seymanur K
Tue 26 July 2011, 10:53 am GMT +0200
Uhud'a Yolculuk
Yaklaşık bin kişiden oluşan İslâm ordusu Medine'den çıkarken uzaklarda bekleyen bir okçu birliği görüldü. Sayıları 600 civarındaydı. Resulüllah onların kimler olduğunu sordu. O kimselerin, İslâm ordusunda yer alan Abdullah b. Ubeyy'in Yahudi müttefikleri olduğu, Müslümanlara yardım için geldikleri, orduya katılmak istedikleri bildirildi. Resulüllah hiç tereddüt etmeden kararını bildirdi: 'Müşriklere karşı gerçekleşecek bu savaşta, müşriklerden yardım alınmayacak'. Çünkü bu savaş tevhid-küfür savaşı olacaktı. Öyle de oldu.
Müslümanlar savaşa katılma konusunda son derece istekliydiler. Allah için şirkin ordusuyla savaşılacak olmasının yanı sıra, en olumsuz şartlarda yürütülmüş olmasına rağmen Bedir'de elde edilen zaferin de etkisiyle moralleri son derece yüksekti. Hamza müşriklere karşı yapılacak savaşın sevinciyle, müşriklerle sava-şmcaya kadar bir şey yemeyeceğini söyleyip oruca başlamıştı. Şehadet Müslümanlardan çoğunun ortak arzusuydu. Hatta, Numan b. Malik şehitliğini garantilemek için Resûlüllah'tan şehit olması için dua etmesini rica etti. Abdullah b. Cahş ise sıklıkla Allahım! Sana yeminle söz veriyorum; şu müşriklerle beni karşılaştır, öldürecek ve öleceğim. Öldüğüm zaman vücuduma işkence yapmalarına; cesedimi parçalamalarına izin ver. Çünkü, huzuruna o hâlde çıkmak ve 'Ya Rabbi! senin rızan için, Senin dininin galibiyeti için bu hale geldim' demek istiyorum [237] diye dua ediyordu. Aşırı derecede topal olan Amr b. Cemuh savaşa katılmama konusunda mazereti bulunduğu halde, savaşa katılma isteğini bildirmiş ve 'Topal ayağımla cennette gezinmek istiyorum. Allahım! Bana şehadet nasip et. Beni şehitlikten mahrum kılıp evime döndürme [238] diyerek dua etmişti.
Ordu akşam üzeri Medine ile Uhud arasındaki Şeyheyn denilen yere geldi ve durdu. Medine'den birkaç kilometre uzaklaşılmıştı. Resulüllah orduyu teftiş etti. Savaşa katılamayacak kadar yaşı küçük olanları ayırdı. Bunlardan Râfi b. Hadic'in iyi bir okçu olduğu, savaş sırasında işe yarayacağı söylenip bu konuda yakınları tarafından ısrar edilince, onun orduya katılmasına izin verdi. Rafi'nin bir hilesinin de Resûlüllah'ın bu kararında işe yaradığı sonradan anlaşıldı. Rafi anlatıyor: 'Resulüllah orduyu teftiş ederken ayak parmaklarımın ucuna yükselerek boyumu uzun gösterdim. Resülüllah'da beni büyük gördüğü için orduya katılmama izin verdi. [239] Çocuk yaşta olanlardan Semüre'nin babası ise oğlunun Râfi'den daha güçlü olduğunu, bu nedenle oğluna da savaşa katılma izninin verilmesini istedi. Israrını eğer güreşmelerine müsaade edilirse oğlunun Râfi'yi yeneceğini bildirerek sürdürdü. Güreşmeleri istendi. Güreştiler ve Semüre galip geldi. Bunun üzerine onun da orduya katılmasını izin verildi. Yaşlan civarında olan diğer çocuklar ise Medine'ye gönderildiler. Onlardan Medine'deki kadınlara ve çocuklara yardımcı olmaları istendi.
