- Türk-Kürt ekseninde Said Nursî formülü

Adsense kodları


Türk-Kürt ekseninde Said Nursî formülü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Wed 28 July 2010, 10:44 am GMT +0200


Vehbi KARAKAŞ


Türk-Kürt ekseninde Said Nursî formülü

Üstad Bediüzzaman Said Nursî Bitlis’lidir. Ama onun talebelerinin çoğu Türk’lerdendir. Kürtlerin içinden çıkıp, Türklerin içine seyr u seyahat ettirilmesinde, İlahî kaderin bir işareti ve hikmeti vardır; o da Allahu a’lem şu olsa gerektir: İleride Türklerle Kürtleri bir birine bağlayacak, barıştıracak, buluşturacak, kaynaştıracak olan, en önemli faktörlerden ve en sağlam köprülerden biri Bediüzzaman Said Nursî olacaktır.

Said Nursî, Risale-i Nur denilen Kur’an tefsiriyle, sadece Türklerle Kürtleri değil, bütün Anadolu’yu, hatta bütün dünyayı bir potada eritiyor; yurt içi ve yurt dışında her yerde ve herkesi nuruyla mayalıyor, nurlaştırıyor, gerçek iman ve güzel ahlaka, huzura ve sürura kavuşturuyor. Allah Teala, bu Zât-ı Mualla’nın kalemine ve kelamına farklı bir etki nasip eylemiştir. Öyle ki 7 den 70’e herkesin, hatta dev şahsiyetlerin bile onun anaforuna kapılmış olduğunu, onda kemalini ve huzurunu bulduğunu görüyoruz.

Bu huzur ve süruru görmek isteyenler, onun eserlerinin okunduğu dershanelere gitsinler. Gitsinlerde gerçek huzur ve sürurun ne olduğunu ve nerde olduğunu görsünler. Geçtiğimiz hafta sonu Bursalıların davetlisi idim. 250-300 gencin katıldığı akşam dersinde 24. Sözden bir ders yaptık. Ders muhteşem, cemaat muhteşem, akıp gelen feyiz ve bereket, rahmet ve sekinet muhteşemdi. Onların içinde kendimi cennette ve meleklerin arasında hissettim. Sanki melekler, insan şekline girmiş, yeryüzüne inmişlerdi. İçleri nur, dışları nurdu. Ve hepsi huzurla doluydu. Tabii ki bu sadece Bursa’ya ve o bölgeye has bir olay değildi. Daha başka yerlerde, gittiğiniz her şehirde, onların olduğu her yerde bundan farklı bir şey görmüyorsunuz.

Ülke gençliğinin hepsini böyle yapmak istiyorsanız, eli silahlı gençleri dağdan indirmek istiyorsanız, gerçekten akan kanı durdurmak, anarşi ve terörü bitirmek istiyorsanız, barış ve kardeşlik projesini başarıya kavuşturmak istiyorsanız Bediüzzaman’a ve Onun formülüne, iksirine, ilacına, tezgahına ve atölyesine yüzde yüz ihtiyaç duymanız ve müracaat etmeniz gerekmektedir.

Bediüzzaman’ın eserlerini okuyan o mübarek neslin elinde sigara yok, silah yok, içki yok, kumar yok, kavga yok, dövüş yok, intihar yok, hiddet yok, şiddet yok. İnsan, Bediüzzaman’ın eserlerini okuyan öğrencilerin dershanelerine, nur medreselerine gidince kendisini Hz. Peygamber’in (s.a.v) Suffa okulunda sanıyor.

Her bir nur talebesi, hizmette önde, ücret ve mükâfatta geride. Ortalık mı süpürülecek, çay mı yapılacak, bulaşıklar mı yıkanacak, sofra mı konulacak; bakıyorsunuz hepsi o işin başına üşüşmüş. Bu hizmeti yapmaya ben daha müsaitim, dercesine. Ortada güzel bir nimet veya menfaat mi var; bakıyorsunuz hepsi geride. Kardeşim ona benden daha layık dercesine. Bu meşreb sahabe meşrebi, bu ahlak peygamber ahlakı. Bu meşrebi ve bu ahlakı 21. Asırda yeniden ihya eden Bediüzzaman Said Nursî.

İsar hasleti onlarda, ihlas onlarda, uhuvvet ve muhabbet onlarda. Vaktinde namaz, cemaatle namaz onlarda, kitap okuma onlarda, evrad u ezkâr onlarda, tefekkür onlarda, teheccüd onlarda, her kesi Hızır sanıp hürmet etmek, her geceyi kadir sanıp ihya etmek onlarda. Fedakârlık, vefakârlık onlarda. Eza ve cefaya sabır ve tahammül onlarda. Şevk ve şükür onlarda. Tevazu ve vakar onlarda. Hilim ve ilim onlarda. Temizlik ve düzen onlarda.

Elinde devlet gücü olmayan, parası-pulu bulunmayan bir adam, bu kadar geniş bir coğrafyada, materyalizmin ve menfaatin hakim olduğu bir asırda nasıl böylesine mübarek bir nesil yetiştirmeye muvaffak olabildi? İşte bu bile başlı başına bir mucizedir. Bediüzzaman’ı zamanın bedii, harika ve güzel insanı yapan en önemli olaylardan biri de budur.

Bediüzzaman’ı, bu kadar geniş coğrafyada etkili hale getiren elbette sadece kelamı ve kalemi değil, aynı zamanda  onun güzel hali ve peygamber ahlaklı oluşuydu.
Peygamber ihlası, peygamber takvası, peygamber şefkati, peygamber sabrı, peygamber çilesi, peygamber zühdü, peygamber istiğnası, peygamber isarı, peygamber murakebesi, peygamber tefekkürü, peygamber muhabbeti, peygamber ahlakı, peygamber usûlü ve peygamber üslûbu vardı. Asrımızda onun kadar insanlığın, gençlerin derdine yanan olmadı.
Tevazu ve mahviyeti ahlak ve karakter haline getirdiği için, "Said yoktur, Said'in kudret ve ehliyeti de yoktur, konuşan yalnız hakikattir." "Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum!" dediği için milyonlar tarafından beğenildi.

O yaşadıklarını anlattı, anlattıklarını yaşadı. Onun güzelliğini gören duru gönüller ve henüz bozulmamış vicdanlar, ona teslim oldu. Silahı ve sigarayı bıraktı, kitaba sarıldı. Namaza başladı. Durulacak zaman olmadığını anladı, küfür bataklığına düşenleri, ahlaksızlık girdabına kapılanları, imansızlık ve dinsizlik ateşinde yananları kurtarma operasyonuna katıldı. Kurtulan bir başkasını kurtarmayı düşündü. Gün geçtikçe bu hareket, çığ gibi büyüyüp gelişti. Ülke sınırlarını aştı.

Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes,
Ey kahbe rüzgar! Artık ne yandan esersen es.”

Gidiş bu gidiş olduktan sonra artık korkulacak bir şey kalmamıştır. Türkiye ve dünya, Bediüzzaman’ın projesiyle anarşı ve terörden kurtulacak, iman ve Kur’an hakikatleriyle mutlu ve bahtıyar olacaktır. Büyük devletimizin ve hikmetli hükümetlerimizin, siyasi partilerimizin, bahtiyar milletvekillerimizin bu ılımlı ve olumlu hareketi değerlendireceğine, hatta el birliği ile okullara Risale-i Nur’u ders olarak koyacaklarına inancımız tamdır.

Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın!”