sumeyye
Thu 20 January 2011, 05:39 pm GMT +0200
ÜLKE SİYASETİ
Halifenin Gerekliliği:
Müslüman toplum içerisinde mutlaka bir halifenin bulunması gereklidir. Birçok maslahatın gerçekleşmesi buna bağlıdır. Bu maslahatları iki grupta toplamak mümkündür:
i. Ülke siyasetine dönük olan maslahatlar. Bunlar, ülkenin askerî yönden savunulması, zâlimlerin zulmüne son verilmesi, davaların çözüme bağlanması... gibi şeylerdir. Bu tür ihtiyaçlardan daha önce söz etmiştik.
ii. Millî/dinî siyasete dönük olan maslahatlar. İslâm dininin diğer dinlere üstün kılınması, ümmet içerisinde bir halife olmaksızın mümkün değildir. Bu görevleri cümlesinden olmak üzere halife, dinden çıkanlara, haramlığına dair nass bulunan şeyleri irtikap edenlere ya da farz olduğuna dair nass bulunan yükümlülükleri terkedenlere son derece şiddetli bir şekilde karşı koyacak, diğer din sâliklerini zelil kılacak ve onlardan horlayıcı bir şekilde cizye alacaktır. Aksi takdirde müslümanlar ile onlar mertebece müsavi olacaklar; iki fırkadan birinin diğerine üstünlüğü belirmeyecek ve onların düşmanlıklarım engelleyecek bir mani bulunmayacaktır. [132]
Hilâfete İhtiyaç Duyulan Alanlar:
Rasûlullah (s.a.), hilâfete ihtiyaç duyulan alanları dört başlık altında toplamıştır. Bunlar:
i. Mezâlim,
ii. Hadler,
iii. Kaza,
iv. Cihâd.
Sonra konu ile ilgili küllî esasların belirlenmesine ihtiyaç duyulmuş, cüz'îyat ise devlet başkanlarının takdirine, tebasma karşı iyi davranma ilkesine bırakılmıştır. [133]
Hilâfetle İlgili İlke Ve Esasların Belirlenmesi:
Hilâfetle ilgili ilke ve esasların belirlenmesinin çeşitli sebepleri vardır:
1. Hilâfet görevini üstlenen kimse zâlim ve zorba biri olur; hevâ ve heveslerinin peşinde koşturur, hak ve hakikata uymaz. Bu, onun halkı ifsadına sebep olur. Bu haliyle onun halka olan zararı, umulan faydasından çok olur. Yaptıkları şeyin doğru olduğunu iddia eder, maslahata tabi olduğunu söyler. Bu durumda konuyla ilgili genel esasların belirlenmesine ihtiyaç vardır; bunlara muhalefet edenlerin durumları açık olacak ve muahaze edilmeleri, halkın bu ilkelere dayanarak halifeye karşı koymaları sağlanacaktır.
2. Halife, insanlar arasında adaleti sağlamak, zâlimin zulmüne mani olmak zorundadır. Verilecek ceza, hacet miktarı kadar olmalı; fazla ya da eksik olmamalıdır. Davaların sonuca bağlanması konusunda hak ölçülerine göre hüküm vermelidir. Aksi takdirde halkın kendisine güveni kalmaz ve ihtilâf doğar. Mağdur olan taraf ve yakınları, içlerinde intikam duyguları beslerler ve bu gadirlikte bulunmaya kadar götürür. Ona karşı içlerinde kin ve güvensizlik yer eder. Kendi başlarına ihkâk-i hakka kalkarlar. Bu ise çok büyük bir mefsedettir.
3. Pek çok insan, ülke siyasetinde neyin hak ve doğru olduğunu idrak edemez. Buna rağmen ictihâd ederler ve sağa ya da sola yalpalarlar. Kimi çok katı olur, çoğu caydırıcılıkta az bulur; kimi gevşek ve yumuşak olur, azı çok görür. Kimi sahib-i telkin olur ve her davacıyı haklı sanır. Kimi sarp ve ayarsız olur ve insanlar hakkında kötü zanlar besler. Bütün bunların en ince ayrıntılarına kadar zabturapt altına alınması mümkün değildir; çünkü bu bir takat üstü yükümlülük olur. Bu durumda kaza ile ilgili esasların munzabıt ve iyice belirlenmiş olması gerekir. Zira insanların ayrıntılar üzerinde ihtilâf etmeleri, esaslar üzerinde ihtilâf etmeleri yanında daha hafif kalır.
4. Kanunlar, şeriattan neşet etmesi halinde, Hakk'a yaklaştıran birer kurbet olması açısından namaz ve oruç mesabesinde olur. Sünnet, halka hakkı hatırlatır.
Kısaca siyâsetle ilgili her şeyin, şehvanî ya da sebu'î[134] nefis sahibi kimselere havale edilmesi mümkün değildir. Halifelerin ne kadar âdil ne kadar zâlim olduklarını bilme imkânı yoktur. Teşrf ve miktarların belirlenmesi konularında zikrettiğimiz bütün izahlar, aynısıyla burada da geçerlidir.
Allah'u a'lem! [135]
[132] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/469.
[133] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/469-470.
[134] Saldırgan ruhlu.
[135] Şah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliğa İslâm Düşüncesinin İlkeleri, İz Yayınları: 2/470-471.