derya
Mon 4 January 2010, 04:09 pm GMT +0200
Ubeyd B. Umeyr´in Zühdü İle İlgili Haberler
2232. Ziyâd İbn Feyyâz´ın rivayet ettiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Allah´tan haya etmeyi, insanlardan utanmaya tercih ediniz."
2233. A´meş´in haber verdiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Allah her kim için hayır murad ederse, onu dinde fakîh kılar ve doğru yolu ilham eder."
2234. Mücâhid, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini nakleder: "Şimdiki müctehidler önceki oyuncaklar gibidir."
2235. Ebû Nevfel, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini bildirir: "Eğer infak edemeyecek kadar cimrileşirseniz savaşamayacak kadar düşmandan korkarsanız ve uyanamayacak kadar uykuya dalarsanız. Sık sık ´Subhânallâhi ve bihamdihi' zikrini tekrarlayınız. Allah´a andolsun ki bu, Allah´ın katında altın ve gümüş olan iki dağdan daha kıymetlidir."
2236. Habîb b. Ebî Sabit, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini nakleder: "Kul Allah´a muhtaç olduğunu kabul ettiği müddetçe Allah kulunun ihtiyacını giderir."
2237. Mücâhid´in rivayetine göre, Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Ey Kur´ân ehli! Kış geldiği zaman namaz kılmanız için gece uzar. Gündüzler de kısalır. Gece kalkamazsanız düşmandan korkar ve cimrilesirseniz bol bol Allah´ı zikredin."
2238. Abdulkerim b. Umeyye, Ubeyd´in şöyle dediğini haber verir: "Allah süslü giyinip, güzel atlara binen (devlet adamlarının yanına) girip çıkan Kur´ân okuyucularını sevmez."
2239. Mücâhid´in şöyle dediği nakledilir: "Bir adam Allah´a itaat için Uhud dağı kadar mal infak etse, yine de müsriflerden sayılmaz."
2240. Süfyân´ın bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bir adamın, "Allahım! Ölüm anında bizi mübarek kıl" diye dua ettiğini duyar, ´Dünyada da mübarek kılsın´ diyerek duayı tamamlar.
2241. Ebû Yahya der ki: "Mücâhid´e günahlarımdan şikâyet ettim. Bana ´Silgiye başvur´ dedi. Yani İstiğfar dile´"
2242. Ebû Zür´a b. Amr b. Cerîr´in şöyle dediği rivayet edilir; "Allah için birbirini seven iki insanın en faziletlisi arkadaşını en çok sevendir."
2243. Haris b. Kays´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinizin dünyalık bir ihtiyacı olursa, tevbe etsin. Ahiret ile ilgili bir ihtiyacı olursa Allah´tan dilesin."
2244. Hafs b. Gıyâs´ın bildirdiğine göre birgün Süfyân es-Sevrî, Mecma´ et-Teymî´nin yanına girer. Süfyân´m izârında büyükçe bir yırtık vardır. Mecma´, cebinden dört dirhem çıkararak Süfyân´a uzatır ve "Bununla kendine bir izâr satın al" der. Süfyân: "Hayır, benim ihtiyacım yok" deyince "Doğru söylüyorsun, senin almaya ihtiyacın yok. Fakat benim vermeye ihtiyacım var" der. Bunun üzerine Süfyân parayı alır ve onunla kendisine bir izâr satın alır. "Allah ona mükâfaatını versin. O beni giydirdi" diye de dua eder. Ayrıca Süfyân, "Mecma´ et-Teymî´ye olan sevgim gibi şaibesiz bir amelim yoktur" demiştir.
2245. Ebû İdrîs el-Havlânî´nin "Mescidler kerem sahibi insanların meclisleridir" dediği nakledilir.
2246. Yine Ebû İdrîs´in şöyle dediği nakledilir: "Her kimin bir tek gayesi olursa Allah, bütün gayelerini gerçekleştirir. Her kimin de çok gayesi olursa hangisinin uğruna helak olursa olsun Allah aldırmaz."
2247. Yine Ebû İdrîs´in şöyle dediği haber verilir: "İnsanların kalplerini kazanmak için süslü lâflar öğrenen cennetin kokusunu duyamaz."
2248. Ebû Muâviye, İbrahim b. Edhem´in şöyle dediğini nakleder: "Allah ile arana başka nimet veren sokma. Aksi takdirde borcun çoğalır."
2249. Yine İbrahim b. Edhem´in şöyle dediği nakledilir: "Meşhur olmayı seven, Allah´ı gönülden tasdik etmiyor demektir."
2250. Ali b. Zeyd´in bildirdiğine göre Ensârdan birisi ölüm döşeğinde iken oğluna şöyle vasiyet eder: "Allah´tan kork. Eğer bir hayır yapmaya gücün yeterse yarma bırakma, tamahkâr olma. Çünkü o fakirlik getirir. Ümitsiz olma. Ümitvar olduğun her konuda Allah sana yeter. Her şeyin özrü var sanma. İşlemediğin bir hayrın özrü olmaz. Namaza kalktığın zaman son namazını kılıyor-muş gibi kıl. Zira bir daha namaz kılamayabilirsin."
2251. Recâ b. Ebî Seleme´nin rivayetine göre İbn Muhayrîz bir şey satın almak için bir dükkana girer. Satıcıya bir adam, "Bu kimdir, biliyor musun? Bu İbn Muhayrîz´dir" der. Bunun üzerine İbn Muhayrîz ayağa kalkar ve "Biz buraya paramızla bir şeyler almaya geldik, dinimizle değil" der*
2252. Abdullah b. Evs, Amr b. Evs´in şöyle dediğini rivayet eder: "Haşyet sahibi insanlar zulmetmezler. Zulmettikleri zaman ise muvaffak olamazlar."
2253. Süfyân b. Uyeyne´nin naklettiğine göre Hasan Basrî´ye "İyi insanlar (ebrâr) kimlerdir?" diye sorulur. O da: "Küçük karıncalara bile eziyet etmeyenlerdir" diye cevap verir.
2254. Rivayet edildiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: "Her insanın perçeminden tutan bir melek vardır. Kibirlendiği zaman yere sürter, mütevâzi olduğu zaman da kaldırır."
2255. Rivayete göre Mücâhid, ´Allah´ın fazlından isteyiniz[31] âyetini tefsir ederken: "Buradaki maksadın dünya olmadığını" söyler.
2256. Hilâl b. Ebû Ubeyde´nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişinin kalbi çarşıda da olsa Allah´ı zikrettikçe namazda sayılır. Dudaklarım hareket ettirirse bu daha da büyüktür."
2257. Velîd b. Kays´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Malı çok olanın işi de çok olur. İşi çok olanın da şeytanları çok olur. Şeytanları çok olanın da hesabı şiddetli olur."
2258. Yine Velîd b. Kays: "Sabredenler ecirlerini hesapsız alacaklardır.´[32] âyetini tefsir ederken: "Cennette kendilerine sayısız odalar verileceğini" belirtmiştir.
2259. Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir der ki: "Atâ el-Horasânî ile beraber savaş için bir yere gitmiştik. Geceyi namazla ihya ederdi. Gecenin üçte biri veyahut yarısı geçtikten sonra kendi çadırında: "Ey Abdurrahman b. Yezîd, Ey Yezîd b. Yezîd, Ey Hişam, Ey falan.....kalkın, abdest alın ve namaz kılın. Gece kalkıp namaz kılmak, gündüz oruç tutmak; kan ve irin içmekten, kızgın demirlerle dağlanmaktan daha kolaydır" der ve namazına yönelirdi.
2260. Yine İbn Câbir der ki: "Yezîd b. Mersed´e sordum ´Neden hep gözlerin yaşlı?´ Bana, ´Neden soruyorsun?´ dedi. ´Belki Allah´ın bana da bir fayda vereceğini umuyorum´ dedim. Bana şöyle dedi: ´Kardeşim! Allah, kendisine isyan ettiğimiz takdirde bizi cehenneme hapsetmekle tehdit ediyor. Bizi hamama hapsetmekle tehdit etseydi yine gözlerimizin kurumaması lazımdı.´ Ona, ´Sen halvet anında hep böyle misin´ diye sordum. Bana Tine neden soruyorsun?´ dedi. ´Aynı cevabı verdim.´ Şöyle dedi: ´Allah´a andolsun ki bu hal ailemle otururken de bana musallat olur. Önüme yemek konur, yememe mani olur, hanımım da ağlamaya başlar. Neden ağladığımızı bilmeyen çocuklarımız da ağlamaya başlar. Bazan hanımım yüksek sesle şöyle der: ´Dünya hayatında seninle olan hüzünden dolayı gözlerimiz aydınlanmadı"
2261.Yezîd b. Yezîd b. Câbir´in rivayet ettiğine göre: "Ebû Müslim el-Havlânî tekbir getirirken sesini yükseltirdi. Çocuklarla bile yüksek sesle tekbir getirirdi. ´Allah´ı öyle zikredin ki câhiller sizi deli zannetsin´ derdi."
2262. Humeyd b. Hilâl´in haber verdiğine göre Ebû Müslim el-Havlânî, Dicle nehrinden yürüyerek geçer ve arkadaşlarına "Bir şey kaybettiğiniz zaman Allah´tan isteyiniz" derdi.
2263. Şeybân b. Ebî Şeybe, Sellânı b. Miskin´in şöyle dediğini rivayet eder: "Şu tepe kadar bana altın verilse, karşılığında bir mushaf satmam."
2264. İmran´ın bildirdiğine göre Saîd b. Müseyyeb, kırk yıl bir tek vakit namazı kazaya bırakmamıştır.
2265. Osman b. Hâkim, Saîd b. Müseyyeb´in "Otuz senedir müezzin ezan okurken ben hep mesciddeydim" dediğini nakleder.
2266. İmran b. Abdullah der ki: "Saîd b. Müseyyeb Allah´a karşı kendi nefsini bir sinekten daha değersiz görürdü."
2267. Aynı rivayete göre Abdulmelik b. Mervân´dan sonra Saîd b. Müseyyeb´i, Velîd b. Süleyman´a biat için çağırırlar. O bunu redderek "İki kişiye asla biat etmem" der. Kendisine "Bir kapıdan gir, diğerinden çık, yine biat etme" derler. Fakat o, "Başka insanların bana tâbi olmalarını istemem" der. Bunun üzerine Saîd b. Müseyyeb´e yüz sopa vurulur.
2268. Velîd b. Muğîre der ki: "Saîd b. Müseyyeb bana dedi ki: ´Uzlete çekil, çünkü o da bir ibadettir.´"
2269. Meymûn b. Mihrân´m rivayet ettiğine göre Abdulmelik b. Mervân Medine´ye gelir. Bir öğle vakti, uykusundan uyanınca kendi muhafızına, "Bak hele Mescid-i Nebevî´de benim tebâmdan kimse var mı?´ diye sorar. Muhafız arar Saîd b. Museyyeb´den başka kimseyi göremez. Ona işaret eder, pek oralı olmaz. Yanma gider ve "Sana işaret ettiğimi göremedin mi?" der. Saîd "O´na, ne istiyorsun?" diye sorar. Muhafız "Mü´minlerin emiri bana, ´bak, tebâmdan kimse var mı?" dedi. Ben de seni çağırdım. Saîd "Ben onun tebâsmdan değilim" der. Muhânz halifeye gelerek: "Mescidde sadece bir ihtiyar var. İşaret ettim gelmedi. Ayrıca senin tebân olmadığını söylüyor" deyince halife "Bırak onu, o Saîd b. Museyyeb´dir" der.
2270. İbn Harmele, Saîd b. Museyyeb´in kırk defa haccettiğini nakleder.
2271. Ömer b. Zer der ki: "Rebî b. Ebî Râşid´le karşılaştım. Kulağıma eğilerek şöyle dedi: ´Allah´tan, rızâsını isteyen en büyük şeyi istemiştir.´"
2272. Ümmü Abdullah, babası Hâlid´in "Her kim dualarının kabul olmasını istiyorsa secdeye varsın, ellerini açsın ve öyle dua etsin" dediğini nakleder.
2273. Rivayete göre Hâlid b. Ma´dân şöyle demiştir: "Allah´ın yer yüzünde bir kabı vardır. Ve bu kabın saf ve temiz kalmasını ister. O´nun yerdeki kabı salih mü´minlerin kalbidir."
2274. Yine Halid b. Ma´dân´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinize bir hayır kapısı açılırsa sür´atle ona koşsun, zira o kapının ne zaman kapanacağı bilinmez."
2275. Evzâî, Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediğini nakleder: "Sizden önceki insanlar birbirlerini sâlih amellere, namaza, zekâta, hayır işlemeye, emr-i bi´l-ma´rûfa ve nehy-i ani´l-münkere teşvik ederlerdi. Siz ise bugün birbirinizi kibire ve lükse teşvik ediyorsunuz."
2276. Aynı rivayete göre Bilâl b. Sa´d: "Hatânın küçüklüğüne bakmayın. Hatâ işlediğinizde kime isyan ettiğinize bakın." demiştir.
2277. Yine Bilâl b. Sa´d´ın, "Eğer iyiliklerin ve unutkanlıkların, kötülüklerini sana unutturuyorsa, aldanıyorsun demektir" dediği nakledilir.
2278. Bilâl b. Sa´d bir başka sözünde şöyle der: "Allah bize dünyaya rağbet etmeyip zâhid olmayı emrettiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak bize yeter."
2279. el-Mübârek b. Yezîd b. Câbir yine Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediğini nakleder: "Müslüman müslümanın aynasıdır. Öyleyse benden şüphelenebilir misiniz?"
2280. Evzâî yine Bilâl b. Sa´d´ın: "Açıkta Allah´ın dostu gizlilikte onun düşmanı olmayın" dediğini haber verir.
2281. Aynı rivayetle gelen bir haberde de şöyle der: "Dünyaya karşı zâhid olmamız emredildiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak yeter. Bakıyorum, zahidiniz dünyaya rağbet ediyor, âliminiz câhil, âbidiniz de ibâdeti eksik yapıyor."
