saniyenur
Fri 20 July 2012, 05:28 pm GMT +0200
Ten İle Ruh Arasındaki İhtilaf
Pavlus insan tabiatını "ten" olarak adlandırır ve görünen o ki bu terimin içine maddî bedenin yamsıra, ve ondan daha ziyade olarak, bedenden kaynaklanan mesela sevgi ve nefret, kıskançlık ve kızgınlık gibi duygu ve arzuları da katar; tenin eğilimi ya da yönelimi üst unsurla ya da "ruhla" daimi ihtilaf halindedir (Galatyalılara, 5: 17), hatta bu karşıtlık Rabb'in Kanununa karşı daha belirgindir, zira "tende olanların ALLAH'ı hoşnut etmesi mümkün değildir." (Romalılara, 8: 7,8 )
Doğrusu şu ki günah fikri gerek Pavlus'den önce ve onun zamanında biliniyordu. Fakat herkesçe tümden teslim edildiğine göre insanlar ALLAH'ın emirlerine uygun yaşadıkça ve O'na itaat ettikçe amellerinde hayır üzere olurlardı. Günahla ilgili bu kavrayış Kutsal Metinlerin Yasası ile tamamıyle mutabık idi, zira kişinin Tanrının bilincinde ve dürüst hal üzere devam etmesi şeriata uymasına bağlıydı: "Bunun için kanunlarımı ve hükümlerimi tutacaksınız; eğer bir adam onları yaparsa, onlarla yaşıyacaktır; ben Rab'im." (Levili-ler,18: 5). Yine İncil'de verildiğine göre: "Çünkü Musa, şeriatten olan salâhı işleyen adam onunla yaşıyacaktır, diye yazıyor." (Romalılara, 10: 5). "...Şeriatin gereklerini yapan onlarla yaşıyacaktır." (Galatyalılara, 3: 12). İsa Peygamberin öğretilerinde ve Musa Peygamberin Emirlerinde açıkça beyan olunduğuna göre Şeriata uymak mümkündür, ve böylelikle kişi "ALLAH indinde faziletli" olacaktır. Ne var ki Pavlus İsa Peygamberin öğretilerini devre dışı bırakmakla kalmadı, Hz.
Musa'ya verilen İlâhi Emirleri de tahrif etti. Diğer bir ifadeyle Pavlus Rabbi ALLAH tarafından Musa ve İsa gibi önde gelen Elçiler vasıtasıyle insanlığa gönderilen İlâhi Rehberiyeti, ALLAH'tan hiç bir Yetki olmaksızın, kendi görüşleriyle değiştirdi. Pavlus ALLAH'ın bu iki elçisi Musa ve İsa'ya verilen İlahi Rehberiyeti tahrif ederken, planlı ve kasıtlı biçimde tüm toplulukları yanıltırken tamamıyle kendi hesabına hareket ediyordu.
Pavlus'un "ten" ve "topraklı" gibi terimleri yakıştırdığı günah meselesine yaklaşımı karşısında en güçlü delil bu fikrin yalnızca Allah'ın Adaletine aykırı olmakla kalmayıp ayrıca Kutsal Metinlerin öğretilerine ve Rabbı tarafından Musa'ya verilen Emirlere de taban tabana zıt olduğu şeklindedir. Pavlus'un (günahın evrenselliğine ilişkin) iddiasının tümüyle İncil'deki "...Şeriattan olan salâhı işleyen adam onunla yaşayacaktır." (Romalılara, 10: 5; Galatyahlara, 3: 12) şeklindeki beyanla intibaksız olduğu ve zıtlık içerdiğinde ısrar etmemiz hiç hatalı olmayacaktır. Eski Ahİtteki (Levililer, 18: 5) de aynı doğrultudadır: "Bunun için kanunlarımı ve hükümlerimi tutacaksınız; eğer bir adam onları yaparsa, onlarla yaşayacaktır..." Pavlus'un teorisini desteklemek için öne sürdüğü iddialar kopacak denli zayıf, düzme ve tutarsızdır; yaklaşımına göre bir kişi sapmıştır, fakat yine ısrar eder ki aynı kişi doğru yoldadır. Meselâ şu ifadelerinde ısrarlıdır: "Şeriata tam olarak uyulamaz"; "dürüstlük mümkün değildir" (Galatyalılara, 2: 16). Üstelik bunlar bir vakıadan ziyade zarurettir. Pavlus şunu ifade ediyordu: "Şeriat yaygın kanaatin de ötesinde derine dalmıştır. Yalnızca dışa değil dahilî hayata da müdahale etmiştir ve böyle yapmakla da bizzat insan tabiatının yapısından dolayı başarısızlığa mahkûm olmuştur. Söz-konusu tabiattaki "ten" unsuru bizatihi Şeriatın daimi ihlâl edicisidir.
Bu tarzda Pavlus, dinî itikadın gaye ve mahiyetine bütünüyle aykırı biçimde, bir filozof havasmda iddialarım sıralar, insan ve tüm beşeriyetin günaha boğulduğu ve bizzat Allah'ın bu noktada bir şey yapmaktan âciz kaldığı şeklinde soyut, şahsî ve tamamen mânâsız ve tutarsız fikirlerini gündeme getirir. "Bu gidişat üzere Pavlus önceki tüm öğretileri ve Emirleri küstahça inkâr ederek kendi 'Oğuljeorisi'ne zemin hazırladı. (The Ency-clopaedia Britannica, c. XVIII, 9. baskı, sh. 423-425'ten bazı iktibaslar yapılmıştır).