- Uhuvvet meyveleri

Adsense kodları


Uhuvvet meyveleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sumeyye
Mon 31 May 2010, 08:34 am GMT +0200
Uhuvvet Meyveleri



Ferdi donanımdaki zaaf ve boşlukları gidermenin -özellikle de bu asırda- en güzel yolu uhuvveti tesis etmek ve bu tesis içerisinde ölüm gelinceye kadar hayatı sürdürmektir Kişinin hayat yolunda düşüp kaymaya yüz tuttuğu her anda heyet üzere olan ilahi siyanet onu maruz kalacağı feci akıbetlerden kurtaracaktır

Böyle bir mazhariyetin sebepleri adına şunlar söylenebilir: Kolektif şuur içerisinde fert, kardeşlerinin gönlüyle Allah’a teveccüh eder, onların bakışıyla enfüs ve afak alemine bakar, onların ayaklarıyla bu alemlerde seyahat eder Ve böylece inhiraf noktalarında takılıp kalmaktan onların yardımıyla kurtulur Bu sebeple diyebiliriz ki aynı duygu, aynı düşünce ve aynı niyet etrafında adeta bir binanın tuğlaları haline gelmiş kimselerin hakka yönelişlerindeki enginliğe, fikir bazındaki zenginliğe hiçbir ferdin –dahi de, en kamil insan da olsa- ulaşması mümkün değildir Mümkün değildir zira gökler ötesinden gelen ilahi mesajda Yüce Yaratıcı, ferdi hareket eden insana vermeyeceği ekstra lütufları aynı mefkure etrafında birleşmiş gönül erlerine bahşedeceğini vaat buyurmaktadır Bu ekstra lütuflar ise şahs-ı manevi içerisinde yer alan ferdin hem dünyada hem de ukbada nimet sağanağına tutulmasına vesile olacaktır

Sürüden ayrılan koyunun kurda yem olduğu tarihi bir çok vak’ada müşahede edilmiştir Bunun en çarpıcı misali ise hiç şüphesiz Şeytan’dır O, imtihanla yüzyüze geldiğinde kibir boşluğundan küfür bataklığına düşüverdi Düşerken de kendisini tutacak, ona yardım edecek kimseyi bulamadı, iman kulesinden derin bir çukura yuvarlandı ve hayatını ebedi olarak kararttı İşte şeytan, ferdiyetçiliğin ve bencilliğinin bedelini telafisi imkansız böyle bir hüsranla ödedi

Bu açıdan denilebilir ki bir heyet içerisinde bulunan şahıs, zaafları gereği hataya, düşüp kaymaya yüz tuttuğunda kendisine omuz verecek, yardımına koşacak insanlar sayesinde heyet üzere olan rahmetin kuşatıcılığıyla o handikapları aşabilecektir Dünyadaki bu handikapları aşmakla kalmayacak ahirette de binbir türlü ihsanlarla karşılaşacaktır

Yaşanan bir vakıa ve ahirette yaşanacak bir hadise ile yukarıda arzetmeye çalıştığımız hususu biraz daha açmaya çalışalım:
Milli bir sporcu girmiş olduğu dünya şampiyonasında altın kupa kazanır Daha sonra jübile yapar, ticarete atılır Ticarette başarılı olamaz, iflas üstüne iflas yaşar Neticede bir hayli borç altına girer ve bir gün borçlarını ödeyemez hale gelir Alacaklılar dava açar, icra devreye girer, bu şahsın elinde ne varsa alınır, fakat borçları bir türlü bitmez Alacaklılar onun sahip olduğu altın kupayı da talep ederler Kupanın alınıp- alınamayacağıyla alakalı mesele mahkemeye intikal eder Hakim, şahsın kupayı alırken kendi adına almayıp millet adına aldığını, dolayısıyle bu kupaya maddi bir değer biçilemeyeceğini, buna kalkışanların ise, millete yapılacak en büyük hakareti yapmış olacağı gerekçeleriyle bu kupayı bu şahıstan kimsenin almaya gücünün yetmiyeceğini söyler

Şimdi de ahirette yaşanacak hadiseyi aktaralım: Efendimiz (sav) “müflis kimdir?” diye sorar ve neticede müflisi kendisi tarif eder: “Müflis ahiret günü dağlarvari sevaplarla gelir fakat kimine sövmüş, kiminin gıybetini yapmış ve kiminin de kanını dökmüş olduğundan hak sahipleri gelir ve o şahsın bütün sevaplarını alırlar, sevapları onların haklarını ödemeye kafi gelmeyince alacaklıların günahları alınıp o kimsenin amel defterine yazılır İşte müflis odur” buyurmuşlardır

Bu iki hadiseyi yan yana getirip değerlendirdiğimizde şu sonuca ulaşabiliriz: Bir heyet içerisinde yer alıp duyguda, düşüncede, niyette, iradede, duada ve evrad u ezkarda üzerine terettüp eden vazifeleri yapmaya çalışan kimse bazı günahlarından dolayı ahirette müflis konumuna düştüğünde, hak sahipleri tarafından onun bütün ferdi sevapları alınacak Fakat bu durum kendisine kurtarmaya yetmeyecek O zaman amel defterinde heyet üzerine verilen sevaplar alınmak istenecek İşte bu noktada iştirak-i a’mal-i uhreviye düsturuyla elde edilen sevapların hiç bir kimse tarafından alınamayacağı söylenecek hak sahiplerine Çünkü fert bu sevapları alırken kendi adına almamış, heyet adına almıştır Millet adına verilen kupanın borçlar mukabili icra yoluyla alınamayacağı gibi heyet adına verilen sevaplar da alınamayacaktırBöylece o şahıs fermanını cehennem diye beklerken, heyetle gelen ekstra lütuflar onun kurtuluşuna vesile olacaktır Hak sahiplerinin hakları ise ilahi rahmetin ayrı bir dalga boyuyla kendilerine verilecektir
Cennete girmeden önce uhuvvetle gelen lütufların son halkası bir kudsî hadiste ne de güzel tablolaştırılmaktadır Cenab-ı Hak; “Benim rızam için birbirini seven, bir araya gelen ve ayrılan kimseler herkesin büyük bir endişeyle akıbetini beklediği mahşer meydanında nurdan minber üzerinde oturacak nurdan kimseler olacaklardır O kimselere peygamberler ve şehitler gıbta nazarlarıyla bakacaklar” diye buyurmaktadır

Evet, terazinin vaz’ edildiği, herkesin “defterim sağdan mı, soldan mı verilecek” kaygısını yaşayıp terden denizlere gark olduğu bir hengâmede işte o kimseler böyle bir sıkıntının zerresini yaşamayacak ve ebedi saadet yurtlarına doğru yürüyeceklerdir


Cengiz İnanır