2282. Yine Bilâl b. Sa´d´ın: "Seninle her karşılaştığında Allah´ı hatırlatan bir kardeşin her gördüğünde eline para koyan birisinden hayırlıdır" dediği rivayet edilir.
2283. Abdurrahman b. Yezîd b. Temîm ise ondan şunu nakleder: "Ey dünyada ebedî kalacak gibi hareket edenler, siz zenginliği yaratamazsınız. Bir yerden başka yere nakledileceksiniz. Nasıl ki babanızın sulbünden, annelerinizin rahmine, rahimlerden dünyaya, dünyadan kabre, kabirden mahşere, mahşerden de ebedî bir hayata nakledileceksiniz."
2284. Bilâl b. Sa´d´ın anlattığına göre, babası ölüm döşeğinde iken kendisine "Oğulların nerede?" der. O da onları beyaz gömlekler giydirerek yanına getirir. Babası onları öpüp kokladıktan sonra şöyle der: "Allahım, bunların küfürden, dalâletten, kadınlardan ve fakirlikten korunmaları için sana sığmıyorum."
2285. Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Ben sahabeye ulaştım (gündüz) dünya işlerine sarılırlardı, bazen birbirlerine gülerlerdi. Gece olunca da, kendilerini Allah´a verirlerdi."
2286. Başka bir sözünde Bilâl b. Sa´d şöyle der: "Sevinç içinde olan nice insanlar aldanmıştır. Yer, içer, güler, Allah´ın kitabında cehennemin yakıtlarından olduğunun söylendiğini bilmez."
2287. Süleyman b. Semir, Kesir b. Murra´mn şöyle dediğini haber verir: "Sefih insanların yanında hikmetli konuşma, seni yalanlarlar. Hekim kimselerin yanında bâtıl şeyler söyleme, seni azarlarlar. Ehlinden ilmi menetmeyin günahkar olursunuz. Ehli olmayana ilmi vermeyiniz, cehaletini arttırırsınız. Bilin ki nasıl malınızda başkalarının hakkı varsa ilminizde de vardır."
2288. Safvan b. Amr´ın anlattığına göre Dahhâk b. Abdur-rahman bir gün hutbeyi bitirip minberden inerken şöyle seslenir: "Yetimleriniz konusunda Allah´tan korkun, dullarınız konusunda Allah´tan korkun, Allah´tan başka kimsesi olmayanlar konusunda Allah´tan korkun ve bunları gözetin."
2289. Yezîd b. Meysere´nin şöyle dediği nakledilir: "Şükür ile beraber nimet zarar vermez, sabırla beraber belâ zarar vermez. Allah´a itaat hususundaki belâlar da zarar vermez. Allah´a itaat ile belâ isyan ile nimetten daha iyidir."
2290. Cerir, Habib b. Ubeyd´in şöyle dediğini nakleder: "İlim öğrenin, onu belleyin ve ondan faydalanın. İftihar etmek için ilim öğrenmeyin; yakında öyle bir gün gelecek ki, iyi kıyafetli birinin kıyafetiyle övündüğü gibi âlim de ilmiyle övünecektir."
2291. Muğîre b. Ziyâd, MekhûFun şöyle dediğini haber verir: "İki göz var ki ateş göremeyecek, biri Allah için yaşaran gözler, diğeri de müslümanların sınırlarını bekleyen gözler."
2292. Yine Mekhûl´un şöyle dediği rivayet edilir: "İnsanların en yumuşak kalplisi günahı en az olanıdır."
2293. Bir başka rivayette Mekhûl şöyle der: "Müslümanlar (birbirlerine karşı) yumuşak deve gibidirler. İdare ederseniz boyun eğerler, kayanın başında oturtursanız otururlar."[33]
2294. Ca´fer b. Burkan, Salih b. Mismar´ın şöyle dediğini bildirir: "Allah´ın dünyadan kısarak verdiği nimeti, çok verdiği ve aleyhimize olacak nimetten daha iyidir."
2295. İbn Şibrime´den şöyle bir beyit nakledilir:
"Ne zamana kadar dünyanla meşgul olacaksın? Oysa Allah için amel edeni dünya meşgul etmez."
2296. Saîd b. Cübeyr´in şöyle dediği rivayet edilir: "Musibetlerle o kadar beraber oldum ki, musibetlerle karşılaşmadığım zaman Rabbimin beni terkettiğini zannederdim."
2297. Ömer b. Sabit´in bildirdiğine göre: "Ebû Musa´nın bir mushafı vardı. Onu kalbin özü diye isimlendirmişti,"
2298. Mücâhid´in rivayetine göre ise Âişe (ra) yanındaki mushafa, el-Mecîd ismini vermiştir.
2299. Dırâr, Mâhân´ın "Eve girdiğinizde kimse yoksa ´Rabbi-mizden bize selâm olsun´ deyiniz." dediğini nakletti.
2300. Ca´fer´in bildirdiğine göre, Saîd b. Cübeyr´e "İnsanların en âbidi kimdir?" diye sorulur, o da: "Günahlarından rahatsız olandır. Günahlarını hatırladıkça amelini küçük görendir." der.
2301. Saîd b. Cübeyr´in şöyle dediği nakledilir: "Benî İsrailden bir kralın zamanında yağmur yağmaz, kıral halkla beraber yağmur duasına çıkar ve kıral ´Eğer yağmur yağmazsa Allah´ı kızdırırım´ der. Nasıl kızdıracağım sorduklarında ´Onun veli kullarını öldürmek suretiyle´ der ve yağmur yağar."
2302. Rivayete göre Saîd b.Cübeyr bir oğlunu görür ve ona yönelerek: "Onun benim için en güzel hâli, ölüp dolayısıyle benim de sabrederek mükafaat almamdır." der.
2303. A´meş´in İbrahim´den bildirdiğine göre "[Resûlullah (sav)ın Ashabı] bir gencin bazen çocukluk yapmasını hoş karşılardı."
2304. Aynı rivayete göre İbrahim onların: "Hastanın ölüm anında meşakkat çekmesini hoş gördüklerini söyler."
2305. Yine İbrahim´in canın şiddetle çıkmasını (günahlara keffaret olur diye) sevdiği rivayet edilir.
2306. Halef b. Havşeb, İbrahim´in şöyle dediğini nakleder: "Allah´ın, ´Artık kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasında perde çekilmiştir....[34]. âyetini her okuduğumda aklıma kabir toprağı gelir."
2307. Ömer b. Abdulmelik´in haber verdiğine göre îbn Muhayrîz Rum bölgesinde mütevazi bir adamla arkadaş olur. Ondan ayrılmak istediği zaman "Bana vasiyet et" der. O da şöyle der: "Eğer gücün yeterse insanları tanı. Fakat sen tanınma. İnsanlar senden istesin, sen isteme. Başkalarına git, onlar sana gelmeden."
2308. İbn Muhayrîz´in şöyle dediği rivayet edilir: "Her kim babasıyla yürürken Önüne geçerse hürmetsizlik yapmış olur. Önünden bir eziyeti atmak içinse o ayn. Her kim babasını ismi ve künyesiyle çağırırsa yine hürmetsizlik yapmış olur. ´Ey Babacığım´ desin."
2309. Rivayete göre Müslim b. Yesâr, bir mazlumun zâlime beddua ettiğini görür ve ona "Her zâlimin zulmü kendisinedir. Zira ona ondan daha erken varır. Ancak bir daha yapmamak üzere tev-be eder, bir iyilik yaparsa o hariç" der.
2310. Recâ b. Ebî Seleme´nin rivayetine göre İbn Muhayrîz, içinde nasihatlerin yazılı olduğu bir mektubu getirir ve halife Abdulmelik´e okurdu, sonra da onu elinde bırakmazdı.
2311. Ebû Amr eş-Şeybânî´nin bildirdiğine göre birisi İbn Muhayrîz´i yüzüne karşı övdüğünde o hiddetlenerek
"Nerden biliyorsun öyle olduğunu?" derdi.
2312. Rivayet edildiğine göre İbn Muhayrîz "Cildimin alaca olması, ipek elbiseler giymekten benim için daha iyidir."
2313. Yine İbn Muhayrîz´in şöyle dediği nakledilir: "Her kim Allah yolunda bir gece sınır gözetlerse gözettiği insan ve hayvan adedince mükâfaat alır."
2314. Rivayete göre Abdulmelik, İbn Muhayrîz´e bir câriye gönderir. Cariyeyi evine bırakır. İbn Muhayrîz bir daha o eve girmez. Abdulmelik´e "Sen îbn Muhayrîz´i evinden sürgün ettin" derler. "Neden?" diye sorunca, cariyeden dolayı olduğunu öğrenir ve tekrar alır.
2315. Aynı rivayete göre, İbn Muhayrîz savaşa çıktığında en beğendiği yiyeceği hayvan torbasında arardı.
2316. Rivayet edildiğine göre Abdulmelikten sonra, oğulları Velîd ve Süleyman için biat merasimi yapıldıktan sonra Medine´de Abdurrahman b. Abdulkâri´, Saîd b. Cübeyr´e şöyle der: "Sana üç şey tavsiye edebilirim: Ya evinde uzlete çekil. Çünkü (Medine valisi) Hişam seni görür ve eziyet eder. Yahut umreye git," Daha üçüncüsünü söylemeden Saîd b. Cübeyr "Ben malım ve bedenimle ancak Allah rızası niyetiyle bu ibadeti yaparım" der ve üçüncüsünü sorar. Abdurrahman "Yahut biat et" der: Saîd "Allah senin gözlerini a´mâ yaptığı gibi kalbini de a´mâ yapmasını ister misin?" der ve reddeder. Hişam kendisini biat etmeye çağırır. O da reddeder. Vali bunu bir mektupla Abdulmelik´e bildirir. Abdulmelik "Saîd ile ne hâlin varsa gör. Biz onu zorlayamıyoruz. Eğer döversen otuz kırbaç vur. Ve kıldan bir tulum giydirerek insanların arasına çıkar ki kimse ona tâbi olmasın" der. Hişam tekrar onu biat etmeye çağırır. "İki kişiye (yâni Velîd ile Süleyman´a biat etmem" diyerek reddeder. Bunun üzerine otuz kırbaç vurularak kıldan bir tulum giydirilip insanların arasına çıkarılır. Recâ der ki: "Medine´de polislik yapan Eyleliler bana şöyle anlattılar: "Biz Saîd´in tulumu kolay kolay giymiyeceğini biliyorduk. Kendisine "Öldürüleceksin, bari bununla avretini ört" dedik. O da kendisi giydi. Kendisini dövünce aldattığımızı anladı ve "Eğer öldürmeyeceğinizi bilseydim bu tulumu giymezdim" dedi.
2317. Saîd b. Müseyyeb´in rivayet ettiğine göre Ömer b. Hattab (ra) Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Her kim bir kula karşı azizlik taslarsa Allah onu zelil kılar.[35]
2318. Recâ b. Hayve´nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişi haset ve ferahı bırakmadıkça ölümü hatırlamaz."
2319. İsmail b. Saîd der ki: "Habbe el-Uranî´ye misafir gittim, bana bir tabakta un ve hurma ikram etti. Ve bana ´Buyur ye, eğer evimde bundan daha güzeli olsaydı onu ikram ederdim, Zîra Hz. Ali (as) şöyle buyururdu: "Eğer müslüman kardeşin sana gelirse, evinde bulunan en güzel şeyi yedir. Oruçlu ise, ona yağlı yemekler yap."´
2320. Abdullah b. Mes´ûd (ra) Resûlullah (sav)´ın, ´O gün nimetlerden sorulacaksınız âyetini tefsir ederken, ´İçinde bulunduğunuz emniyet ve sıhhatten de sorulacaksınız." dediğini nakleder.[36]
2321. Râşid b. Sa´d´a "Nimet nedir?" diye sorulur. O da "Kişinin mutlu olmasıdır" der. "Zenginlik nedir?" denir. "Bedenin sıhhatli oluşudur" diye cevap verir.
2322. Mücâhid, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini haber verir: "Allah, dünyayı hem sevdiğine hem de sevmediğine verir. Dini ise sadece sevdiğine verir. Allah bir kulunu severse ona iman verir. Her kim düşmanla cihad etmekten korkar, gece namaza kalkamaz ve infak etmeyecek kadar cimri olursa Allah´ı teşbih, tehlil ve tahmid etsin."
2323. Rivayet edildiğine göre, Muâviye b. Ebî Süfyân Şam´da minber üzerinde otururken, Ebû Müslim el-Havlânî ayağa kalkarak şöyle der: "Ey Muâviye, senin makamın bir kabir gibidir. Bir şeyler getirirsen karşılığını görürsün, getirmezsen bir şey bulamazsın. Ey Muâviye, halifeliği mal toplayıp dağıtmaktan ibaret sanma. Hilâfet hak ile muamele etmek, adaletli söz söylemek, ve insanların hukukuna tecâvüz etmekten dolayı Allah´tan korkmaktır. Ey Muâviye, nehirlerin bulanması veya saflaşması bizi ilgilendirmez. Gözümüz hep sende olacaktır. Ey Muâviye, Arap kabilelerinden birini kayırırsan adaletin zail olur." Ebû Müslim sözlerini bitirince Muâviye ona dönerek "Allah sana rahmet etsin, Allah sana rahmet etsin" der.
2324. Rivayete göre bir adam Ebû Müslim el-Havlânî´ye insanların kendisine eziyet ettiğinden şikâyet eder. Ebû Müslim: "Eğer insanları tenkid edersen onlar da tenkid ederler. Sen onları terketsen onlar etmez, kaçsan seni yakalarlar" der. Adam "Öyleyse ne yapayım?" der. "Ecrini muhtaç olduğun güne bırak" cevabını alır.
2325. Ebû Müslim, Resûlullah (sav)´in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah bana mal biriktirmemi ve tacirlerden olmamı vahyetmedi. Ancak bana: "Rabbini hamd ile teşbih et, secde edenlerden ol ve ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et[37] diye vahyolundu."[38]
2326. Şam ehlinden bâzılarının anlattıklarına göre Ebû Müslim el-Havlânî Rum bölgesinde iken yanında olduğu vali bir seriyye gönderir ve dönmeleri için bir zaman tayin eder. Tayin edilen zamanda dönmezler. Ebû Müslim gecikmelerinden kuşku duyar. Nehir kıyısında abdest alırken bir karga konarak "Seriyye´nin gecikmesinden kederlenme. Onlar ganimetlerle beraber şu vakitte dönecekler" der. "Ebû Müslim sen kimsin?" der. O da "Ben, mü´minlerin kalplerine ferahlık veren Ertiyâıl´im" der ve seriyye de o vakitte döner.
