hafiza aise
Fri 29 April 2011, 11:09 am GMT +0200
Uhud'daki Tedavi
Bu arada Hz. Ali, Resı1lullah'a su getirmişti. Önce suyu aldı ve içmek istedi; ancak belli ki kokusundan hoşlanmamıştı. Suyu mübarek yüzlerine döküp kanlarını yıkamaya başladı. Bir taraftan da:
- Nebi'sinin yüzünden kan akıtanlara karşı Allah'ın gazabı şiddetlendi, diyordu.
O'nu bu halde gören ve çok duygulanan kızı Fatıma Validemiz, bir taraftan babasının yüzünü siliyor, diğer yandan da sarılıp O'nu teselli etmeye çalışıyordu. Akan kanı durdurmak için bir hasır yakacak ve küllerini yaranın üzerine koyup kanı durdurmaya çalışacaktı.
Getirilen suyu içmediğini gören Muhammed İbn Mesleme hemen kadınların yanına koşmuş, onlardan su istiyordu. Ancak onlarda da su kalmamıştı. Ancak o, Resülullah'a su getirmeden geri dönmeyi düşünmüyordu ve gidip bir kuyudan bulduğu suyu Allah Resülii'ne getirerek takdim etti. Belli ki çok susamış olan Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), önce bu sudan içti ve ardından da, onun bu hassasiyeti karşısında Muhammed İbn Mesleme'ye dua etti.
Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), ortalığın biraz olsun durulduğu bu saatlerde tuttu Uhud'da öğle namazını kıldı. Belli ki namazını ayakta kılacak takati bulamıyordu; oturmuş, namazını öyle kılıyordu.
Biraz yüksek bir yere çıkıp da olup bitenleri görmek isteyen Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellern), yukarıda bulunan bir taşın üstüne çıkmak istemiş, ancak üzerindeki zırhların ağırlığıyla buna imkan bulamamıştı. Durumu müşahede eden Talha İbn Ubeydullah yine devreye girecek ve Allah Resülü'nün bu isteğini yerine getirmesine yardım edecekti. Bunun üzerine Resül-ü Kibriya Hazretleri, aynı zamanda başından bu yana yaptıklarından dolayı Hz. Talha için şunları söyleyecekti:
- Resülullah için yaptığı bu işlerden dolayı Talha'ya cennet vacip oldu!
Halid İbn Velid'le birlikte bir grup süvarinin geldiğini görünce de ellerini açacak ve şöyle dua edecekti:
- Allah'ım! Senin kuvvetinden başka hiçbir kuvvetin hükmü yoktur. Şu beldede bu bir avuç insandan başka Sana kullukta bulunacak kimse yoktur; Sen onları helak etme! Allah'ım! Onların bize karşı bir üstünlük sağlamalarına imkan yoktur; Sen onlara bu fırsatı verme!
Bu sırada Hz. Ömer gibi Muhacirlerden bir grup okçu ileri atılmış ve gelen atlılara karşı ok yağdırmaya başlamıştı. Savaş öncesinde tepeye yerleştirdiği okçulara dediği gibi, süvariler üzerlerine yağan ok yağmuruna karşı duramayıp kısa zamanda geri dönmek zorunda kalacaklar ve böylelikle Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashab-ı kirarn hazeratı bir beladan daha masun kalacaktı.
Ziyôd İbn Seken'in ağır yaralı olduğu haberi verilmişti; hemen
onu yanına getirmelerini emir buyurdu. Zira Ziyad, geçici bir kargaşa anında insanlar dağılıp da Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellern):
- Şunlara karşı kim göğüs gerip de bizi koruyabilir, şeklindeki talebine karşılık:
- Ben ya Resülullah, diye haykırmış ve yanındaki beş arkadaşıyla birlikte ölümüne Allah Resülü'nü korumaya başlamıştı. Gayretleri gözden kaçmıyor ve yaptıkları herkesi hayran bırakıyordu. Nihayet onunla birlikte savaşan dört arkadaşı sırasıyla şehit olmuş, onu da müşriklerin elinden zor kurtarmışlardı. Kanlar içindeydi ve her an şehit olması kuvvetle muhtemeldi.
Efendimiz, mübarek ayaklarını başının altına koydu Ziyad'ın; gönlünü almaya çalışıyordu. Ebedi aleme şehit olarak giderken Resülullah'ın ayağına başını koymanın huzuru vardı yüzünde. Gördüğü şefkat ve içine nüfuz eden merhamet nazarları, yaşadığı bütün sıkıntıları unutturmuş, huzur-u kalb ile veriyordu son nefeslerini. Derken, yanağı Allah Resülii'nün ayağının üzerinde olduğu halde son nefesini de verip ebedi vuslata pervaz ediverdi.