- Üç avuç toprak alıp atmak

Adsense kodları


Üç avuç toprak alıp atmak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Tue 1 March 2011, 03:58 pm GMT +0200
Üç avuç toprak alıp atmak


›-103- Kabrin yakınında bulunan kimselerin lahdin üzerinin kapatılmasından sonra her iki eliyle üç avuç toprak alıp, atması müstehabtır.
 

Çünkü Ebu Hureyre rivayet ettiği hadiste şöyle demektedir: "Rasûlullah (s.a) bir cenaze namazını kıldı. Sonra ölünün yanına vardı ve başı tarafından üzerine üç avuç (toprak) attı."

 

Hadisi İbn Mace (I, 474), Nevevi'nin (V, 292) hakkında: "Ceyyid" dediği bir isnad ile rivayet etmiştir fakat Hafız: "Zahirine göre sahihtir" demektedir. Daha sonra bu hadisin benim et-Talikatu'l-Ciyad adlı eserimde açıkladığım üzere ravilerinden birisinin anâne yapması ile illetli olduğunu zikretmektedir fakat hadis şahidleri sebebiyle kaviy (güçlü)dir. Hafız bu şahidleri et-Telhisu'l-Habir (V, 222)'de zikretmiş bulunmaktadır, dileyen oraya bakabilir.

 

Daha sonra değindiğimiz bu illetli kabul etmenin bir zararının olmadığını anladım. Nitekim bunu el-İrva (751)'de tahkik ederek gösterdim. Fukahanın müteahhirlerinden bazılarını birinci avuç toprağı atarken: "Minha halaknakum: sizi ondan yarattık", ikincisinde: "ve fi ha nuiydukum: sizi oraya iade ederiz", üçüncüsünde de: "ve minha nuhricukum tareten uhra: ikinci bir defa yine sizi oradan çıkartacağız." demenin müstehab olduğunu belirtmelerinin daha önce işaret ettiğimiz hadislerden herhangi birisinde aslı, dayanağı bulunmamaktadır.

 

Nevevi'nin (V, 293-294)'de söylediği şu sözlere gelince: "Buna Ebu Umame (r.a)'ın rivayet ettiği hadis delil gösterilebilir. O dedi ki: "Rasûlullah (s.a)'ın kızı Um Kulsum kabre yerleştirildiğinde Rasûlullah (s.a): "Sizi ondan yarattık, ona iade ederiz, bir kere daha yine ondan çıkarırız." (Taha, 20/55) diye buyurdu. Bu hadisi İmam Ahmed, Ubeydullah b. Zahr'ın, Ali b. Zeyd b. Cüd'am'dan, o el-Kasım'dan diye rivayet etmiştir. Üçü de zayıf rivayetlerdir fakat fezaile dair hadislere sened zayıf dahi olsa bu gibi hallerde başvurulabilir, terğib ve terhib de o hadisler gereğince amel edilir. Bu da onlardan birisidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

Burada söylenenlere birkaç türlü cevap vermek mümkündür: Öncelikle hadiste müstehab olduğu ileri sürülen herhangi bir fazilete delalet eden bir taraf yoktur. Dolayısıyla senedi sahih dahi olsa kesinlikle delil olacak bir taraf bulunmamaktadır.

 

İkinci olarak sözü edilen fazilet şeriatte bu işin faziletli amellerden olduğu sabit olmadığından bu hadisle amel edilebilir çünkü bu amellerin faziletlerine dair bir hadistir denilemez. Aksine bu hadisle amel etmeyi caiz kabul etmek zayıf bir hadisle amelin meşruiyetini kabul etmektir. Çünkü bir şeyin meşru oluşunun asgari derecesi müstehab oluşudur. Bu da sahih bir delil ile olmadıkça sabit olmayan (mükelleflerin hükümlerini ifade eden) beş hükümden bir hükümdür. İlim adamlarının ittifakı ile zayıf hadisin bu hususta bir faydası yoktur.

 

Üçüncüsü hadis oldukça zayıftır. Hatta İbn Hibban'ın tenkidine göre uydurmadır. Çünkü Ahmed'in Müsned'inde (V, 254) Ubeydullah b. Zahr, Ali b. Yezid'den yoluyla rivayet edilmiştir ki bu da el-Elhani diye nisbet edilir. Nevevi'nin: "Ali b. Zeyd b. Cüd'a" demesi bir hatadır. Çünkü Müsned'deki ifadeye muhaliftir. İbn Hibban şöyle demektedir: "Ubeydullah b. Zahr uydurma hadisleri sağlam ravilerden nakleder. O Ali b. Yezid'den rivayet kaydetti mi musibetler getirir. Bir de Ubeydullah, Ali b. Yezid ile el- Kasım Ebu Abdi'r-Rahman bir haberin senedinde bir araya gelecek olursa, artık bu haber onların elleriyle uydurdukları bir rivayetten başka bir şey olamaz." Bu hadisin en iyi hali oldukça zayıf kabul edilirse yine de onunla amel etmek caiz olmaz ve bu hususta İbn Hacer'in Tebyinu'l-Aceb fi ma Verade fi Fadli Receb adlı eserinde açıkladığı gibi ikinci bir görüş sözkonusu olmayan tek bir görüş olarak kabul edilmiştir.