2327. Aynı rivayete göre bâzı Şamlılar şöyle anlatır: "Biz Rum diyarından dönüyorduk. Humus´tan çıkıp Şam´a yöneldiğimiz zaman gece yarası Humus´un dört mil yakınında bir uğrak yerine geldik. Manastırda ikamet eden rahip sesimizi işitince ´Siz kimsiniz?´ diye sordu. Biz de ´Şamlıyız, Rum diyarından dönüyoruz´ dedik. Bize ´Ebû Müslim el-Havlânî´yi tanıyor musunuz?´ dedi. Biz de ´Evet* dedik. ´Ona vardığınızda selâm söyleyin benden. Ve biz, onun Hz. isa´nın refiki olacağını kitapta görüyoruz. Siz onu tanıyorsunuz ama ona yetişemiyebilirsiniz´ dedi. Biz Şam´a yaklaştığımızda onun ölüm haberini duyduk."
2328. Saîd b. Abdulaziz´in anlattığına göre Hz. Muâviye zamanında kıtlık olur. Halk yağmur duasına çıkar. Muâviye, Ebû Müslim´e: "Sen inasanların içlerini biliyorsun. Allah´a dua et" der. Ebû Müslim de "Taksiratımla beraber dua edeyim" der ve başındaki kalpağı atarak şöyle dua eder: "Allahım, senden yağmur diliyoruz. Günahlarımızla geldik bizi boş çevirme Allahım" döner dönmez yağmur yağar. Daha sonra Ebû Müslim şöyle dua eder: "Allahım, Muâviye beni meşhur etti; eğer yanında bir değerim varsa (riyaya girmeden) benim ruhumu kabzet" Bir hafta sonra da vefat eder.
2329. Muhammed b. Şuayb´in rivayet ettiğine göre, Ebû Müslim nafile dualarında "Allahım bana yemek ver, Allahım bana yağ ver, Allahım bana odun ver" diyerek her türlü arzusunu Allah´tan isterdi.
2330. Saîd b. Abdulaziz yine Ebû Müslim´in "Cehennemin alevlendiğini duysam yine yaptığım amelleri arttıramam (yani yapabileceklerimi ancak yapabiliyorum) dediğini nakleder.
2331. Ubeydullah b. Şumayt, babasından gelen rivayete göre Ebû Müslim el-Havlânî dolaştığı yerlerde müslümanları tenkid ediyordu. Haberi alan Muâviye bunun sebebini sorunca şu cevabı alır: "Ey Muâviye, hayır işlersen karşılığında hayır görürsün. Kötülük yaparsan karşılığında kötülük görürsün. Ey Muâviye, şunu bil ki, eğer sen âdil olursan bütün insanlar bir kişiye zulmetmek için birleşse birşey yapamazlar. Sen adaleti gerçekleştirirsin."
2332. Ebû Ubeyde b. Abdullah´ın şöyle dediği nakledilir: "Yolda iki adam yanyana otursa biri eteğine para doldurup gelip geçenlere dağıtsa, diğeri de tekbir getirerek Allah´ı zikretse; tekbir getirenin ecri daha büyüktür."
2333. Şurahbîl b. Müslim şöyle demiştir: "Ebu Müslim el-Havlânî herhangi bir harabenin yanından geçerken durur ve ´Ey harabe! Nereye gitti içinde yaşayanlar. Kendileri gitti; geriye sadece amelleri kaldı. Şehvetleri kesildi, günahları baki kaldı. Ey Ademoğlu! Günahları terketmek, tevbe etmekten daha kolaydır´ derdi."
2334. Şurahbîl b. Müslim´in naklettiğine göre iki adam Ebû Müslim el-Havlânfyi evinde ziyarete gelir. Ailesi onun mescidinde olduğunu bildirirler. Bunlar da onu rükû´ ederken görürler ve beklemeye koyulurlar. Beklerken vardığı rukû´lan saymaya başlarlar. Ve dörtyüz defa rukû´a vardığını tesbit ederler. Kendilerine döndüğünde ona: "Biz arkada oturuyor ve seni bekliyorduk" derler. Ebû Müslim "Eğer bilseydim size dönerdim. Namazımı saymak size mi düştü?" dedikten sonra şöyle der: "Size yemin ederim ki kıyamet günü için en hayırlı iş secdelerin çokluğudur."
2335. Abdullah b. Hubeyre, Ka´b´ın: "Bu ümmetin hakimi Ebû Müslim el-Havlânî´dir" dediğini nakleder.
2336. Ebû Müslim´in şöyle dediği haber verilir: "Müslümanların zannından kaçının. Zira Allah, hakkı onların kalblerine ve dillerine vermiştir."
2337. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, babasından Resûlullah (sav)'in bir hadislerinde şöyle dediğini haber verir: "Mü´min gücü yeten işleri tutar, gücünün yetmediklerine de üzülür.[39]
2338. Ebû Salih el-Hanefî´den gelen rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah rahimdir; ancak merhametli kimselere rahmet eder, cennetine de ancak merhametli kimseleri yerleştirir.[40] Derler ki: "Yâ Rasûlallah! Ailemize ve malımıza karşı mı merhametli olanlar kastediliyor?" O da, "Hayır, Allah´ın ´O (peygamber) size çok düşkün mü´minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.´ [41] âyetindeki merhamet kastediliyor" diye cevap verir.
2339. Bekr b. Sevâde´nin rivayet ettiği bir başka hadisinde Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Ümmetimden öyle bir taife gelecek ki, nimetler içinde yüzecekler bütün gayeleri yemek çeşitleri ile elbise çeşitlerini artırmak olacaktır, kaba sözlüdürler, işte onlar benim ümmetimin en şerlileridir."
2340. Hasan Basrî´den gelen bir rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mü´min, insanların şerrinden emin olduğu kimsedir. Muhacir, kötülüklerden hicret edendir. Müslüman, komşusu kendisinden yana selâmette olandır. Allah´a andolsun ki komşusunun şerrinden emin olmayan kimse cennete giremez."[42]
2341. Ebû Hureyre (ra)´den gelen bir hadiste ise Resûlullah (sav) şöyle buyurur: ´İnsan bir kelime konuşur; o kelime onu yetmiş arşın cehennemin dibine götürür de farkında olmaz.[43]
2342. Aîşe (r.anhâ)´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bütün ev işlerine yardım ederdi, en çok yaptığı iş de dikişti.
2343. Hasan Basrî´nin şöyle dediği nakledilir: "Resûlullah (sav) la karşılaşmak isteyen onunla karşılaşır. Bu açıktır. Yalnız şunu bilin ki Resûlullah (sav), yerde oturmuş, yemeğini yere koymuş, kalın ketenler giymiş, merkebe binmiş, kölesini arkasına bindirmiş ve parmaklarını yalamıştır."
2344. Hakîm b. Umeyr Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu haber verir: "Her kime bir hayır kapısı açılırsa fırsatı değerlendirsin. Zira ne zaman kapanacağı bilinmez.[44]
2345. Şeddâd b. Evs´in rivayetine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Akıllı kimse nefsine hâkim olandır, ölümden sonrası için amel edendir. Âciz kimse ise nefsine tâbi olup Allah´tan temennide bulunandır."
2346. Damre b. Habîb´in yaptığı rivayette Resûlullah (sav) şöyle buyurur: Bu ümmetten ilk kalkacak şeyler emanet ve huşudur. Öyleki kuşu sahibi bir tek kişi görülmeyecektir.[45]
2347. Mâlik b. Mığvel´in rivayetine göre Resûlullah (sav)´ın yanında birisi övülür. Resûlullah (sav), ´O, ölümü hep hatırlar mıydı? diye sorar. Ashâb, "Ölümü andığını duymadık" der. Resûlullah (sav), ´Arzu ettiği, iştahının çektiği şeyleri terkeder miydiV diye sorar. Ashâb, onun zengin olduğunu söyler. Bunun üzerine Resûlullah (sav): ´Öyleyse arkadaşınız dediğiniz kadar değildir" der. Rivayete göre Reb' b. Ebî Râşid´e, "Bizimle oturmaz mısın?" derler. O da şöyle der: "Ölümü hatırlamak, kalbimden bir saat uzaklaşınca kalbim bozuluyor." Mâlik der ki: "Ondan daha hüzünlü kimse göremedim.
2348. Havşeb´in rivayetine göre Resûlullah (sav) ın şöyle dua ettiği rivayet edilir: "Allahım, beni amel etmekten alıkoyan dünyadan sana sığınırım. Ölüm için hayırlı işlerden beni meneden hayattan da sana sığınırım.[46]
2349. Bir başka rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Bir topluluk Allah´ı zikretmek için toplanırsa Allah meleklerine ´Ben onları affettim, onları rahmetimle kuşatın´ buyurur. Melekler, Ya Rabbi, aralarında falan günahkar kişi de var´ derler. Allah Teâla: ´O öyle bir topluluk ki, onlarla oturan günahkar olmaz.´ buyurur."
2350. Haccâc b. Esved´in haber verdiğine göre Hasan ile Hüseyin (r.anhumâ) küçükken acıkmışlar. Resûlullah (sav)ın dokuz evi de aranmış onlar için yaş kuru yiyecek hiç birşey bulunmamıştır.
2351. Urve b. Zübeyr, Aîşe (r.anhâ)´nin şöyle dediğini nakleder: "Allah´a andolsun ki, Muhammed (as) rîsâletinden ölümüne kadar ne elek gördü, ne de elenmiş undan ekmek yedi." Urve der ki: "Arpa ekmeğini nasıl yediniz?" diye sordum. "Ağzımıza battığı için ´öf diye diye " dedi.
2352. Rivayet edildiğine göre Ebû Hureyre (ra), birgün İbnü Ahnes´in evine uğrar ve onların tirid (bir çeşit çorba) ve kebab yediklerini görür. Kendisini yemeğe davet ederler, o "Ne yiyorsunuz?" diye sorar, "Tirid ve kebab yiyoruz" deyince, "Resûlullah. (sav)´ın vefatından sonra bunları yiyorsunuz" diye ağlamaya başlar. Sonra Resûlullah (sav)´ın sağken evine uğradığını, evinde hiç kazan pişmediğini, yemek ve ekmek bulamadığını anlatır. Oradakiler "Peki nasıl yaşarlardı?" diye sorarlar, o da şöyle cevap verir: "Hurma ile sudan başka bir şey bulamazlardı. Ensârdan davarları olan bir komşuları vardı, -Allah ecirlerini artırsın- bazen süt gönderirlerdi."
2353. Hasan´ın rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) bir başka hadisde şöyle buyurur: "Âdemoğlu üç şey için hesaba çekilmez. Avretini örten elbise, belini doğrultacak kadar yiyecek ve sığınacak kadar bir ev. Bunların dışında herşeyden hesaba çekilecektir.[47]
2354. Aynı rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kul için hayır murad ederse, yoksulluğunu göstermez ve kalbini zengin kılar, her kime de şer murad ederse yoksulluğunu gösterir ve fakirliğini ona hissettirir.[48]
2355. Aynı isnadla gelen haberde Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Size cennet ehlinden haber vereyim mi?" "Evet" derler. Bunun üzerine şöyle der: "Her zayıf, mustaz´af ve giydiği yırtık elbisesinden başka bir şeyi olmayanlardır. Allah´tan yemin ederek bir şey isteseler Allah onları doğru çıkarır ve verir."[49]
2356. İbn Abbas (ra), Resûlullah (sav)´ın şöyle buyuduğunu nakleder: "Cennetin kapısında iki mü´min buluşur, birisi dünyadayken zengin, diğeri fakirdir. Fakir hemen girer, zengin de Allah´ın dilediği kadar bekletildikten sonra girer. Cennette fakirle buluşur ve fakir ona "Kardeşim, sen neden bekletildin, o kadar kaldın ki senden endişe duymaya başladım" der. Zengin cevaben: "Senden sonra öyle kötü hapsedildim ki sana ulaşamadım Benden o kadar ter boşandı ki bin deveyi sulayabilirdi." der.[50]
2357. Hasan´ın yaptığı rivayete göre Resûlullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: "Kul bazen günah işlediği halde cennete girer." Kendisine "Peki nasıl cennete girer Yâ Resulallah?" diye sorulur. O da: "Allah´a tevbe ede ede gözlerinin feri gitmiş bir vaziyette cennete girer." buyurur.[51]
2358. Sâîd b. Müseyyeb´in bildirdiğine göre, Resûlullah (sav), her gök gürültüsü duyduğunda, yüzünün rengi değişirdi. Yağmur yağdığı zaman da sevinç duyardı. Kendisine: "Neden yüzünün rengi değişiyor?" diye sorulduğunda şöyle cevap verirdi: "Ben, bana rahmet mi, yoksa azap mı emredildiğini bilmiyorum da ondan."
2359. Ebû Hâzim, Ömer´in (ra) şöyle dediğini nakleder. "Bir gün Resûlullah (sav)´ın yanına girdim, ateşi vardı. Elimi elbisesinin üstüne koydum ateşi yine hissediliyordu. Kendisine: ´Yâ Resûlallah, ateşlendiği zaman sizin gibi ateşi yükseleni görmedim´ dedim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: "Bizim ecrimiz de böylece hep iki kat olur. En çok belâya ma´rûz kalanlar peygamberler, sonra sâlih insanlardır.[52] Öyle peygamberler gelip geçti ki fakirlikten bütün varlıkları bir aba olmuştur. Öyleleri oldu ki haşerâtların tasallutuna uğramış ve öyle ölmüştür."
