hafiza aise
Mon 20 December 2010, 03:12 pm GMT +0200
4- TAKLİD
Taklid kelimesinin sözlük anlamı, kolye takmak, vali atamaktır. Sahabeyi taklid, sözlerini kabul ederek ona uymak demektir.
Fıkıh ıstılahına göre taklidin anlamı; dine göre sözleri delil sayılmayan görüşleri din olarak kabul edilmeyen kimsenin mezhebini mezhep edinip ona uymaktır.
Taklid kelimesi sözlük mânâsı itibariyle müşterek bir lafızdır. Vermek mânâsına geldiği gibi almak mânâsına da gelir. Taklidin sözlük anlamı ile şer'î anlamı arasındaki münasebet gayet açıktır. Çünkü mukallid taklid ettiği meselenin hükmünü, uyduğu müctehidden alıyor ve ondan öğreniyor. [98]
Hoş Görülmeyen Taklid
İslâm ümmeti Kitab, sünnet ve icma ile çelişen görüşleri savunmanın ve bilerek o görüşlere uymanın büyük günah olduğu üzere icma etmiştir. Bu icmadan yola çıkarak kıyas yoluyla neticeye kavuşan görüşlerin hoşgörüleri görüş ve hoşgörülmeyen görüş diye ikiye ayrıldığını hatırlatarak şöyle deriz:
Şer'î bir kaynağa dayanmayan görüş asla hoşgörülmez. Beyhakî'nin İmam Şafiî'den naklettiği şu sözleri bu gerçeği şöyle açıklamıştır: "Şer'î ilimler ikidir. Eser (Peygamberin hadîsleri) ve istinbattır." [99] Bir meselenin hükmünü öğrenmek isteyen varsa Kitaba, yoksa sünnete, o da yoksa sahabe sözlerine bakar. Belirtilen şekilde tatbik eder. Ancak aradığı mesele ile ilgili eser yoksa o zaman kıyasa başvurur. Varsa Kitab ile, yoksa sünnet ile yoksa sahabe sözü ile hükmü belirlenmiş eşi olan bir meseleye kıyas eder. Kıyas ancak böyle olduğu durumda geçerli sayılır. Şer'î bir delile dayanmadan ilim tahsil etmeye çalışanın misali, karanlık bir gecede içinde bir yılanın bulunduğu bir odun yükünü sırtında taşıyan oduncunun misalidir. Yılan ona sokuyor ama o hiç fark etmiyor." Ebu'l-Atâhiye ne güzel söylemiştir: "Ne her zaman zan gerçektir, ne de her kıyas doğrudur." Geçmiş konularda hoşgörülmeyen rey ile ilgili reddedici nice delilleri zikrederek meseleyi aydınlatmıştık. Ancak hatırlatılmasında fayda vardır.
Ebu Hureyre Resulullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bu ümmet bir müddet Allah'ın kitabı ile ve bir müddet Resulünün sünneti ile amel edecektir. Sonra onları bırakıp, reye uyacaktır. Bunu yaptığında sapacaktır."
Darekutnî Resulullah'ın su hadîsini rivayet etmiştir: "İsrailoğulları yetmişbir fırkaya ayrıldı. Ümmetim ise yetmişiki fırkaya ayrılacaktır. Ümmetime en zararlı olanı, Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılan ve dini reye göre değerlendiren fırkadır. Ümmetimden, köpeklerin sahiplerine bağlandıkları gibi, heva ve heveslerine bağlanacak insanlar olacaktır."
İbn Şihab, Ömer b. Hattab'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Ey insanlar! Rey ancak Resulullah'tan kabul edilirdi. Çünkü ona Allah bildiriyordu. Bizim görüşlerimiz ise zan ve zorlamadır. Sakın sünnetin düşmanı olan rey ehline yaklaşmayın. Onlar hadîsleri ezberlemeyi güç buldukları için reye sarıldılar. Bu yüzden saptılar ve sapıttılar... Sakın reye yaklaşmayın."
