- Talâk

Adsense kodları


Talâk

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sun 23 January 2011, 08:17 pm GMT +0200
21-TALAK



Bu bahis -boşanmanın çeşitleri, boşanmanın rükünleri, ric'at (boşanma­dan dönüş) ve boşanan kadının hükmü olmak üzere- dört bölümden ibaret­tir. [1]

 

79. Talâk'ın Çeşitleri ve Benzeri Kavramlar
 

Bu bölüm beş babtır. Birinci babta Bâin Talâk ile Ric'î Talâk'tan, ikinci bâbta Sünnî Talâk ile Bid'î Talâk'tan, üçüncü bâbta Hulû'dan, dördüncü bâbta talâk ile feshin ayrı şeyler olduğundan, beşinci bâbta da Tahyir ve Temlîk'den bahsedilecektir. [2]

 

1. Bâin ve Ric'i Talâk
 

Ulema müttefiktirler ki talâk -Bâîn ve Ric'î olmak üzere- iki çeşittir. Ric'î talâk, «Kocanın karısından muvafakat almadan onu tekrar nikâhı altına döndürebildiği talâk» demektir ve bu da ancak kendisiyle gerdeğe girildik­ten sonra boşanan kadında olabilir. Zira Cenâb-ı Hak, "Ey Peygamber, ka­dınları boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti sayın; Rabbiniz olan Allah'tan sakının; onları, apaçık bir hayasızlık yapmadıkları müddetçe, evlerinden siz çıkarmayın. Onlar da çıkma-sınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sanırlarını aşarsa şüp­hesiz kendine yazık etmiş olur. Sen ne bilirsin? Belki Allah sonradan bir çare yaratır" [3] buyurmuştur. Ayrıca sabittir ki İbn Ömer (r.a.), karısını ay­başı halinde bosayınca Peygamber (s.a.s) Efendimiz ona, karısını tekrar nikâhı altına döndürmesini emretmiştir. Bunun için bunda ihtilâf yoktur.

Bâîn (kesin) talâka gelince: Ulema müttefiktirler ki kesin ayrılış ancak üç şekilde olur: Ya henüz kendisiyle gerdeğe girilmeyen kadının bir talâk ile, ya herhangi bir kadının üç talâk ile veyahut bedel karşılığında boşanmasıyla olur ki bunaHULU' denilir ve hulû'un, talâk mı, fesih mi olduğunda -gelece­ği üzere- ulema ihtilâf etmişlerdir.

Cenâb-ı Hak "Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik ya­parak bırakmadır.. Bundan sonra kadını bir daha boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine helâl olmaz" [4] buyurduğu için, ulema hür olan kimsenin karısını üç kere ayrı ayrı olarak boşaması ha­linde, karısının kesin olarak kendisinden ayrıldığında müttefik iseler de, üç talâkı bir kerede söyleyen kimsenin talâkı üç mü sayılır, bir mi diyeihtilâf et­mişlerdir.

Cumhur, köleliğin talâk sayısını üçten ikiye indirdiğinde, yani köle için kesin aynlmayı sonuçlandıran talâk sayısının üç olmayıp iki olduğunda müttefik ise de, «Koca ile kandan hangisi köle olursa, durum böyledir?» di­ye ihtilâf etmişlerdir. Şu halde bu bab üç mes'eleden ibarettir. [5]

 

a Üç Talâk:
 

İslâm fukahasının cumhuru, bir kerede söylenen üç talâkın, üç talâk sa­yıldığı görüşündedirler. Zahirîlerle bir cemaat ise «Bir kerede söylenen üç talâk, bir talâk hükmündedir» demişlerdir. Delilleri de yukarıda geçen âyet-i kerimenin zahiridir. Ayrıca, Müslim ile Buhârî'nin İbn Abbas'tan getirdikle­ri «Peygamber (s.a.s) Efendimizin devriyle Hz. Ebâ Bekir'in devrinde ve Hz. Ömer'in hilâfeti devrinin ilk iki senesinde üç talâk bir talâk sayılırdı» [6]hadisi ve İbn İshak'ın İkrime'den, îkrime'nin de İbn Abbas'tan rivayet ettiği, «Rükâne, karısını bir mecliste üç talâk ile boşamıştı ve bunun için çok üzülü­yordu. Peygamber (s.a.s) Efendibdz ona,

 «Onu nasıl boşattın?» diye sordu. Rükâne «Onu bir mecliste üç talâk ile boşadım» dedi. Peygamber (s.a.s) Efendimiz ona,[7]

 «O üç talâk ancak bir talâktır. Onu bir daha nikâhın altına döndür»  hadisiyle de ihticac etmişlerdir.

Cumhûr'un görüşünü benimseyenler de, «Müslim ile Buhârî'de geçen İbn Abbas'ın hadisini, kendisinden, talebeleri arasında yalnız Tavus rivayet etmiştir. Onun diğer talebeleri olan Said b. Cübeyr, Mücâhid, Atâ, Amr b. Dînar ve birçokları ondan; 'Üç talâk lâzım gelir' dediğini rivayet etmişlerdir. İbn îshak'm hadisinde de zühul vardır. Zira güvenilen kimselerin rivayetine göre Rükâne Peygamber (s.a.s) Efendimiz'e 'Ben karımı üç talâk ile boşa­dım' dememiş, 'Karımı kesin olarak boşadım elemiştir» demek sureliyle ih­ticac etmişlerdir.

Bu ihtilâfın sebebi, «Şeriatın, üç kez boşamaya verdiği kesin ay­rılma hükmü, kişinin bir defa boşama ile kendine lâzım kılmasıyla vaki olur mu, yoksa şeriatın lazım kıldığı şeyden başka bir şey vaki olmaz mı?» diye ihtilâf etmeleridir. Boşanmayı -evlenme ve satış akidleri gibi- sıhhati, şeria­tın koştuğu şartlan yerine getirmeye bağlı olan fiillere kıyas edenler, «Üç talâkı bir defada söylemekle üç talâk vaki olmaz» demişlerdir. Boşanmayı -nezir ve yeminler gibi- kişinin -ne şekilde olursa olsun- kendine ilzam (borç) ettiği şeylerin şeriatçe de vacib olduğu fiillere kıyas edenler ise, «Karısını boşayan kimse de, neyi kendine ilzam ederse, o vaki olur» demişlerdir.' Cumhur bu sert hükmü, herhalde boşanmaların önünü almak için benimse­miştir. Fakat o zaman, "Sen ne bilirsin? Belki Cenâb-i Allah sonradan bir çare yaratır" âyet-i kerimesiyle işaret buyurulan şeriatın kolaylık gösterme prensibi bozulmuş olun[8]


[1] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/19.

[2] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/21.

[3] Talâk, 65/1.

[4] Bakara, 2/229.

[5] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/23.

[6] Buhârî'de bulunmuyor. Müslim, Talâk, 18/2, no: 1472; Ebû Dûvfıd, Talâk, 7/10, no: 2199.

[7] Ahmcd, 1/265; Ebû Ya'lâ, Müsned, 4/379, no: 2500; Bcyhâkî, 7/339.

 

[8] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 3/24.