sumeyye
Wed 2 February 2011, 07:56 pm GMT +0200
TUVALET ÂDABI
Tuvalet âdabıyla ilgili getirilen esaslar şunlardır:
1. Kıbleye saygı: Rasûlullah’ın (s.a.), “Tuvalete gittiğinizde, kıbleye dönerek ya da oraya arkanızı dönerek ihtiyacınızı görmeyin.” [1019] hadisi bu manayı ortaya koymaktadır.
Bunda bir başka hikmet daha vardır. O da şudur: Kalbin, tazîm için’Allah’a yönelmesi açık olmayan gizli bir iştir. Bu durumda mutlaka onun yerine açık bir şeyin (mazinne) ikâmesi gerekmektedir. Eski şeriatlar, Allah’a tazimi dışa vuran davranışı, Allah için inşa edilmiş, ve O’nun nişaneleri halini almış olan mabedlere girmek şeklinde belirlemişti. Bizim şeriatımız ise, bunu kıbleye yönelmek ve o halde tekbir getirmek şeklinde belirledi. Madem ki Allah Teâlâ, ayakta olarak kıbleye yönelmeyi, kalbin Allah’a tazîm için yönelmesine ve zihnin O’nun zikrine odaklaşmasına alâmet kılmıştır ve buna sebep de, bu halin Allah’ı hatırlatıyor olmasıdır, işte Rasûlullah (s.a.) bu hükümden hareketle, kıbleye yönelişin sadece O’nu tazime yönelik bir davranış olması gerektiği sonucunu çıkarmış, bunun da namazla asla bağdaşmayacak bir davranış esnasında aynı hali göstermeme şeklinde gerçekleşebileceğini öngörmüştür.
Onun hacetini giderirken kıbleye karşı önünü ve arkasını döndüğü de görülmüştür. Bu durumda telif yoluna gidilir ve haramlık hükmü açık arazide iken, mübahlık hükmü de kapalı alanlarda hacet gidermeye ait olur.
Yasak hükmünü, haramlık değil de mekruhluk şeklinde değerlendirmek suretiyle telif de mümkündür ki bu ikincisi daha açık olmaktadır.
2. İstinca: Taharetlenme:
Tuvalet âdabından ikincisi taharetlenme manasının hakikaten gerçekleşmiş olmasıdır. Bu meyanda üç taştan daha azıyla taharetlenmek yani üç defadan daha az silinmek yasaklanmıştır. Çünkü bu işlem, çoğu kez mahalli temizlemez. Bu meyanda olmak üzere ayrıca taharetlenme esnasında hem taş [1020] hem de suyun birlikte kullanılması müstehap görülmüştür.
3. İnsanlara zarar verecek davranışlardan kaçınmak:
Tuvalet âdabından bir diğeri insanlara zarar ve eziyet verecek davranışlardan kaçınmaktır. İnsanların yollarına, gölgelendikleri yerlere, bir araya gelip konuştukları yerlere, durgun suya pislemek gibi. Kemikle taharetlenmek de böyledir; çünkü kemik cinlerin azığı olmaktadır. İnsanların yararlandığı herhangi bir şeyle taharetlenmek de böyledir. Ben Rasûlullah’ın (s.a.), “Lanet eden iki şeyden kaçının.” [1021] hadisini, insanların lanetini mucip olacak, onlara zarar ve eza verecek şeylerden ya da bizatihi zararlı olan davranışlardan kaçının şeklinde anlıyorum. İkinciye deliklere işemeyi örnek verebiliriz. Çünkü orası, yılan ya da başka bir haşerat yuvası olabilir; çıkar ve eza verebilir.
4. Güzel âdetlere uymak:
Bir diğeri insanlar arasında güzel görülen cari âdetlere uymaktır. Sağ eliyle taharetlenmeme, cinsel organı sağ elle tutmama, (deve vb. hayvan) kığılarıyla istincâda bulunmama, taharetlenirken teke riayet etme.., bu tür örneklerdendir.