İbn Mes'ud'un şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Her gelen sene öncekisinden şerlidir. Bir yıl diğerinden daha yağmurlu (bereketli) veya daha verimlidir. Ya da bir yönetici başkalarından daha hayırlıdır, demek istemiyorum. Ancak alimleriniz ve seçkinleriniz ölecektir. Sonra dini kendi akıllarına göre değerlendirip kıyas yapacak olanlar çıkacaktır, işte o zaman islâm kalesi sarsılıp ondan taşlar dökülecektir.
İbn Abbas şöyle demiştir: "Dinimiz Allah'ın kitabı ve Resulünün sünnetidir. Bundan başka rey ise kişinin hasenatından mı seyyiatından mı sayılır, bilemiyorum."
Ömer b. Hattab şöyle demiştir: "Yol Allah ve Resulünün gösterdikleri yoldur. Hatalı ve doğru olmayan reyi, insanlara din olarak göstermeyin." Hz. Ömer'in bu sözünü işiten bazıları onu rahmetle anarak şöyle demişlerdir: "Allah Ömer'e rahmet etsin. Sanki bunun olacağını biliyormuş gibi insanları onu yapmaktan sakındırmıştır. İşte asrımızda Allah'ın kitabına ve Resulünün sünnetine muhalif görüşler savunuluyor. Aykırı mezheplere uyulup onların din edinildiğine şahit oluyoruz. Kuşkusuz bu bir beladır."
Abdurrahman b. Mehdi, Hamd b. Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Eyyüb'e görüşlerini neden anlatmıyorsun, diye sorulduğunda şu cevabı veriyordu: 'Eşeğe neden geviş getirmiyorsun diye soruldu. Eşek, bâtılı çiğnemekten rahatsız oluyorum, cevabını verdi.'"
Şa'bî'nin şöyle dediği rivayet olunur: "Allah'a yemin ederim, bu insanlar beni camiden soğuttular. Hatta camiden evimin çöpünden daha çok nefret ediyorum." "Kimdir bunlar ey Ebu Ömer?" dîye sorulduğunda, Şa'bî şöyle cevap verdi: "Reycilerdir onlar. Resulullah'ın hadîslerini anlattıkları zaman onu onlardan kabul edin, kendi görüşlerini söylediklerinde onu çöpe atınız. Din konularında kişisel görüş tıpkı ölü eti gibidir. Zaruret durumunda başka birşey bulunmadığı zaman yenilir."
İsa b. Ebi İsa Şa'bî'nin şöyle dediğini naklediyor: "Dininizde kıyas etmekten sakının. Allah'a yemin ederim, bunu yaptığınızda haramı helal, helâli haram kılarsınız. Bu yüzden ancak sahabeden size ulaşan rivayetleri alınız. Hadîsleri bırakıp kıyasa yöneldiğinizde helak olursunuz."
Rebi b. Heysem'in şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Hakkında Allah'ın 'Yalan söyledin; ben onu ne haram kıldım, ne de men ettim' diyeceği birşey için 'Allah bunu haram kılmış ve menetmiştir' demeyiniz ve hakkında Allah'ın 'Yalan söyledin; ben onu ne helal kıldım, ne de yapılmasını emrettim" diyeceği birşey için 'Allah bunu helal kılmıştır ve yapılmasını emretmiştir' demeyiniz."
