Eslemnur
Mon 27 September 2010, 03:14 am GMT +0200
Ülülemr'in Vasıfları
Bu vasıflar (Qualifications) meselesi hakkında İslâmî noktayı nazardan büyük ehemmiyeti bulunduğunu düşünmek lâzımdır. Hattâ, ben şu kadar da diyebilirim ki, İslâmî düsturun yürümesi veya yürümemesi münhasıran buna bağlıdır.
Emaret (Emirlik: devlet (başkanlığı) ve Şûra Meclisinin azası olabilmek için kanunî bir ehliyet tanınmalıdır. Bunun için, seçim üzerinde nezaret edecek birisi veya bir heyet ve yahut da bir hâkim veya hâkimler heyeti bulunmalıdır ki, bir kimsenin seçilip seçilememek hususunda ehliyeti olup (Eligible) olmaması üzerine daha önceden karar versin. Bundan başka ikinci bir şekil ehliyet dahi bulunmalıdır: Bu ehliyet de seçecek olan kimseler hakkında olması icap edecektir ki, bunlar seçilecek olan şahsın da seçilebilmesi, seçimin olabilirliği veya hakkında onay verilmesi bakımından ehliyetli midirler, değil midirler bunun önceden tayin edilmiş olması gerekir. Birinci şekil ehliyet, bir ülkenin on milyonlarca ahalisinin arasında herkes için olabilir. Fakat ikinci şekildeki ehliyet ancak amelî ve fiilî olarak bir ülkenin milyonlarca ahalisi arasından bir kaç kişi de bulunabilir. Birinci kısım ehliyet için Anayasada bazı amelî maddeler ve hükümler (Operative Clauses) konmalıdır ki, bunlar seçimlerde dikkate alınırlar. Fakat ikinci kısım ehliyet için, bu ehliyetin ölçüleri, Anayasanın ve Düsturun bütün ruhunda mevcut bulunmalıdır. Bir Anayasanın, bir Düsturun muvaffakiyeti münhasıran o zaman mümkündür ki, cumhuri halkın (Halk topluluğunun hepsinin) fikirlerini ve düşüncelerini terbiye edip sahih ve doğru bir seçim için hazırlıyabilsin. Tâ ki, halk da seçecekleri kimsenin evsafını Ana yasa veya Düsturun ruhuna uygun olup olmıyacağını ayırt edebilsinler.
Kur'an-ı Kerimde ve Hadis-i Şerifde bu her iki kaynakta da, bu iki çeşit ehliyetten bahisler vardır. Birinci kısım ehliyet için, dört esas üzerinde durulmuştur:
1. Müslüman olmak. Nitekim Kur'an-ı Kerim bu hususta şöyle buyuruyor:
"Ey iman etmiş bulunan kimseler Allaha itaat ediniz ve O'nun Resulüne de itaat ediniz ve kendi içinizden olan ülülemre de..."
(En – Nisa: 59).
2. Erkek olması lâzımdır. Nitekim Kur'an-ı Kerim-
de buyurulmuştur:
"Erkekler kadınların koruyucularıdır."
(En – Nisa: 34)
Bu hususta Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuşlardır:
"İşlerinin idaresini kadınların eline bırakmış olan kavim felah bulamaz."
(Buharî)
3. Akil ve reşid olması lâzımdır. Nitekim. Kur'an-ı
Kerim de bu hususta şu emri ihtiva etmektedir:
"Allahın sizi başına koymuş bulunduğu mallarınızı, akılsızların eline vermeyiniz."
(En-Nisa: 5).
4. İslâm ülkelerinin sakini olması lâzımdır. Nitekim bu mevzuda da Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmuştur:
"İman edip de hicret etmemiş olanları, hicret edinceye kadar korumak hususunda size bir şey düşmez."
(El-Enfâl: 72).
İşte kanunî vasıflar bu dört vasıftan ibarettir. Bu vasıflara malik bulunan herkes, Emirliğe (devlet reisliğine) ve Şûra Meclisinin azalığına (Parlamento üyeliğine) seçilebilme hakkına sahiptir. Bunlar için bu kimsenin ehliyeti vardır. Şimdi de şu sual ortaya çıkar: Sayısız ve hesapsız kimseler bu vasıflara sahip bulunduktan sonra, seçilmek isterler veya seçilmek istemezler. Böyle bir durumda ne olacak? Bu sualin de cevabını yine Kur'an-ı Kerimde ve Hadis-i Şerifte bulacağız:
"Allah size emreder ki, emanetleri ehil olanlara emanet edesiniz."
(En-Nisâ: 58)
"Allah indinde sizin en değerliniz, sizin en muttaki bulunanızdır."
(El-Hücurat: 13)
O dedi ki: Elbette Allah onu sizin üzerinize seçti. Ona bilgi ve cisim (kuvveti) bakımından üstünlük verdi.
(El-Bakara, 247)
"Kalbini kendi zikrimizden gafil kıldığımız ve kendi hevâ-i nefsine tabi olan ve işinin ölçüsünü kaçırmış bulunan kimseye itaat etme."
(El-Kehf: 28).
"Her kim bid'at koyan kimseyi överse, elbette ki İslâmın dağılması için yardım etmiş olur."
(El-Beyhakî)
"Allaha yemin ederim ki, biz öyle bir kimseye işlerimizi emanet edemeyiz ki, bu kimse herhangi bir kimseden bir şey beklesin yahut da haris bir kimse olsun."
(Buharî ve Müslim)
"Elbette ki, bizim indimizde sizin içinizde en hain kimse, en çok şey isteyen haris kimsedir."
(Ebu Davud)
Bu vasıfların bazısı her zaman Anayasaların birçoğunda da bulunabilir. Fiilî olarak da dikkate alınır. Meselâ mevki düşkünü bir kimse seçilmek hususunda ehliyetsiz olarak vasıflandırılmıştır. Başka vasıflarda kanunî ölçüler tayin edilmiş olmamakla beraber, bizim Anayasamızda veya Düsturumuzda esas hidayetler de vardır. Seçime nezaret edecek olan şahıs veya heyetin vazifelerine şunu da ilâve etmek icap eder ki, bu şahıs veya heyet her seçim zamanı seçilecek olan kimsenin vasıflara uygun olup olmamak hususunu halka bildirsin. Şunu da bildirsin ki, böyle bir kimse İslâmın istediği ülülemr olmak bakımından ehliyete haizdir.