Seyheyn'de durulduğu sırada orduda bir bölünme yaşandı. Medine'de kalarak savunma savaşı verme konusunda ısrarcı olan Abdullah b. Ubeyy yan çizmeye başladı. Kendisi gibi tecrübeli ve yaşlı birisinin düşüncesinin dikkate alınmadığını gençlerin görüşlerinin dikkate alındığını, bunun çok yanlış olduğunu söyleyip, kendisine uyanları da yanma alarak ordudan ayrıldı. Yaklaşık 300 kişinin ayrıh-şıyla İslâm ordusu 700 kişiye düştü. Bu durum, Müslümanlar için son derece moral bozucu, güç kaybettirici bir gelişmeydi. Ayrıca, Abdullah b. Ubeyy ve taraftarlarının düşünceleri çeldirici, zihinleri bulandırıcı propagandaları bazı Müslümanları etkiledi. İslâm ordusu arasında kulaktan kulağa, fısıltı halinde savaşta yanlış bir strateji izlendiği, savaşılmayıp Medine'ye çekilmenin daha akıllıca olacağı düşünceleri yayılmaya başladı. Bu bir kangren gibi orduyu içten çürütüp çökertecek, savaşa girmeden yenilgiyi kabullenmeye yol açacak olumsuz bir gelişmeydi. Olumsuz propagandanın etkisi kısa sürede görüldü. Harise ve Selime boylarına mensup Müslümanlar 'ellerini yanlarına düşürüp'' şaşkın bir şekilde kala kaldılar. Hatta bazıları ayrılan münafıklarla birlikte Medine'ye dönme girişiminde bulundu. Fakat Allah, Müslümanların kalplerini sağlamlaştırdı ve bu sayede durumlarını çabucak düzelttiler. 'Ölüm gelmeden ölümü görmüş' gibi korkan bu bazı Müslümanlar, Allah'ın yardımıyla yerlerinde kalıp, imanı tercih ettiler. Bu Müslümanların o zamanki durumunu dile getiren bir ayet şöyledir: 'O zaman içinizden iki bölük bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Müminler, yalnız Allah'a güvenip dayansınlar. (Allah müminlere yardım eder). Nitekim Allah size Bedir'de de yardım etmişti. Siz o zaman zayıftınız. O hâlde Allah'tan korkun ki şükredesiniz.[240]
Ordu geceyi Şeyheyn'de geçirdi. Gecenin sonuna doğru harekete geçildi ve karanlıkta Uhud'a gidildi. Savaş için düşünülen yer Mekke ordusunun karşısında yer alan taşlık bir düzlüktü. Düzlük, Uhud dağının eteklerindeydi ve büyükçe bir girintiden oluşuyordu. Ayrıca bu girinti küçük bir boğazla dağın içindeki ikinci düzlüğe bağlanıyordu. Resulüllah, ordusunu, arkası içerideki ikinci boşluğa dönük olmak üzere dışarıdaki büyük düzlüğe yerleştirdi. Artık müşrik Mekke ordusuyla karşı karşıyaydılar. Sabah namazı vaktiydi. Resulüllah, BilâTden ezan okumasını istedi. Ezandan sonra üzerinde zırhıyla ordunun önüne geçip, müşriklerin şaşkın bakışları altında namaz kıldırdı.
Resulüllah orduyu savaş düzenine göre yerleştirdi. Düşman süvari birliğinin kendilerini arkadan vurmasını önlemek için 50 kişiden oluşan bir okçu birliğini sol taraflarında bulunan Ayneyn tepesine yerleştirdi. Bu tepenin stratejik önemi nedeniyle okçu birliğini ısrarlı bir şekilde uyardı: 'Göreviniz bize yönelecek düşman süvari birliğini engellemek, onları oka tutarak püskürtmekten ibarettir. Yerlerinizde sağlamca durun ve bizi arkamızdan koruyun. Düşmanı yenip ganimet toplamaya başladığımızı veya yenilip darmadağın olduğumuzu görseniz bile benden emir almadıkça yerlerinizi terk etmeyin. Eğer sizler görevinizi yerine getirmezseniz bizler galip gelemeyiz [241] dedi.
Birlikleri kontrol eden ve Veri gel, geri çekil' talimatlarıyla oldukça düzenli bir şekilde hepsini saflar halinde sıraya sokan Resulüllah, her birliğin başına bir komutan tayin ederek gerekli hazırlıkları tamamladı; ordusunu savaşa hazır hâle getirdi. Bu sırada Ebû Süfyan komutasındaki Mekke ordusu da gerekli hazırlıkları tamamladı. Ebü Süfyan, Halid b. Velid'in komutasındaki yüz kişilik süvari birliğini sağ kanada, yine yüz kişilik diğer süvari birliğini ise İkrime b. Ebû Cehil'in komutasında sol kanada yerleştirdi. Ordusunun moralini yükseltmek ve intikam ateşini alevlendirmek isteyen Ebû Süfyan kabileleri kahramanlık yarışında birbirlerine karşı teşvik etmeyi de ihmal etmedi. Sancağı teslim ettiği Abdüddâr oğullarına 'Eğer bu işi yapamayacaksamz bırakın sancağı başkalarına vereyim' diyerek görevleri konusunda kararlı olmalarını istedi. Kadınlar ise, şiirleri ve konuşmalarıyla askerleri savaşa motive ediyor; 'kadınlar' gibi davranmamaları konusunda uyarıyorlardı.
[237] Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 111/90
[238] Vakıdî, Meğazi, 1/206, 207
[239] Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'l-Mülûk, 111/12, 13; Koksal, islâm Tarihî-Medine Devri, 111/63.
[240] AU İmran, 3:122,123
[241] Ahmed, Müsned, IV/293. Vakıdî, Meğazi, 1/175-178; Taberî, Tarihu'r-Rusül ve'UMülûk, 111/14; Ibn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihâye, IV/17; Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 11/40.