- Teyemmümün Rükünleri

Adsense kodları


Teyemmümün Rükünleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Tue 26 January 2010, 05:54 pm GMT +0200

Teyemmümün rükünlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Niyet: Teyemmümde niyetin kendine özgü bir keyfiyeti mevcûd olup mezheblerin bu husustaki detaylı görüşleri aşağıya alınmıştır.


Hanefiler dediler ki: Teyemmümde niyet şarttır. Rükün değildir. Abdestte ise niyet sünnettir.

Hanbeliler dediler ki: Teyemmümde olsun, abdestte olsun niyet, rükün olmayıp şarttır,

Malikiler dediler ki: Kişi teyemmüm ederken bu teyemmümle, na­mazı veya Mushaf´a dokunmayı mubah kılmayı veya ancak abdestle yapıla­bilecek herhangi bir ibâdeti yapmayı yahut hades hâlinin engel olduğu işler­den birini yapabilmeyi yahut da teyemmümün farzlığına niyet etmelidir. Bir kişi sadece hades hâlini ortadan kaldırmaya niyet ederse bu teyemmüm bâtıl olur. Çünkü bu mezhebe göre teyemmüm, hades hâlini ortadan kaldırmaz. Teyemmüm edecek olan kişi, hadesin engel olduğu bir hususu veya namaz kılmayı mubah kılmak için niyet ederken büyük hadesle küçük hades hâlini birbirinden ayırd etmelidir. Bu, şarttır. Diyelim ki kişi, cünüb olur da yapa­cağı teyemmümle cünüblük hâlini düşünmeksizin namaz kılmaya veya her­hangi bir ibâdeti yapmaya niyet ederse ve bu teyemmümü yapıp da namaz kılarsa; almış olduğu bu teyemmüm geçerli olmadığından namazı da iade etmesi vâcib olur. Ama sadece teyemmümün farzlığına niyet ederek teyem­müm ederse bu teyemmüm sahîh olur. Bu durumdaki kişi cünüb olup bü­yük hades hâlini ortadan kaldırmayı kasdetmediği takdirde bile almış oldu­ğu bu teyemmüm sahîh olur. Çünkü teyemmümün farzlığına niyet etmek, hem küçük, hem büyük hades hâlinin ortadan kalkmasına yeterli olur. Son­ra kişi bir farz namaz için niyet ederek teyemmüm yaparsa bununla farz na­mazlardan sadece birini kılabilir. Bunun yanında dilediği kadar sünnet ve nafile namaz kılabilir, vâcib olmayan tavafları yapabilir, vacib olmayan iki rek´atlık tavaf namazını kılabilir, Mushaf´a dokunabilir ve Kur´an-ı Kerîm okuyabilir. Teyemmüm eden kişi sağlıklı ve mukîm ise ve bu teyemmümüyle bir farz namaz kılmışsa, bundan sonra kıldığı farz namaz (cem-i takdim veya cem-i te´hîr şeklinde olup) aynı vakitte kılınsa bile bâtıl olur. Farz na­maz kılmak niyetiyle teyemmüm eden kişi, kıldığı farz namazın yamsıra nâfîle namaz da kılmak isterse önce farzı, sonra nafileyi kılmalıdır. Aksini ya­parak önce nafileyi kılarsa bu namazı sahîh olur. Ancak bundan sonra farz namazı kılarsa bu farz namaz sahîh olmaz. Bunun için bir teyemmüm daha yapması gerekir. Ama farza tâbi olmayan bağımsız bir nafile veya sünnet namazını kılmak niyetiyle teyemmüm eden kişi, bu nafile namazları kılma­nın yamsıra Mushaf´a dokunabilir, Kur´ân-ı Kerîm okuyabilir. Buna benzer abdestle yapılması mümkûn olan nafile ibâdetleri de yapabilir. Yalnız bu­nunla farz namazları kılması sahîh olmaz. Bu saydığımız hükümler, sağlıklı ve mukîm olmayan kimseleri ilgilendirir. Sağlıklı ve mukim kimselere gelin­ce; bunlar bir farza tâbi olmayan nafile namazlar için bile teyemmüm edemezler. Sözgelimi Kur´an-ı Kerîm okumak, sultanın huzuruna girmek ve buna benzer abdestle yapılabilen işler için teyemmüm edemez. Etse de sahîh ol­maz.

