- Uhud savaşındaki müslümanalrın kahramanlıkları

Adsense kodları


Uhud savaşındaki müslümanalrın kahramanlıkları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 7 July 2011, 04:18 pm GMT +0200
10— Uhud Savaşındaki Müslümanların Kahramanlıktan:

 

Sahih-iMüslim'de şöyle geçer: Rasûlullah (s.a.) Uhud savaşında Ensar'-dan yedi ve Kureyş'ten (muhacirlerden) iki kişiyle yalnız kaldı. Düşmanlar O'na yaklaşınca, "Onları bizden kim uzaklaştırırsa cennetliktir-veya cennet­te yoldaşımdır." buyurdu. Ensar'dan bir adam öne çıktı ve öldürülünceye kadar savaştı. Sonra tekrar yaklaştılar. "Onları bizden kim uzaklaştırırsa, cennetliktir veya cennette yoldaşımdır." buyurdu. Yine Ensar'dan bir adam öne çıktı ve öldürülünceye kadar savaştı. Yedi kişi öldürülünceye kadar bu böyle oldu. O zaman Rasûlullah (s.a.): "Arkadaşlarımıza insaf etmedik" bu­yurdu.[533] Hz. Peygamber'in (s.a.) söylediği bu son cümle, "Arkadaşlarımız bize insaf etmedi.1' anlamına gelecek şekilde de rivayet edilmiştir. Birinci an­lamın vechi şudur: Ensar, savaşmak için birbiri peşinden teker teker gidip öldürülünce ve de iki Kureyşîi savaşa çıkmayınca Hz. Peygamber böyle bu­yurdu: Yani Kureyş Ensar'a insaf etmedi. İkinci anlamın vechi de şudur: Ar-kadaşlar'dan maksat Allah Rasûlünü küçük bir grupla yalnız bırakıp kaçarak birer birer öldürülenlerdir. Onlar Allah Rasûlüne ve O'nun yaranda sebat eden­lere insaf etmemişlerdir.

îbn Hibbân'in Sahih'inde Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre Ebu Be­kir es-Sıddîk anlatıyor: Uhud savaşı olduğunda insanlar Hz. Peygamber'den (s.a.) kaçtılar. Hz.Peygamber'in (s.a.) yanma dönenlerin ilki bendim. Önün­de bir adamın onu koruyup himaye etmek için savaştığını gördüm. "Talha, anam babam sana feda olsun! Talha, anam babam sana feda olsun!" dedim. Ben varmadan Ebu Ubeyde b. Cerrah beni farketti. Bana kavuşuncaya ka­dar kuş gibi çırpmıyordu. Birlikte Rasûlullah'ın (s.a.) yanına vardık. Talha O'nun (s.a.) önüne yıkılmıştı. Hz. Peygamber (s.a.): "Kardeşinizi tutun. O, görevini yerine getirmiştir." buyurdu. Hz. Peygamber (s.a.) alnının kenarın­dan darbe almıştı. Elmacık kemiğinin üstünden yaralanmıştı, hatta miğfer halkalarından biri elmacık kemiğinin üstüne batmıştı. O halkayı Hz. Peygam­ber'in (yanağından) çıkartmak için gittim. Ebu Ubeyde dedi ki: "Ey Ebu Bekir, Allah'ını seversen bana bırak." Ebu Bekir anlatmaya devam ediyor: "Ebu Ubeyde, halkayı ağzına aldı ve onu Rasûlullah'a (s.a.) acı vermekten çekine: rek yavaş yavaş çıkarmaya başladı, sonra halkayı ağzıyla çıkardı. Ebu Ubey-de'nin de iki ön dişi sökülmüştü." Hz. Ebu Bekir diyor ki: "Sonra diğer halkayı çıkarmak için yürüdüm. Ebu Ubeyde: Ey Ebu Bekir, Allah aşkına bana bırak, dedi ve halkayı dişleriyle tuttu ve sökünceye kadar yavaş yavaş çıkardı. Bu arada Ebu Ubeyde'nin diğer iki Ön dişi de sökülmüştü. Sonra Ra-sûlullah (s.a.): Kardeşinizi tutun. Görevini yerine getirmiştir, buyurdu." Ebu Bekir der ki: "Tedavi etmek için Talha'mn yanına vardık. Kendisi on küsur yerinden yaralanmıştı."[534]