2360. Rivayet edildiğine göre Ensârdan bir gencin kalbine cehennem korkusu girer ve evde hasta düşer. Resûlullah (sav) onu ziyarete gider. İçeri girer girmez hıçkırarak Resûlullah (sav)a sarılır ve oracıkta vefat eder. Resûlullah (sav): "Arkadaşınızı kefenleyin ateşin korkusu ciğerini parçaladı" der.[53]
2361. Ebû Hureyre´nin rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "insanoğlunu en çok cehenneme sokan, iki dudağının arası ve iki bacağının arasıdır. En çok cennete sokan iki haslet ise takva ve güzel ahlaktır."[54]
2362. Esed b. Vedâ´a´nm haber verdiğine göre Resûlullah (sav)´a bir gün: "Hangi mü´min daha faziletlidir?" diye sorulur. Resûlullah (sav), "İçinde kin ve hasedin olmadığı gamlı kalbin sahibi olan mü´min" diye cevap verir. Soranlar, "Bu bizde yok, sonra hangisi en faziletli?" diye sordular. Resûlullah (sav), "Dünyaya karşı zâhid, âhirete karşı istekli olan der. Soranlar "Bu da Râfi´ b. Hadiyc´den başka kimsede yok, sonra hangisi?" diye sorarlar. Resûlullah (sav), "Güzel ahlâk sahibi mü´min" diye cevap verir.[55]
2363. Ebû Hureyre´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç kimseyi amelleri kurtaramaz"; yanında bulunanlar, "Seni de mi Yâ Rasûlallah?" diye sorarlar. "Evet, beni de, ancak Allah rahmeti ile bizi kuşatırsa o zaman kurtuluruz.´[56]
2364. Hasan Basrî, Resûlullah (sav)´ın bir hadisinde şöyle buyurduğunu nakleder: Allah bir kul için hayır murad ederse ona amel ettirir". "Kendisine Allah nasıl amel ettirir?" diye sorarlar: Ölmeden önce sâlih amellere muvaffak kılar, sonra da canını alır" cevabım verir.[57]
2365. Aynı rivayete göre Resûlullah (sav) ın ashabının ileri gelenlerinden biri bir adamı anasından dolayı ayıplar. Resûlullah (sav) ona: "Allah´a andolsun ki, sen kırmızı veya zenci gördüklerinden üstün değilsin. Üstünlük ancak takvadadır" der.[58]
2366. Yine aynı rivayet zinciri ile gelen haberde Resûlullah (sav): "Allah´a andolsun ki dünya´nın Allah´ın indinde bir yaşındaki kuzu kadar değeri yoktur." buyurmuştur.[59]
2367. Ebû Hureyre, Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Zenginlik arazi çokluğu ile olmaz; esas zenginlik gönül zenginliğidir."
2368. Damre b. Habib´in rivayetine göre: Şeddad b. Evs´in kız kardeşi Ümmü Abdülah, sıcak ve uzun bir günde Resûlullah (sav) oruçlu iken iftar vaktinde O´na (sav) bir bardak süt gönderir. Resûlullah, sütü getirene, ´Git ve sütü nereden getirdiğini sor´ der. Sütün kendisine ait olan bir koyundan sağdığını Öğrenince, koyunun nerden elde ettiğini sordurur. Sütü içer. Ertesi gün Ümmü Abdillah bunun sebebini Resûlullah (sav)´a sorar; o da şöyle cevap verir: "Benden önce de peygamberler güzel ve helal olan şeyleri yemek ve sâlih amel işlemekle emrolundular.[60]
2369. Meymûn der ki: "Resûlullah (sav)´a dünya nimetlerinden kadın ve güzel kokudan başka bir şey isabet etmemiştir."
2370. Hasan Basrî´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav)´a "Hangi amel daha hayırlıdır? diye sorulur. O (sav) da: "Öldüğün gün dilin Allah´ı zikirden dolayı yaş olmasıdır" buyurdu.[61]
2371. Atâ b. Yesâr´ın haber verdiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: Dünya bana yeşil ve tatlı olarak geldi. Başını kaldırıp bana süslendi. Ben ona ´Seni istemiyorum´ dedim. O da ´Sen benden kurtulabilirsin ama başkası kurtulamaz.´ dedi.[62]
2372. Enes b. Mâlik der ki: "Resûlullah (sav)ın yanma girdim şeritlerle bağlı bir divanın üzerinde uzanıyordu. Başının altında da hurma lifinden doldurulmuş bir yastık vardı. Bir çok sahâbî geldi, derken Ömer (ra) de girdi. Resûlullah (sav) hızlıca dönünce Ömer (ra) şeritlerin Resûlullah (sav)ın vücuduna batıp iz yaptığını gördü ve ağlamaya başladı. Resûlullah (sav) "Neden ağlıyorsun ya Ömer?" dedi. Ömer (ra) de: "Ya Resûlallah! Biliyorum ki Allah´ın indinde sen Kisrâ ve Kayserlerden daha üstünsün, onlar dünyalık içerisine dalmışken sen Allah´ın Resûlu de şu gördüğüm yatakta yatıyorsun. Bunun için ağlıyorum" der. Bunun üzerine Resûlullah (sav): "Dünyanın onlara, âhiretin de bize verilmesini istemez misin?" diye sorar. Ömer (ra) "Evet" deyince, "İşte onun için böyledir" der.[63]
2373. Nu´mân b. Beşîr, Resûlullah´ın (sav) şöyle buyurduğunu haber verir: "Cehennem ehlinin azâb yönünden en hafifi, kişinin ayaklarına ateşin dokunmasıdır ki, onun etkisiyle beyni kaynar. Gören, en şiddetli azâb zanneder; oysa, en hafif azâb odur.[64]
2374. Hasan´ın bildirdiğine göre, çok şişman bir adam, Ömer (ra)´e gelir. Ömer (ra): "Bu kadar et de ne?" diye sorar. O da: "Allah´ın bereketi Yâ Emîre´l mü´minîn!" diye cevaplar. Ömer (ra) ise: Talan söylüyorsun. Bilâkis bu, Allah´ın azabıdır." der.
2375. Aynı isnadla gelen bir habere göre, Ömer (ra) şöyle demiştir: "Allah´ın kitabını okuyup, ücretini insanlardan isteyecek kimseler çıkmadan, Allah´ın kitabını okuyun ve ecrinizi Allah´tan isteyin."
2376. Şa´bî´nin bildirdiğine göre Mesrûk: ´"Nerede zâhidler, nerede âhireti arayanlar?" diye dilenen kimselere birşey verilmez" derdi.
Âsım´ın rivayetine göre, İbn Ömer, bir defasında birinin böyle dediğini duyar ve elinden tutarak Rasûlullah´ın (sav) kabr-i şerifine götürür. O (sav)'nun, Ebû Bekr (ra)´in ve Ömer (ra)´in kabirlerini göstererek, "İşte bunlardan iste" der.
2377. Hasan´ın rivayetine göre, Osman b. Ebû´l-Âs es-Sakafî; birgiin, bir cenazede iken çökmüş bir kabrin başına oturur ve kendi ehlinden birisini çağırarak: "Buraya bak, nasıl görüyorsun?" der. Adam da: "Kuru ve karanlık bir ev. Ne yemek, ne su ve ne de hanım var." der. Osman: "Allah´a andolsun ki! Varacağın ev burasıdır. Öyleyse bu kabri başka şekle sokabilirsen, yap" der.
2378. Âişe (r.anhâ) validemizin bildirdiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah´ın gölgesine ilk varacaklar kimlerdir, biliyor musunuz?" Yanındakiler: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" deyince, şöyle der: "Hak île karşılaşınca kabul eden, kendisinden mal istenince cömert olan. insanlar için hüküm verirken, adetâ, kendi aleyhine hüküm verir gibi hükmedenlerdir."[65]
2379. Ebû Osman en-Nehdî, Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Dünyada iyi olan kimseler, âkirette de iyidirler. Dünyada kötü olan kimseler ise, âhirette de kötüdürler."[66]
[1] Daha önce 67 numaralı hadiste geçmiştir.
[2] Müslim, Fedâil 223. Bilye 2/79. Cem´u´l-cevâmi´ 6571. Mişkâlu´l-mesâbîh 6257.
[3] Müsned 5/366, 257 3/469, 470 İbn Mâce 4316, ed-Dârimî 2/328, el-Müstedrek 1/470, Mevâridu´z-zem´ân 2598, Buhârî Târîhu´lkebîr 5/26.
[4] Müslim, Kitâbu fedâili´s-sahâbe, no: 225
[5] Ibnü´l-Mübârek, 347; Hilye, 2/95.
[6] İbnü´l-Mübârek, 347,
[7] Talak sûresi 65/2.
[8] Talak sûresi 65/3.
[9] Talak sûresi 65/3.
[10] Talak sûresi 65/3.
[11] Ibnü´l-Mübarek, Küâbu´z-zühd 31 32.
[12] Cum´a sûresi 62/9.
[13] İbrahim sûresi 14/27.
[14] Alak sûresi 96/19
[15] Suyûtî el-Leâli´l-nıasnû´a fî ahâdisi´l-mevdû´a, 1/96.
[16] Feth sûresi 48/29.
[17] Mâide sûresi 5/35.
[18] ibrahim sûresi 14/17.
[19] Rahman sûresi 55/46.
[20] Buhârî, Fadâilu´l-Kur´ân 21; Tirmizî, Sevâbu´l-Kur´ân 15; İbn Mâce, Mukaddime 16; Dârimî. Fadâilu´l-Kur´ân 2,
[21] Tehzibu târihi Dimeşk.
[22] A´râf sûresi, 7/44.
[23] Muddessir sûresi, 74/56.
[24] Taberânî, Mu´cemu´l-sağir 2/41; Müstedrek 1/70; Kenzu´lummâl, 1843-1930.
[25] Bakara sûresi, 2/281.
[26] Kiyâme sûresi, 75/5.
[27] Hûd sûresi, 11/113.
[28] Ibnu´I-Mubârek, Kitabu´z-zühd s.90.
[29] Tekvîr sûresi, 81/6.
[30] Kasas sûresi, 28/28.
[31] Nisa sûresi, 4/32.
[32] Zümer sûresi, 39/10.
[33] ibn Mübarek, 130 Hilye 5/180.
[34] Sebe sûresi, 34/54.
[35] Hilye, 2/174.
[36] Ibn Kesîr, 8/497.
[37] Hicr sûresi, 15/98.
[38] îkyâ, 2/65; Mişkât, 5206; Hilye, 2/131; ed-Durru´l-mensûr, 4/109; Tefsîru´l-Bağavî, 4/78;Tefsîru´l-Kurtubî, 10/64; Ahlâku´n-nübüvve, 272.
[39] Kenz´ul-ummâl, 708.
[40] ed-Durru´l-mensûr, 3/297.
[41] Tevbe sûresi, 9/128.
[42] îbn Hanbel, Müsned, 3/154.
[43] et-Tergîb, 3/536; Tirmizî, 2314; Müsned, 2/236; Mecma´u´z-zevâid, 8/297, 10/297.
[44] Fethu´l-bârî, 9/342; Müsned, 4/124; Şerhu´ssünne, 14/308; Taberânî, 7/338; Müstedrek, 1757, 4/124; İbn Mübarek, 56; Tirmizî, 3/305.
[45] Mecma´u´z-zeuâid, 2/136, et-Terğib, 1/351; Kenzu´l-ummâl, 5295.
[46] Uhâfu´s-sâdeti´l-nıuUekîn, 6/240.
[47] ed-Durru´l-mensûr, 6/391, 396.
[48] ed-Durru´l-mensûr, 6/99.
[49] İbn Hanbel, Müsned, 2/508; İbn Mâce, 4116; Müstedrek ,1/61; Taberânî, 3/266; Ibn Kesir, 8/218; Mecma´u´z-zevâid 2/264; Müşkilu´l- âsâr, 1/293.
[50] Müsned; 1/304, Mecma´u´z-zevâid, 10/263; İthâfu´s-sâdeti´l-muttekîn, 9/339; Cem´u´l-cevâmi´, 4140.
[51] ibn Mübarek, Kitâbu´z-zühd, 52; Mecma´u´z-zeuâid, 10/199.
[52] Müsiedrek, 3/343; îthâfu´s-sâdeti´l-muliekîn, 8/121, 559, 560; Cem´u´l-cevâmi´ 3254, 3257, 3259.
[53] İbn Mübarek, Kitâbu´z-zühd, 2/92.
[54] Müsned, 2/392; İbn Mübarek, KUâbu´z-zühd, 379.
[55] ed-Durru´l-mensûrr 3/291; Hilye, 1/183 6/69.
[56] Buhârî, 8/122; Fethu´l-bârî, 11/295; Müslim, Sıfatu´l-munâfıkîn, 71.
[57] tbn Hanbel, Müsned, 4/135; Tirmizî had. no: 2142; Müsledrek 1/240, Tergîb 1/92; Meuâridu´z-zam´ân, 1821, İbn Kesîr, 4/148, İthâfiı´s- sâdeti´l-mutlekîn, 8/17110/273.
[58] Kenzu´lummâl, 43168; İlelu´l-hadîs, 1976.
[59] Kenzu´l-ummâl, 6205.
[60] Cem´u´l-ceuâmi´, 4438; Kenzu´l-ummâl, 9238 9198.
[61] İbn Mübarek, 401; Mecma´u´z-zevâid, 10/74; Terğlb 2/395; Mevâridu´z-zam´ân, 2318.
[62] îbn Ebî Hatim, İlelu´l-hadîs,l930.
[63] Buhârî, 1976; Müslim, Talâk 31; Mevâridu´z-zam´ân, 2515.
[64] Müslim, İmân 364; Tergîb, 4/387; Müsned, 4/271; Dârimî, 2/340.
[65] Müsned, 6/67; Hilye,1/16-2/187; ibn Kesîr, 7/490; Mişkât, 3711.
[66] Hılye, 9/319; Müstedrek, 1/124 Taberânî, Sagîr, 1/74, 262; Târîhu Bağdâd, 2/244,10/420,11/326; Mecma´u´z
2232. Ziyâd İbn Feyyâz´ın rivayet ettiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Allah´tan haya etmeyi, insanlardan utanmaya tercih ediniz."