İmam Malik, ictihad ettiği meseleler hakkında "Biz kesin olarak böyledir demiyoruz, ancak böyle olduğunu zannediyoruz" derdi. Selef birşey hakkında bu helal veya haramdır, demeye cesaret etmezdi; ancak kötü buldukları şey hakkında bu kötüdür ve iyi buldukları şey hakkında bu güzeldir veya bundan sakınınız ve bu şekilde olduğunu göremiyoruz şeklinde ifadeler kullanırlardı. Asla bu helaldir veya haramdır, demezlerdi. Cenab-ı Allah şöyle buyurmuştur: "De ki: Allah'ın size verdiği rızık var ya, onun bir kısmını helal, bir kısmını haram kıldınız." Oysa helal Allah ve Resulünün helal kıldığıdır. Haram da Allah ve Resulünün haram kıldığıdır. Selef de bu yolu takip etmiştir, işte imamların İmamı Malik (r.a.) dünyadan vedalaştığı ve ahirete ilk adımını attığı günde kıyasla verdiği bütün görüşlerinden vazgeçmiştir ve büyük bir günahtan tevbe edercesine tevbe edip o görüşlerden kendini temiz tutmuştur. Çünkü o Kitab ve sünnetten başka kaynakları olmayan diğer imamlar gibi, Kitab ve sünnetten başka hiçbir şeyin kendisine nisbet edilmesini istemiyordu. Çünkü o, Allah'tan korkar ve peygamberden utanırdı. Bu yüzden İmam Malik talebelerine ve taraftarlarına o görüşlerden uzak kalmayı tavsiye etmiş, onlara uymaktan herkesi sakındırmıştır.
Bu büyük imamlara uyduklarını sanan insanlar, "Vahiyle çelişen sözlerimden sakınınız" tavsiyelerini yerine getirerek aynı şeyi niçin yapmıyorlar? Şüphesiz zamanımızın en büyük alimlerinin imanı, selef döneminde yaşayan en vasat bir kadının imanı ile karşılaştırılırsa, Allah'ın diledikleri hariç, kadının imanı daha ağır gelir.
Ayrıca Kur'an ve sünnetin dışında olan "rey"in geçersiz olduğu herkesçe eskiden beri bilinmektedir. Hatta Abbasî Devleti'nin dinî açıdan toplumun en duyarsızı ve laubalisi olan bazı şair ve şarkıcıları "İmam Malik şarkı söylemeyi haram kılmıştır" diyenlere şu yanıtı vermişlerdir: "Ne oluyor sizlere, haram ve helal kılmak Malik veya başkasının elinde midir? Allah'a yemin ederiz ki, Resulullah bile ancak vahiy ile ve vahye dayanarak helal veya haram kılabilirdi." Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: "Doğrusu insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitabı sana hak olarak indirdik" [100] ‘Kendin gördüğün gibi hükmedesin diye' dememiştir. 'Ancak Allah'ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye' demiştir. Hatta kendisine helal olan bak Meryem validemizin kıssasında olduğu gibi haram kıldığında Cenab-ı Allah ona hitab ederek şöyle buyurdu: "Ey Peygamber! Eşlerinin hatırı için Allah'ın sana helal kıldığını niçin haram kılıyorsun" [101]
Zamanımızdaki insanlara ne oluyor da yaşantılarında bunu bir türlü uygulamıyorlar. Kur'an ve sünnete aykırı olsa bile ona tâbi olduklarını sandıkları imama ait görüşlerini kendilerine din edinip onun doğrultusunda Allah'a ibadet ettiklerini sanmaktalar. Bir mesele hakkında Kur'an-ı Kerim'den bir âyet veya Resulullah'tan sahih bir hadîs veya Kur'an ve sünnet doğrultusunda bazı müctehid imamların sözleri anlatıldığı zaman bazı insanlar buna haykırır, bid'at ve fışkı savunur ve ancak falan veya filanın görüşü ile tatmin olur. Yoksa hiç tatmin olmaz. Cenab-ı Allah böyleleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah tek olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların kalpleri nefretle çarpar. Ama Allah'tan başka putlar anıldığı zaman hemen yüzleri güler"[102]
[98] Şeyh Senusi, Nassın Uygulanışı, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995: 103.
[99] İstinbat: Hükümleri delillerinden çıkartabilme ilmi.
[100] Nisa: 4/105.
[101] Tahrim: 66/.
[102] Zümer: 39/45.