- Ülkede Demokrasi Partide Demokrasi

Adsense kodları


Ülkede Demokrasi Partide Demokrasi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Mon 11 June 2012, 06:33 pm GMT +0200
Ülkede Demokrasi, Partide Demokrasi
Mustafa ŞENTOP • 51. Sayı / GÜNDEM


Siyasi partiler ve seçim demokratik hayatın temel iki unsuru. Nitekim Anayasa’da, siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak gösterilir. Siyasi iktidarın halka dayanmasını sağlayan ve demokrasiyi keyfî idare biçimlerinden ayıran ise seçimdir.

Seçimler ülke içinde merkezî siyasi iktidarın ve yerel yönetimlerin belirlenmesi bakımından önem taşıyorlar. Seçim denilince akla gelen de genellikle bu. Ancak, demokrasilerde seçim, sadece milletvekili ve mahalli idare yöneticilerinin belirlenmesi için öngörülmüş değil. Bu seçimler siyasi partilerin görünen faaliyetlerinin değerlendirilmesi bakımından önemli. Bir de, belki onlar kadar önemli olan, ancak bir “iç” mesele olduğu için gözlerden uzak tutulan ve üstü örtülü kalan seçimler var. Bunlar parti içinde yöneticilerin ve yönetim organlarının belirlendiği seçimler ve siyasi partilerin kongreleridir.

Ülke genelinde yapılan seçimlere bütün siyasi partiler katılıyor ve tabii ki buna saygı duyuyorlar. Ancak “seçim”e gerçekten saygı duymak, siyasi hayatın her aşamasında seçimleri işler hale getirmekle mümkün. Bu maksadı sağlamak için kanunlar siyasi parti organlarının da seçimle belirlenmesini öngörmüş. Bir kanuni mecburiyet olan bu mesele gerçekten içe sindirilemediği için ülkemizde demokrasi doğru biçimde algılanamıyor. Ülke içinde demokratik hayatı bütün kurum ve kuralları ile hâkim kılma mücadelesi verdiğini iddia eden partiler, parti içinde demokrasiyi de canlı, işler ve verimli kılmanın yollarını göstermeliler. Bu bakımdan kongreler, seçimler sadece bir kanuni mecburiyetten ibaret değiller; aslında açık bir anlayış, siyasete bakış farklılığını da gösterirler.

Siyasi partilerin kurumsallaşma bakımından yetersizliğini sadece askerî darbelerin ve parti kapatmaların etkisi ile açıklamak doğru değil. Siyasi partilerin kurumsallaşmasından söz ederken, teşkilat içinde ve oradan tabana, halka yayılan ortak/paylaşılan bir kültür, ortak/paylaşılan bir anlayış, ortak/paylaşılan bir bakış açısı temin edilebildiği sürece kurumsallaşma sağlam temellere dayandırılmış olacak. Bu amaca ulaşmanın ancak güçlü bir iletişimin kurulması suretiyle mümkün olacağı açık. Çift yönlü bir akış içinde olması gereken bu iletişim de, bir yön, fikir, plan, strateji, değerlendirme ve bilginin teşkilata aktarılması şeklinde, “merkezden çevreye” doğru oluşuyor. Diğer yön ise, parti tabanlarının fikir ve değerlendirmelerini, elde edilen uygulama sonuçlarını, istekleri, genel siyasi talepleri aşama aşama üst organlara taşımak suretiyle, “çevreden merkeze”, bir geri besleme olarak meydana geliyor. Böylece, bir yandan parti, teorik ve pratik bütün faaliyetinin nasıl algılandığını, ne derecede karşılık bulduğunu test ederken, diğer yandan, aynı siyasi görüşe sahip teşkilat mensuplarının farklı bir konumdan önereceği taze fikirlerle beslenme imkânı buluyor. Bir canlı organizmanın sağlıklı faaliyeti gibi, kalpten vücudun en ücra köşelerine pompalanan kan, belli bir ahenk içinde her bir köşeden tekrar geri çekilip kalbe taşınıyor.

Bu anlayış içinde, partilerin en küçük biriminden en üst birimlerine kadar, seçimlerin ne derecede önemli ve değerli olduğuna bir daha işaret etmek gerekiyor. 29 Mart seçimleri dikkatli okunduğunda, derindeki bir mesajın da bu olduğunu düşünüyoruz. Bazı partiler açısından görece “başarısızlık”larda parti içi demokrasinin hiçbir şekilde işletilmemesinin veya sadece göstermelik olarak işletilmesinin çok büyük etkisi görülüyor. Bazı partiler bakımından da görece “başarı”ların parti içi demokratik taleplere kısmen de olsa uygun hareket edilmesiyle sağlandığını söyleyebiliriz. Parti içi demokrasi, sanıldığı gibi, liderlik otoritesini ve parti disiplinini zayıflatan bir sonuç doğurmaz; tam aksine partilerin daha güçlü, dışarıdan kontrolü daha zor kurumsallaşmış yapılar haline gelmesini sağlar.