Hanefiler dediler ki: Namazın kendisiyle sahîh olabileceği bir te­yemmüm için üç şeyden birine niyet etmek gerekir:

1. Kendisinde bulunan hades hâlinden temizlenmesi. Bu durumdaki kişinin büyük veya küçük hades hallerinden hangisinden temizlenmeye kasd ettiğini belirlemesi gerekmez. Kişi, cünüb olsa da bu teyemmümle sadece küçük hades hâlini ortadan kaldırmaya niyet etse bile teyemmüm, yine ge­çerli olur.

2. Kişi, almakta olduğu bu teyemmümle namaz kılmayı mubah edin­meye veya hades hâlini ortadan kaldırmaya da niyet edebilir, Zîrâ Hanefî mezhebine göre teyemmüm, hades hâlini ortadan kaldırabilir.

3. Kişi, almakta olduğu bu teyemmümle temiz olmaksızın yapılama­yacak olan ibâdetlerden birini yapmayı kasdetmelidir. Örneğin, namaz için teyemmüm ettiğine veya secde-i tilâvet için teyemmüm ettiğine niyet etmelidir. Ama yapmakta olduğu bu teyemmümle namaz kılmayı mubah edinme­yi veya kendisinde bulunan hades hâlini ortadan kaldırmaya niyet etmezse bu teyemmüm ile kılacağı namaz sahîh olmaz. Veya ibâdet olmayan bir şe­yi, yahut da asıl ibâdet olmayıp da ibâdet aracı olan bir şeyi yapmaya niyet eder veyahut da tahâretsiz (abdestsiz) de olsa sahîh olacak bir ibâdeti kaste­derse, bu teyemmümle kılacağı namaz sahîh olmaz.

Şimdi bu hususları biraz daha izah etmeye çalışalım: Sözgelimi kişi, te­yemmüm ederken Mushaf´a dokunmaya niyet etsin. Mushaf´a dokunmak aslında bir ibâdet değildir. Mushaf´a dokunmakla kişi, bir sevâb işleyip Allah´a yaklaşmış olmaz. Ancak Musharı okumak bir ibâdettir. İşte Mushaf´a dokunmak niyetiyle yapılan teyemmümle kılman namaz sahîh olmaz. Diye­lim ki, teyemmüm eden kişi, ezan okumak veya kamet getirmek için teyem­müme niyet etmiş olsun. Bunlar, aslında istenen birer ibâdet değildirler. Sadece birer duyuru niteliğindedirler ve abdestsiz de yapılabilirler, işte kişi, bun­ları yapmak niyetiyle teyemmüm etmişse, bu teyemmümle kılacağı namaz sahîh olmaz. Yine kişinin, abdestsiz iken Kur´an okuma niyetiyle teyemmüm etmiş olduğunu düşünelim: Burada Kur´an-ı Kerîm okumak, zâtı itibariyle istenen bir ibâdettir. Yalnız abdestsiz iken de okunması caiz olur. Kur´an-ı Kerîm okumak niyetiyle teyemmüm eden kişinin durumu, tıpkı selâm ver­mek için teyemmüm eden bir kişinin durumuna benzemektedir. Buna göre bir kişinin almış olduğu bu teyemmüm ile namaz kılması sahîh olmaz.

Şafiîler dediler ki: Teyemmüm edecek kişinin namaz ve benzeri ibâ­detleri edâ edebilmek için teyemmüme niyet etmesi gerekir. Yoksa hades hâ­lini ortadan kaldırmak için teyemmüme niyet etmesi sahîh olmaz. Zîrâ bu mezhebe göre teyemmüm, hades hâlini ortadan kaldırmaz. Ayrıca salt te­yemmüme niyet etmek de sahîh olmaz. Çünkü zâtı itibariyle teyemmüm, is­tenen bir ibâdet olmayıp, zarurî bir temizlenmeden başka bir şey değildir. Namaz kılmayı mubah edinmek veya başka bir ibâdeti edâ etmek kasdıyle teyemmüme niyet eden kişi için üç durum söz konusudur.

