiz. Beşerî ilimlerden sosyoloji, psikoloji, antropoloji, ekonomi, hukuk siyaset v.b. alanlarda kaydedilen gelişmeler bunun en bariz örneğidir.
Ne var ki yeni gelişen veya kurulan bu ilimlerin büyük çoğunluğu Batılılar tarafından temellendirilip geliştirildi. Batılılar tarafından kuralları ve metotları belirlendi. Batılıların kültür normları bu ilimlerin alt yapısını oluşturdu. Batıda etkisi hiç küçümsenmeyen pozitivizim, bu ilimlerin oluşmasında 'kısmî de olsa' belirleyici oldu. Freud'un psikanalizde, Comte'un sosyolojide ve Marks'ın ekonomide belirleyici etkileri bilinen bir gerçektir.
Bu ilimlerin yapılarının oluşmasında Batılı pozitivist düşüncelerin yanı sıra hırıstıyan dindar düşünceler de hayli etkili oldu. Batılı düşünürler ister pozitivist olsun ister dindar olsun oluşturdukları ve geliştirdikleri ilmi disiplinlerin tamamında kendi pozitivist ve hristiyan/yahudi kültür normlarını kullanmışlardır. Dolayısıyla uluslararası bir kimlikle ilim mahfillerine çıkması gereken bu ilimlerin bazıları avrupai bir hüviyyetle göründüler. Böyle olunca da İslam gibi tevhid temeli üzerine kurulu bir dinin veya hayat normlarının büyük bir bölümünü bu dinden ilham alan bir toplumun bu ilimlerden istifadesi oldukça sınırlı olacaktır. Çünkü onların ölçütleri, hareket noktaları, uygulama alanları, gözlem sahaları, denekleri, karşılaştırma, örnek ve numuneleri, bütün bunları etkileyen veya yönlendiren kültür norm ve kavramları pozitivist veya Hristiyan/Yahudi hayattan fışkırmıştır, öyle ise bunları, tevhid dininin hayatında belirleyici olduğu bir toplum için hareket noktası yapmak; doğru karar verme ve gerçeği ispatlama açısından oldukça risklidir. İstenen isabetli neticeleri vermesi ya imkânsız olur veya sağlıklı olmaz. En az Müslüman topluluklar için sağlıklı, gerçekçi, verimli ve isabetli bilimsel neticeye varabilmek için sosyoloji, psikoloji gibi bazı fert ve toplum bilimlerinin İslamî kriterler paralelinde yeniden formüle etmenin zarureti aşikârdır. Zaten son zamanlarda Müslüman aydınlar tarafından ilgi duyulan ve mesailerinin bir kısmını kanalize etttikleri, bilgiyi İslamileştirme olgusu, bu zaruretin ortaya çıkışından başka bir şey olmasa gerek.
Yukarıda anlattıklarımızdan ötürü metodolojisi belli, mantığı net, kavramları açık bir Kur'ân Sosyolojisi, Kur'ân Psikolojisi ve Kur'ân Sosyal Antropolojisi'nin teşekkülü gereklidir. Her nekadar bu sahada bazı çalışmalar var ise de henüz netleşmediğine, müşahhas manada varlığından söz edilemeyeceğine inanıyoruz. Bu itibarla biz bu hususla ilgili olarak şunu öneririz: Akidesi sağlam, sosyolojiyi, din sosyolojisini, psikolojiyi ve din psikolojisini iyi bilen, Arapça'ya iyi vakıf olan Müslüman aydınların Kur'ân sosyolojisi, Kur'ân psikolojisi, hatta Kur'ân sosyal antropolojisi alanlarında yeni atılımlarda bulunmaları gerekir. Yeni hamleler yapmaları lazım. Böylece Kur'ân ilimleri üç yeni bilim dalına daha kavuşmuş olacaktır.
İkinci önerimiz Kur'ân coğrafyasının tesbiti. Çünkü Kur'ân'da bir çok yer ve bazı şehir isimleri geçmektedir. Bunları bugünkü, modern teknolojilerle, arkeolojik kazılarla v.b. vasıta ve araçlarla yeniden tesbit etme imkânı olabileceğine inanıyoruz. Bu konuda daha önce tanıtmağa çalıştığımız Dr. Muhammet Beyyumî Mihran'ın dört ciltlik eseri büyük bir boşluğu doldurduğuna kanaat ediyoruz. Ama değinmediği bazı hususlar vardır. Mesala Lut kavminin kıssasına ve coğrafyasına, Hz. Peygamber'le müşriklerin savaşlarının geçtiği yerlere hiç değinmemiştir. Halbuki İlmî bir disiplin olmanın en önemli şartı kapsayıcı olmasıdır.