2233. A´meş´in haber verdiğine göre Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Allah her kim için hayır murad ederse, onu dinde fakîh kılar ve doğru yolu ilham eder."
2234. Mücâhid, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini nakleder: "Şimdiki müctehidler önceki oyuncaklar gibidir."
2235. Ebû Nevfel, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini bildirir: "Eğer infak edemeyecek kadar cimrileşirseniz savaşamayacak kadar düşmandan korkarsanız ve uyanamayacak kadar uykuya dalarsanız. Sık sık ´Subhânallâhi ve bihamdihi' zikrini tekrarlayınız. Allah´a andolsun ki bu, Allah´ın katında altın ve gümüş olan iki dağdan daha kıymetlidir."
2236. Habîb b. Ebî Sabit, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini nakleder: "Kul Allah´a muhtaç olduğunu kabul ettiği müddetçe Allah kulunun ihtiyacını giderir."
2237. Mücâhid´in rivayetine göre, Ubeyd b. Umeyr şöyle demiştir: "Ey Kur´ân ehli! Kış geldiği zaman namaz kılmanız için gece uzar. Gündüzler de kısalır. Gece kalkamazsanız düşmandan korkar ve cimrilesirseniz bol bol Allah´ı zikredin."
2238. Abdulkerim b. Umeyye, Ubeyd´in şöyle dediğini haber verir: "Allah süslü giyinip, güzel atlara binen (devlet adamlarının yanına) girip çıkan Kur´ân okuyucularını sevmez."
2239. Mücâhid´in şöyle dediği nakledilir: "Bir adam Allah´a itaat için Uhud dağı kadar mal infak etse, yine de müsriflerden sayılmaz."
2240. Süfyân´ın bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bir adamın, "Allahım! Ölüm anında bizi mübarek kıl" diye dua ettiğini duyar, ´Dünyada da mübarek kılsın´ diyerek duayı tamamlar.
2241. Ebû Yahya der ki: "Mücâhid´e günahlarımdan şikâyet ettim. Bana ´Silgiye başvur´ dedi. Yani İstiğfar dile´"
2242. Ebû Zür´a b. Amr b. Cerîr´in şöyle dediği rivayet edilir; "Allah için birbirini seven iki insanın en faziletlisi arkadaşını en çok sevendir."
2243. Haris b. Kays´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinizin dünyalık bir ihtiyacı olursa, tevbe etsin. Ahiret ile ilgili bir ihtiyacı olursa Allah´tan dilesin."
2244. Hafs b. Gıyâs´ın bildirdiğine göre birgün Süfyân es-Sevrî, Mecma´ et-Teymî´nin yanına girer. Süfyân´m izârında büyükçe bir yırtık vardır. Mecma´, cebinden dört dirhem çıkararak Süfyân´a uzatır ve "Bununla kendine bir izâr satın al" der. Süfyân: "Hayır, benim ihtiyacım yok" deyince "Doğru söylüyorsun, senin almaya ihtiyacın yok. Fakat benim vermeye ihtiyacım var" der. Bunun üzerine Süfyân parayı alır ve onunla kendisine bir izâr satın alır. "Allah ona mükâfaatını versin. O beni giydirdi" diye de dua eder. Ayrıca Süfyân, "Mecma´ et-Teymî´ye olan sevgim gibi şaibesiz bir amelim yoktur" demiştir.
2245. Ebû İdrîs el-Havlânî´nin "Mescidler kerem sahibi insanların meclisleridir" dediği nakledilir.
2246. Yine Ebû İdrîs´in şöyle dediği nakledilir: "Her kimin bir tek gayesi olursa Allah, bütün gayelerini gerçekleştirir. Her kimin de çok gayesi olursa hangisinin uğruna helak olursa olsun Allah aldırmaz."
2247. Yine Ebû İdrîs´in şöyle dediği haber verilir: "İnsanların kalplerini kazanmak için süslü lâflar öğrenen cennetin kokusunu duyamaz."
2248. Ebû Muâviye, İbrahim b. Edhem´in şöyle dediğini nakleder: "Allah ile arana başka nimet veren sokma. Aksi takdirde borcun çoğalır."
2249. Yine İbrahim b. Edhem´in şöyle dediği nakledilir: "Meşhur olmayı seven, Allah´ı gönülden tasdik etmiyor demektir."
2250. Ali b. Zeyd´in bildirdiğine göre Ensârdan birisi ölüm döşeğinde iken oğluna şöyle vasiyet eder: "Allah´tan kork. Eğer bir hayır yapmaya gücün yeterse yarma bırakma, tamahkâr olma. Çünkü o fakirlik getirir. Ümitsiz olma. Ümitvar olduğun her konuda Allah sana yeter. Her şeyin özrü var sanma. İşlemediğin bir hayrın özrü olmaz. Namaza kalktığın zaman son namazını kılıyor-muş gibi kıl. Zira bir daha namaz kılamayabilirsin."
2251. Recâ b. Ebî Seleme´nin rivayetine göre İbn Muhayrîz bir şey satın almak için bir dükkana girer. Satıcıya bir adam, "Bu kimdir, biliyor musun? Bu İbn Muhayrîz´dir" der. Bunun üzerine İbn Muhayrîz ayağa kalkar ve "Biz buraya paramızla bir şeyler almaya geldik, dinimizle değil" der*
2252. Abdullah b. Evs, Amr b. Evs´in şöyle dediğini rivayet eder: "Haşyet sahibi insanlar zulmetmezler. Zulmettikleri zaman ise muvaffak olamazlar."
2253. Süfyân b. Uyeyne´nin naklettiğine göre Hasan Basrî´ye "İyi insanlar (ebrâr) kimlerdir?" diye sorulur. O da: "Küçük karıncalara bile eziyet etmeyenlerdir" diye cevap verir.
2254. Rivayet edildiğine göre Mücâhid şöyle demiştir: "Her insanın perçeminden tutan bir melek vardır. Kibirlendiği zaman yere sürter, mütevâzi olduğu zaman da kaldırır."
2255. Rivayete göre Mücâhid, ´Allah´ın fazlından isteyiniz[31] âyetini tefsir ederken: "Buradaki maksadın dünya olmadığını" söyler.
2256. Hilâl b. Ebû Ubeyde´nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişinin kalbi çarşıda da olsa Allah´ı zikrettikçe namazda sayılır. Dudaklarım hareket ettirirse bu daha da büyüktür."
2257. Velîd b. Kays´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Malı çok olanın işi de çok olur. İşi çok olanın da şeytanları çok olur. Şeytanları çok olanın da hesabı şiddetli olur."
2258. Yine Velîd b. Kays: "Sabredenler ecirlerini hesapsız alacaklardır.´[32] âyetini tefsir ederken: "Cennette kendilerine sayısız odalar verileceğini" belirtmiştir.
2259. Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir der ki: "Atâ el-Horasânî ile beraber savaş için bir yere gitmiştik. Geceyi namazla ihya ederdi. Gecenin üçte biri veyahut yarısı geçtikten sonra kendi çadırında: "Ey Abdurrahman b. Yezîd, Ey Yezîd b. Yezîd, Ey Hişam, Ey falan.....kalkın, abdest alın ve namaz kılın. Gece kalkıp namaz kılmak, gündüz oruç tutmak; kan ve irin içmekten, kızgın demirlerle dağlanmaktan daha kolaydır" der ve namazına yönelirdi.
2260. Yine İbn Câbir der ki: "Yezîd b. Mersed´e sordum ´Neden hep gözlerin yaşlı?´ Bana, ´Neden soruyorsun?´ dedi. ´Belki Allah´ın bana da bir fayda vereceğini umuyorum´ dedim. Bana şöyle dedi: ´Kardeşim! Allah, kendisine isyan ettiğimiz takdirde bizi cehenneme hapsetmekle tehdit ediyor. Bizi hamama hapsetmekle tehdit etseydi yine gözlerimizin kurumaması lazımdı.´ Ona, ´Sen halvet anında hep böyle misin´ diye sordum. Bana Tine neden soruyorsun?´ dedi. ´Aynı cevabı verdim.´ Şöyle dedi: ´Allah´a andolsun ki bu hal ailemle otururken de bana musallat olur. Önüme yemek konur, yememe mani olur, hanımım da ağlamaya başlar. Neden ağladığımızı bilmeyen çocuklarımız da ağlamaya başlar. Bazan hanımım yüksek sesle şöyle der: ´Dünya hayatında seninle olan hüzünden dolayı gözlerimiz aydınlanmadı"
2261.Yezîd b. Yezîd b. Câbir´in rivayet ettiğine göre: "Ebû Müslim el-Havlânî tekbir getirirken sesini yükseltirdi. Çocuklarla bile yüksek sesle tekbir getirirdi. ´Allah´ı öyle zikredin ki câhiller sizi deli zannetsin´ derdi."
2262. Humeyd b. Hilâl´in haber verdiğine göre Ebû Müslim el-Havlânî, Dicle nehrinden yürüyerek geçer ve arkadaşlarına "Bir şey kaybettiğiniz zaman Allah´tan isteyiniz" derdi.
2263. Şeybân b. Ebî Şeybe, Sellânı b. Miskin´in şöyle dediğini rivayet eder: "Şu tepe kadar bana altın verilse, karşılığında bir mushaf satmam."
2264. İmran´ın bildirdiğine göre Saîd b. Müseyyeb, kırk yıl bir tek vakit namazı kazaya bırakmamıştır.
2265. Osman b. Hâkim, Saîd b. Müseyyeb´in "Otuz senedir müezzin ezan okurken ben hep mesciddeydim" dediğini nakleder.
2266. İmran b. Abdullah der ki: "Saîd b. Müseyyeb Allah´a karşı kendi nefsini bir sinekten daha değersiz görürdü."
2267. Aynı rivayete göre Abdulmelik b. Mervân´dan sonra Saîd b. Müseyyeb´i, Velîd b. Süleyman´a biat için çağırırlar. O bunu redderek "İki kişiye asla biat etmem" der. Kendisine "Bir kapıdan gir, diğerinden çık, yine biat etme" derler. Fakat o, "Başka insanların bana tâbi olmalarını istemem" der. Bunun üzerine Saîd b. Müseyyeb´e yüz sopa vurulur.
2268. Velîd b. Muğîre der ki: "Saîd b. Müseyyeb bana dedi ki: ´Uzlete çekil, çünkü o da bir ibadettir.´"
2269. Meymûn b. Mihrân´m rivayet ettiğine göre Abdulmelik b. Mervân Medine´ye gelir. Bir öğle vakti, uykusundan uyanınca kendi muhafızına, "Bak hele Mescid-i Nebevî´de benim tebâmdan kimse var mı?´ diye sorar. Muhafız arar Saîd b. Museyyeb´den başka kimseyi göremez. Ona işaret eder, pek oralı olmaz. Yanma gider ve "Sana işaret ettiğimi göremedin mi?" der. Saîd "O´na, ne istiyorsun?" diye sorar. Muhafız "Mü´minlerin emiri bana, ´bak, tebâmdan kimse var mı?" dedi. Ben de seni çağırdım. Saîd "Ben onun tebâsmdan değilim" der. Muhânz halifeye gelerek: "Mescidde sadece bir ihtiyar var. İşaret ettim gelmedi. Ayrıca senin tebân olmadığını söylüyor" deyince halife "Bırak onu, o Saîd b. Museyyeb´dir" der.
2270. İbn Harmele, Saîd b. Museyyeb´in kırk defa haccettiğini nakleder.
2271. Ömer b. Zer der ki: "Rebî b. Ebî Râşid´le karşılaştım. Kulağıma eğilerek şöyle dedi: ´Allah´tan, rızâsını isteyen en büyük şeyi istemiştir.´"
2272. Ümmü Abdullah, babası Hâlid´in "Her kim dualarının kabul olmasını istiyorsa secdeye varsın, ellerini açsın ve öyle dua etsin" dediğini nakleder.
2273. Rivayete göre Hâlid b. Ma´dân şöyle demiştir: "Allah´ın yer yüzünde bir kabı vardır. Ve bu kabın saf ve temiz kalmasını ister. O´nun yerdeki kabı salih mü´minlerin kalbidir."
2274. Yine Halid b. Ma´dân´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Birinize bir hayır kapısı açılırsa sür´atle ona koşsun, zira o kapının ne zaman kapanacağı bilinmez."
2275. Evzâî, Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediğini nakleder: "Sizden önceki insanlar birbirlerini sâlih amellere, namaza, zekâta, hayır işlemeye, emr-i bi´l-ma´rûfa ve nehy-i ani´l-münkere teşvik ederlerdi. Siz ise bugün birbirinizi kibire ve lükse teşvik ediyorsunuz."
2276. Aynı rivayete göre Bilâl b. Sa´d: "Hatânın küçüklüğüne bakmayın. Hatâ işlediğinizde kime isyan ettiğinize bakın." demiştir.
2277. Yine Bilâl b. Sa´d´ın, "Eğer iyiliklerin ve unutkanlıkların, kötülüklerini sana unutturuyorsa, aldanıyorsun demektir" dediği nakledilir.
2278. Bilâl b. Sa´d bir başka sözünde şöyle der: "Allah bize dünyaya rağbet etmeyip zâhid olmayı emrettiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak bize yeter."
2279. el-Mübârek b. Yezîd b. Câbir yine Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediğini nakleder: "Müslüman müslümanın aynasıdır. Öyleyse benden şüphelenebilir misiniz?"
2280. Evzâî yine Bilâl b. Sa´d´ın: "Açıkta Allah´ın dostu gizlilikte onun düşmanı olmayın" dediğini haber verir.
2281. Aynı rivayetle gelen bir haberde de şöyle der: "Dünyaya karşı zâhid olmamız emredildiği halde ona rağbet etmemiz günah olarak yeter. Bakıyorum, zahidiniz dünyaya rağbet ediyor, âliminiz câhil, âbidiniz de ibâdeti eksik yapıyor."
2282. Yine Bilâl b. Sa´d´ın: "Seninle her karşılaştığında Allah´ı hatırlatan bir kardeşin her gördüğünde eline para koyan birisinden hayırlıdır" dediği rivayet edilir.
