sumeyye
Sat 10 September 2011, 12:07 pm GMT +0200
Tercümesi :
55 - (7) Ebû Hureyre (R.A) den mervidir, demiştir ;
Resûiullah (S.A.V) buyurdu
ı'Münâfıkın alâmeti ücdür.» Müslim, şu cümleyi ziyâde etti : «Velevki (O Münafık) oruç tutsun, namaz kılsın ve müslüman olduğunu İddia etsin.» Bundan sonra Buhârî, müslim (Münafık alâmeti olan şu üç hükümde.) ittifak ettiler :
«Münafık, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden Vadinden döner ve kendisine bir şey Emânet edildiğinde (emânete) hıyanetlik yapar.» [188]
İzahat
Hadisi şerifde «münafık» kelimesinin tarif ve izahı hemen ilerde 56. hadisi şerifin altında gelecektir. Biz burada münafık alâmetinden olan üç adet hükmün kısa açıklamasını yapacağız.
a) Münafık ahlaklı ve münafık amelli adamlar, konuşdularmı yalan ko-ruşurlar. Âdeta yalan lafı değirmen gibi öğütürler. Hiç düşünmez ve yalan söylemekden çekinip utanmazlar. Onların sermayesi yalandır. Bir utanmaz yüz, tükenmez sözleri vardır. Yalan, esah ne duyarlarsa hemen o duyduklarının arkasına düşerler. İnceleyip araştırmadan zanla ve yalanla hüküm verirler.
Halbuki duyulan her sözün arkasına düşmek doğru olamaz. Zira söylenen ve duyulan söz doğruda olabilir, yalanda olabilir. Bu sebebden şuurlu mümin, hem söyleyeceği sözün doğru veya eğri olup olmadığını evvelâ kalbinde inceleyip araştırır, düşünür, sonra söyler. Münafık ise, düşünmeden, araştırmadan ağzına ne gelirse, onu söyler. :
İşte Resûlüllah (S.A.V) münafıkların laf konuşma kabiliyetlerini bu şekilde beyan etmiştir.
Müslüman böyle münafık amellerini işlemez, dosdoğru konuşur. Hem insanların yanında itibarlı ve itimatlı bir kişi olur ve hem Allahın katında yardıma, sevilmeye, lûtfa lâyık bir kul olarak dünya ve âhiret saadetini ka-znnır.
Dûğru konuşanların dünyada işlerinin mükemmel olacağı ^e âhiretts Cjünahdan arınmış ter temiz bir rnüslüman olarak mükâfatlandırılacakjan, muhtelif âyetlerde beyan edilmiştir.
Nitekim bir âyeti kerimede şöyle buyurutmuştur
«Ey Müminler! Allahdan korkun ve dosdoğru söz söyleyin ki, (Aileni size işlerini?! düzeltip muvaffakiyet versin ve günahlarınızı bağışlasın.» Ahzab sûresi, 70-7!
Ataların bir sözü vardır: «Doğrunun yardımcısı Aiiahdır.»
Gerçek mümin doğru konuşur yalan söylemez, ve hatta yalan söyleyenleri sevmez, yalan söyleyenlerle sohbet etmez. Yalan söyleyenlere iltifat etmez.
Münafık amelli kimseler ise, sermayesi yalandır. Yalan düşünür, yalan konuşur ve yapdığı işleri yalanla veya yalandan yapar. Onun için atalar : «Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar» demişler
Bu sebeble münafık amelli yalancılar, dünyada insanlar yanında îtibar-5iz, İtimatsız ve iğrenç kişiler olarak karşılanır. Allanın katında da en ac: ve şiddetli azabla azablanacakları, beyan edilmiştir.
b) Resulü Ekrem efendimiz buyurduğu üzere, her ne kadar namaz kıfsa, oruç tutsa ve müslümanlığında iddialı olsa. yinede münafık amelli ve
ahlakii adamlar; hayırlı bir işi yapmayı veya her hangi bir şeyi vermeyi vaad ederler, fakat o sözlerinde durmazlar, sözlerinden dönerler. Yapacakları şeyi yapmazlar. Anlcşarak sattıkları ve muhayyerlik şartı gibi meşru mazeret olmadığı halde cayariar, verdikleri sözlerinden rucû ederler. Evet münafık amelli adamlar, işte böyle kötü ve haram amelleri, işlerler.
