sidretül münteha
Mon 25 October 2010, 02:09 pm GMT +0200
TAŞI ALTIN EDEN AH!
Fudayl ilk zamanlarda bir kadına âşık olmuştu. Eşkıyalıktan her ne elde ederse ona gönderirdi. Kâh yanına gider tutkusundan ağlardı. Bir defasında yine bu şekilde akşama kadar gönül eğlemiş derken oradan geçen bir kervandaki birisi, uyuyan kalbinizi uyandırma vakti henüz gelmedi mi mealindeki "İnen hak aşkına ve ALLAH'ın zikri için iman edenleri gönüllerinin huşû duymaları zamanı gelmedi mi?" (Hadid, 57:16) ayetini okuyordu. Okunan bu ayet bir ok gibi Fudayl'ın kalbine dokundu. Onu içinden yaraladı, "Geldi, geldi, hatta geçti bile!" diye söylendi. Şaşkın ve mahcuptu, yerinde duramıyordu. Gitti bir harabeye sığındı. Kervandakilerden oluşan bir cemaat hazırlanmış, yola çıkmak istiyorlardı. İçlerinden biri, "Nasıl yola çıkabiliriz ki, şakî Fudayl yol üzerindedir," dedi. Bu sözü duyan Fudayl, "Size müjdeler olsun, artık yaptığına pişman olmuş ve tevbe etmiştir. Şimdiye kadar siz ondan nasıl kaçıyorduysanız, bundan böyle o da sizden kaçmakta ve sakınmakta!" diye bağırdı.
Bundan sonra ağlaya ağlaya diyar diyar gezdi, haksızlık yaptığı kişilerden af ve helallık diliyordu. Nihayet Ebiverd'deki bir Yahudiye sıra gelmişti. Yahudi hiçbir şekilde razı olmuyor, hakkını helal etmiyordu. Sonra Yahudi kendi yoldaşlarına, "İşte şimdi Muhammedîleri ve Müslümanları hafife almanın tam zamanı geldi!" dedi. Sonra eğer sana hakkımı helal etmemi istiyorsan, falan yerdeki filan kayalık tepeyi kaldır, yerini dümdüz et diye bir şart ileri sürdü. O tepe gayet büyüktü. Fudayl bu tepeyi gece gündüz demeden kazmaya başladı. Nihayet bir seher vakti bir rüzgâr çıktı. O rüzgâr, kayalık tepeyi yerinde hiçbir şey yokmuş gibi bir hale getirdi. Bu manzarayı gören Yahudi bu defa, "Malımı iade etmedikçe hakkımı sana helal etmeyeceğim diye and içmiştim. Şimdi benim şu yastığın altında bir altın var. Sana hakkımı helal edebilmem için onu al ve bana ver," dedi. (Meğer Yahudi yastığın altına çakıl taşları koymuş, amacı da Fudayl'ı denemekmiş.) Fudayl elini yastığın altına sokarak çıkardığı bir avuç altını Yahudiye verdi. Bunun üzerine Yahudi, "Sana hakkımı helal etmeden önce bana İslamı sun," dedi. Fudayl, "Bu ne hal böyle?" deyince Yahudi anlattı: "Tevbesi sıhhatli olanın elinden çakıl taşı altına haline gelir diye Tevrat'ta okumuştum. Ben seni imtihan ettim, aslında çakıldan başka bir şey yoktu. Elinde çakılın altın olduğunu görünce anladım ki, tevbende sadık ve içtensin, dinin de haktır." (Daha sonra Yahudi iman getirdi.)
ALINTI