1. Teyemmüm etmekte olan kişi, farz bir namazı kılmaya veya farz bir tavafı yapmaya veya cuma hutbesini irâd etmeye niyet edebilir.

2. Teyemmüm etmekte olan kişi, bu teyemmümü ile nafile bir nama­zı kılmaya, farz olmayan bir tavafı yapmaya veya cenaze namazını kılmaya niyet edebilir.

3. Teyemmüm etmekte olan kişi bu teyemmümü ile, tilâvet secdesini veya şükür secdesini yapmaya veya Mushaf´a dokunmaya veya Kur´an oku­maya niyet edebilir.

Birinci şıkka göre teyemmüme niyet eden kişi bu teyemmümü ile birinci derecede farz bir namazı kılabilir. Önceden kasdettiği farz bir namazı kılmayıp da başka bir farz namazı kılabilir. Buna ek olarak da dilediği kadar nafile namaz kılabilir. Ayrıca ikinci ve üçüncü şıkta sayılan, yapılması taha­rete dayalı olan ibâdetleri de yapabilir.

İkinci şıkka göre teyemmüme niyet eden kişi, yine ikinci ve üçüncü şık­larda sayılan ibadetleri bu teyemmümle yapabilir. Bu teyemmümle dilediği kadar nafile namaz da kılabilir. Mushaf-ı Şerîf e dokunabilir. Ancak farz namazı kılamaz. Farz olan tavafı ifâ edemez.. Cuma hutbesini irâd edemez.

Üçüncü şıkka göre teyemmüm eden kişiye gelince; bu, almış olduğu te­yemmümle sadece üçüncü şıkta sayılan ibâdetleri yapabilir. Bunlardan her­hangi birine önceden niyet etmiş olsa bile, yine de dilediğini yapabilir. Şafiî mezhebine göre teyemmüm etmekte olan kişinin, kendisindeki hades hallerinden herhangi birini belirlemesi gerekmez. Meselâ cünüb bir kişi, teyem­müm ederken, “küçük hades hâlinin mâni olduğu namazı mubah edinmeye niyet ettim” derse ve bu sözü söylerken de gerçekten küçük hades hâlinde bulunduğunu zannederse, bu zannının yanlış olduğu anlaşılsa bile, bu teyem­mümü, namaz kılması için yeterli olur. Ama bu niyeti yaparken kasıtlı ola­rak böyle söylemiş olursa niyeti oyuncak hâline getirdiği gerekçesiyle bu te­yemmümle kıldığı namaz sahîh olmaz.

Hanbeliler dediler ki: Teyemmümün sahîh olması için niyet şart­tır. Niyeti yaparken de kişi, neyi mubah edineceğini belirtmelidir. Sözgelimi bu teyemmümle namaz mı kılacağını, tavaf mı edeceğini, farz mı, yoksa, nafile mi edâ edeceğini küçük hades hâlinden mi, yoksa büyük hades halin­den ötürü mü ibâdetleri; mubah edineceğini, veyahut da bedenindeki bir ne­caseti mi temizleyeceğini belirtmelidir. Bu mezhebe göre beden üzerindeki bir necasetten ötürü de teyemmüm edilebilir. Ama beden üzerindeki bir ne­caset için teyemmüm etmeden önce bu necaseti elden geldiğince hafifletme­ye çalışmak gerekir. Elbise üzerindeki necasetle bir yer üzerindeki bir neca­sete gelince, bunları temizlemek niyetiyle teyemmüm etmek sahîh olmaz. Ay­rıca hades hâlini ortadan kaldırma niyetiyle teyemmüm etmek de sahîh ol­maz. Zîrâ bu mezhebe göre teyemmüm, hades hâlini ortadan kaldırmaz. An­cak bu halde iken teyemmüm, ibâdetlerin yapılabilmesi için bir ruhsat sağ­lar.