c) Münafık amelli insanlar, kendilerine maldan, mülkden, paradun, kandan, kızdan veya candan bir şey emanet edilince, o emânete hiyânetlik ederler. Bu sebebden emânete ehil ve lâyık,olmayan kimselere, her hangi bir şeyi emânet etmemeyi ve emâneti ehline tevdi etmeyi, hem halikı zülcela! ve hem Resulü Ekrem efendimiz beyan buyurmuşlardır.
Kur'am kerimde şöyle buyurulmuştur :
«Muhakkakki, Allah (c.c.) size emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit, adaletle hükmetmenizi emreder.» Nisa sûresi, 58
Komşu, diğer bir komşudan ma! ve saire istediğinde emânet ehli ise verilir. Emânet ehli değii emânete hiyânetlik yapan tipinden ise, verilme?..
Keza insanın kızı, bir emânettir. Verilme çağı geldiğinde ehline vermek lazımdır. İlim ve makam mansıbda birer emânettir. Ehillerine verilmesi gerekir.
Fasık ve fecir olup, fescd gayeli olan kişilere Mim öğretmek, domuz ve hınzırların boğazlarına cevher takmak gibi, kötü olduğu muhtelif hadisi şeriflerde beyan edilmiştir.
Makam ve mansıba veya her hangi bir vazifeye lâyık olmayan kişilere vazifeyi tevdi edip vermekde, emânete hıyanetliktir. Söylelerine vazife vermek kıyamet aiâmetlerindendir.
Nitkim Peygamberimi "(S.A.V) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur :
«Bir iş, ehünin gayrisine verildimi, kıyameti bekle.»[189]
Evet müminler, hem emânete ehil olmalı ve hemde emâneti ehline tevdi etmelidirler. Böyle olan kişiler, hak talanın sevgili kullarıdır. Mal mülk, poz ve yazı gibi şeylerin emânet edilmesi halinde, emânete sahip olurlar.
Kur'am kerimde şöyle buyurulmuştur ;
«Ey Müminler! Allaha ve Peygambere hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emânetlerede hiyânetlik etmeyin.» Enfaf sûresi, 27
Diğer bir âyeti kerime meali :
«(Hakka teslim olan) onlar (müminler), emânetlerine ve verdikleri söze riâyet ederler.» Mearic sûresi, 32
Diğer âyeti kerime meali :
«Eğer bir birinize emniyet ederseniz, kendisine güvenen kimse, üzerindeki emâneti sahibine ödesin ve (hiyânetliK yapmakdan) Rabblsl olan Allah-dan korksun.» Bakara sûresi, 283
İşte bu gerçeklere taanan mümin, emânet ehli olur. Yapılan emânete hiyânetlik etmez. Zira emânete hiyânetliK yapan, sözünden dönen iki yüzlü münafıklardan olun[190]
Tercümesi :
56 - (8) Abdullah ibni Amr (R.A) den mervidir, demiştir :
Resûlullah (SAV) buyurdu :
«Dört şey kimde bulunursa, O kimse hâlis munâfıkdır. Ve bir kimsede bu dört şeyden bir haslet bulunursa, o kimsede nifak hasletlerinden bir haslet vardır, tâki terk edinceye kadar, {o nifak hasleti olan dört şeyde şunlardır
1 - Kendisine emânet edildiğinde, hiyânetlik yapar,
2 - Konuştuöu zaman, yalan söyler,
3 - Bir kimseye söz verdiği zaman sözünden döner,[191]
4 - Ve bir kimseye husûmet yapdığında azgınlık yapar.» [192]
[188] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/173.
[189] Keza Tecrid tercümesi, C. 1. 67
[190] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/174-176.
[191] Buhârî, Müslim
[192] Mustafa Uysal, İzahlı Mişkat El Mesabih Tercümesi, Uysal Yayınları 1/176.