el-Emevî'nin Megazfsmde şöyle geçer: Müşrikler dağa çıkmaya kalkış­tıklarında Rasûlullah (s.a.) Sa'd'a: "Onları uzaklaştır." buyurdu. Yani, geri döndür diyordu. Sa'd: "Onları tek başıma nasıl geri döndürürüm?" dedi. Rasûluîlah (s.a.) bunu üç defa söyledi. O zaman Sa'd, sadağından bir ok aldı ve bir adama atıp öldürdü. Sa'd dedi ki: Sonra o tanıdığım oku aldım, bir başkasına atıp onu da öldürdüm. Sonra o tanıdığım oku aldım, tekrar bir başkasına atıp onu da öldürdüm. Müşrikler bulundukları yerden indiler. Bu mübarek bir oktur, deyip sadağıma koydum. O ok, vefat edinceye kadar Sa'-d'ın yanındaydı, sonra çocuklarına geçti.[535]

Sahihayn'da Ebu Hâzim'den rivayet olunmuştur: Ebu Hâzim'e Rasû-lullah'm yarasını sordular, şöyle anlattı: "Vallahi, ben Rasûlullah'm (s.a.) yarasını kimin yıkadığını, suyu kimin döktüğünü ve ne ile tedavi edildiğini bilirim. Kızı Fâtıma yarasını yıkıyor, Ali b. Ebî Tâlib de kalkanla su dökü­yordu. Hz. Fâtıma suyun kanı artırdığını görünce, bir hasır parçası alıp, o parçayı yaktı ve yaraya sürdü. Kan da dindi."[536]

Buharî'de geçer: Rasûlulîah'ın (s.a.) alt çenesinin sağ tarafındaki küçük azı dişi kırılmış, alnı yarılmış ve kanı akmaya başlamıştı. Hz. Peygamber (s.a.) şöyle diyordu: "Peygamberleri kendilerini hidâyete davet ederken, Peygam­berlerinin yüzünü yaralayan ve dişini kıran bir kavim nasıl felah bulur?" Al­lah azze ve celle şu âyet-i kerimeyi indirip: "Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur. Onlar zâlimdirler. "[537] buyurdu.

Müslümanlar bozguna uğradığında Enes b. Nadr hiç bozulmadı ve: "Al­lah'ım; şunlann, (müslümanların) yaptıklarından dolayı Senden özür dilerim, şunların (müşriklerin) yaptıklarından da Sana sığınırım*' dedi ve ileri atıldı. Sa'd b. Muaz onunla karşılaştı ve: "Nereye, ey Ebu Ömer?" dedi. Enes b. Nadr: "Cennetin kokusu ne güzel, ne hoş, ey Sa'd! Onu (cennet kokusunu) uhud'un arkasında duyuyorum" dedi, sonra yürüdü. Ölünceye kadar müş­riklerle savaştı. Kızkardeşi onu parmaklarından tanıyıncaya kadar (cesedi) tanınamadı. Üzerinde seksen küsur mızrak, kılıç ve ok yarası vardı.[538]

Daha önce geçtiği gibi müşrikler, günün başında bozguna uğramışlardı. O zaman İblis: "Ey Allah'ın kullan! Allah sizin belânızı versin. Bozgundan geri dönünüz!" diye bağırdı, onlar da direnmeye başladılar.

Huzeyfe babasına baktı. Müslümanlar onu (babasını) müşriklerden zan­nederek öldürmek istiyorlardı. Huzeyfe: "Ey Allah'ın kullan! Babam..." dedi. Sözünü anîamayıp babasını öldürdüler. "Allah Teâlâ sizi bağışlasın." dedi. Rasûlullah (s.a.) diyetini vermek istedi. "Onun diyetini müslümanlara tasadduk ettim" diye cevap verdi. Böylece Huzeyfe'nin Hz. Peygamber'in (s.a.) göz­ündeki değeri daha da arttı.[539]

Zeyd b. Sabit anlatıyor: Allah Rasûlü (s.a.) Uhud savaşında beni, Sa'd b. Rebî'i aramak için gönderdi ve buyurdu: "Onu görürsen, selâmımı söyle ve ona: Allah Rasûlü (s.a.) 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor, de!" Zeyd der ki: Ölüler arasında dolaşmaya başladım. Nihayet yetmiş mızrak, kılıç ve ok yarası almış bir halde son nefesinde iken yanma vardım. "Ey Sa'd, Rasûlullah'm (s.a.) sana selâmı var. Buyurnyor ki: 'Bana haber ver, kendini nasıl buluyorsun?" Sa'd: "Allah'ın selâmı Rasûlullah'm da üzerine olsun. O'na (s.a.) şöyle de: Ey Allah'ın Rasûlü! Cennetin kokusunu alıyorum. En-sar'a da şöyle söyle: Gözünüz gördükçe (sağ olduğunuz sürece) Allah Rasû-lü'ne karşı ihlasb davranırsamz, Allah'a özür beyan etmezsiniz( etmek zorunda kalmazsınız)." dedi ve ruhunu teslim etti.[540]