Bir kişide hem küçük, hem de büyük hades hâli bir arada bulunur ve ayrıca bedeninde bir necaset de bulunursa ve kişi teyemmüm ederken sadece bunlardan birinden ötürü ibâdeti mubah edinmeye niyet ederse bu niyetiyle almış olduğu teyemmüm yeterli olmaz. Örneğin teyemmüm ederken, cünüblükten ötürü öğle namazını mubah edinmeye niyet ettim der de küçük hadesten ötürü de mubah edinmeyi niyetinde tutmazsa, bu teyemmüm ile namaz kılması sahîh olmaz. Çünkü yapmış olduğu bu niyetle sadece cünüblük engelini ortadan kaldırmış olduğundan dolayı, ancak cünüblüğün engel ol­duğu işleri yapabilir. Örneğin Kur’an-ı Kerîm okuyabilir. Abdestsizlik enge­lini ortadan kaldırmadığı için namaz kılması sahîh olmaz. Yine aynı şekilde hem cünüb, hem abdestsiz bir kişi, teyemmüm ederken sadece abdestsizliğin engel olduğu ibâdetleri mubah edinmeyi kastederse bu kişinin yapmış oldu­ğu teyemmüm, cünüblük engelini ortadan kaldırmaz. Ama yapmakta oldu­ğu bu teyemmümle küçük ve büyük hades hallerinin ve bedeninde bulunan necasetin engel olduğu ibâdetlerin tümünü mubah edinmeyi kastederse bu niyeti, kendisinde, ibâdetlere engel olan bütün mânileri ortadan kaldırmak için yeterli olur. Her biri için ayn ayrı niyet etmesine gerek yoktur. Bir kişi, yapmakta olduğu teyemmümle bir ibâdeti yapmayı kastederse onun almış olduğu bu teyemmümle o ibâdeti, onun mislini ve onun seviyesinden daha aşağıdaki ibâdetleri yapması mümkündür. Kendisi için teyemmüm edilen şeylerin en üstünü; farz, adak, farz-ı kifâye, nafile, nafile tavaf, Mushaf´a do­kunma, Kur’an-ı Kerîm okuma, mescidde bekleme, kanaması kesilen hayızlı kadınla cinsel ilişki kurma şeklinde sıralanabilir.

Bir kişi, teyemmüm ederken vasıf belirtmeksizin mutlak olarak namaz kılmaya veya tavafa niyet ederse bu teyemmümle sadece nafile namazı kıla­bilir veya nafile tavafını yapabilir.


Niyetin vakti, ellerin, kendisiyle teyemmüm edilecek olan şeyin üzerine indirildiği andır.


Şafiiler dediler ki: Niyetin, ellerin kendisiyle teyemmüm edilecek şe­yin üzerine konması anında yapılmış olması yeterli olmaz. Aksine ellerin, toprağı alıp azıcık yüze sürülmesi anında yapılması vâcibtir. Çünkü teyemmümde ilk olarak yüz meshedilir.

Hanbeliler dediler ki: Niyetin, yüzü meshetmekle birlikte yapılması şart değildir. Aksine, yüz meshedilmeden az önce de niyet edilebilir. Bu hu­sus, bütün ibâdetler için geçerlidir.


2. Teyemmümün rükünlerinden ikincisi, temizleyici toprağın mev­cut olmasıdır. Bu, kendisine necaset değmemiş olan bir topraktır. Kendi­sine necaset değmiş olan toprakla teyemmüm etmek sahîh olmaz. Bu top­rak üzerindeki necasetin cismi ve eseri gitmiş olsa bile, yine de teyem­mümün sıhhatine engel olur. Temizleyici toprağın mâhiyetine ilişkin ola­rak mezheblerin detaylı görüşleri aşağıda anlatılmıştır.