2283. Abdurrahman b. Yezîd b. Temîm ise ondan şunu nakleder: "Ey dünyada ebedî kalacak gibi hareket edenler, siz zenginliği yaratamazsınız. Bir yerden başka yere nakledileceksiniz. Nasıl ki babanızın sulbünden, annelerinizin rahmine, rahimlerden dünyaya, dünyadan kabre, kabirden mahşere, mahşerden de ebedî bir hayata nakledileceksiniz."
2284. Bilâl b. Sa´d´ın anlattığına göre, babası ölüm döşeğinde iken kendisine "Oğulların nerede?" der. O da onları beyaz gömlekler giydirerek yanına getirir. Babası onları öpüp kokladıktan sonra şöyle der: "Allahım, bunların küfürden, dalâletten, kadınlardan ve fakirlikten korunmaları için sana sığmıyorum."
2285. Bilâl b. Sa´d´ın şöyle dediği rivayet edilir: "Ben sahabeye ulaştım (gündüz) dünya işlerine sarılırlardı, bazen birbirlerine gülerlerdi. Gece olunca da, kendilerini Allah´a verirlerdi."
2286. Başka bir sözünde Bilâl b. Sa´d şöyle der: "Sevinç içinde olan nice insanlar aldanmıştır. Yer, içer, güler, Allah´ın kitabında cehennemin yakıtlarından olduğunun söylendiğini bilmez."
2287. Süleyman b. Semir, Kesir b. Murra´mn şöyle dediğini haber verir: "Sefih insanların yanında hikmetli konuşma, seni yalanlarlar. Hekim kimselerin yanında bâtıl şeyler söyleme, seni azarlarlar. Ehlinden ilmi menetmeyin günahkar olursunuz. Ehli olmayana ilmi vermeyiniz, cehaletini arttırırsınız. Bilin ki nasıl malınızda başkalarının hakkı varsa ilminizde de vardır."
2288. Safvan b. Amr´ın anlattığına göre Dahhâk b. Abdur-rahman bir gün hutbeyi bitirip minberden inerken şöyle seslenir: "Yetimleriniz konusunda Allah´tan korkun, dullarınız konusunda Allah´tan korkun, Allah´tan başka kimsesi olmayanlar konusunda Allah´tan korkun ve bunları gözetin."
2289. Yezîd b. Meysere´nin şöyle dediği nakledilir: "Şükür ile beraber nimet zarar vermez, sabırla beraber belâ zarar vermez. Allah´a itaat hususundaki belâlar da zarar vermez. Allah´a itaat ile belâ isyan ile nimetten daha iyidir."
2290. Cerir, Habib b. Ubeyd´in şöyle dediğini nakleder: "İlim öğrenin, onu belleyin ve ondan faydalanın. İftihar etmek için ilim öğrenmeyin; yakında öyle bir gün gelecek ki, iyi kıyafetli birinin kıyafetiyle övündüğü gibi âlim de ilmiyle övünecektir."
2291. Muğîre b. Ziyâd, MekhûFun şöyle dediğini haber verir: "İki göz var ki ateş göremeyecek, biri Allah için yaşaran gözler, diğeri de müslümanların sınırlarını bekleyen gözler."
2292. Yine Mekhûl´un şöyle dediği rivayet edilir: "İnsanların en yumuşak kalplisi günahı en az olanıdır."
2293. Bir başka rivayette Mekhûl şöyle der: "Müslümanlar (birbirlerine karşı) yumuşak deve gibidirler. İdare ederseniz boyun eğerler, kayanın başında oturtursanız otururlar."[33]
2294. Ca´fer b. Burkan, Salih b. Mismar´ın şöyle dediğini bildirir: "Allah´ın dünyadan kısarak verdiği nimeti, çok verdiği ve aleyhimize olacak nimetten daha iyidir."
2295. İbn Şibrime´den şöyle bir beyit nakledilir:
"Ne zamana kadar dünyanla meşgul olacaksın? Oysa Allah için amel edeni dünya meşgul etmez."
2296. Saîd b. Cübeyr´in şöyle dediği rivayet edilir: "Musibetlerle o kadar beraber oldum ki, musibetlerle karşılaşmadığım zaman Rabbimin beni terkettiğini zannederdim."
2297. Ömer b. Sabit´in bildirdiğine göre: "Ebû Musa´nın bir mushafı vardı. Onu kalbin özü diye isimlendirmişti,"
2298. Mücâhid´in rivayetine göre ise Âişe (ra) yanındaki mushafa, el-Mecîd ismini vermiştir.
2299. Dırâr, Mâhân´ın "Eve girdiğinizde kimse yoksa ´Rabbi-mizden bize selâm olsun´ deyiniz." dediğini nakletti.
2300. Ca´fer´in bildirdiğine göre, Saîd b. Cübeyr´e "İnsanların en âbidi kimdir?" diye sorulur, o da: "Günahlarından rahatsız olandır. Günahlarını hatırladıkça amelini küçük görendir." der.
2301. Saîd b. Cübeyr´in şöyle dediği nakledilir: "Benî İsrailden bir kralın zamanında yağmur yağmaz, kıral halkla beraber yağmur duasına çıkar ve kıral ´Eğer yağmur yağmazsa Allah´ı kızdırırım´ der. Nasıl kızdıracağım sorduklarında ´Onun veli kullarını öldürmek suretiyle´ der ve yağmur yağar."
2302. Rivayete göre Saîd b.Cübeyr bir oğlunu görür ve ona yönelerek: "Onun benim için en güzel hâli, ölüp dolayısıyle benim de sabrederek mükafaat almamdır." der.
2303. A´meş´in İbrahim´den bildirdiğine göre "[Resûlullah (sav)ın Ashabı] bir gencin bazen çocukluk yapmasını hoş karşılardı."
2304. Aynı rivayete göre İbrahim onların: "Hastanın ölüm anında meşakkat çekmesini hoş gördüklerini söyler."
2305. Yine İbrahim´in canın şiddetle çıkmasını (günahlara keffaret olur diye) sevdiği rivayet edilir.
2306. Halef b. Havşeb, İbrahim´in şöyle dediğini nakleder: "Allah´ın, ´Artık kendileriyle arzu ettikleri şeyler arasında perde çekilmiştir....[34]. âyetini her okuduğumda aklıma kabir toprağı gelir."
2307. Ömer b. Abdulmelik´in haber verdiğine göre îbn Muhayrîz Rum bölgesinde mütevazi bir adamla arkadaş olur. Ondan ayrılmak istediği zaman "Bana vasiyet et" der. O da şöyle der: "Eğer gücün yeterse insanları tanı. Fakat sen tanınma. İnsanlar senden istesin, sen isteme. Başkalarına git, onlar sana gelmeden."
2308. İbn Muhayrîz´in şöyle dediği rivayet edilir: "Her kim babasıyla yürürken Önüne geçerse hürmetsizlik yapmış olur. Önünden bir eziyeti atmak içinse o ayn. Her kim babasını ismi ve künyesiyle çağırırsa yine hürmetsizlik yapmış olur. ´Ey Babacığım´ desin."
2309. Rivayete göre Müslim b. Yesâr, bir mazlumun zâlime beddua ettiğini görür ve ona "Her zâlimin zulmü kendisinedir. Zira ona ondan daha erken varır. Ancak bir daha yapmamak üzere tev-be eder, bir iyilik yaparsa o hariç" der.
2310. Recâ b. Ebî Seleme´nin rivayetine göre İbn Muhayrîz, içinde nasihatlerin yazılı olduğu bir mektubu getirir ve halife Abdulmelik´e okurdu, sonra da onu elinde bırakmazdı.
2311. Ebû Amr eş-Şeybânî´nin bildirdiğine göre birisi İbn Muhayrîz´i yüzüne karşı övdüğünde o hiddetlenerek
"Nerden biliyorsun öyle olduğunu?" derdi.
2312. Rivayet edildiğine göre İbn Muhayrîz "Cildimin alaca olması, ipek elbiseler giymekten benim için daha iyidir."
2313. Yine İbn Muhayrîz´in şöyle dediği nakledilir: "Her kim Allah yolunda bir gece sınır gözetlerse gözettiği insan ve hayvan adedince mükâfaat alır."
2314. Rivayete göre Abdulmelik, İbn Muhayrîz´e bir câriye gönderir. Cariyeyi evine bırakır. İbn Muhayrîz bir daha o eve girmez. Abdulmelik´e "Sen îbn Muhayrîz´i evinden sürgün ettin" derler. "Neden?" diye sorunca, cariyeden dolayı olduğunu öğrenir ve tekrar alır.
2315. Aynı rivayete göre, İbn Muhayrîz savaşa çıktığında en beğendiği yiyeceği hayvan torbasında arardı.
2316. Rivayet edildiğine göre Abdulmelikten sonra, oğulları Velîd ve Süleyman için biat merasimi yapıldıktan sonra Medine´de Abdurrahman b. Abdulkâri´, Saîd b. Cübeyr´e şöyle der: "Sana üç şey tavsiye edebilirim: Ya evinde uzlete çekil. Çünkü (Medine valisi) Hişam seni görür ve eziyet eder. Yahut umreye git," Daha üçüncüsünü söylemeden Saîd b. Cübeyr "Ben malım ve bedenimle ancak Allah rızası niyetiyle bu ibadeti yaparım" der ve üçüncüsünü sorar. Abdurrahman "Yahut biat et" der: Saîd "Allah senin gözlerini a´mâ yaptığı gibi kalbini de a´mâ yapmasını ister misin?" der ve reddeder. Hişam kendisini biat etmeye çağırır. O da reddeder. Vali bunu bir mektupla Abdulmelik´e bildirir. Abdulmelik "Saîd ile ne hâlin varsa gör. Biz onu zorlayamıyoruz. Eğer döversen otuz kırbaç vur. Ve kıldan bir tulum giydirerek insanların arasına çıkar ki kimse ona tâbi olmasın" der. Hişam tekrar onu biat etmeye çağırır. "İki kişiye (yâni Velîd ile Süleyman´a biat etmem" diyerek reddeder. Bunun üzerine otuz kırbaç vurularak kıldan bir tulum giydirilip insanların arasına çıkarılır. Recâ der ki: "Medine´de polislik yapan Eyleliler bana şöyle anlattılar: "Biz Saîd´in tulumu kolay kolay giymiyeceğini biliyorduk. Kendisine "Öldürüleceksin, bari bununla avretini ört" dedik. O da kendisi giydi. Kendisini dövünce aldattığımızı anladı ve "Eğer öldürmeyeceğinizi bilseydim bu tulumu giymezdim" dedi.
2317. Saîd b. Müseyyeb´in rivayet ettiğine göre Ömer b. Hattab (ra) Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Her kim bir kula karşı azizlik taslarsa Allah onu zelil kılar.[35]
2318. Recâ b. Hayve´nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kişi haset ve ferahı bırakmadıkça ölümü hatırlamaz."
2319. İsmail b. Saîd der ki: "Habbe el-Uranî´ye misafir gittim, bana bir tabakta un ve hurma ikram etti. Ve bana ´Buyur ye, eğer evimde bundan daha güzeli olsaydı onu ikram ederdim, Zîra Hz. Ali (as) şöyle buyururdu: "Eğer müslüman kardeşin sana gelirse, evinde bulunan en güzel şeyi yedir. Oruçlu ise, ona yağlı yemekler yap."´
2320. Abdullah b. Mes´ûd (ra) Resûlullah (sav)´ın, ´O gün nimetlerden sorulacaksınız âyetini tefsir ederken, ´İçinde bulunduğunuz emniyet ve sıhhatten de sorulacaksınız." dediğini nakleder.[36]
2321. Râşid b. Sa´d´a "Nimet nedir?" diye sorulur. O da "Kişinin mutlu olmasıdır" der. "Zenginlik nedir?" denir. "Bedenin sıhhatli oluşudur" diye cevap verir.
2322. Mücâhid, Ubeyd b. Umeyr´in şöyle dediğini haber verir: "Allah, dünyayı hem sevdiğine hem de sevmediğine verir. Dini ise sadece sevdiğine verir. Allah bir kulunu severse ona iman verir. Her kim düşmanla cihad etmekten korkar, gece namaza kalkamaz ve infak etmeyecek kadar cimri olursa Allah´ı teşbih, tehlil ve tahmid etsin."
2323. Rivayet edildiğine göre, Muâviye b. Ebî Süfyân Şam´da minber üzerinde otururken, Ebû Müslim el-Havlânî ayağa kalkarak şöyle der: "Ey Muâviye, senin makamın bir kabir gibidir. Bir şeyler getirirsen karşılığını görürsün, getirmezsen bir şey bulamazsın. Ey Muâviye, halifeliği mal toplayıp dağıtmaktan ibaret sanma. Hilâfet hak ile muamele etmek, adaletli söz söylemek, ve insanların hukukuna tecâvüz etmekten dolayı Allah´tan korkmaktır. Ey Muâviye, nehirlerin bulanması veya saflaşması bizi ilgilendirmez. Gözümüz hep sende olacaktır. Ey Muâviye, Arap kabilelerinden birini kayırırsan adaletin zail olur." Ebû Müslim sözlerini bitirince Muâviye ona dönerek "Allah sana rahmet etsin, Allah sana rahmet etsin" der.
2324. Rivayete göre bir adam Ebû Müslim el-Havlânî´ye insanların kendisine eziyet ettiğinden şikâyet eder. Ebû Müslim: "Eğer insanları tenkid edersen onlar da tenkid ederler. Sen onları terketsen onlar etmez, kaçsan seni yakalarlar" der. Adam "Öyleyse ne yapayım?" der. "Ecrini muhtaç olduğun güne bırak" cevabını alır.
2325. Ebû Müslim, Resûlullah (sav)´in şöyle buyurduğunu nakleder: "Allah bana mal biriktirmemi ve tacirlerden olmamı vahyetmedi. Ancak bana: "Rabbini hamd ile teşbih et, secde edenlerden ol ve ölüm gelinceye kadar Rabbine ibâdet et[37] diye vahyolundu."[38]
2326. Şam ehlinden bâzılarının anlattıklarına göre Ebû Müslim el-Havlânî Rum bölgesinde iken yanında olduğu vali bir seriyye gönderir ve dönmeleri için bir zaman tayin eder. Tayin edilen zamanda dönmezler. Ebû Müslim gecikmelerinden kuşku duyar. Nehir kıyısında abdest alırken bir karga konarak "Seriyye´nin gecikmesinden kederlenme. Onlar ganimetlerle beraber şu vakitte dönecekler" der. "Ebû Müslim sen kimsin?" der. O da "Ben, mü´minlerin kalplerine ferahlık veren Ertiyâıl´im" der ve seriyye de o vakitte döner.