5. Örtünmeye riayet etmek:
Beşincisi, mümkün mertebe gözden ırak olmaya çalışmaktır. Kişi, herhangi bir ses duyulmaması ya da koku gelmemesi ya da avret yerinin görülmemesi için uzaklaşmalıdır. Yere kıçını iyice yaklaştırmadan üzerini açmamalıdır. Ağaç, çalı gibi behemehal bir siper bulmaya çalışmalıdır. Hiçbir şey bulamadıysa bir kum yığınını siper edinmeli, arkasını ona vermelidir. Çünkü şeytan insan tuvalet ihtiyacını giderirken hazır bulunur ve onu rahatsız etmek ve sıkıntıya sokmak için elinden geleni yapar. Zira şeytan kötü düşünce ve işler için yaratılmıştır.
6. Üzerine pislik bulaşmaması için çaba göstermek:
Altıncı âdabı, kişinin bedenine ve elbisesine pislik bulaşmaması için sakınmasıdır. Rasûlullah’ın (s.a.), “Sizden biri işemek istediği zaman, sidiği için yumuşak bir yer seçsin.” [1022] Hadisi bu manayı ifade etmektedir.
7. Vesveselerden uzak durmak:
Bir diğeri vesveselerden uzak kalmaya çalışmaktır. Rasûlullah’ın (s.a.), “Sizden biri, asla yıkandığı yere işemesin; çünkü vesvesenin tümü ondandır.” [1023]; “Ayakta işeme!” [1024] hadisleri bu manadadır.
Bence ayakta işemenin mekruh görülmesi şundandır:
i. Her şeyden önce ayakta işendiğinde etrafa ve bu kişinin üzerine sidik sıçrar.
ii Bu, vakar ve insanlarca güzel görülen davranışlarla bağdaşmaz.
iii. Üstelik, avret yerinin açılmasına de sebebiyet verir.
8. Şeytanlardan Allah’a sığınmak:
Bu konuda Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz helalar şeytanların hazır bulundukları yerlerdir. Sizden biri helaya gittiğinde ‘Eüzü billahi mine’l-hubusi ve’l-habâis’ desin. [1025] Heladan çıktığında da ‘Gufrânek’ desin.” [1026]
Helaya girerken, “Allahümme innî eûzü bike mine’l-hubus ve’l-habâis” demek müstehaptır. Çünkü helalar, şeytanların hazır bulundukları yerlerdir. Zira onlar, pislikleri severler. Çıkarken ise, “Gufrânek” [1027] der. Çünkü tuvalet anı, Allah’ın zikrinin terkedildiği ve şeytanlarla bir arada olunduğu bir vakittir.
9. İstibrâ:
Dokuzuncu tuvalet âdabı sidikten iyice arınmak, istibrâda bulunmaktır. Hadiste şöyle gelmiştir:
“Onlardan biri, sidikten istibrâ etmezdi.” [1028]
Burada şunu söyleyebilirim: İstibrâ hadise göre vaciptir. İstibrâdan maksat, işedikten sonra erkeklik organında sidik kalmadığı zannı hasıl oluncaya kadar bir süre beklemek, öksürmek gibi yollarla zorlayarak sidikten iyice arınmaya çalışmaktır.
Yine (devamını da dikkate aldığımızda) bu hadis, necasete bulaşmanın, koğuculuk gibi insanlar arasını bozmaya yönelik hareketlerde bulunmanın kabir azabını gerektirdiğine delâlet etmektedir. Yaş dalın ikiye bölünmesi ve onların başuçlanna dikilmesinin sırrı ise, mukayyed şefaat [1029] olmasıdır; çünkü kâfir oldukları için mutlak şefaate [1030] hakları yoktu. [1031]
Fıtrat Özellikleri Ve İlgili Konular: On Özellik Fıtrattandır:
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur:
“On şey vardır ki bunlar fıtrattandır: Bıyıkları kesmek, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnak kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını yolmak, etek tıraşı yapmak ve suyla taharetlenmek.” Râvî şöyle diyor:
“Onuncuyu unuttum, sanıyorum o mazmaza (ağzı su ile çalkalama) idi.” [1032]
Bu temizlik şekilleri, Hz. İbrahim’den (s.a.) naklolunagelmiş, hanif ümmetlerde uygulanagelmiş, insanların ta kalplerinde yer etmiş, inançlarının derinliklerine işlemiş; ölümleri, hayatları hep bu temizlik şekilleri üzere geçmiş, nesilden nesile bu böyle süregelmiştir. Bu yüzden bunlar, “fıtrat” diye isimlendirilmiştir. Bunlar hanif İslâm ümmetinin nişaneleri (alâmet-i farika) olmaktadır. Her milleti, diğerlerinden ayıracak nişaneler olur ve o millet o nişanelerle sorgulanır. Böyleceı hem taat hem de isyan hallerinin gün gibi apaçık olması sağlanır. Her şey ümmete mahsus nişane olarak belirlenmez. Bir şeyin nişane olabilmesi için çokça vuku bulur olması, vukuunun tekrarlanması, açık olması, aklı başındaki insanların büyük bir kabulle karşılayacakları pek çok fayda içermesi gerekir.