Şafiiler dediler ki: Temizleyici topraktan maksat, üzerinde toz bu­lunan topraktır. Tozlu kumlar da temizleyici topraktan sayılır. Gerek temiz­leyici toprağın, gerekse kumun üzerinde toz bulunmadığı takdirde bunlarla teyemmüm etmek sahîh olmaz. Toprağın yakılmış veya yakılmamış olması, teyemmümün sıhhati açısından bir farklılık meydana getirmez. Ancak ya­kılmış olan toprak, kül hâline gelmemiş olmalıdır. Yine toprağm bitki yetiş­tirmeye elverişli olmasıyla olmaması arasında, teyemmümün sıhhati açısın­dan bir fark sözkonusu değildir. Şâfiîler kuru çamurun da dövülmesi hâlin­de toz olursa, bunu da topraktan saymışlardır. Toprak veya kum, kiremit parçaları ya da unla karıştırılırlarsa karıştırılan bu nesneler her ne kadar az olsalar da bu karışımla teyemmüm etmek sahîh olmaz. Ayrıca teyemmüm edilecek temizleyici toprağın Müsta’mel olmaması da şarttır. Müsta’melden kastımız, teyemmüm esnasında meshedilen organdan artakalan veya orga­nın üzerinden yere serpilen topraktır.

Hanbeliler dediler ki: Temizleyici topraktan maksat, pâk olan top­raktır. Ayrıca teyemmüm edilecek olan bu nitelikteki toprağın da mubah bir toprak olması gerekir. Örneğin gasbedilen temizleyici bir toprakla teyemmüm etmek sahîh olmaz. Teyemmüm edilecek toprağın yakılmamış olması da gerekir. Kiremit ve benzeri, dövülüp ufalanan şeylerle de teyemmüm edilemez. Çünkü bunlar, yakılmış olmaları nedeniyle topraklık özelliğini yitirmişler­dir.

Hanbelîler, bu toprakların tozlarının mesh organlarına ilişmesini de şart koşmuşlardır. Çünkü bunlara göre tozu olmayan toprakla mesh yapılamaz. Temizleyici ve fakat tozsuz toprağa kireç ve alçı gibi bir şey karışacak olursa bu toprağın hükmü, temizleyici suya başka temiz bir şeyin karışması gibi olur. Bu durumdaki karışımda çoğunluk toprakta ise bununla teyemmüm etmek caiz olur. Eğer çoğunluk, toprağa kansan buğday ve arpa gibi tozsuz bir şeyde olursa bununla teyemmüm etmek caiz olmaz. Kurutulması mümkün olma­yan çamurla da teyemmüm etmek sahîh olmaz. Ancak vaktin çıkmasından önce kurutulması mümkün olursa onunla teyemmüm etmek caiz olur. Vaktin çıkmasından sonra kurutulması mümkün olursa, onunla teyemmüm et­mek sahîh olmaz.

Hanefiler dediler ki: Temizleyici toprak, yer cinsinden olan şeylere denir. Buna göre toprakla, kumla, çakılla, düz ve kaygan olsa bile taşla, yerden oluşan tuzlu toprak kitleleri ile teyemmüm etmek caiz olur. Ama kitleleşmiş olan suya gelince -ki bu da kardır- bununla teyemmüm etmek, yerin parça­larından sayılmadığı gerekçesiyle sahîh olmaz. Aynı şekilde ağaçlarla, cam parçalarıyla, taşınan madenlerle de teyemmüm etmek sahîh olmaz. Ama oca­ğında bulunan madenin üzerindeki toprakla teyemmüm edilebilir. Eskimiş de olsa inci ile, unla, külle, kireçle, zırnıkla, kükürtle, firuzeyle, sürmeyle, aşı çamuru ile teyemmüm etmek caiz olmaz. Yanmış tuğlayla teyemmüm edi­lebilir. Yere ait olmayan bir şey, toprağa karışır da bu şeyin karışımdaki pa­yı daha fazla olursa bununla teyemmüm sahîh olmaz. Ama toprakla bu ka­rışan şey aynı miktarda olur veya toprak daha fazla olursa o zaman bu karı­şımla teyemmüm etmek sahîh olur.