Muhacirlerden bir sahabî, Ensar'dan bir sahabîye kana boyanmış bir va­ziyette rastladı ve: Ey falan! Muhammed'in öldürüldüğünü duydun mu? di­ye sordu. Ensârî dedi ki: Muhammed öldürülmüşse, o tebliğ görevini hakkıyla yerine getirdi. Siz de dininiz uğruna savaşın! Nitekim Allah Teâlâ âyet-i keri­mesinde: "Muhammed bir Rasûl'dür. Ondan önce de Rasûller geçmişti..." buyurmuştur[541]

Abdullah b. Amr b. Haram anlatıyor: Uhud savaşından önce rüyamda Mübeşşir b. Abdülmünzir'i şöyle derken gördüm:

—  Birkaç gün içinde bize gelirsin?

—  Sen nerdesin? dedim.

—  Cennette, istediğimiz gibi dolaşıyoruz.

—  Sen Bedir savaşında öldürülmemiş miydin?

— Evet. Sonra bana hayat verildi.

Abdullah b. Amr, bunu Rasülullah'a (s.a.) anlattığında Rasûlullah (s.a.): "Bu, şehitlik (müjdesi)dir ey Ebu Câbir." buyurdu.

Hayseme Ebu Sa'd'ın oğlu Bedir savaşında Rasûlullah'la beraber olup şehit düşmüştü. Dedi ki: Bedir savaşı beni yanılttı (katılamadım). Halbuki ben katılmaya çok istekliydim. Hangimiz savaşa gidecek diye oğlumla ara­mızda kura çektik. Kura oğluma çıktı ve şehitlik nimetine erdi. Düri oğlumu rüyamda, cennet meyvelerinin ve nehirlerinin arasında dolaşır vaziyette en güzel surette gördüm. Şöyle diyordu: "Bize katıl ve cennette yoldaşımız ol. Rabbimin bana vadettiğini gerçek buldum." Vallahi ey Allah'ın Rasûlü; ben onun cennetteki yoldaşlığını özlüyorum. Yaşım ilerledi, kemiğim inceldi, Rab-bime kavuşmak istiyorum. Ey Allah'ın Rasûlü; beni şehitlik ve cennette Sa'-d'a yoldaşlık nimetine erdirmesi için Allah'a dua et, dedi. Rasûlullah (s.a.) ona böylece dua etti ve Uhud'da şehid oldu.

Abdullah b. Cahş o gün şöyle dedi: Allah'ım! Sana yemin ederim ki, beni yarın düşmanla karşılaştır da beni öldürsünler; burnumu, kulağımı kes­sinler, sonra bana: "Neyin uğruna kesildin, biçildin?" diye sorasın da, "Se­nin uğruna" diyeyim.[542]

Amr b. Cemûh çok fazla aksayan topal bir şahıstı. Dört tane genç oğlu var idi ve gaza ettiğinde Rasûlullah (s.a.) ile savaşa katılırlardı. Rasûlullah (s.a.) Uhud'a doğru yöneldiğinde o da Rasûlullah'la (s.a.) birlikte gitmek is­tedi. Oğulları kendisine: "Allah Teâlâ sana ruhsat vermiş. Otursan bile biz sana yeteriz. Allah senden cihad yükümlülüğünü kaldırmıştır." dediler. Bu­nun üzerine Amr b. Cemûh Rasülullah'a (s.a.) geldi ve: "Ey Allah'ın Rasû­lü! Şu benim oğullarım, seninle savaşa çıkmamı engelliyorlar. Ben de vallahi şehid olmak ve cennette şu sakatlığımla (sağa sola) gidip gelmek istiyorum." dedi. Rasûlullah (s.a.): "Allah Teâlâ senden cihad yükümlülüğünü kaldır­mıştır." buyurdu. Çocuklarına da: "Onu geride bırakmanız gerekmez. Umuîur ki Allah azze ve celle kendisim şahitlik nimetine erdirir." [543] Sonra Amr, Ra­sûlullah (s.a.) ile birlikte savaşa çıktı ve Uhud savaşında şehid edildi.

