- Telif ücreti ve telif anlaşmaları

Adsense kodları


Telif ücreti ve telif anlaşmaları

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 13 March 2011, 03:09 pm GMT +0200
34-Telif Ücreti Ve Telif Anlaşmaları
 




Soru: Yayınlanmış telif ve tercümelerini var. Kitap pi­yasasının genellikle ticarî olduğunu biliyorsunuz. Kitab evleriyle anlaşmamız sonucu bunların her baskısından belli bir yüzde oranında ücret alıyorum. Kendim öğretmenim. Aldığım telif ücretlerinden % 20 oranında infakta bulunu­yorum. Bu telif ve tercümelerden alınan para caiz ve helâl mıdır?

Cevap: Telif hakkı mes'elesi günümüzden önceki fıkıhçılar tarafından tartışılıp hükme bağlanmış bir konu değildir. İlk ben­zer mes'eleler Karafi'ye (684/1280) kadar götürülür. Bu yüzden konu hakkında söylenenler henüz son söz sayılmayabilir.

Ancak ilk Hanefîler dışındaki cumhura göre mes'elenin hük­mü bellidir. Onlara göre bir şeyin "mal" sayılmasında, dolayısı ile satılıp, karşılığında bedel alınmasındaki ölçü, o şeyde insan için menfaat bulunması ve örfen kabul görmesidir. Fikir ürünlerinde de bu özellikler vardır, öyleyse onları da satmak caizdir. Yani onlarda "ayn" gibi "mütekavvim" maldırlar.

İlk Hanefilerde ise bir şeyin "mal" olabilmesi için "mütekav­vim" olması, "mütekavvim" olabilmesi için de "ayn" olması yani maddi varlığının bulunması esastır. Ama bundan da "istihsan"a ve zarurete bağlı olan; icrare ve İmamlık, müezzinlik, Kur'an öğ­retme gibi şeyleri istisna ederler. Yani bunlarda da karşılığında para alınan şey bir madde değildir, menfaattir. Daha sonraki Hanefiler ise, Cumhurun tarifi doğrultusunda malı mücerred "değer" diye açıklarlar. [856] Yani değerli itibar edilen herşey maldır ve satılabilir.

Ayrıca hakkında nas bulunmayan konularda "örf muhakemdir." Günümüz örfünde ise telife ücret almak tabiî ve gerekli bir şey olarak görülmektedir. Öyleyse bu bir ölçüdür. Sonra ilk fıkıh eserlerinde telif ücretinden söz edilmemiş olsa bile ilk hadisçilerden rivayet ettiği hadisler karşılığında ücret alan, rivayet ko­nusunda bazılarına izin verip bazılarına vermeyenler vardır. [857]

Diğer yönden, telife ücret alınmaması, her isteyenin istediği kitabı rahatlıkla basması demektir. İlmî bir esere ömrünü ve göz nurunu vermiş bîr müellifin hiç bir şey almaması, ama bunu ba­san yayınevinin yüksek oranlarda kâr sağlaması İslâm'ın kabul et­meyeceği bir mantıksızlıktır. Bu aynı zamanda ilme ve ilmî araş­tırmalara rağbeti öldürür. Basılan kitap vb. şeylerde keşmekeşliğe, yanlış aktarmalara, eksik basmalara, çeşitli suistimallere se­bep olur.

Ancak müellifle yayıncı arasında yapılan telif anlaşmalarının da İslâmî olması, akdin batıl ya da fasit olmasını gerektirecek şart­lardan ve bilinmezliklerden uzak olması gerekir. Meselâ:

"İlk bas­kıda üzeri fiyatının % 10'u, sonraki baskıda % 7'si, yayıncı tarafın­dan müellife telif hakkı olarak verilir. Buna göre müellife verile­cek meblağın 1/4'ü kitap piyasaya çıktıktan iki ay sonra, l/4'ü, basılan kitabın üçte biri satıldığında, kalan 2/4'ü ise kitabın yarısı satıldığında ödenir..." gibi anlaşma maddelerinin her biri akdi fa­sit kılmaya yeterli bilinmezlik ve "garar" ihtiva eden maddeler­dir. Böyle maddeler ihtiva eden bir akdin henüz uygulanmamış­ken şer'an hiç bir hukukî bağlayıcılığı yoktur. Bunlara şu şekilde meşruluk kazandırılabilir: "Müellif x adlı, şu kadar sayfadan olu­şan kitabını 10.000 adet basma yetkisiyle, şu kadar liraya falanca­ya satmıştır. Söz konusu meblağ altı ay içerisinde müellife eşit taksitlerle ödenir..." Artık müellifin alacağı miktar ve bunu tahsil edeceği zaman, nizaa yer bırakmayacak şekilde bellidir. Yayıncı üzeri fiyatını istediği miktarda koyabilir.

Günümüz fıkıhçılarından Dr. Fethî ed-Düraynî, Ebu'l-Nassen en-Nedevî, Dr. İmadüddin Halil, Vehbî Süleyman Gavci, Abdülhamid Tohmaz, Dr. Vehbe ez-Zuhaylî gibi zevat telif ücreti ko­nusunda bu özetlediğimiz görüşe sahiptirler. [858] Ama Takıyyüddin en-Nebhanî gibi telife ücret almanın caiz olmadığını söy­leyenler de vardır. [859]

Aldığınız teliften % 20 oranında infakta bulunmanıza gelince, bu mecbur olmadığınız bir tatavvu'dan, bir hayırseverlikten iba­rettir. Aldığınız telif nisaba ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse ze­kata tabi olur ve o zaman onun zorunlu olarak zekâtının veril­mesi gerekir. (Allah'u a'lem) [860]



[856] İbn Abidîn

[857] bk., Dihievî, fiustânü'l-Muhaddisin, 35.

[858] bk, Hakku'l-İbtikâr fi'l-Fıkhı'l-İslâmî, Beyrut, 1404 (1984).

[859] bk, Adı gefen müellifin "Mukaddimatü'd-Düstûri'l-İslâmî" adlı eseri.

[860] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 325-327.