Malikiler dediler ki: Saîd kelimesinden maksad, yükselen, yani ye­rin cüzleri arasından çıkıp yükselen şey demektir, ki, bu da toprağı, kumu, taşı, kar ve benzeri şeyleri kapsamına alır. Ama diğerlerine nisbetle daha fa-zîletli olduğu gerekçesiyle, bulunması hâlinde toprakla teyemmüm etmek daha iyi olur. Kar da her ne kadar donup kitleleşmiş bir su ise de, yerin parçaların­dan olan taşa çok benzemektedir. înce çamur da böyledir. Ancak bununla teyemmüm ederken elleri çok hafif bir şekilde üzerine koymak gerekir. Ve­ya meshetmeden önce kurutulması gerekir. Ki organları kirletmesin. Kireç de böyledir. Fıkıhçılar kireci, yandıktan sonra kireç hâline gelen taş olarak tanımlamışlardır. Ama yandıktan sonra kireçle teyemmüm etmek caiz olmaz. Madenlerle de teyemmüm edilebilir. Ancak altın, gümüş ve mücevherler bun­dan müstesnadır. Yine aynı şekilde şap ve tuz gibi ocağından alınıp taşınmış olan madenlerle de teyemmüm etmek caiz olmaz. Yakılmış tuğlayla da te­yemmüm etmek caiz olmaz. Ama yanmamış olur da necis veya fazla miktardaki (saman) gibi bir şeyle karışmamışsa teyemmümde kullanılması sahîh olur. Temiz olup da çok olan şeyin izahına gelince bu, çoğunlukla ça­murun miktarı kadar olan (saman gibi) şeydir. Bu durumda temiz olan bu şeyin teyemmüm açısından toprağa bir zararı dokunmaz. Yere ait olmayan ağaç, ot ve benzeri şeylerle teyemmüm etmeye gelince, bu caiz olmaz. An­cak vakit daralır da teyemmüm edilecek başka bir şey de bulunmazsa, bazı âlimler bu durumda bunlarla teyemmüm edilmesine cevaz vermişlerdir. Te­mizleyici toprağın müsta’mel olması, teyemmümde ellerin bir defa ona vurulmasıyla, yani avuçların bu toprak üzerine konulmasıyla olur.


3. Teyemmümün rükünlerinden üçüncüsü, bir tek elle veya par­makla da olsa, yüzün tümünü meshetmektir.


Hanefiler dediler ki: Mesh elle yapıldığı takdirde, elin tümü veya çoğu ile yapılması şarttır. Elle veya elin yerine geçerli olan bir şeyle de yapıl­sa mesh farzdır. Ellerin ve yüzün meshle kaplanması rükün olmayıp şarttır. Mesh, iki vuruşla veya iki vuruşun yerine geçerli olan vuruşla yapılır. Söz gelimi teyemmüm yapacak olanın yüzüne toz isabet eder de elini bu tozun üzerine sürüp yüzünü meshederse bu, birinci vuruşun yerine geçer. İki vuruş veya iki vuruşun yerine geçerli olan vuruşlar, teyemmümün rükünlerinden sayılmaktadır. Her ne kadar âyet-i kerîmede bundan söz edilmemisse de, bu hususta şöyle bir hadîs-i şerif mevcuddur.

“Teyemmüm, iki vuruştur.” [117]


Ne kadar uzun olursa olsun, sakal da yüzün kapsamına girer. Burun kemerleri arasında bu­lunan aralık ile gözkapağı çukurlarıyla şakak aralarındaki kısım, kulak kö­künün altında kalan ve şakakla kulak arasında kalan beyazlık da yüzün kapsamına girer. Teyemmüm eden kişi, vücûdunun çukur yerlerini araş­tırmaz.


Hanefiler dediler ki: Abdestte yıkamlması vâcib olan sakal tüyleri,yüzün cildinin hizasında bulunan tüylerdir. Ki bunları teyemmümde de mes­hetmek vâcibtir. Sakalın uzayan kısımlarını meshetmek vâcib değildir.


4. Teyemmümün rükünlerinin dördüncüsü elleri dirseklerle be­raber meshetmektir.


Mâlîkî ve Hanbeliler dediler ki: Teyemmümde farz olan, elleri bilekler kadar meshetmektir. Dirseklere kadar meshetmek ise, ileride de an­latılacağı gibi sünnettir.


Meshe engel yüzük ve bilezik gibi şeyleri çıkararak altlarını meshetmek vâcibtir. Bunları hareketlendirmek, teyemmümde ye­terli olmaz.


