- Terbiye ve Güzel Ahlak

Adsense kodları


Terbiye ve Güzel Ahlak

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Wed 5 May 2010, 07:00 pm GMT +0200
Terbiye ve Güzel Ahlâk

Fahr-i Kâinat s.a.v. Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Müminin ferasetini (sezgi ve anlayışını) dikkate alın. Çünkü o Allah’ın nuru ile bakar.” Bu hadis-i şerifte sözü edilen feraset sahibi kişiler, Allah Tealâ’nın rahmet ve yardımına perdesiz olarak kavuşma nimetiyle şereflenmiş olan kişilerdir. Onlar, Allah Tealâ tarafından bilgilendirilmiş ve görüşleri keskinleşmiştir. Doğruyu görür, doğruyu bilirler. Söz ve davranışlarda riyakârlıkla kandırılmaları mümkün değildir. “Feraset ehli” olmak diye adlandırılan bu durum çok kıymetlidir ve her müslümanın kendisi ve çevresi için büyük faydalar barındırır. Müslümanların, hatta bütün insanlığın iyiliği için feraset ehlinin varlığı şarttır ve her müslüman feraset ehlinden olmak için çalışmalıdır.

Bunun için öncelikle doğru ve samimi olmak gerekir. Ancak bu vasıflar elde edildiği zaman bir müslüman için gerçek bir teslimiyet söz konusu olur. Bütün bu vasıfların elde edilebilmesi için de nefs terbiyesine ihtiyaç vardır. Buna “tezkiye” diyoruz. Tezkiye, nefsi kötü sıfatlardan temizlemektir. Ebedi saadete ancak bu temizlikle varılır.

Tezkiyenin sonucunda ahlâkın kötü ahlâktan güzel ahlâka dönmesi, Allah Tealâ’nın kulu üzerindeki en büyük hakkıdır. Tasavvufun ana gayesi de, kötü ahlâkı bırakıp, iyi ve güzel ahlâka kavuşarak bu hakkın gereğini yerine getirmektir.

Güzel ahlâk sahibi olmak bir insan için çok önemlidir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz: “İyi huy hataları eritir, günahları temizler. Tıpkı güneşin gökten düşen kırağıyı erittiği gibi.” buyurur. Bir başka hadis-i şeriflerinde de şöyle buyuruyorlar: “Geçen gece tuhaf bir rüya gördüm. Ümmetimden bir kişi dizleri üzerine çökmüş oturuyordu. Allah Tealâ ile arasında bir perde vardı. İyi huyu, güzel ahlâkı geldi, perdeyi açtı. O kulu Rabbine kavuşturdu.”

Allah’ın tevfiki, rahmeti, yardımı perdesiz olarak kullarına ulaşır, fakat kulların kötü huylarından, nefsin çirkinliklerinden, haram ve günahlardan dolayı kullar üzerinde bir perde meydana gelir. Bulutlar güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını nasıl engelliyorsa, insanın kötü huyları da Allah Tealâ’nın feyz, rahmet ve bereketine engel olur.

Hepimizin dış temizliğe olduğu kadar iç dünyamızın temizliğine ihtiyacı var. İyi sıfatların kötü sıfatlara hakim olması insanı olgun yapar. Bunun için insanın yalnızca dış temizliği, beden sıhhatiyle değil, iç dünyasının temizliğiyle de, sağlığıyla da ilgilenmesi gerekir.

Bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmakta: “Rabbin meleklere demişti ki: Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu tamamlayıp içine de ruhumdan nefhettiğim zaman hemen ona secde edin.” Anlaşılıyor ki insanın iç dünyasıyla kasdedilen Allah Tealâ’nın insana vermiş olduğu ruhtur. İnsan bununla Allah Tealâ’nın zatına ve isimlerine ayna olur. Bunun için her insan kötü huylardan arınıp iç temizliğine ulaşmalıdır.

Bu arınmanın herkes için mümkün olup olmadığına gelince, eğer bu mümkün olmasaydı AllahTealâ kimseyi nefsini terbiye etmekle sorumlu tutmazdı. Peygamber olmak insanın istemesiyle olmaz, iyi ve temiz insan olma yolu herkese açıktır. Allah Tealâ’yı anlayacak, kendi nefsini terbiye ve tezkiye edecek güç insanın yaratılışında vardır.

Tasavvufun terbiye usulleri insanı arındırıp olgunlaştırır. Kişiyi “ihsan” makamına çıkarır. Bilindiği gibi Rasullullah s.a.v. Efendimiz ihsanın ne olduğunu açıklarken şöyle buyurmuşlardır: “Sen Allah’ı görmüyor olsan bile  O seni görüyor. Her an Allah’ın huzurunda olduğunu bil ve her işini ona göre yap.”

Bizler ihsana sahip olup Allah Tealâ’nın bizi her an gördüğünün idrakiyle yaşadığımız zaman günaha girmemiz, hatalı, çirkin işler yapmamız mümkün olmaz. Böylece Allah Tealâ’nın yakınlığı, sevgi ve şefkati bize ulaşır. İnsan için en büyük nimet de budur.