sidretül münteha
Sat 20 November 2010, 08:24 pm GMT +0200
Tasavvuf Takva Yoludur
Nakşibendî yolunun büyüklerinden Ahmed el-Hıznevî [k.s], demiştir ki:
“Bu yolun esası tamamen sünnet üzere kurulmuştur. Bu yolda bidatlardan kaçmak, hatta evlânın dışındaki zayıf sözlerden dahi uzaklaşmak şarttır. Azimetin dışında amel etmek, ancak takvası zayıf kimselerin işidir.“ [Ahmed el-Hiznevî, Mektûbât, 273.[İst, 1977]
Bu derece edep ve takva ile süslenen bir insan, Allah yolunda emin bir rehber olma özelliğine sahiptir. Onlar, sadık kimselerdir, Cenab-ı Hakk bu sadık kullarının rehberliğini tasdik ediyor ve kendisine gelmek isteyenlere:
“Bana yönelenlere tabi ol !“ (Lokman 31/15.) emrini veriyor.
Kısaca kendisine uyulacak kimse, içi ve dışıyla Allah‘a yönelmiş, Allah‘ın dostluğunu elde etmiş, dini bütün, ahlakı güzel, nur ve feyiz sahibi, edepli, iffetli, akıllı, ferasetli bir kimse olmalıdır. Ona uyan Yüce Allah‘a gitmelidir. Bütün ariflerin ortak görüşü şudur:
Bir kimsenin havada uçtuğunu, suda yürüdüğünü, ateşi yuttuğunu görseniz, buna aldanmayın. O kimsenin dinin emir ve hükümlerine nasıl uyduğuna bakın. Eğer o, dinin farz kıldığı bir hükmü yerine getirmiyor, vacibi terk ediyor, sünneti hafife alıyor, edebi çiğniyorsa o kimseden kaçın.
Bu ölçüye dikkat ettikten sonra, hiç kimse zarar etmez. Nevarki insanlar, her zaman Yüce Allah‘ın ve Rasülünün (s.a.v) koyduğu ölçüleri korumuyor, acı tecrübeleri tekrar tekrar yaşıyor, önceki yaşayanlardan ibret almıyorlar.
ALINTI