- Tanzanya

Adsense kodları


Tanzanya

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
ezelinur
Sun 11 July 2010, 05:04 pm GMT +0200



Tanzanya

Tanzanya deyince akıllara merhum Erkan Çağıl (d. 1969- v. 2006) gelir. Onun için başşehre (Dâr’üs-Selama) gelince Feza Koleji’ne uğrayıp onun kabrini ziyaretle işe başladık.
Daha önce Erkan Bey hakkında yazılar yazdığım için kısaca bahsetmek istiyorum. Gönlünde hicret, mukaddes bir göç olarak mayalanan Erkan Bey, Tanzanya’ya gelip ortağı ile beraber bir iş kurarlar. Niyeti, burada yerleşip eğitim gönüllüleri gibi kendisini bu güzel eğitim faaliyetlerine adamak; kazancından destekte bulunmaktır. Fakat elim bir trafik kazasından sonra Hakk’ın rahmetine kavuşur. Vasiyeti üzerine okulun bahçesine ağaçların altına defnederler. Mezarının başında Fatiha ve İhlas sûrelerini okuduktan sonra mezar taşındaki “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” âyeti ve hemen altında yazılı olan “Hicret, hizmet, gayret, şehadet” kelimeleri dikkatimi çekti… Gerçekten Erkan Bey’in hayatını özetliyordu… Burası mezar yeri olarak seçilip karar verilince ortağı “Tam istediği gibi oldu! Trafik kazasından önce bir gün tam burada yorgunluk atmak için gölgeye uzanmıştık. Erkan bana, ‘Eze (teyze) oğlu! Bir gün inşaallah ağabeyler burasını bana çok görmezler. Mezarımın burası olmasını istiyorum!’ demişti.” der. Kazayı yapan Alptekin Bey çok üzüldüğü için durmadan kendisinden özür diler. Erkan Bey, “Alptekin Hocam üzülme!.. Bin tane Erkan ölsün ama bir Alptekin yaşasın. Sizler kolay yetişmiyorsunuz!” diye teselli eder. Merhum, kazadan sonra bir müddet daha yaşamıştı, fakat kurtarılamamıştı… Erkan Bey ve ortağı Murat Bey’i bütün öğretmenler ve belletmenler çok severlerdi. Çünkü bu cömert insanların evleri ve sofraları devamlı onlara açıktı…
1993′te Tanzanya’ya ilk defa gelen eğitim gönüllüleri (Akif Bey ve arkadaşları) okul yeri ararken bir araziye geliyorlar ve orada çok dua ediyorlar. 65 dönümlük o arsa sonra nasip oluyor, oraya yatılı bir okul binası (Feza Koleji’ni) yapıyorlar. İşin garibi, çıkan engelleri ve problemleri çözen de öğrenci velilerinden bir Hıristiyan… Önceleri Arazi Bakanlığı’nda çalışırken daha sonra mahalli idarelerin (belediyelerin) müsteşarı oluyor ve çok büyük ve hayırlı destekleri oluyor. Büyük kilisenin papazı da çocuğunu Türk Koleji’ne gönderiyor. Öğretmenler kendisine “Burada sizin de okullarınız varken hem de isim yapmışlarken niye bizim okulu tercih ettiniz?” diye sorunca, “Araştırdım evladım için en güvenebileceğim ilim yuvası olarak sizin okulunuzu gördüm.” diyor. Aynı zamanda bir mühendis olan bu papaz, Feza Koleji’nin inşaatının bütün mühendislik işlerini de üzerine alıyor ve alması gereken % 10′luk ücreti de almıyor…
Alptekin Bey, Tanzanya’ya 1995 Kasım’da, yirmi iki yaşında ODTÜ Kamu Yönetimi mezunu olarak eğitim hizmetleri için geliyor. Dâr’üs-Selam’da, üniversiteyi Türkiye’de okumuş Tanzanyalı Abdurrahman Bey’le tanışıyor. Fakat bir müddet sonra parası azalmaya başlayınca, birçok Müslüman gibi bir câmide kalmak istiyor. Abdurrahman, onun câmide kalmasını istemiyor. Kendisi, daha önce savunma bakanlığı yapmış Mzee Ali ile kaldığı için onu da davet ediyor ve tanıştırıyor. Orada kalmaya başlıyorlar. Tanzanya’daki Müslümanların bir kısmı teheccüd namazlarını hiç kaçırmıyor. Mekke ve Medine’de olduğu gibi burada da sabah ezanından önce teheccüd ezanı okunuyor. Mzee Ali de teheccüde devam ettiği için yatsı namazından sonra hemen istirahate çekiliyor. Alptekin de o günlerde Hocaefendi’nin bol bol vaaz kasetlerini dinliyor. Mzee Ali, “Osmanlı büyük bir devletmiş. Pek çok veliler yetişmiş. Bir anda buharlaşmış gibi ortadan silinmiş. Ondan kalma veliler olması lâzım ama, acaba bir veli var mı?” diye düşünürken Alptekin Bey, Hocaefendi’nin vaazlarından “Peygamber Serisi”nden beş-on dakika dinletmek istiyor. Kasetin bir tarafı 45 dakika sürüyor. Başlıyorlar sonuna kadar dinliyor, bilhassa âyet ve hadisleri Hocaefendi ile beraber tekrar ediyor. Ama Türkçe bilmeyen bu zat, kasedin öbür tarafını da aynı arzu ve heyecanla dinliyor, hayret ve hayranlığını “Ben böyle bir hatip dinlemedim. Bu, çok farklı.” sözleri ile ifade ediyor.

Abdullah Aymaz