2327. Aynı rivayete göre bâzı Şamlılar şöyle anlatır: "Biz Rum diyarından dönüyorduk. Humus´tan çıkıp Şam´a yöneldiğimiz zaman gece yarası Humus´un dört mil yakınında bir uğrak yerine geldik. Manastırda ikamet eden rahip sesimizi işitince ´Siz kimsiniz?´ diye sordu. Biz de ´Şamlıyız, Rum diyarından dönüyoruz´ dedik. Bize ´Ebû Müslim el-Havlânî´yi tanıyor musunuz?´ dedi. Biz de ´Evet* dedik. ´Ona vardığınızda selâm söyleyin benden. Ve biz, onun Hz. isa´nın refiki olacağını kitapta görüyoruz. Siz onu tanıyorsunuz ama ona yetişemiyebilirsiniz´ dedi. Biz Şam´a yaklaştığımızda onun ölüm haberini duyduk."
2328. Saîd b. Abdulaziz´in anlattığına göre Hz. Muâviye zamanında kıtlık olur. Halk yağmur duasına çıkar. Muâviye, Ebû Müslim´e: "Sen inasanların içlerini biliyorsun. Allah´a dua et" der. Ebû Müslim de "Taksiratımla beraber dua edeyim" der ve başındaki kalpağı atarak şöyle dua eder: "Allahım, senden yağmur diliyoruz. Günahlarımızla geldik bizi boş çevirme Allahım" döner dönmez yağmur yağar. Daha sonra Ebû Müslim şöyle dua eder: "Allahım, Muâviye beni meşhur etti; eğer yanında bir değerim varsa (riyaya girmeden) benim ruhumu kabzet" Bir hafta sonra da vefat eder.
2329. Muhammed b. Şuayb´in rivayet ettiğine göre, Ebû Müslim nafile dualarında "Allahım bana yemek ver, Allahım bana yağ ver, Allahım bana odun ver" diyerek her türlü arzusunu Allah´tan isterdi.
2330. Saîd b. Abdulaziz yine Ebû Müslim´in "Cehennemin alevlendiğini duysam yine yaptığım amelleri arttıramam (yani yapabileceklerimi ancak yapabiliyorum) dediğini nakleder.
2331. Ubeydullah b. Şumayt, babasından gelen rivayete göre Ebû Müslim el-Havlânî dolaştığı yerlerde müslümanları tenkid ediyordu. Haberi alan Muâviye bunun sebebini sorunca şu cevabı alır: "Ey Muâviye, hayır işlersen karşılığında hayır görürsün. Kötülük yaparsan karşılığında kötülük görürsün. Ey Muâviye, şunu bil ki, eğer sen âdil olursan bütün insanlar bir kişiye zulmetmek için birleşse birşey yapamazlar. Sen adaleti gerçekleştirirsin."
2332. Ebû Ubeyde b. Abdullah´ın şöyle dediği nakledilir: "Yolda iki adam yanyana otursa biri eteğine para doldurup gelip geçenlere dağıtsa, diğeri de tekbir getirerek Allah´ı zikretse; tekbir getirenin ecri daha büyüktür."
2333. Şurahbîl b. Müslim şöyle demiştir: "Ebu Müslim el-Havlânî herhangi bir harabenin yanından geçerken durur ve ´Ey harabe! Nereye gitti içinde yaşayanlar. Kendileri gitti; geriye sadece amelleri kaldı. Şehvetleri kesildi, günahları baki kaldı. Ey Ademoğlu! Günahları terketmek, tevbe etmekten daha kolaydır´ derdi."
2334. Şurahbîl b. Müslim´in naklettiğine göre iki adam Ebû Müslim el-Havlânfyi evinde ziyarete gelir. Ailesi onun mescidinde olduğunu bildirirler. Bunlar da onu rükû´ ederken görürler ve beklemeye koyulurlar. Beklerken vardığı rukû´lan saymaya başlarlar. Ve dörtyüz defa rukû´a vardığını tesbit ederler. Kendilerine döndüğünde ona: "Biz arkada oturuyor ve seni bekliyorduk" derler. Ebû Müslim "Eğer bilseydim size dönerdim. Namazımı saymak size mi düştü?" dedikten sonra şöyle der: "Size yemin ederim ki kıyamet günü için en hayırlı iş secdelerin çokluğudur."
2335. Abdullah b. Hubeyre, Ka´b´ın: "Bu ümmetin hakimi Ebû Müslim el-Havlânî´dir" dediğini nakleder.
2336. Ebû Müslim´in şöyle dediği haber verilir: "Müslümanların zannından kaçının. Zira Allah, hakkı onların kalblerine ve dillerine vermiştir."
2337. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, babasından Resûlullah (sav)'in bir hadislerinde şöyle dediğini haber verir: "Mü´min gücü yeten işleri tutar, gücünün yetmediklerine de üzülür.[39]
2338. Ebû Salih el-Hanefî´den gelen rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah rahimdir; ancak merhametli kimselere rahmet eder, cennetine de ancak merhametli kimseleri yerleştirir.[40] Derler ki: "Yâ Rasûlallah! Ailemize ve malımıza karşı mı merhametli olanlar kastediliyor?" O da, "Hayır, Allah´ın ´O (peygamber) size çok düşkün mü´minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir.´ [41] âyetindeki merhamet kastediliyor" diye cevap verir.
2339. Bekr b. Sevâde´nin rivayet ettiği bir başka hadisinde Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Ümmetimden öyle bir taife gelecek ki, nimetler içinde yüzecekler bütün gayeleri yemek çeşitleri ile elbise çeşitlerini artırmak olacaktır, kaba sözlüdürler, işte onlar benim ümmetimin en şerlileridir."
2340. Hasan Basrî´den gelen bir rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mü´min, insanların şerrinden emin olduğu kimsedir. Muhacir, kötülüklerden hicret edendir. Müslüman, komşusu kendisinden yana selâmette olandır. Allah´a andolsun ki komşusunun şerrinden emin olmayan kimse cennete giremez."[42]
2341. Ebû Hureyre (ra)´den gelen bir hadiste ise Resûlullah (sav) şöyle buyurur: ´İnsan bir kelime konuşur; o kelime onu yetmiş arşın cehennemin dibine götürür de farkında olmaz.[43]
2342. Aîşe (r.anhâ)´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) bütün ev işlerine yardım ederdi, en çok yaptığı iş de dikişti.
2343. Hasan Basrî´nin şöyle dediği nakledilir: "Resûlullah (sav) la karşılaşmak isteyen onunla karşılaşır. Bu açıktır. Yalnız şunu bilin ki Resûlullah (sav), yerde oturmuş, yemeğini yere koymuş, kalın ketenler giymiş, merkebe binmiş, kölesini arkasına bindirmiş ve parmaklarını yalamıştır."
2344. Hakîm b. Umeyr Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu haber verir: "Her kime bir hayır kapısı açılırsa fırsatı değerlendirsin. Zira ne zaman kapanacağı bilinmez.[44]
2345. Şeddâd b. Evs´in rivayetine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Akıllı kimse nefsine hâkim olandır, ölümden sonrası için amel edendir. Âciz kimse ise nefsine tâbi olup Allah´tan temennide bulunandır."
2346. Damre b. Habîb´in yaptığı rivayette Resûlullah (sav) şöyle buyurur: Bu ümmetten ilk kalkacak şeyler emanet ve huşudur. Öyleki kuşu sahibi bir tek kişi görülmeyecektir.[45]
2347. Mâlik b. Mığvel´in rivayetine göre Resûlullah (sav)´ın yanında birisi övülür. Resûlullah (sav), ´O, ölümü hep hatırlar mıydı? diye sorar. Ashâb, "Ölümü andığını duymadık" der. Resûlullah (sav), ´Arzu ettiği, iştahının çektiği şeyleri terkeder miydiV diye sorar. Ashâb, onun zengin olduğunu söyler. Bunun üzerine Resûlullah (sav): ´Öyleyse arkadaşınız dediğiniz kadar değildir" der. Rivayete göre Reb' b. Ebî Râşid´e, "Bizimle oturmaz mısın?" derler. O da şöyle der: "Ölümü hatırlamak, kalbimden bir saat uzaklaşınca kalbim bozuluyor." Mâlik der ki: "Ondan daha hüzünlü kimse göremedim.
2348. Havşeb´in rivayetine göre Resûlullah (sav) ın şöyle dua ettiği rivayet edilir: "Allahım, beni amel etmekten alıkoyan dünyadan sana sığınırım. Ölüm için hayırlı işlerden beni meneden hayattan da sana sığınırım.[46]
2349. Bir başka rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Bir topluluk Allah´ı zikretmek için toplanırsa Allah meleklerine ´Ben onları affettim, onları rahmetimle kuşatın´ buyurur. Melekler, Ya Rabbi, aralarında falan günahkar kişi de var´ derler. Allah Teâla: ´O öyle bir topluluk ki, onlarla oturan günahkar olmaz.´ buyurur."
2350. Haccâc b. Esved´in haber verdiğine göre Hasan ile Hüseyin (r.anhumâ) küçükken acıkmışlar. Resûlullah (sav)ın dokuz evi de aranmış onlar için yaş kuru yiyecek hiç birşey bulunmamıştır.
2351. Urve b. Zübeyr, Aîşe (r.anhâ)´nin şöyle dediğini nakleder: "Allah´a andolsun ki, Muhammed (as) rîsâletinden ölümüne kadar ne elek gördü, ne de elenmiş undan ekmek yedi." Urve der ki: "Arpa ekmeğini nasıl yediniz?" diye sordum. "Ağzımıza battığı için ´öf diye diye " dedi.
2352. Rivayet edildiğine göre Ebû Hureyre (ra), birgün İbnü Ahnes´in evine uğrar ve onların tirid (bir çeşit çorba) ve kebab yediklerini görür. Kendisini yemeğe davet ederler, o "Ne yiyorsunuz?" diye sorar, "Tirid ve kebab yiyoruz" deyince, "Resûlullah. (sav)´ın vefatından sonra bunları yiyorsunuz" diye ağlamaya başlar. Sonra Resûlullah (sav)´ın sağken evine uğradığını, evinde hiç kazan pişmediğini, yemek ve ekmek bulamadığını anlatır. Oradakiler "Peki nasıl yaşarlardı?" diye sorarlar, o da şöyle cevap verir: "Hurma ile sudan başka bir şey bulamazlardı. Ensârdan davarları olan bir komşuları vardı, -Allah ecirlerini artırsın- bazen süt gönderirlerdi."
2353. Hasan´ın rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) bir başka hadisde şöyle buyurur: "Âdemoğlu üç şey için hesaba çekilmez. Avretini örten elbise, belini doğrultacak kadar yiyecek ve sığınacak kadar bir ev. Bunların dışında herşeyden hesaba çekilecektir.[47]
2354. Aynı rivayete göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kul için hayır murad ederse, yoksulluğunu göstermez ve kalbini zengin kılar, her kime de şer murad ederse yoksulluğunu gösterir ve fakirliğini ona hissettirir.[48]
2355. Aynı isnadla gelen haberde Resûlullah (sav) şöyle buyurur: "Size cennet ehlinden haber vereyim mi?" "Evet" derler. Bunun üzerine şöyle der: "Her zayıf, mustaz´af ve giydiği yırtık elbisesinden başka bir şeyi olmayanlardır. Allah´tan yemin ederek bir şey isteseler Allah onları doğru çıkarır ve verir."[49]
2356. İbn Abbas (ra), Resûlullah (sav)´ın şöyle buyuduğunu nakleder: "Cennetin kapısında iki mü´min buluşur, birisi dünyadayken zengin, diğeri fakirdir. Fakir hemen girer, zengin de Allah´ın dilediği kadar bekletildikten sonra girer. Cennette fakirle buluşur ve fakir ona "Kardeşim, sen neden bekletildin, o kadar kaldın ki senden endişe duymaya başladım" der. Zengin cevaben: "Senden sonra öyle kötü hapsedildim ki sana ulaşamadım Benden o kadar ter boşandı ki bin deveyi sulayabilirdi." der.[50]
2357. Hasan´ın yaptığı rivayete göre Resûlullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurur: "Kul bazen günah işlediği halde cennete girer." Kendisine "Peki nasıl cennete girer Yâ Resulallah?" diye sorulur. O da: "Allah´a tevbe ede ede gözlerinin feri gitmiş bir vaziyette cennete girer." buyurur.[51]
2358. Sâîd b. Müseyyeb´in bildirdiğine göre, Resûlullah (sav), her gök gürültüsü duyduğunda, yüzünün rengi değişirdi. Yağmur yağdığı zaman da sevinç duyardı. Kendisine: "Neden yüzünün rengi değişiyor?" diye sorulduğunda şöyle cevap verirdi: "Ben, bana rahmet mi, yoksa azap mı emredildiğini bilmiyorum da ondan."
2359. Ebû Hâzim, Ömer´in (ra) şöyle dediğini nakleder. "Bir gün Resûlullah (sav)´ın yanına girdim, ateşi vardı. Elimi elbisesinin üstüne koydum ateşi yine hissediliyordu. Kendisine: ´Yâ Resûlallah, ateşlendiği zaman sizin gibi ateşi yükseleni görmedim´ dedim. Bunun üzerine bana şöyle dedi: "Bizim ecrimiz de böylece hep iki kat olur. En çok belâya ma´rûz kalanlar peygamberler, sonra sâlih insanlardır.[52] Öyle peygamberler gelip geçti ki fakirlikten bütün varlıkları bir aba olmuştur. Öyleleri oldu ki haşerâtların tasallutuna uğramış ve öyle ölmüştür."
