saniyenur
Tue 7 August 2012, 11:18 am GMT +0200
Ticaret Ve Alışveriş
İslâm hamle ve teşebbüs ruhunu büyük oranda teşvik ederek, müminleri Yaratan'in âyetlerini çeşitli yönleriyle tanımaları için yolculuk yapmaya çağırmaktadır: "Allah'ın yaratmaya nasıl başlayıp sonra onu nasıl tekrar edeceğini anlamazlar mı? Doğrusu bu Allah'a kolaydır. De ki: 'Yeryüzünde dolaşın; Allah'ın nasıl yaratmaya başladığını bir görün. İşte Allah aynı şekilde âhiret yaratmasını da yapacaktır.' Doğrusu Allah herşeye Kadirdir." (29: 19-20). Hacc sûresinde şu âyetleri okumaktayız: "Nice kasabaların halkını haksızlık yaparken yok ettik. Artık çatıları çökmüş, kuyuları metruk, sarayları bomboş kalmıştır. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, orada olanları akledecek kalpleri, işitecek kulakları olsun. Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir." (22: 45-46).
Kur'ân-ı Kerim'de, insanların yeryüzünü gezmesi ve Rablerinin ayetlerini bu yerlerde mü-şahade etmelerini teşvik edici pek çok âyet vardır. Lokman süresindeki ayetler de bunlardandır: "Gemilerin denizde Allah'ın lütfuyla yürüdüğünü görmez misin? Allah böylece size varlığının delillerini gösterir. Bunlarda, pek sabırlı ve çok şükreden kimselerin hepsine dersler vardır. Dağlar gibi dalgalar insanları kuşattığı zaman, dinini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar; onları karaya çıkartarak kurtardığında içlerinden bir kısmı doğru yolda kalır. Zaten ayetlerimizi bilerek ancak hain nankörler inkâr eder." (32: 31-32). Yine İbrahim sûresinde şu ayeti okumaktayız: "...Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri ...sizin buyruğunuza veren Allah'tır." (14: 32). Nahl sûresinde şöyle buy-rulmaktadır: "Taze et yemeniz, takındığınız süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün-, boyun eğdiren O'dur. Artık belki şükredersiniz." (16: 14).
Kur'ân'ın bu ayetlerindeki güzel gemiler vb. tarifler "uluslararası ticaret ve münasebet sebebiyle maddî fayda temini yanında insanlığı birleştirme ve medeniyeti daha evrensel yapma gibi daha yüce idealleri sembolize etmektedir. İlk adım deniz vasıtasıyla Allah'ın bol nimetinden faydalanmaktır. Ancak daha yüce idealler de söz konusudur. Denizcilik ve uluslararası ilişkiler bilgiyi artırır, bilginin yüce gayesi zihni temizler ve Allah'a yaklaşmaya daha uygun hale getirir." (A. Yusuf Ali, The Holy Qur'an, sh. 659. No: 2037).
Âlim ve râsih olanlann görebildiği Allah'ın âyetlerinden biri de bütün Kudretin nihai kaynağının Allah olduğu hakikatidir. "İnsanoğlu deniz yolculukları için dilediği güç ve modelde gemiler yapabilir ve deniz ilminde ve bununla ilgili konularda bilgi tecrübe bakımından mükemmeliyet derecesine ulaşabilir. Ancak tek başına bu özellikler onun güvenli yolculuklar yapabilmesi için yeterli olmaz. Özellikle denizde korkunç güçlükler vardır. Onlarla karşı karşıya kaldığında yalnızca Allah'ın inayeti kendisine yetişir. Allah'ın inayetini kaybettiği an kişi vasıtalarının, kaynaklarının ve bilgisinin ne kadar sınırlı ve yetersiz olduğunun idrakine varır. Buna benzer olarak, huzur ve sükûnet anlarında kişi ateistler veya müşrikler tarafından güçlüğü uğratılabilir, ancak denizde bir fırtına sonucu herkesin içinde bulunduğu gemi dengesini kaybederse ateist bile Allah'ın varlığını idrak ederek, yalnız bir Allah olduğuna iman edecektir." (The Meaning of Qur'an, c. X, sh. 26).
