- Taziye adabını bilmek gerek

Adsense kodları


Taziye adabını bilmek gerek

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Tue 4 October 2011, 03:48 pm GMT +0200
TAZİYE ADABINI BİLMEK GEREK

Temmuz 2009 46.SAYI

Çoğu zaman hiç ummadığımız bir anda, sanki hiç yokmuş gibi aklımızın ucundan bile geçmezken ansızın. Ne kadar kendimizi alıştırdığımızı zannetsek de hazırlıksız yakalanırız çoğu kez. Kimi ciğerparesi evladını, kimi eşini, kimi ana-babasını, kardeşini, bir yakınını ebedi hayata uğurlamıştır. Bazılarımız ölüm hakikatiyle çok küçük yaşlarda karşılaşırız, kimimizin hayatında dönüm noktası olur bir yakınımızın kaybı. Ya da belki hiç tanımadığımız birinin ölümü silkeler bizi ve kendimize gelmemizi sağlar. Ama her halükarda ölüm karşısında şaşkınlığa düşeriz. Tam da bu yüzden taziye adabını bilmek, cenaze evinde nasıl davranılması gerektiğine dair kuralları her daim hatırda tutmak büyük önem taşır.

Pek çoğumuzun en zayıf olduğu anlardır ölüm hakikatiyle karşılaştığımız zamanlar. Ne kadar imanlı olsak, itikadımızın sağlam olduğunu düşünsek de ölüm acısı küçücük bir an bile olsa isyana düşmemize sebep olabilir. Sevdiğimiz kişinin elimizden alındığını, bir daha onu göremeyeceğimizi, eksik kaldığımızı, sanki bir parçamızı, bizi tamamlayan şeyi yitirdiğimizi düşünürüz. Bu yüzden kaybettiğimiz yakınımız kim olursa olsun, hangi yaşta olursa olsun, ne sebeple ebedi hayata yüzünü dönerse dönsün öncelikle ölümü metanetle karşılamamız gerekir.
Önce biz sabır göstermeliyiz ki taziyeye gittiğimiz hane halkına da sabır telkin edebilelim.

SINAV SALONUNDA KALMAK İSTEYEN VAR MI?

Kaldı ki ölümün son değil ebedi hayatın başlangıcı olduğunu bilmek aslında en büyük teselli kaynağıdır bizler için. Üstelik asıl meşakkatli ve zor olanın yaşamak ve dünya imtihanına devam etmek olduğu düşünülürse ölüm bu anlamda Rabbimiz’in rızasına uygun yaşayanlar için huzura kavuşmak anlamına gelir… Düşünün zor bir sınav için girdiğiniz salonda bir dakika fazla durmak ister misiniz? Dersinize çalışmışsanız bazı sorularda takılsanız da çoğuna doğru cevabı verip kendinizi bir an önce o sıkıntılı ortamdan dışarı atmak istersiniz. Bir mümin için de ölüm, o sınavdan sonra rahat bir nefes alınacak aydınlık ve ferah bir yer gibidir.

İSYANA DÜŞMEDEN HAK’TAN GELENE RIZA GÖSTERMEK

Söylemek, yazmak kolaydır da o hal insanın başına geldiğinde o sabrı göstermek kolay mı? Elbette değil! Ama zaten bütün mesele, imtihan sırrı da orada. İsyana düşmeden Hak’tan gelene razı olabilmekte. Tazecik bir annenin üç günlük bebeğini kara toprağa verirken dövünüp, feryat etmeden sabır göstermesi hakikaten çok zordur. Böyle bir durumda en makbul olan taziyeye gidenlerin o kanadı kırık annenin yüreğindeki acıya tuz biber ekmek yerine O’na yavrusunun cennet çocuğu olduğundan söz ederek O’nu sükunete çağırmasıdır. Düşünün hangi anne evladının sonsuz alemde mutluluk içinde yaşamasını istemez ki…
Ölüm türlü şekillerde çalar kapımızı, Azrail ummadık bahanelerle alır canımızı. Eskilerin deyişiyle ‘Ecel gelmiş cihane baş ağrısı bahane’. Ölüm hangi bahaneyle hanemize gelirse gelsin ölenin en yakınlarına destek vermek, onları bu en zor zamanlarında yalnız bırakmamak gerekir. Bu anlamda Anadolu’da kuşaktan kuşağa aktarılan bir taziye adabından sözedilebilir.

MUM YAKMAK, ALKIŞ TUTMAK HANGİ İNANÇTA VAR?

Hemen her yörede yakın çevresinden birinin vefat ettiğini duyanlar vefat eden kişinin ailesine cenazenin yıkanıp, namazının kılınması ve defnedilmesi de dahil olmak üzere her konuda destek olurlar. Konu komşu cenaze evindekiler için günlerce yemek pişirir. Okuma bilenler hemen Yasinler okur, hatimler indirilir. Erkekler yas boyunca sakal traşı olmazlar. Bazı yörelerde tabutun üzerine bir halı örtülür ve o halı cenaze namazının kılındığı camiye bağışlanır. Ancak Anadolu’daki taziye geleneği içersinde Peygamberimiz’in (s.a.v) cenaze adabı konusunda hoş görmediği kimi uygulamalar da ne yazık ki yer alıyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerimizde artık bir meslek haline dönüşen ağıtçılık bu anlamda yanlış örneklerden biri. Kaldı ki Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) cenaze ardından bağırıp, çağırarak, üstünü başını parçalayarak dövünmeyi hoş karşılamadığı ve hatta yasakladığı herkesçe bilinir.

Şehirlerde ise cenaze ve taziye adabına dair yanlışlar ne yazık ki Anadolu’dakinden çok daha fazla. Cenazenin evi önünde mum yakmak, cenaze musalla taşındayken dua okumak yerine merasime gelen eş dostla sohbete dalmak, bilhassa ölen kişi ünlü biriyse cenazeyi alkışlarla uğurlamak bu anlamda yanlışlığı sıkça dillendirilen ama ne yazık ki giderek yaygınlaşan adetler… 

BİR GÜN MÜ HATIRLANMAK İSTERSİNİZ HER GÜN MÜ?

Dinimizde bir karşılığı olmasa da, ilahiyatçılar tarafından bu uygulamanın İslam tarihinde bir karşılığı bulunmadığı söylense de cenaze merasimlerinde “adet” haline gelen bir başka uygulama da vefat eden kişinin toprağa konuluşunun 7, 40 ve 52. gecesinde mevlit okunmasıdır. Oysa ölenin ardından sadece belirli günlerde değil mümkün olduğunca sık Kur’an okumak ve sevabını o kişinin ruhuna bağışlamak gerekir. Çünkü kişi öldüğü andan itibaren her halükarda ardından okunacak dualara ihtiyacı vardır. Alimlerin bir kısmı biraz da bu yüzden bu türden inanışlarla mevlid okunmasının mekruh ve haram olduğuna hükmeder.

Hilal ARSLAN