Bu konuda bir kaç söz söylemek gerekirse deriz ki: İnsan bedeninde biten bazı kıllar, insanın gönlünün sıkılmasında hades etkisi yapar. Saçın sakalın darmadağınık olması da aynı şekildedir. Bu konuda insan, kurdeşen, uyuz ve benzeri cilt hastalıklarının kalbe nasıl sıkıntı ve hüzün verdikleri, zindeliği giderdikleri hakkında doktorların söylediklerine bakarsa, konuyu daha iyi kavrayacaktır.
Sakal Ve Bıyık:
Sakal, büyük ile küçüğü ayıran bir alamettir; erkekliğin ziynetidir ve o insanın görünüm itibariyle kemalini sağlayan bir unsurdur. Bu itibarla sakalın mutlaka bırakılması gerekir. Sakalın kesilmesi mecusî âdetidir. Bu, Allah’ın hilkatini değiştirme, efendi, olgun, büyük insanların, ayak takımı yerine düşmesi anlamı da içerir.
Bıyık, uzatılması halinde yemeğin ve içeceğin içine batar, kirlerin toplanmasına sebep olur. Bıyıkların uzatılması da mecusi âdetlerindendir. Bu konuda Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurur:
“Müşriklere muhalefet edin; bıyıklarınızı kesin, sakalı bırakın!” [1033]
Mazmaza, İstinşak Ve Misvak Kullanma:
Ağızın su ile çalkalanması, buruna su alınıp sümkürülmesi ve misvak kullanılması halinde burun ve boğaz, sümük ve benzeri şeylerden temizlenir, ağız kokusu giderilir.
[1019] Müslim, Taharet, 59.
[1020] Günümüzde tuvalet kağıdının kullanılması gibi. (Ç)
[1021] Yani insanların yollarına ve gölgelendikleri yerlere pislemekten.
[1022] Ebû Dâvûd, Taharet, 2.
Eskiden yaşlıların bastonları ucunda sivri bir demir olur, arazide ihtiyaç gidermeleri gerektiğinde, bastonun ucundaki o demirle toprağı yumuşatır ve işlerini öyle görürlerdi. (Ç)
[1023] Ebû Dâvûd, Taharet, 15; İbn Mâce, Taharet, 12.
[1024] Tirmizî, Taharet, 8; İbn Mâce, Taharet, 14. Rasûlullah (s.a.) bunu Hz. Ömer'e söylemiştir.
[1025] Ebû Dâvûd, Taharet, 3; İbn Mâce, Taharet, 9.
[1026] Türkçesi: “Allahım! Dişi ve erkek şeytanların şerrinden sana sığınırım.”
[1027] "Affını isterim Allah’ım!"
[1028] Hadisin tamamı şöyle: Rasûlullah (s.a.) iki mezarın yanına uğradı. "Dikkat edin, bunlar muhakkak azap görüyorlar. Hem de büyük bir şeyden dolayı azap görmüyorar. Bunlardan biri koğuculuk yapardı; diğeri ise..." Rasûlullah (s.a.) sonra yaş bir dal alarak ikiye böler ve onların başına diker. Bkz. Buhâri, Vudû, 55; Müslim, Taharet, 111.
[1029] Yani dallar kuruyuncaya kadar azaplarının hafifletilmesi. (Ç)
[1030] Yani ebediyen cennete gitmelerini sağlayacak şefaat. (Ç)
[1031] Bazı rivâyetlerdeki "yeni mezar" kaydından, dayın Baki mezarlığında geçmesinden anlaşıldığına göre, mezarda yatanlar kâfir değillerdi, Bkz. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, 2/458. (Ç)
[1032] Müslim, Taharet, 56; Ebû Dâvûd, Taharet, 29.
[1033] Müslim, Taharet, 54.