sumeyye
Fri 23 July 2010, 02:22 pm GMT +0200
Terk-i Dünya - Ehl-i Dünya
Dinimiz İslam; Kuran ve Sünnet delilleriyle gerçekten dünya hayatını aşağılıyor ve “terk-i dünya” çağrısı mı yapıyor?
Bunun üzerinde düşünmemiz lazım
İslam dünya ve ahiret dengesini sağlayan bir dindir Yahudilik gibi dünyaya dalıp ahireti, Hristıyanlık gibi de ahirete dalıp dünyayı bırakmamızı istemez Denge kurmamızı ister Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışma espirisini benimser Dünyayı ahiretin tarlası olarak görür Dinimizin böyle olduğunu hepimiz biliyoruz Fakat şu an dünya sömürü, işgal, talan ve yağma altında Bizim dini kültürümüz de, eski dünya dinlerinin etkisinde kalarak “terk-i dünya” anlayışını sahiplenmiştir
Müslümanların şu an ki hazin durumunun nedeni olarak “dünyevîleşme” tabiri kullanılıyor Yani müslümanlar dünyevi hayatı benimsedikleri için ilerleyememektedirler deniliyorOysa ki; İslam dünyası dünyevîleştiği için değil; bilakis dünyevîleşemediği için bu haldedir Bu nasıl dünyevîleşmek ki, kendi dünyasını bile mamur edemiyor Yabancı çizmeleri altında eziliyor Dünyevîleşenin dünyaya hakim olması gerekmez mi?
Kur’an’da dünya hayatının fani (Rahman; 55/26), oyun ve eğlenceden (En’am; 6/36), övünme ve zevklenmeden (Al-i İmran; 3/185) ibaret olduğu türünden ayetlere bakarak, dünyanın aşağılık, pis ve adi bir yer olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?
Geçmiş çağlarda yazılmış bir çok dini kitap, bu sonucu çıkarmış olmalı ki “terk-i dünya” çağrıları ile dolu Hatta bu durumu ifade için tek başına “Ehl-i dünya” tabirinin kullanıldığını görüyoruz Bu, başlı başına “kötü bir şey” demek oluyor
İslam dünyası, Dünyevileşmekten ziyade, Sürüleşme konumunda bulunduğu için belkide bu haldedir “İnkarcıların durumu (çoban sesini) ancak bağırtı olarak algılayan (sürüye) benzer Onlar sağır, dilsiz ve kördürler Onlar akıl tutulması içindedir” (Bakara; 2/171)
“Bu tür ayetler inkarcıların Allah’ın ayetleri karşısındaki durumunu anlatıyor, bizimle ilgili değil” diyerek topu taca atmayın sakın Her ayeti üzerimize alınarak okuyacağız, buna alışacağız Her kim Allah’ın kavlî (Kur’an) ve kevnî (alem, dünya, tabiat) ayetleri karşısında sağırlaşıyor, dilsizleşiyor, körleşiyor ve akıl tutulması içine girerek olup bitene yabancılaşıyorsa sürüleşir “Allah aklını kullanmayanı pislik içinde bırakır ” (Yunus; 10/100) Böylelerinden artık sürü kokusu gelir
Sürüler çobanın bağırmasını anlayamazlar Çobanın sesine karşı sağır, dilsiz ve kördürler Sürü de akıl ve idrak yoktur; sadece gelen sesi uzaklardan gelen bağırtı olarak algılar Dünyaya gözünü kapayıp körleşen ahirette de kördür hatta daha da ziyade (İsra;17/72) Ali Şeriati daha da ileri giderek buna “eşekleşme” (istihmâr) der Çünkü eşek de diğer sürü hayvanları gibi sağır, dilsiz ve kördür Onun için her gelen üzerine biner, bir ton sopa yer ama dönüp de niye üzerime biniyorsunuz, neden vuruyorsunuz demez, diyemez
Bu nedenle “Allah katında yerde yürüyen yaratıkların en kötüsü akılsızlaşan, sağırlaşan ve dilsizleşenlerdir” (Enfal; 8/22) Çünkü onlar sebebi sonuca, sonucu sebebe bağlayamaz, nedenleri göremezler Allah’ın nuruna (yerlere ve göklere) gözlerini kaparlar; dünyada kördürler Zulüm karşısında susarak da dilsizleşirler
Çünkü görüyormuşcasına (ihsan) Allah’a ve gidip de gelmişcesine (yakîn) ahirete imandan nasipsizdirler Onlar dünyada Allah’ı unuttuğu için, Allah da onları ahirette unutacaktır Esas dinamikleri olan “Allah’a ve ahirete iman” dumura uğradığı için maneviyatları çökmüştür Maneviyatları çökünce dünyaları da çökmüş; amaç, umut, hedef ve yön yitimine uğramışlardır Artık dünya onlar için bir otlaktır Eh, otlakta da sürüler yaşar ve sürüler dünyevîleşemez
Şu halde eski “terk-i dünya” kültürünü terk etmeli, yeni bir “keşf-i dünya” kültürü ile hayata bakmalıyız Muhammed İkbal’in dediği gibi “akıl ile dünyayı fethe çıkarken, aşk ile mekansızlığa taarruz etmeliyiz ”
“Terk-i dünya” kültürü yada Dünyevileşme; hiçbir konuda dengeyi tutturamayan, bir uçtan diğerine savrulup duran batı tecrübesinin bir ürünüdür “Kilise” zaviyesinden bakınca sorun dünyevîleşme/sekülerleşme olarak görünür Çünkü oradan bakınca tapınağın dışı şeytanın egemenliği altındaki seküler dünyadır Oraya dalanın içine şaytan girer; dünyevileşir/sekülerleşir Oysa Kur’an’a göre ibadet, tapınağın dışında, dünyanın/hayatın içinde faaliyet olarak yapılandır
Dünyayı aşağılayan ve dışlayan yaklaşımların Kur’an’dan değil; Eski ve Yeni Ahit kaynaklı “ilk günah” ve “cennetten dünyaya kovulma” yani insanlığın büyük düşüşü (düşkünlük!) anlayışından kaynaklandığını görüyoruz
Eski Ahit’e göre dünya toprağı lanetlenmiştir (Tekvin; 3/17) Çünkü Adem karısına, karısı da yılana uyarak yasak ağaçtan yemiş, bunun için de yılana toprak yeme ve karnı üzerinde sürünme, kadına doğururken acı çekme, Adem’e de topraktan diken, çalı ve yaban otu yeme cezası verilerek “düşkün” ilan edilmiş ve huzurdan kovulmuştur(Tekvin; 3/14-18) Yeni Ahit’e göre de işte bu yüzden dünya günah, kovulma, mahkumiyet ve ölüm yeridir (Romalılar; 3/12-20, 6/1-14) Bundan ancak insanlığı bu cezalardan kurtarmak için kendini feda eden “Tanrı’nın kuzusu” İsa Mesih’in kilisesine (tapınağa) sığınarak kurtulabiliriz Tapınağın dışında (dünyada) kalan Şeytan’ın ağına düşer
Bu korkunç teolojinin ve karamsar dünya görüşünün Kur’an’ın Adem ve dünya görüşü ile alakası yoktur Ancak ne yazık ki dinî kültürümüz iyiden iyiye bu anlayışların etkisi altındadır
Demek ki eski İslam kültürünün mihverinde bir değişikliğe giderek, “terk-i dünya” anlayışını terk etmemiz gerekiyor Zira bu anlayış Kur’an’ın ortaya koyduğu dünya görüşüyle bağdaşmıyor