Enes b. Nadr, Muhacir ve Ensar'dan bazı sahabîler arasında Ömer b. Hattâb'a ve Talha b. Ubeydillah'a rastladı. Ellerini salıvermişlerdi (silahları­nı bırakmışlardı): "Sizi (böyle) oturtan nedir?" dedi. "Rasûlullah (s.a.) öldürüldü" dediler. "O'ndan sonraki hayatta sizler ne. bekliyorsunuz? Kal­kın ve Rasûlullah'm öldüğü şey uğruna ölün." dedi. Sonra düşmana doğru yürüdü ve öldürülünceye kadar savâştı.[544]

Allah düşmanı Übey b. Halef zırha bürünmüş olarak geldi. Şöyle diyor­du: "Muhammed kurtulursa ben kurtulmayayım!" Mekke'de iken Rasûlul-lah'ı (s.a.) öldüreceğine yemin ederdi. Kendisini Mus'ab b. Umeyr karşıladı, fakat Mus'ab öldürüldü. Rasûlullah (s.a.), Übey b. Halefin tolgasıyla, tol­gayı zırha bağlayan peçenin arasındaki açıklığı gördü ve harbesiyle onu yara­ladı. Übey atından düştü. Öküz gibi böğüriirken adamları onu taşıdılar ve: "Seni umutsuzluğa iten şey nedir?" dediler. Çünkü kendisi sadece çizilmişti (hafifçe yarılmıştı). O zaman adamlarına Hz. Peygamber'in (s.a.), "Aksine, inşaallah ben onu öldüreceğim." sözünü hatırlattı. Nitekim Râbiğ'de (Şerif) öldü[545]

İbn Ömer anlatıyor: "Gecenin bir vaktinde Batn-ı Râbiğ'de yürüyordum. Parlayan bir ateş (ışık) gördüm. O ateşten zincire vurulmuş (çekilen) susuz­luğunu haykıran bir adam çıktı. Bir adam da şöyle diyordu: Buna su verme­yin. Zira bu, Rasûlullah'm (s.a.) öldürdüğü adamdır; bu Übey b. Haleftir."[546]

Nâfî' b. Cübeyr anlatıyor: Muhacirlerden bir şahabının şöyle dediğini duydum: "Uhud savaşma katıldım. Her yönden gelen oklara baktım. Rasû-lullah (s.a.) ortada durduğu halde her biri O'ndan uzaklaşiyordu. (Manyetik bir kalkan var gibi ona doğru gelen oklar sağa sola sapıyordu.) O gün Ab­dullah b. Şihâb ez-Zührî'yi şöyle derken gördüm: "Bana Muhammed'i gös­terin. O kurtulursa ben kurtulmayayım." Halbuki Rasûlullah (s.a.), yanında hiç kimse olmadığı halde onun yambaşındaydı. Sonra onun yanından geçti­ler. Bunun üzerine Safvân kendisini ayıpladığında şöyle dedi: "Vallahi, onu görmedim. Allah'a yemin ederim, o bizden perdelenmişti (gizlenmişti). Hal­buki biz dört kişi olarak savaşa çıkmış ve onu öldürmek üzere sözleşip anlaş­mıştık. Emelimize ulaşamadık."

Ebu Saîd el-Hudrî'nin babası Rasûlullah'm (s.a.) yarasını temizleyince­ye kadar emdi. Rasûlullah (s.a.) kendisine: "Onu (yaradan emdiğini) püs­kürt!" buyurdu. "Vallahi, asla püskürtmem" dedi ve arkasını dönüp yürüdü. Hz. Peygamber (s.a.): "Cennet ahalisinden bir adama bakmak isteyen buna (bu adama) baksın. "[547] buyurdu.

Zührî, Âsim b. Ömer, Muhammed b. Yahya b. Hibbân ve başkaları şöy­le demişlerdir: Uhud günü, belâ ve imtihan günüydü. Allah azze ve celle onunla mü'minleri imtihan etti; küfrünü gizleyip diliyle müslüman olduğunu söyle­yen münafıkları ortaya çıkardı. Allah Teâlâ o gün dostlarından şehitlik ik­ram etmek istediklerine ikramda bulundu. Uhud savaşı ile ilgili inen âyetlerden 61 adedi Âl-i îmrân sûresindendir. "Mü'minleri savaş için duracakları yerle­re yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştır. "[548] âyetiyle başlayıp hi­kâyenin sonuna kadar devam etmektedir. [549]


[533] Müslim, 1789.