Hanefiler dediler ki: Dar yüzük ve bileziği hareket ettirmek teyemmümde de yeterli olur. Hareket ettirmekten maksat, altına tozu ulaştırmak olmayıp, sadece orasını meshetmektir.


Ama abdestte böyle bir zorunluluk yoktur. Bu saydıklarımızın yanısıra bazı mezhebler, teyemmüm için birtakım farzlar daha ilâ­ve etmişlerdir.


Mâlîkîler: Teyemmümün farzlarına, teyemmüm organları arasın­da; teyemmüm ile teyemmümün kendisi için yapılmakta olduğu namaz ve benzeri ibâdetler arasında muvâlât (çabuk davranma) hükmünü de eklemiş­lerdir. Sözgelimi teyemmüm etmekte olan kişi, unutarak da olsa teyemmüm organları arasında veya teyemmümle kendisi için teyemmüm etmekte oldu­ğu namaz ve benzeri ibâdet arasında muvâlâtı ihlâl edecek kadar uzun zaman aralığı koyarsa teyemmümü sahîh olmaz.

Bu mezhebe göre teyemmümün farzları dört tanedir:

1. Niyet.

2. İlk vuruş. Önce de anlatıldığı gibi bu vuruşta temizleyici toprak kullanılır.

3. Yüzün ve bileklere kadar ellerin meshle kaplanması.

4. Muvâlât.

Hanbelîler: Teyemmümün farzlarına, küçük hadesten ötürü yapıl­ması durumunda tertib ve muvâlât unsurlarını da eklemişlerdir. Ama teyem­müm, büyük hadesten veya vücûd üzerinde bulunan bir necasetten ötürü ya­pılacak olursa tertib ve muvâlât farz olmaz. Bu mezhebe göre de, teyemmümmün farzları dört tanedir:

1. Ağız ve kulağın iç kısımlanyla, hafif tüylerin alt kısmındaki deri dışında yüzün tümünün meshedilmesi.

2. Bileklere kadar ellerin mesh edilmesi.

3. Tertib.

4. Muvâlât.

Bunlardan son ikisi, küçük hadesten ötürü yapılan teyemmüm için söz konusudur.

Şâfiîler: Teyemmümün farzlarına şu hususları eklemişlerdir:

1. Teyemmüme yüzden başlayıp sonra elleri meshetmekle tertibe riâ­yet etmek. Bu teyemmüm küçük hades hâlinden ötürü de olsa büyük hâlin­den ötürü de olsa aynı farz söz konusudur.

2. Toprağın yüz ve ellere nakledilmesi. Diyelim ki; toprağın tozu yü­ze veya ellere uçsa, kişi bu toz savruntusu içinde yüzünü hareket ettirse ve bu esnada teyemmüme de niyet etse, teyemmümü, nakil farzının gerçekleşmemesi nedeniyle sahîh olmaz.

3. Tozlu olan temizleyici toprak. Kişi toprağı teyemmüm organlarına naklederken bu vasıftaki bir topraktan nakledilmelidir. Ayrıca toprak nak­ledilirken de bunun iki vuruşla yapılması şarttır. Şâfîîlere göre teyemmümün farzları yedi tanedir:

1. Niyet.

2. Yüzün meshedilmesi.

3. Dirseklerle beraber ellerin meshedilmesi.

4. Tertib.

5. Toprağın teyemmüm organlarına nakledil­mesi.

6. Tozu olan temizleyici toprakla teyemmüm edilmesi.

7. Topra­ğın, teyemmüm organlarına nakledilmesinin kasdedilmesi.

Hanefîler: Teyemmümün farzlarına hiçbir şey eklememişlerdir. Zîrâ bunlara göre teyemmümün rükünleri mesh ile iki vuruştan ibarettir. Mesh, zaten âyette, teyemmümün mâhiyetinden sayılmıştır. İki vuruşa gelince ge­çen sayfalarda anılan hadîse dayanılarak her ne kadar teyemmümün mâhi­yetinden değilseler de yapılması gerekli olan şartlardandırlar.[118]