- Tarih Boyunca Din Ve Şeriat

Adsense kodları


Tarih Boyunca Din Ve Şeriat

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
saniyenur
Fri 10 August 2012, 12:43 pm GMT +0200
TARİH BOYUNCA DİN VE ŞERİAT
Giriş
 
Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed'e, insan­ların ahlâkî ve ruhî eğitimi, arınması ve ge­lişmesi İçin, Allah tarafından şeriat (hayat ni­zamı) verildi. Bu, insanların, ahlaken ve ru­hen eğitilerek, doğru yolun dışında kalan sos­yal, maddî veya siyasî herhangi bir tesirin iğva edemeyeceği bir seviyeye yükselmelerini sağlayacak bir nizam idi. Bu rehberliğin ışı­ğında Peygamber, ahlâkî ve ruhî mükem­melliğe erişen ve aynı zamanda, kısa bir süre içinde maddî refah ve diğer güçlere karşı siyasî üstünlük elde eden bir millet meydana getirdi.

Hz. Peygamber, insan hayatında bilginin Önemi üzerinde durarak; vahyî bilginin (şeri-at) ahlâkî ve ruhî idraki yükselteceğini, buna karşılık çevre bilgisinin (ilim), insanları bi­limsel bilgi ve orijinal düşüncede ileri kılaca­ğını işaret etti. Ayrıca, hayata dengeli yaklaşı­mın, toplumda, bütün toplum açısından oldu­ğu kadar, fertler için de iyilik ve adaletin tesisine yardımcı olmakla kalmayacağını, aynı zamanda sosyal sistemdeki istikrarın ve in­sanlar için emniyet ve huzurun da teminatı olduğunu vurguladı.

Bunun yanında O, hâkimiyetin tamamen, kâinatın yaratıcısı ve hâkimi Allah'a ait oldu­ğu ve herkes için iyilik, fazilet ve adalet üze­rine bina edilmiş bir yönetim biçimini de ihti­va eden mükemmel bir sosyal sistem oluştur­du. Bu sistem, yedi temel prensip üzerine oturtulmuştur:

1- İlâhî kanunların hâkimi­yeti;

2- İnsanlar arasında adalet;

3- Bütün vatandaşların eşitliği;

4- Bütün devlet mese­lelerinde istişare (ğûrâ);

5- Doğru davranış­larında otoriteye itaat {ma'ruj);

6- Herkes için iyiliği {ma'ruf) emr ve kötülüğü {münker) men hak ve vazifesi ve

7- Makam İstek ve hırsının yasak olması.

Bu; renk, ırk, inanç ve milliyetine bakılmak­sızın insanlara eşit muamele edildiği, hakların ve özgürlüklerin kesin bir şekilde kanun temi­natı altında bulunduğu âdil ve faziletli bir sistemdi.

Peygamber'den sonra gelen Hulefa-i Râşidînin herbiri, inandıkları ve insanlara tav­siye ettikleri şeyleri kendi nefslerinde yaşadı­lar ve valilerine, yüksek dereceli memurları­na, insanların iyiliği için adaletle davranmala­rını emrettiler. Böylece, âdil ve dürüst bir ha­yat nizamı ve yönetim şekli bu halifeler döne­minde en iyi bir şekilde hayata geçirildi.

Fakat Hulefa-i Râşidînden sonra İslâm toplu­mu, zaman içinde bu temel vasfını kaybetti ve saltanata dönüştü.

İlk temel değişiklik, halifeliğin halkın istek ve rızasından bağımsız hale gelip monarşiye dönüşmesiyle birlikte, istişare şeklindeki meşrutî prensipte meydana geldi.

İkinci değişiklik, halifelerin hayat tarzlarında meydana geldi. Halifeler, Allah Rasûlü'nün ve onun Hulefa-i Râşidînin hayat tarzlarını terkederek, Kayser ve Kisra'nın (kralların) hayat tarzını benimsediler.

Üçüncü değişiklik, insanlar için kullanılmak üzere Allah'tan bir emanet olan kamu hazine­sinin (Beytülmal) yapısı ve kullanılışında ortaya çıktı. Beytülmal artık, sultanın ve hanedanın mülkü haline geldi.

Dördüncü değişiklik, ifade hürriyetinin son bulması idi.

Ortadan kalkan beşinci prensip, hâkimlerin {Kadı) yönetimden bağımsızlığı oldu. Bu, muttaki ve dürüst insanların, monarşi devrin­de hiçbir devlet makamını kabul etmeyişleri­nin sebeplerinden birisi idi.

Altıncı prensip olan istişarenin yerini istibdat ve zulüm aldı. Dürüst ve inançlı kimseler hü­kümdarın etrafından uzaklaşmaya başladılar.