Bu alana eski alimler her ne kadar ilgi göstermiş ve kitaplarında Kur'ân'da geçen coğrafî yerleri tesbite çalışmışlar ise de, ancak bugünkü teknik yöntemlerle yapılan kazılara dayalı ve bazı kitabelerle destekli olmaktan uzaktırlar. Bunun için bu günkü çağdaş ilim çevrelerinin güvenini fazla alamamaktadırlar. Öyle ise bu konunun yeniden değerlendirme zarureti vardır. Ancak ciddi ve yoğun bir insanî çaba neticesinde ortaya çıkabilecek bu bilim kolunun Kur'ân ilimleri sahasında önemli bir konuma sahip olacağı kesindir. Konu, sabırlı ve dirayetli bir araştırma ekibi beklemektedir.
Üçüncü önerimiz, Kur'ân ilimleri ve tefsirinin bilgisayara yüklenmesi. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye'de bu sahada ufak tefek bazı çalışmalar var ise de yeterli olmaktan uzaktırlar. Halbuki araştırmacı, kitaplardan daha fazla bilgisayardan istifade edebilir. Kur'ân ilimleri ve tefsirine derinlikli bir şekilde vâkıf olan bir ekibin gözetiminde hazırlanacak bir programın hem zaman bakımından hem de bir çok meseleye vâkıf olma açısından çok faydalı olacağı kesindir. Programla ilgili olarak düşündüğümüz bazı hususları arzedip gerisini bu konuya ilgi duyacak zatlara bırakıyoruz. Önce şu mazeretimizi belirtmeden geçemeyeceğiz. Bilgisayar program yapımı konusunda hiç bilgi sahibi değiliz. O hususta bilgi sahibi olsaydık belki daha değişik ve ideal önerilerde bulunurduk.
Tefsirle ilgili hazırlanacak bir programda evvela, sûrenin ismi/isimleri, Mekkî, Medenî veya kaç âyetin Mekkî/Medenî oluşu, sûrenin ana konusu/konuları, fazileti ile ilgili sahih rivayetleri, fasılaların hangi harflerle bittiği, âyet ve kelime sayısı, usulî bilgiler (yani sûrede varsa nasih, mensuh, âm, has, mutlak, mukayyet v.b. ) sûrenin nüzul sırası, içerisindeki ahkâm âyetleri, garib kelimelerin manaları ve edebî sanatlar kaydedilmeli. Buraya kadarki malumat giriş niteliğinde olacaktır.
Sûre âyetlerinin tefsirine geçilirken önce iniş sebebini, akabinde âyetle ilgili gelen rivayet tefsirlerini, dirayet manalarını; sonra, varsa ahkâmi görüşleri nakletmek uygun olacaktır. Kıraat ve î'rab vecihlerine manada değişikliğe sebebiyet verdiği ölçüde yer verilmelidir. Âyet, bugünkü ilmî verileri içeriyorsa mutlaka yer verilmelidir. Araştırmaya yardımcı olmak amacıyla âyetlerin manasında tercih edilen görüş göz önünde bulundurularak toplu manalar verilmelidir. Âyetlerin önceki âyetle münasebeti varsa kaydedilmelidir. Kelimelerin etimolojisi, ihtiyaç duyulabilecek kelimelerde kaydedilmelidir.
Ulumu’l-Kur'ân sahasında ise, özellikle özlü bilgilerin yüklenmesine öncelik verilmelidir.
Mesela: Önemli yeni ve eski kaynaklar içerdikleri konularla beraber yüklenmelidir. Özellikle günümüzde daha ziyade ihtiyaç hissedilen konular belirlenip yüklenmeli, Nesh gibi konuların ihtilafına ve âyet sayılarına da yer verilmeli.
Kur'ân'ın konuları detaylı bir şekilde tesbit edilip her konu başlığı altında ilgili âyetler kaydedilmelidir. Konularla ilgili müstakil eserler varsa sıralanmalıdır.[591]
[591] Doç. Dr. Halil Çiçek, 20. Asırda Kur’an İlimleri Çalışmaları, Timaş Yayınları: 244-246.