Müzemmil sûresinde şu ayeti okumaktayız: "... Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar bulunacağını bilmektedir. Onun için Kur'ân' dan kolayınıza geldiği kadar okuyun..." (73: 20). Bu âyet Hz. Peygamber ve Müslümanlar için îeheccüd namazının farz oluşunu neshetmektedir ve bunun yerine Müslümanların okuyabildikleri kadar Kur'ân okumaları ve günlük namazlarına dikkat etmelerini salık vermektedir. İbadetle ilgili amellerdeki bu ılımlı tavır esasta kısmen hasta olanlar ve kısmen cihada gidenler ve kısmen de ticaretle meşgul olanlar için geçerlidir. Yani İslâm'da iş anlaşmalarına, ticaret için yolculuğa ve hayatın meşru yollardan kazanılmasına Öyle önem verilmiştir ki, îeheccüd namazının far-ziyeti neshedilmiştir. Müslümanlara Hacc esnasında (2: 198) ve Cuma namazından sonra (62: 10) ticaret yapma izni verilmiştir. Ticaret ve meşru yoldan hayatını kazanmak "Allah'ın bol nimetini aramak" olarak tavzif edilmiştir. Rasûlullah şöyle buyurmaktadır: "Farz olan birçok vazife gibi, helâl yoldan maişetini temin etmek de farzdır." (Beyhaki, Şuub el-iman). Yine şöyle buyurmuştur: "Dürüst ve güvenilir tüccar peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir." (Tirmizî, Dârimi, Dârekutnî ve İbni Mâce).
Kur'ân ayetleri ve Allah'ın Elçisinin hadisleri ticaret ve seyahat için büyük bir teşvik fonksiyonu gördü ve bir kaç nesil içinde Müslümanlar tüm dünyaya yayıldı. Doğu'da Çin'e, Cava'ya, Sumatfa'ya ve Filipinler'e; ve Batı'da Norveç'e, İsveç'e ve Afrika'nın Batı kıyılarına dek ulaştılar. Onuncu asır ortalarında, Müslüman gemileri Khanfu (şimdi Kanton) isimli Çin limanına ulaştı ve Japonya ve Kore'nin mevcudiyetinden haberleri olduğuna inanmamak için hiçbir neden yoktur. Hindistan ve Seylan'la aktif ve büyük hacimli bir ticaret sürdürülmekteydi. Müslüman gemileri Afrika'nın Doğu sahilinde Madagaskar'a zıt bir konumda yerleşik olan altınıyla meşhur Sufala'ya ulaştılar. Vasco de Gama 1498'de Afrika'yı çepeçevre dolaşıp Afrika'nın doğu sahilindeki Malindi'ye geldikten sonra ona Hindistan yolunu gösteren Arap Ahmed İbni Mâcid adlı bir kaptandı. Portekiz kaynaklarına göre bu kaptanın çok iyi deniz haritaları ve diğer denizcilik âletleri vardı. Abbasi halifelerinin bazıları Süveyş kanalını açma fikri üzerinde durmuşlardır." (Arnold, a.g.e., sh. 96'dan iktibas eden Robert Gulick, Muhammed the Educaîor, sh. 61-62).
Doğu kaynaklı ziraî ve endüstri ürünleri için Avrupa'da yeni bîr pazar oluşturulması, Hıristiyan hacıların ve Haçlıların taşınması ihtiyacı ile birleşince denizcilik faaliyetlerini ve uluslararası ticareti Roma devrinden beri bilinmeyen derecede artırdı. Marseİller bir denizcilik ve deniz taşımacılığı merkezi olarak İtalyan şehir cumhuriyetleri ile rekabet etmeye ve biriken servetten payını almaya başladı. Yeni durumun mâlî icapları daha geniş bir arzı ve paranın daha hızlı dolaşımını gerekli kılmaya başladı. Bu yüzden bir kredi sistemi geliştirilerek 'değerli kâğıtlar' düzenlendi. Cenova ve Pİsa'da bankerlik firmaları ortaya çıktı ve bunların Levant'ta şubeleri açıldı. Templarlar kredi mektupları kullanmaya ve ipotek karşılığı borç alıp faizle borç vermeye başladılar. Belki de Latinler tarafından basılan ilk altın para Kutsal Topraklarda Venedikliler tarafından darp edilen Byzantinius Saracenatus'tur ve Arapça yazılar taşır." (Philip K. Hitti, Hisîory of the Arabs, Londra, 1974, sh. 668-669).