2360. Rivayet edildiğine göre Ensârdan bir gencin kalbine cehennem korkusu girer ve evde hasta düşer. Resûlullah (sav) onu ziyarete gider. İçeri girer girmez hıçkırarak Resûlullah (sav)a sarılır ve oracıkta vefat eder. Resûlullah (sav): "Arkadaşınızı kefenleyin ateşin korkusu ciğerini parçaladı" der.[53]
2361. Ebû Hureyre´nin rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "insanoğlunu en çok cehenneme sokan, iki dudağının arası ve iki bacağının arasıdır. En çok cennete sokan iki haslet ise takva ve güzel ahlaktır."[54]
2362. Esed b. Vedâ´a´nm haber verdiğine göre Resûlullah (sav)´a bir gün: "Hangi mü´min daha faziletlidir?" diye sorulur. Resûlullah (sav), "İçinde kin ve hasedin olmadığı gamlı kalbin sahibi olan mü´min" diye cevap verir. Soranlar, "Bu bizde yok, sonra hangisi en faziletli?" diye sordular. Resûlullah (sav), "Dünyaya karşı zâhid, âhirete karşı istekli olan der. Soranlar "Bu da Râfi´ b. Hadiyc´den başka kimsede yok, sonra hangisi?" diye sorarlar. Resûlullah (sav), "Güzel ahlâk sahibi mü´min" diye cevap verir.[55]
2363. Ebû Hureyre´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç kimseyi amelleri kurtaramaz"; yanında bulunanlar, "Seni de mi Yâ Rasûlallah?" diye sorarlar. "Evet, beni de, ancak Allah rahmeti ile bizi kuşatırsa o zaman kurtuluruz.´[56]
2364. Hasan Basrî, Resûlullah (sav)´ın bir hadisinde şöyle buyurduğunu nakleder: Allah bir kul için hayır murad ederse ona amel ettirir". "Kendisine Allah nasıl amel ettirir?" diye sorarlar: Ölmeden önce sâlih amellere muvaffak kılar, sonra da canını alır" cevabım verir.[57]
2365. Aynı rivayete göre Resûlullah (sav) ın ashabının ileri gelenlerinden biri bir adamı anasından dolayı ayıplar. Resûlullah (sav) ona: "Allah´a andolsun ki, sen kırmızı veya zenci gördüklerinden üstün değilsin. Üstünlük ancak takvadadır" der.[58]
2366. Yine aynı rivayet zinciri ile gelen haberde Resûlullah (sav): "Allah´a andolsun ki dünya´nın Allah´ın indinde bir yaşındaki kuzu kadar değeri yoktur." buyurmuştur.[59]
2367. Ebû Hureyre, Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Zenginlik arazi çokluğu ile olmaz; esas zenginlik gönül zenginliğidir."
2368. Damre b. Habib´in rivayetine göre: Şeddad b. Evs´in kız kardeşi Ümmü Abdülah, sıcak ve uzun bir günde Resûlullah (sav) oruçlu iken iftar vaktinde O´na (sav) bir bardak süt gönderir. Resûlullah, sütü getirene, ´Git ve sütü nereden getirdiğini sor´ der. Sütün kendisine ait olan bir koyundan sağdığını Öğrenince, koyunun nerden elde ettiğini sordurur. Sütü içer. Ertesi gün Ümmü Abdillah bunun sebebini Resûlullah (sav)´a sorar; o da şöyle cevap verir: "Benden önce de peygamberler güzel ve helal olan şeyleri yemek ve sâlih amel işlemekle emrolundular.[60]
2369. Meymûn der ki: "Resûlullah (sav)´a dünya nimetlerinden kadın ve güzel kokudan başka bir şey isabet etmemiştir."
2370. Hasan Basrî´nin bildirdiğine göre Resûlullah (sav)´a "Hangi amel daha hayırlıdır? diye sorulur. O (sav) da: "Öldüğün gün dilin Allah´ı zikirden dolayı yaş olmasıdır" buyurdu.[61]
2371. Atâ b. Yesâr´ın haber verdiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: Dünya bana yeşil ve tatlı olarak geldi. Başını kaldırıp bana süslendi. Ben ona ´Seni istemiyorum´ dedim. O da ´Sen benden kurtulabilirsin ama başkası kurtulamaz.´ dedi.[62]
2372. Enes b. Mâlik der ki: "Resûlullah (sav)ın yanma girdim şeritlerle bağlı bir divanın üzerinde uzanıyordu. Başının altında da hurma lifinden doldurulmuş bir yastık vardı. Bir çok sahâbî geldi, derken Ömer (ra) de girdi. Resûlullah (sav) hızlıca dönünce Ömer (ra) şeritlerin Resûlullah (sav)ın vücuduna batıp iz yaptığını gördü ve ağlamaya başladı. Resûlullah (sav) "Neden ağlıyorsun ya Ömer?" dedi. Ömer (ra) de: "Ya Resûlallah! Biliyorum ki Allah´ın indinde sen Kisrâ ve Kayserlerden daha üstünsün, onlar dünyalık içerisine dalmışken sen Allah´ın Resûlu de şu gördüğüm yatakta yatıyorsun. Bunun için ağlıyorum" der. Bunun üzerine Resûlullah (sav): "Dünyanın onlara, âhiretin de bize verilmesini istemez misin?" diye sorar. Ömer (ra) "Evet" deyince, "İşte onun için böyledir" der.[63]
2373. Nu´mân b. Beşîr, Resûlullah´ın (sav) şöyle buyurduğunu haber verir: "Cehennem ehlinin azâb yönünden en hafifi, kişinin ayaklarına ateşin dokunmasıdır ki, onun etkisiyle beyni kaynar. Gören, en şiddetli azâb zanneder; oysa, en hafif azâb odur.[64]
2374. Hasan´ın bildirdiğine göre, çok şişman bir adam, Ömer (ra)´e gelir. Ömer (ra): "Bu kadar et de ne?" diye sorar. O da: "Allah´ın bereketi Yâ Emîre´l mü´minîn!" diye cevaplar. Ömer (ra) ise: Talan söylüyorsun. Bilâkis bu, Allah´ın azabıdır." der.
2375. Aynı isnadla gelen bir habere göre, Ömer (ra) şöyle demiştir: "Allah´ın kitabını okuyup, ücretini insanlardan isteyecek kimseler çıkmadan, Allah´ın kitabını okuyun ve ecrinizi Allah´tan isteyin."
2376. Şa´bî´nin bildirdiğine göre Mesrûk: ´"Nerede zâhidler, nerede âhireti arayanlar?" diye dilenen kimselere birşey verilmez" derdi.
Âsım´ın rivayetine göre, İbn Ömer, bir defasında birinin böyle dediğini duyar ve elinden tutarak Rasûlullah´ın (sav) kabr-i şerifine götürür. O (sav)'nun, Ebû Bekr (ra)´in ve Ömer (ra)´in kabirlerini göstererek, "İşte bunlardan iste" der.
2377. Hasan´ın rivayetine göre, Osman b. Ebû´l-Âs es-Sakafî; birgiin, bir cenazede iken çökmüş bir kabrin başına oturur ve kendi ehlinden birisini çağırarak: "Buraya bak, nasıl görüyorsun?" der. Adam da: "Kuru ve karanlık bir ev. Ne yemek, ne su ve ne de hanım var." der. Osman: "Allah´a andolsun ki! Varacağın ev burasıdır. Öyleyse bu kabri başka şekle sokabilirsen, yap" der.
2378. Âişe (r.anhâ) validemizin bildirdiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah´ın gölgesine ilk varacaklar kimlerdir, biliyor musunuz?" Yanındakiler: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" deyince, şöyle der: "Hak île karşılaşınca kabul eden, kendisinden mal istenince cömert olan. insanlar için hüküm verirken, adetâ, kendi aleyhine hüküm verir gibi hükmedenlerdir."[65]
2379. Ebû Osman en-Nehdî, Resûlullah (sav)´ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Dünyada iyi olan kimseler, âkirette de iyidirler. Dünyada kötü olan kimseler ise, âhirette de kötüdürler."[66]
[1] Daha önce 67 numaralı hadiste geçmiştir.
[2] Müslim, Fedâil 223. Bilye 2/79. Cem´u´l-cevâmi´ 6571. Mişkâlu´l-mesâbîh 6257.
[3] Müsned 5/366, 257 3/469, 470 İbn Mâce 4316, ed-Dârimî 2/328, el-Müstedrek 1/470, Mevâridu´z-zem´ân 2598, Buhârî Târîhu´lkebîr 5/26.
[4] Müslim, Kitâbu fedâili´s-sahâbe, no: 225
[5] Ibnü´l-Mübârek, 347; Hilye, 2/95.
[6] İbnü´l-Mübârek, 347,
[7] Talak sûresi 65/2.
[8] Talak sûresi 65/3.
[9] Talak sûresi 65/3.
[10] Talak sûresi 65/3.
[11] Ibnü´l-Mübarek, Küâbu´z-zühd 31 32.
[12] Cum´a sûresi 62/9.
[13] İbrahim sûresi 14/27.
[14] Alak sûresi 96/19
[15] Suyûtî el-Leâli´l-nıasnû´a fî ahâdisi´l-mevdû´a, 1/96.
[16] Feth sûresi 48/29.
[17] Mâide sûresi 5/35.
[18] ibrahim sûresi 14/17.
[19] Rahman sûresi 55/46.
[20] Buhârî, Fadâilu´l-Kur´ân 21; Tirmizî, Sevâbu´l-Kur´ân 15; İbn Mâce, Mukaddime 16; Dârimî. Fadâilu´l-Kur´ân 2,
[21] Tehzibu târihi Dimeşk.
[22] A´râf sûresi, 7/44.
[23] Muddessir sûresi, 74/56.
[24] Taberânî, Mu´cemu´l-sağir 2/41; Müstedrek 1/70; Kenzu´lummâl, 1843-1930.
[25] Bakara sûresi, 2/281.
[26] Kiyâme sûresi, 75/5.
[27] Hûd sûresi, 11/113.
[28] Ibnu´I-Mubârek, Kitabu´z-zühd s.90.
[29] Tekvîr sûresi, 81/6.
[30] Kasas sûresi, 28/28.
[31] Nisa sûresi, 4/32.
[32] Zümer sûresi, 39/10.
[33] ibn Mübarek, 130 Hilye 5/180.
[34] Sebe sûresi, 34/54.
[35] Hilye, 2/174.
[36] Ibn Kesîr, 8/497.
[37] Hicr sûresi, 15/98.
[38] îkyâ, 2/65; Mişkât, 5206; Hilye, 2/131; ed-Durru´l-mensûr, 4/109; Tefsîru´l-Bağavî, 4/78;Tefsîru´l-Kurtubî, 10/64; Ahlâku´n-nübüvve, 272.
[39] Kenz´ul-ummâl, 708.
[40] ed-Durru´l-mensûr, 3/297.
[41] Tevbe sûresi, 9/128.
[42] îbn Hanbel, Müsned, 3/154.
[43] et-Tergîb, 3/536; Tirmizî, 2314; Müsned, 2/236; Mecma´u´z-zevâid, 8/297, 10/297.
[44] Fethu´l-bârî, 9/342; Müsned, 4/124; Şerhu´ssünne, 14/308; Taberânî, 7/338; Müstedrek, 1757, 4/124; İbn Mübarek, 56; Tirmizî, 3/305.
[45] Mecma´u´z-zeuâid, 2/136, et-Terğib, 1/351; Kenzu´l-ummâl, 5295.
[46] Uhâfu´s-sâdeti´l-nıuUekîn, 6/240.
[47] ed-Durru´l-mensûr, 6/391, 396.
[48] ed-Durru´l-mensûr, 6/99.
[49] İbn Hanbel, Müsned, 2/508; İbn Mâce, 4116; Müstedrek ,1/61; Taberânî, 3/266; Ibn Kesir, 8/218; Mecma´u´z-zevâid 2/264; Müşkilu´l- âsâr, 1/293.
[50] Müsned; 1/304, Mecma´u´z-zevâid, 10/263; İthâfu´s-sâdeti´l-muttekîn, 9/339; Cem´u´l-cevâmi´, 4140.
[51] ibn Mübarek, Kitâbu´z-zühd, 52; Mecma´u´z-zeuâid, 10/199.
[52] Müsiedrek, 3/343; îthâfu´s-sâdeti´l-muliekîn, 8/121, 559, 560; Cem´u´l-cevâmi´ 3254, 3257, 3259.
[53] İbn Mübarek, Kitâbu´z-zühd, 2/92.
[54] Müsned, 2/392; İbn Mübarek, KUâbu´z-zühd, 379.
[55] ed-Durru´l-mensûrr 3/291; Hilye, 1/183 6/69.
[56] Buhârî, 8/122; Fethu´l-bârî, 11/295; Müslim, Sıfatu´l-munâfıkîn, 71.
[57] tbn Hanbel, Müsned, 4/135; Tirmizî had. no: 2142; Müsledrek 1/240, Tergîb 1/92; Meuâridu´z-zam´ân, 1821, İbn Kesîr, 4/148, İthâfiı´s- sâdeti´l-mutlekîn, 8/17110/273.
[58] Kenzu´lummâl, 43168; İlelu´l-hadîs, 1976.
[59] Kenzu´l-ummâl, 6205.
[60] Cem´u´l-ceuâmi´, 4438; Kenzu´l-ummâl, 9238 9198.
[61] İbn Mübarek, 401; Mecma´u´z-zevâid, 10/74; Terğlb 2/395; Mevâridu´z-zam´ân, 2318.
[62] îbn Ebî Hatim, İlelu´l-hadîs,l930.
[63] Buhârî, 1976; Müslim, Talâk 31; Mevâridu´z-zam´ân, 2515.
[64] Müslim, İmân 364; Tergîb, 4/387; Müsned, 4/271; Dârimî, 2/340.
[65] Müsned, 6/67; Hilye,1/16-2/187; ibn Kesîr, 7/490; Mişkât, 3711.
[66] Hılye, 9/319; Müstedrek, 1/124 Taberânî, Sagîr, 1/74, 262; Târîhu Bağdâd, 2/244,10/420,11/326; Mecma´u´z