- Tutunamadan gömülenler

Adsense kodları


Tutunamadan gömülenler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Tue 28 September 2010, 01:15 pm GMT +0200
Tutunamadan Gömülenler





Hepimiz birer bahane bularak aşık oluyoruz,hiç tanımadığımız mahkum
yüreklere...Ne parmaklık olabiliyoruz onlara,ne de azat edebilecek kadar
güçlü hissedebiliyoruz kendimizi.

Hangi yana baksak dağlar ve denizler görüyoruz aşmaya kudretimizin
yetmediği.Kartallar gibi yükseklere çıkmak istiyoruz;yılanlar gibi sürünerek
inmek zorunda bırakılıyoruz naçar..Derinlikleri keşfetmek
istiyoruz.Keşfettikçe vurgun yiyen balıklara dönüyor en çocuk yanımız.Uzak
ve bilinmedik kentler çekiyor bizi.Onun avuntusuyla su serpiyoruz çatlayan
metruk yüreğimize.Erteliyoruz bütün ümitlerimizi.En çok biz geç kalıyoruz
özlemini çektiğimiz beldelere.

Bütün somut gölgeleri,ütopik duygularla soyutlaştırıyoruz.Tüm görüntüleri
maneviyatla satın alamayacağımız maddiyatlıklar olarak
görüyoruz.Güvensizlikler parmaklık olurcasına sarıyor dört bir yanımızı.
Ne tarafa yönelsek maskeleri yüzüne mesken yapmış birilerini görüyoruz.

HİÇBİR maskeye açamıyoruz yüreğimizi.Açamadıkça kutsal bir emanet gibi en kuytu
yerlerimizde yaşayan gerçek biz saklıyor bizi.

Korkuyoruz bütün söyleneceklerden; korkuyoruz duymak zorunda kalacaklarımızdan.İsa'nın yüzünde
şekilleniyor eza çeken yüzümüz. Bağdat'ta yaralanıyor ruhumuz; arsızlığı
cariyeler öğretiyor bize ...

Bazan konuşmak istiyor paslı dillerimiz.Konuştukça dilsizleşiyoruz.Yüreğimiz zift akıtan şelalelerle
dolu.Ve bizim elimizde kötülükleri yok edecek İbrahim'in baltası yok.
Ne  yapsak yok işte.

Sevgilerimize,hasretliklerimize milyonlarca kilit vuruyoruz şimdi.
Mezara girer gibi uzanıyoruz mermer döşeli ranzalara.Soğuk yastıklar
göz yaşlarımızdan başka ses duymuyor.Ne şarkılara sığdırabiliyoruz
yüreğimizi,ne de bir ana şefkatiyle okşayabiliyoruz kanayan yaramızı.Bütün
suretlere yabancıyız şimdi.Acılarımıza alışmaya çalışırken bir de bakıyoruz
ki tam ortasındayız ve sadakatimizi büyütüyoruz aslında.

Eller tutmak ve yürekler tanımak anlamını yitiriyor usul usul.Hiç bir gözü
bir yerlerden ısırmıyor gözümüz,hiç bir el tutulası gelmiyor.İsteklerimize
ırak bakışlar avutuyor bizi.Ne doğduğumuz yer,ne büyüdüğümüz sokaklar,ne
sevdiğimiz kız ....

Hiçbiri bize ait değil..!

Yalın ayak koşabiliyor muyuz uçarı ve çocukça?
Kimin umurunda  harcanan gençliğimiz,beyhude geçen ömrümüzün telafisi?
Hepimiz ölmek için doğmuyor muyuz?
Hangimiz üç-beş saatlik mutluluğun sarhoşluğuyla geçirebiliyoruz ömrümüzü?

Yaşadıklarımızı,yaşamadıklarımızı,sevinçlerimizi,üzüntülerimizi,kayda layık bütün anılarımızı topluyoruz..

Bitmekte olan ömrümüze fısıldayabiliyoruz korkularımızı.
Fısıldadıkça önümüze altından yapılmış tepsilerle sıfırlardan oluşan kümeler konuyor.

Biz ise hala ısrar ediyoruz:

Sıfırlardan oluşan küme nedir? diye.



Bülent Parlak