- Türkiye’nin fasit dairesi mi

Adsense kodları


Türkiye’nin fasit dairesi mi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 1 July 2012, 08:42 am GMT +0200
Cunta, mahkeme ve “kapatma”: Türkiye’nin fasit dairesi mi?
Murat YILMAZ • 61. Sayı / SİYASETNAME


17 ve 22 Şubat’ta yaşananlara bakılırsa, 2010 yılının da Türkiye’de ciddi gelişmelere gebe olduğu şimdiden anlaşılabilir. Her iki hadise de, bir eşik aşımını ifade ediyor. Yaşananlar acaba yeniden darbe sürecine mi, yoksa hukuki yollarla yaşanacak bir rejim bunalımına mı giriyoruz sorularını gündeme getiriyor.

Olan biteni kısaca hatırlarsak, 17 Şubat’ta Erzincan’da belli cemaatlere komplo kurularak silahlı örgüt muamelesi yapılacağı ve ardından bir irtica kampanyası açılacağı iddiasıyla MİT, Jandarma ve Başsavcı soruşturuluyor. 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk de bu iddiayla ilgili şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılıyor. Erzincan Başsavcısı’nın tutuklanması üzerine HSYK, soruşturmayı yürüten Erzurum’daki özel yetkili savcıların yetkilerini bir şikayet olmadan ve dosyaya bakmadan ellerinden alıyor ve yerlerine yeni savcılar atıyor. HSYK’nın yürütülen bir soruşturmaya müdahale ve adaleti engelleme çabası karşısında demokrat kamuoyunda yükselen eleştirilere karşı, Yargıtay, Danıştay ve CHP bu kararı destekleyen bir kampanya yürütüyor.

CHP, bu soruşturmayı bir alevi-sünni çatışmasına dönüştürecek tahrik açıklamaları yanında, açıkça yargıya müdahale edecek çalışmalarda bulunuyor. CHP’nin olayla ilgili yayınladığı raporda, gizli kalması gereken belgelerin CHP’ye verildiği anlaşılıyor. Bunun ötesinde CHP milletvekilleri jandarma marifetiyle gizli tanıklarla görüşerek ifadelerini değiştirmelerini telkin ediyor. CHP’nin bu tavrı ortadayken yargıdaki darbe soruşturmalarını engellemek ve yargı reformunun önünü kesmek için AK Parti hakkında yargıya müdahale ettiği iddiasıyla yeniden kapatılma davası açılacağı iddiaları veya tehdidinin Türkiye’deki hukukun durumunu ifşa ettiğinin altını çizelim.

Geçen ayın gündemini teşkil eden Balyoz Darbe Planları’nın, sadece gazete sayfalarında kalarak unutulmaya terk edilmeden 49 general ve subayın gözaltına alınmasıyla soruşturulmaya başlanması, HSYK’nın müdahalesinin ve Genelkurmay Başkanı’nın sert açıklamalarının artık savcı ve hakimleri yıldıramadığını gösteriyor. Balyoz soruşturmasının yeni dalgalarla devam etmesi ve Ergenekon’da ihmal edildiği düşünülen cuntanın askerî kanadına yönelik dalgaların yeniden başlaması artık ihtimal dahilindedir. Türkiye, yargıdaki bu yeni dalgayı yargı reformuyla destekler, davaların HSYK’nın ve Yargıtay’ın baskılarından kurtarılmasını sağlayabilirse demokratik hukuk devleti idealine daha yakın medeni bir ülke olabilecektir.

Balyoz davası önümüzdeki günlerde daha çok konuşulacaktır ancak bu planlarda da, tıpkı Erzincan’daki davada olduğu gibi cemaatler ve dindarlar üzerine komplolar planlanmış olması manidardır. Her darbede darbe gerekçesi olarak takdim edilen ve eza cefa çeken cemaat mensuplarının ve dindarların, demokratikleşmeyi neden destekledikleri bu şekilde anlaşılabiliyor.

Türkiye’deki büyük dönüşüm, yavaş yavaş ama derinlere nüfuz eden bir ivmeyle devam ediyor. Asker-sivil bürokrasinin vesayet rejimi ve resmî ideoloji, Türkiye’nin ve dünyanın gelişmelerine intibak edemiyor. Meşru yollarla direnmeyi de başaramıyor, çünkü bu cephenin siyasi aygıtı CHP her açıdan zafiyet yaşıyor. Daha önce kullandıkları gayri meşru yolları kullanmalarına ise, Türkiye ve dünya şartları izin vermiyor. Buna rağmen eski alışkanlıklar ve çaresizlikle gerginlik stratejisi bağlamında darbeyi zorlayabilmek için tahriklere devam ediliyor. Bu tahrikler içeride ve dışarıda çatışma çıkartıp yargıyı kullanarak parlamenter demokrasinin işlemesini engellemek şeklinde gelişiyor.

Buna mukabil Türkiye, yaşadığı reform süreci ve tecrübelerle geldiği demokratik olgunlukla geçmişte geçiştirilen birçok konuyu tartışıyor. Askerî-bürokratik zümre, Türkiye’deki bu büyük dönüşümü idrak edemiyor. Halbuki hakiki bir kurmay subayın ilk yapması gereken şey, durum muhakemesidir. TSK’nın siyasete bulaşması ve ideolojik bakış açısı yüzünden kurmay subaylar dahi gerçeklerden kopmuş durumdalar. Siyaset ve ideoloji bir kısım kurmay subayı olduğu gibi bir kısım yargıç, savcı ve avukatı da ifsat etmiş durumda. Bu yüzden de sıradan vatandaşın sıradan hak talepleri ve en basit hürriyetleri bu kesimler tarafından bir iç tehdit olarak görülebiliyor... Türkiye ise tüm bu olup bitene rağmen, tarihî tecrübesi ve demokratik olgunluğuyla bu sefer, fasit daireden çıkmayı başarabilecek gibi görünüyor.