- Türkiye nin kimlik arayışı

Adsense kodları


Türkiye nin kimlik arayışı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Fri 25 May 2012, 02:03 pm GMT +0200
TÜRKİYE’NİN KİMLİK ARAYIŞI
N. Zehra KÜÇÜKAĞA • 43. Sayı / DİĞER YAZILAR


1920’lerde hilafetin kaldırması ile başlayan batılılaşma hareketi ve peşinden 1937 anayasasıyla “İslam Türkiye Devleti’nin resmi dinidir” maddesinin çıkarılarak laikliğin ilan edilmesi, Türkiye’nin yeni kimliğini oluşturmaya yetmedi. Kimlik sorunu hala iç ve dış siyaseti etkileyen temel faktör olmaya devam ediyor Türkiye’de.

Avrupa Birliği’ne girme rüyası Türk siyasetiyle beraber yürüyor. Ancak genel görüntü Türk halkının bir devlet politikası olarak uygulanan batılılaşma çalışmalarına tam da ikna olmadığını gösteriyor. İslami eğilimlere sahip Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başarısı buna hükmediyor.

Öte yandan Türkiyede’ki İslami Partiler yeni arayışlar içindeler ve sürekli değişiyorlar. Örneğin Ak Parti söylem ve programlarının İslami ağırlığını bıraktıktan sonra, demokratik seçimlere inanan ve laikliğe yakın duran bir parti örneği teşkil ediyor. Tıpkı siyasetlerinin arka planında genel ahlaki değerlere yaslanan Avrupa’daki Hıristiyan Demokratlar gibi.

Ak Parti geleneksel İslamın farklı yorumuna canlı bir örnek. Din ve Devlet kurumlarını ayırıyor ve onları diyaloga açık, iktidarın el değiştirmesini kabul eden demokratik siyasi bir programla ele alıyor. Ve kesinlikle dünyayı inançların ve düşüncelerin gördüğü gibi değil, olduğu gibi görebilen modern, zeki, gerçekçi ve pratik bir siyasi vizyona sahip.

Bu vizyon şüphesiz onların gelenek ve yenileşme arasındaki kültürel çekişmeden yapıcı bir siyaset üretmelerine sebep oldu. Böylelikle anayasası laikliğe dayanan ve çoğunluğun geleneksel değerlere sahip olduğu bir ülkede denge oluşturmayı başardı.

Ak Parti’nin iki medeniyet arasında kalmış ülkesinde ortalama bir siyaset izlemesi, uluslararası ilişkilerinde batıyı hiç de rahatsız etmiyor. Aksine laiklikle ülkesi arasında yürüttüğü siyaset örnek gösteriliyor. Halkın derin farklılıklar taşımadığı ve beklentilerin çok değişmediği bir ülke Türkiye. Bütün büyük değişimler geçen seksen yıl boyunca yaşandı ve bitti.

Ak Parti’den asıl rahatsız olanlar ise Anayasa Mahkemesi’nde ve orduda Atatürk ilkelerine sımsıkı yapışarak siyaset izleyen ve kendilerini Atatürk Cumhuriyeti’nin bekçisi ve siyasetinin temsilcisi sayan asker ve bürokratlar.

Doğu’da oyunu aldığı Kürtler dahil halkın çoğunluğunu parlamentoda temsil eden partinin başörtü yasağını değiştirmek için yaptığı anayasa değişikliğinde yaşananlar bu güçlerin etkisini kanıtlıyor.

Bu yüzden Anayasa Mahkemesinde bir savcının başbakana siyasi yasak ve partiye kapatma cezası talebiyle açtığı dava Türkler için hiç de sürpriz değildi. Asıl sürpriz  “laiklik”i kurtarma adına hükümeti düşürüp darbe yapmak için çete kuran, içlerinde emekli generallerin de olduğu, onlarca kişinin tutuklanması oldu.

Buradan bakıldığında etkileyici olan, bu krizlerle karşılaşan Ak Parti’nin halk desteğine bile ihtiyaç duymayan rahatlığı. Bu durum onun iç ve dış gelişmeleri iyi görebildiğini gösteriyor. Kendisine yöneltilen ithamlara sonuna kadar medeni bir siyaset yarışıyla cevap vermeyi seçiyor. Böylelikle bu yarıştan engellenmekle tehdit edildiğinde bile iç ve dış düşmanlarına İslam’a olan yakınlığının onu bugünden de yarından da koparmadığı mesajını veriyor.

Türkiye’de cereyan eden bütün bu olaylar tarihi ve kültürel kimlik çatışmalarının Türkiye demokrasisini dara sokan siyasi bir yansıması. Anayasa Mahkemesinin kapatma kararı vermemesine rağmen bu çatışma Türkiye’nin kimliği yerleşip iki kıta arasındaki yerini tam olarak buluncaya kadar devam edecek. Geriye diğer bütün doğu ülkelerinden önce modernizmi ve demokrasiyi seçen Türkiye’nin demokrasisini derinleştirebilmesi ve tamamlayabilmesi için gereken şartların ne olduğu sorusu kalıyor.