[534] İbn Hibbân, 2213; Ebu Davud et-Tayâlisî, 2/99. Senedinde zayıf oluşunda ittifak olu­nan İshak b. Yahya b. Talha b. Ubeydullah et-Teymî vardır. Hadisi Hâkim (3/26, 27) sahih kabul etmiş, Zehebî de şu sözleriyle ona katılmıştır: "İshak metruktür." Heyse-mî, Mecmau'z-ZevâicTde. (6/112) hadisi nakledip Bezzâr'a nisbet etmiş ve "Senedindeki İshâk b. Yahya b. Talha adlı râvi metruktür." demiştir.

[535] "Tanıdığım ok"tan maksat, Rasûlullah'm (s.a.) kendisine verdiği oktur. Sa'd, o oku atıp birisini öldürüyor, müşrikler aynı oku alıp müslümanlar tarafına atıyorlar, Sa'd da tekrar aynı oku atıp birilerini öldürüyordu.

[536] Buharı, 64/24; Müslim, 1790.

[537] Buharî, 64/21; Müslim, 1791; Tirmizî, 3005, 3006; İbn Mâce, 4027; Ahmed b. Hanbel, 3/99, 178, 201, 206, 253, 288: Hz. Enes'ten. Âyet: Âl-i İmrân, 3/128.         

[538] Buharî, 64/17; Müslim, 1903; Tirmizî, 3198, 3199; Ahmed b. Hanbel, 3/201, 253: Hz. Enes'ten

[539] Buharî, 64/18.

[540] ibn Hişâm, es-Sİre, 2/94, 95; tbn lshâk'tan; Mâlik, Muvatta, 2/465, 466: Yahya b. Sa-■ îd'den mürsel olarak rivayet etmişlerdir. İbn Abdilder der ki: Bu hadisi müsned olarak

bilmiyorum; siyer âlimlerince mahfuz bir hadistir.

[541] Ibn Kesîr (1/409), îbn Ebî Necîh-babası senediyle kaydetmiş ve "HafizEbu Bekr el-Beyhakî, Detâilu'n-Nübüvve adlı eserinde rivayet etmektedir." demiştir. Âyet: Âl-i İm-ran, 3/144.

[542] Hâkim (3/199, 200), Sâid b. Müseyyeb yoluyla "Abdullah b. Cahş dedi ki" şeklinde rivayet etmekte ve: "Mursel olmasaydı, Şeyhayn'ın şartına göre sahih olacaktı." demek­tedir. Zehebî de kendisine katılmaktadır. Hadisin şâhidleri için Bk. eî-İsâbe, 4583.

[543] îbn Hişâm, (es-Sîra, 2/90, 91) İbn İshak'tan, ravileri sika bir senedle naklediyor. Wh-med b. Hanbel (5/299), Ebu Katâde'den şöyle rivayet ediyor: Ebu Katâde anlatıyor: Emr b. Cemûh, Rasülullah'a geldi ve: Ya Rasûlallah (s.a.)! Şu ayağım sağlam olarak cennette gezebilmem için öldürülünceye kadar Allah yolunda savaşsam, ne

dersiniz? de­di. Ayağı topaldı. Rasûlullah (s.a.): "Evet!" buyurdu. Uhud savaşında kendisi, karde­şinin oğlu İle kölelerinden biri şehid edildiler. Rasûlullah (s.a.) cesedlerine rastlayınca: "Şu (sakat) ayağın iyileşmiş olarak cennette yürüdüğünü görür gibiyim." buyurdu. Ra­sûlullah (s.a.) emir verdi, o ikisini ve kölelerini bir kabre koydular. İbn Hacer'in Fethu'l-Börî'âe dediği gibi senedi hasendir.

[544] îbn Hişâm, 2/83: tbn İshak'tan. Daha önce de geçti.

[545] Daha Önce geçti. Bk. Dipnot: 11

[546] İbn Kesir, Tefsirinde (1/416) Vâkidî'den nakleder. Çok zayıftır.

[547] İbn Hacer, el-îsâbe'te (7637) munkatı1 olarak rivayet eder.

[548] Âl-i Imrân, 3/121.

[549] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 3/249-254.