sumeyye
Thu 22 September 2011, 12:16 pm GMT +0200
TAKDİM
Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla
İslam'ı bütün dinlere galip kılmak üzere Resulünü hidayet ve hakikat ile gönderen Allah'a hamd u senalar olsun.
İnsanlığın hidayet rehberi Kur'ân-ı Kerim'i beyan edip temiz şeyleri helâl ve çirkin şeyleri haram kılmak üzere gönderilen Resûl-i Ekrem'e, onun âl ve ashabına ve onunla birlikte indirilen nura tâbi olanlara salât u selâm olsun. [2]
I. Batının İslam Dünyasını Sömürgeleştirmesi ve Müslümanların Yakalandığı Esas Hastalık
Modern tarihe vakıf olanların bildiği gibi haçlı zihniyetini tevarüs eden entrikacı bati, iki yüz seneyi aşkın bir süredir İslam dünyasını boyunduruk altına almanın planlannı yapmış ve bulduğu her fırsatta bu planlan uygulamaya koymuştur. Bu doğrultuda karşılaştığı her fırsatı değerlendirmiş ve büyük bir kısmına egemen oluncaya kadar İslam dünyasını peyderpey istilâ etmiştir. Aslında Bati, İslam dünyasının geri kalan kısmını da istila edebilecek güçteydi. Ancak amaçladığı hedefler açısından geri kalan kısmı bilfiil işgal etmek yerine, Özene-bezene eğittiği bazı yerli işbirlikçilere teslim etmeyi daha uygun gördü. Bunlar, köken itibariyle müslümanlardan olup onların diliyle konuşan kimselerdi. Ancak batıdan daha batili, sömürgecilerden daha sömürgeci piyonlardı. Bunlar, batinin bilfiil işgal ettiği topraklarda hedeflerini gerçekleştirmek için sarf ettiği gayretten çok daha fazla gayret sarf ediyorlardı.
Bu manzara, Ebu Davud'un aktardığı şu nebevî mucizenin gerçekleşmesinden başka bir şey değildi:
"Pek yakında diğer ümmetler, aç insanlann bir çanak başına üşüşmesi gibi sizin başınıza üşüşecek." Ashab-ı Kiram bunun üzerine: Ey Allah'ın Resulü bu, müslümanların sayı bakımından az olmasından mıdır? diye sorunca Allah Resulü cevaben şöyle der: "Hayır, aksine siz o gün çoksunuz. Ancak bu çokluk, sel üzerinde biriken çerçöpün çokluğu gibi olacaktır. Allah-û Teâlâ sizin kalplerinize uehen salacak ve düşmanlarınızın kalplerinden heybetinizi çekip alacaktır." Ey Allah'ın Resulü vehen nedir? diyenlere de şu cevabı verir: "Vehen, dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.[3]
İşte müslümanları paramparça eden ve onları düşmanları eliyle her türlü zillete düçâr kılan ve yaşamakta olduklan zillet ve bayağılığa maruz bırakan ve sonuçta müslümanı uysal koyundan daha hakîr kılan amansız hastalık budur. Hadis-i şerifte belirtildiği gibi bu hastalık, dünya sevgisi ve ölüm korkusudur.
İlk müslümanlar ise, bunun aksine ölümü {Allah yolunda şehit olmayı) seviyor ve dünyadan ikrah ediyorlardı. Onlar bu iki fazileti haiz olduklarından dolayı, sayı bakımından az oldukları halde bütün dünyaya meydan okuyup Allah uğrunda hakkıyla cihad ettiler. Çok kısa bir zamanda Allah'ın dinini yeryüzünün büyük bir bölümüne yaydılar. Sayı ve araç bakımından az oldukları halde dünyanın en büyük iki imparatorluğunu dize getirdiler. Hatta bu durum, birçok düşünürün şaşırıp kaldığı ve hakkında bir çözüm yolu bulamadığı en girift mesele haline geldi. Zira bunun çözümü; kahramanlar üreten, Allah yolunda şehadeti, hayata ve infakı biriktirmeye tercih eden şahsiyetler çıkaran İslam'ın, ilahî ve hak din olduğunu itiraf etmekte yatmaktaydı.
Evet, bu iki zaaf (dünya sevgisi ve ölüm korkusu) müslümanların bu gün düçâr olduğu çöküş, gerileme, zillet ve bayağılığın başlıca nedenidir. Bu nedenler arasında bazı tahlilçilerin ve düşünürlerin zikrettiği başka sebepler de bulunmaktadır ki; bunlann bir kısmı yanlıştır. Doğru olan1 kısmı da zikrettiğimiz iki olumsuzluktan neşet etmekte ve ona dönüktür. [4]
[2] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 13.
[3] Ebu Dauud, Melâhim, 5, hadis nr: 4288
[4] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 13-15.